Dünya Covid-19’un ateşini düşürmeye çalışırken, bilim insanlarının tavsiyeleri doğrultusunda normal hayata hızlı geçiş yapan ülkeler de var.
Koronavirüsü geriden takip edenler için büyük şans bu. Deneyimleyecekler ve gerekirse stratejilerini değiştirecekler.
İngiltere Başbakanı’nın korkutan senaryoları ve insanlığın virüs ile yaşamayı öğrenmesi gerektiğini savunanlar, sürekli altının çizildiği gibi “hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı” söylemini güçlendiriyor.
“Kalan sağlar bizimdir” tezi; ekonomilerinin güçlü, sağlık sistemlerinin mükemmel olduğunu iddia edenlerin teslim bayrağını çekmeleri, ayıplarıyla yüzleşmeleridir aslında.
Gururla söylüyorum; Türkiye, yatırımları ve donanımlı sağlık personeli ile “kabadayılık” yapan pek çok ülkenin ilerisinde ve güçlü bir altyıpıya sahip.
Tek eksiğimiz, halkın bir kısmının bilinç düzeyi, yani virüsü ciddiye almaması. Bu da, iyileşme sürecini darbeleyen en ciddi faktör.
Anlamlı bir
Böyle dönemlerde öncelikle bilim insanlarının ne söylediğine bakarım.
Onların tavsiyeleri, yol göstericiliği ve kararları belirleyicidir.
Ne diyor Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Alpay Azap?
“Gevşetme politikalarını hayata geçirmek çok zor. İnsanların birbiriyle temas etmesi, salgını artırıyor. Ben kimseye bir metreden fazla yaklaşmayacağım. Yaklaşmak zorunda olursam da, maske takacağım. Kişisel tedbirleri birkaç yıl daha uygulamamız gerek.
Ve devam ediyor; “100 hatta 200 yılda bir başımıza gelebilecek salgını yaşıyoruz. 2-3 ay önceki rutinimize dönmemiz olası değil.”
Anlaşılmayacak bir durum yok. Dünyayı yeni bir yaşam biçimi bekliyor. Hazır olmalı, alışmalıyız.
Öpüşmek, koklaşmak, el sıkışmak, sarılmak, yaklaşmak yok artık. AIDS’den beter bir düşmanla karşı karşıyayız.
Futbolu yönetenler ve (oyuncu-hakem dışındaki) paydaşları, işin maddi yönüyle ilgileniyor son dönemlerde.
Avrupa’da bazı ligler iptal olurken, biz bayram sonrası start vermeyi hedefliyoruz.
Gerekli koşullar sağlanır, insanlar ikna edilir, Bilim Kurulu onay verirse neden olmasın?
Çünkü; bu oyunda yakın temas var. İtme, tutma, çekme, kafa kafaya mücadele var. Ter var.
Bugüne dek Koronavirüs ile ilgili en doğru rotayı çizen ve takdir edilecek bir yol izleyen Bilim Kurulu’nun önerilerini ciddiye almamız, hem toplumun hem futbolun sağlığı açısından çok önemli.
Nihai kararı federasyonlar ve siyasetçiler değil, bilim insanları verecek sonuçta.
Ve hakemler. Saha içinde ve VAR odasında alınacak tedbirler, herkesi yakından ilgilendiriyor. Saha içine ve ekrana odaklanmalarını sağlamak şart. Merkez Hakem Kurulu’nun bu konuda hassas davrandığını, mental ve fiziksel hazırlıklarını sürdürdüğünü biliyoruz.
Dünya bir yandan Covid-19’un panzehirini bulmaya çalışırken, öte tarafta hayat normale döndüğünde her şeyin kaldığı yerden devamı için planlar yapıyor.
Elbette şimdilik kimse tarih veremiyor. Özellikle futbolda yarım kalmış liglerin tamamlanması gerekiyor.
Türkiye Futbol Federasyonu Korona virüsün ilk günlerindeki aceleci çıkışını terk etmiş, hükümetin alacağı kararları bekliyor.
Ya UEFA? Çok aktif çalıştıkları ve üç ayrı senaryo hazırladıkları bilgisi geliyor.
Avrupa futbolunun patronu, futbola dönüş için ülkelerin aldıkları önlemlere göre “Haziran- Temmuz- Ağustos” şeklinde alternatifler hazırlamış.
En kötü tahminle oyunun başlaması Ağustos’a sarkarsa, sıkıştırılmış bir maç takvimi kaçınılmaz.
UEFA’nın olmazsa olmazı ise 20 Ekim 2020 tarihi.
İnsanlar, kriz dönemlerinde yönetenlerden somut kararlar, umut verici açıklamalar, yarınlara ışık tutacak girişimler bekler.
Futbolda da öyle.
Evet. Liglerin ne zaman başlayacağına dair bir tarih vermek imkansız.
Futbol Federasyonu, koronavirüs belirtileri ortaya çıktığında önce “nisan sonu”, sonra “mayıs ayı” dedi ama, o da pek mümkün görünmüyor.
Peki ne yapıyor bu süreçte TFF?..
Sessiz kalarak yanlış yapıyor bence.
Bir ara “her türlü senaryoya hazırız” açıklaması yapılmıştı da, bunların neler olduğunu bilen yok.
Korona virüs sonrası dünya “çok farklı olacak” iddiaları konuşuluyor.
Ekonomik anlamda, kısa sürede radikal bir değişim olacağını sanmıyorum. Mevcut sistemin temelleri 70 yıl önce atılmış. Kapitalist düzenin savunucuları gücü ellerinde tutmak adına her yolu deneyecektir. Ve kendi önlemlerini alıp, varoluş sebeplerini sürdürmeye çalışacaktır.
Ya futbolda? Gerçek devrimin futbolda yaşanacağını düşünüyorum.
Kriz sürecinde FIFA ve UEFA’nın yeni söylemleri, öncelikle oyunun devamı, dolayısıyla kulüplerin ayakta kalabilmesi yönünde.
Ne demek bu? Futbolcu- kulüp anlaşmazlıklarında sürekli oyuncudan yana tavır koyan FIFA ve UEFA, artık tüm argümanlarını kullanarak kulüplerin çıkarlarını gözetme yolunu tercih edecek.
Aksi takdirde, ekonomik olarak batmış sektörde oyun duracak, iflas bayrağı çekilecek. Hasarı onarmak ise imkansız hale gelecek.
Sağlık Bakanlığı Covid-19 virüsünün Türkiye’deki etkilenme haritasını yayınladı.
En yoğun olayların yaşandığı kent doğal olarak İstanbul. Sonra Ankara ve İzmir geliyor. “Evde kal” uyarılarına harfiyen uymamız gereken günlerdeyiz.
Öte yandan da hayat devam ediyor. Sağlık, güvenlik, hizmet personeli zincirin en fedakâr parçaları.
Özel sektörün çoğu gibi, biz gazeteciler de üç haftaya yakın süredir evlerimizden çalışıyoruz.
Sporun ve futbolun durduğu süreçte üretmek, çarkı döndürmek kolay değil.
Basın emekçileri deneyimlerini, ilişkilerini ve birikimlerini kullanarak, medyanın işlevini yerine getirmesi için uğraş veriyor.
Gerçekten zor ve özveri gerektiren bir dönemden geçiyoruz.
Fatih Terim, Türk futbolu için önemli bir değerdir.
Abdürrahim Albayrak Galatasaray’ın kıymetli yöneticilerindendir.
İkisi de dünyayı kavuran Korona virüse yakalandıklarını duyurdu.
Bu virüsle tanışan tüm hastalara tez vakitte iyilik ve sağlık diliyorum.
Şu gerçeği kabul edelim: Çin’den yayılan ve yüzlerce ülkede on binlerce insanın ölümüne yol açan Kovit-19, ayrım yapmıyor.
Genci yaşlısı, siyasetçisi bilim insanı, ünlüsü- ünsüzü, garibanı zengini, herkes tehdit altında.
Salgının nerede duracağını, hangi duvara toslayacağını bilen yok.