FIFA’dan Trabzonspor’a transfer yasağı gelmeseydi Muharrem Usta olağanüstü kongre kararı alır mıydı, bilmiyoruz. Usta aday olmayacağı sinyali verse de, kararında siyasetin tavrı etkili olacak. Şu ana kadar o kanadın netleşmiş bir fikri yok.
Fanatik Trabzonsporlu olduğunu bildiğimiz Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın bir süredir maçlara geldiği hâlde Usta ile görüşmediği iddia ediliyor. Başkanın siyaset kulvarında iletişimde olduğu en etkili kişi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu. Yani Usta’nın hükümet kanadı ile ilişkileri eskisi gibi güçlü değil. Tabii en belirleyici makamın düşüncesi de önemli!
Böyle bir süreçte Usta’nın ortaya attığı “herkes kendi dönem borcunu kapatsın” teklifi bence kuru bir gürültü. Medyaya malzeme, gündem değiştirme taktiği. Kimsenin bir kuruş vereceği yok. Zorlarsanız alacaklı bile çıkabilirler!
Rakamları telaffuz etmek kolay. 40-50 milyon eurolardan bahsediyoruz. Türk lirası cinsinden 200 milyon lira filan. Bunları ayrı ayrı ödeyecek “babayiğitler” olacağını sanmıyorum. Zaten o gücü olanlar görev yaptıkları dönemlerde Trabzonspor’u bu denli borçlandırmak yerine ellerini ceplerine atar, transferde kendi paralarını kullanıyormuş gibi titiz, hassas ve cimri
Trabzonspor açısından söylüyorum; işler kötü gitmeye görsün. Saha sonuçları berbat giderken, hafta içinde FIFA’dan transfer yasağı gelmiş. Akhisar deplasmanında çok önemli eksikleri var. İlk yarıda Ersun Yanal’ın başını yemiş 6-1’lik tarihi bir iç saha yenilgisinin rövanşına çıkıyorsunuz ve Karadeniz’e çöken sis perdesini dağıtmak için üç puandan başka seçeneğiniz yok. Gerçekten zordu. Lakin Trabzonspor bu sezon en iyi mücadele ettiği maçlardan birini çok net bir skor ile kazanmayı başarırken, krize de mola verdi.
Rıza Çalımbay’ın böylesi kritik bir maça 8 yedekle çıkması ise, N’Doye ve Rodallega dışında hamle oyuncusu bulunmaması anlamına geliyordu ki, ciddi bir çıkış yakalamış özgüvenli Aksiharspor karşısında bu büyük dezavantaj idi. Çalımbay doksan dakika içinde kozlarını kullandı. N’Doye oyuna girdikten on dakika sonra attığı golle hem takımını rahatlattı, hem hocasını mahcup etmedi. İyi bir yedek mi? Sanmıyorum, daha fazla zaman alması gerek.
Öncelikle şunu söyleyelim; bu tip maçlarda hata yapma ve girdiğiniz pozisyonları cömertçe harcama lüksünüz yok. Ama maç boyunca Trabzonspor adına hepsi oldu. Özellikle Burak gibi fırsatçı bir oyuncunun Sosa’nın mükemmel üç asistinde top
Eylemlerle, söylemlerle, şovlarla, sayfa sayfa ilanlarla kutlanan bir “Dünya Kadınlar Günü”nü daha geride bıraktık. Kutlamak sözcüğü can acıtıcı aslında. Analarımızı, bacılarımızı, kardeşlerimizi, eşlerimizi sadece bu ülkede değil, dünyanın çok yerinde ikinci sınıf vatandaş gören zihniyetin yılda bir defa onları hatırlaması ikiyüzlülükten başka ne olabilir ki?
Tepeden tırnağa tüm siyasetçilerin, “günübirlik” gündem ettiği kadınları 364 gün ezen, değersiz kılmaya çalışan, zorbalık eden, taciz ve tecavüzlerle toplumsal yaşamın dışına itmeye çalışanlar da bu “kutlamalara” iştirak etmiyor mu? İşte bu, insanın kanına dokunuyor!
Lakin ne olursa olsun, asansörde kadından, yatakta battaniyeden, anasının kolundan, beş yaşındaki çocuğun bacağından tahrik olacak kadar sapkınlık yaşayanların yüzüne tokat gibi inecek, özgüvenli ve bilinçli bir nesil geliyor.
Spor mu dediniz?
Şu çok net; Cumhuriyet kadını bu tuzağa düşmeyecek. Ülkemizde hak ettikleri değeri bulamasalar da, sportif alanda kadınlarımızın yükselen başarısı, bunca olumsuzluk içinde bahar çiçeği gibi umut verici.
Voleybol, basketbol, tenis, eskrim, güreş, cimnastik, tekvando, satranç, yüzme, futbol, halter, badminton, masa
Geçen sezon bu statta iki takım arasında nefes kesen bir maç izlemiştik. Futbol adına her şey vardı. Üst düzey bir mücadele ve şık goller gözümüzün pasını silmişti. Belli ki tadı damağımızda kalmıştı. Dün akşam da başlama düdüğüyle birlikte aynı lezzeti alabilir miyiz sorusu vardı kafamızda.
Şenol hoca sakat ve cezalı oyuncuları da dikkate alarak rotasyon yapmıştı. Aslında Beşiktaş için bu cümleyi kurmak yanlış. Gerçekten aynı kalitede ve düzeyde bir kadroya sahip. Yoğun maç trafiğinde fizik olarak diri kalmanın yanı sıra, üst düzey konsantrasyona ihtiyacı vardı. İlk yarı dağınık ve kopuk kopuk bir görüntü verdi. Buna rağmen Love ve Talisca ile ikişer pozisyon bulması, orta alanda Trabzonspor’un kaptırdığı kritik toplar ve rakip savunmanın derinliğinin kaybolduğu anlardı.
Trabzonspor iştahlı başlasa da, kanatları yeterince etkili kullanamadı. Üçüncü bölgeye top taşıyamadı. Medel ve Tosicli savunma göbeğini hiç rahatsız edemedi. N’Doye öyle yalnız kaldı ki, onun çaresizliği hak etmediği ıslıklarla protesto edildi. Son derece yanlış oldu. Uzun zamandır bu takıma bir lider lazım deniyor ve Rıza hoca haftalardır Sosa’yı bu role hazırlamaya çalışıyor. Ama Arjantinli oyuncunun böyle bir
Kupanın yarı final ilk ayağında futbolun güzelliklerine değil, çirkin yüzüne tanıklık ettiğimiz bir gece yaşadık. Oysa daha dört gün önce Beşiktaş ile Fenerbahçe’nin ligdeki randevusu sona erdiğinde, her iki takım teknik direktörünün de sahadaki mücadeleyi sıra dışı yerlere taşıyacak söylemleri yoktu.
Beşiktaş geriye düştüğü mücadelenin ikinci yarısında çatır çatır oynamış, ezeli rakibine futbol ve skor olarak konuşulacak tek kelime bırakmamıştı.
Ya Vodafone Park’taki rövanş niteliğindeki maç? Fenerbahçe hocasının ve futbolcuların bir hafta içinde ikinci kez aynı akıbete uğramamak için çok daha fazla motive olacakları belliydi. Aksi takdirde altından kalkamayacakları bu sorumluluk, lig için de ağır darbe olacaktı.
Nitekim pazarın aksine, rakibe önlem almış bir Aykut Kocaman, maçı 9 kişi tamamlamasına karşın, müthiş direnç gösteren bir takım vardı sahada. Bu tip oyunlarda “tahrik” kozunu çok iyi kullanan Volkan Demirel, geliyorum denen ikinci sarıyı görüp son 15 dakika takımını dokuz kişi bırakmasa, skor pekâlâ farklı olabilirdi.
Beşiktaş’ın kısa sürede gösterdiği negatif değişime ne demeli? Kimse rakibin agresif oyununu ve hakemi suçlamasın sakın. Sanki ilk kez yaşıyorlar. Ne
Haftalardır kazanamayan Trabzonspor’da sinirler gerilmiş, tribünlerin tepkisi yönetimden teknik direktöre, oradan da sahaya yansımaya başlamıştı. Adının başında “büyük” unvanı olan camialar için kolay bir durum değil. Bu yüzden Alanyaspor karşılaşmasını çok önemli hale getirmişti.
Rıza Çalımbay elindeki kadrodan en verimli sonucu almaya çalışıyor. Sakatlıklar, cezalar her maç öncesi planlarını bozuyor. Lakin, o kazanamama psikolojisi var ya... Bunu atlatmak ve kötü gidişe dur demek gerçekten zor. Hele Trabzonspor gibi sahaya çıkan ilk on birdeki oyuncuların sekizinin yaşı, 30 ile 35 arasında ise! Sanki emekli maaşını almak için sıraya girmişler. Evet, tecrübe önemli. Ancak karşınızda dinamik ve pres yapan bir takım varsa, işiniz zorlaşıyor. Tıpkı dün akşamki gibi.
Alanyaspor ilk yarıda orta alanı etkili kullandı. Sağ kanatta Gassama hücuma büyük katkı sağladı. Emre çok fırsatçıydı. Attığı golde her ne kadar Burak Yılmaz’ın hatalı geri pasını değerlendirmiş olsa da, yaptığı son vuruş beceri doluydu. Maç içinde üç fırsat daha buldu, kaleci Onur ve savunmaya takıldı. Onun gibi Douglas ve Lucas da şanssızdı.
Ya Trabzonspor? İkinci bölgeyi rakibe teslim edince, uzun paslarla kendi
Merkez Hakem Kurulu Başkanı Yusuf Namoğlu ve ekibi sıkıntılı günler geçiriyor. Hakem atamaları ve hatalarından şikayet etmeyen kulüp kalmadı. İkinci lige kadar uzanan bir “adalet” arayışı var. Haksızlığa uğradığını iddia eden soluğu Riva’da alıyor, ya başkana ya kurul üyelerine dert yanıyor.
Bu çok tehlikeli bir gelişme. Her türlü dedikodu ve söylentiye açık bir atmosfer yaratmak, futbol üzerinde dolaşan kara bulutların fırtınaya dönüşmesine yol açabilir.
Nitekim sadece MHK ve başkanını değil, futbol yönetimini dahi huzursuz edecek şeyler yaşanıyor son günlerde. Örneğin, Abdullah Yılmaz’ın “tehdit edildiği” gerekçesiyle 22 yıllık hakemlik yaşamını sonlandırması, başlı başına olay.
Yılmaz’ı tanımam. Süper Lig hakemliği döneminde seminerlerde selamlaşmışlığımız vardır. Üstelik klasman düştüğü sene araya hatırlı kişileri koymaya çalışması nedeniyle, diğer arkadaşlarına haksızlık yaptığını düşünmüşümdür. Dolayısıyla avukatlığına soyunmam ve savunmam söz konusu değildir. Ancak düdüğünü asarken yaptığı açıklamalar ve iddialar yabana atılacak cinsten değildi. MHK Başkanı keşke yanıt olarak o açıklamayı yapmasaydı. En azından Abdullah Yılmaz’ın hakemliği ve güvenirliğinin soru
Adebayor, resmi kayıtlara göre 34 yaşında... Kemik yaşı daha fazla olabilir. Burak Yılmaz ise 33... İkisi de takımlarının skor yükünü çeken oyuncular. Togolu futbolcunun kariyeri belli. Kartvizitinde Avrupa’nın kalbur üstü kulüplerinin referansları var. Burak, Türk futbolunun yetiştirdiği güzide golcülerden biri... Çin’e gitmeden önce büyük kulüplerde önemli işler yaptı. Dönüşü zirve yaptığı Trabzonspor oldu.
Dünkü maça damga vurması beklenen iki isimdi Adebayor ve Burak. Nitekim de öyle oldu. Başakşehir’in golcüsü sadece son vuruş ustası değil... İlerleyen (!) yaşına karşın, rakip yarı alanın her yerinde pres yapan, duran toplarda savunmasına yardıma gelen, görev bölgesine gittiği vakit de işini hakkı ile yapan bir isim. Zaten bu yüzden yıldız...
Trabzonspor cephesinde sakatlıktan yeni çıktığı için Burak’ın mazereti olabilir. Fizik olarak henüz hazır olmadığı belli. Ancak golcü yeteneklerini kısıtlayacak bir dezavantaj değil bu. Araya koşularda belki zorlandı ama maç içinde net dört fırsat geldi ayağına... Bir tanesini ağlara yollayabilse, Trabzonspor haftalar sonra sahasında kaybetmeyebilirdi.
Rıza Çalımbay, Göztepe maçından sonra kaçan gollere ağıt yakarken, “Burak olsa