Şampiyonluk yarışında son viraja girilirken sadece işine odaklanacaksın. Bu aşamada rakiplerinin ne yaptığı değil, senin yapacakların önemli olmalı. Dedikodulara kulağı tıkayacak, polemikler motivasyonunu bozmayacak, kendi senaryonu yazacak ve gündemini oluşturacaksın.
Alanyaspor maçı öncesi yaratılan hava, Trabzonspor için büyük tehlike idi. Bu olumsuzluğa Sosa’dan sonra Nwakaeme’nin de sakatlığı eklenince, Karadeniz ekibinin zorlu deplasmanda nasıl bir performans göstereceğini merak ediyordum doğrusu.
Çok ilginç bir maç oldu. Trabzonspor her iki yarının uzatma dakikalarında yediği gollerle yıkıldı. Tabii konsantrasyon eksikliğinin büyük rolü vardı puan kayıbında. Her şey bitti derken, faturası çok ağır oldu. Ve şimdilik liderlik gitti!
Aslında maç bordo-mavili takımın istediği gibi başladı. Henüz 7. dakikada Sörloth rakip savunmanın hatasını değerlendirip Abdülkadir Ömür’ü golle buluştururken, işinin sadece rakip ağları havalandırmak olmadığını kanıtladı. Lakin sıkı markaj altında oynamak kolay değil. Norveçli sürekli alan
Lige havlu atan ve prestijini kurtarmak için tek umudu olan kupadan da elenerek taraftarını yasa boğan Fenerbahçe’de, uzunca bir süre daha gerçek gündemin futbol olmayacağı kesinleşti.
Federasyon Başkanı Nihat Özdemir ile sarı-lacivertli kulüp arasındaki söz düellosu, Ali Koç’un FB TV’deki açıklamalarıyla konuyu bambaşka bir boyuta taşıdı. Fenerbahçe gibi kurumsal bir kulübün “iç sorunlarını” medya üzerinden hesaplaşmaya çevirmesi, camiaya verilmek istenen mesajların kişiselleşmesine yol açtı. Bu da, tarihte ender görülen gerilimlerden biri haline dönüştü.
Geçen hafta “kayıkçı kavgası” olarak değerlendirdiğim, sayın Koç’un televizyondaki konuşmasında bir medya komplosu ile karşı karşıya kaldıklarını belirtip, aralarında benim de bulunduğum 4 Milliyet yazarının adını vererek yaşananları “potpuri” şeklinde nitelendirmesinin takdirini, elbette kendi camiası yapacaktır.
Ancak; saygın ve başarılı iş insanı kimliğinin yanında, kulüp başkanı olarak son 1.5 yıldır karşılaştığı
Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu ile pazartesi günü konuşurken, “2-1’lik skor avantaj değil. Rakibin tek hedefi olarak kupa kaldı. Çok zor bir maç olacak” demişti. Lakin o kadar zor olmadı. Trabzonspor ligden sonra kupada da uygun adım yürüyüşünü sürdürdü.
Aslında final vizesinin alınacağı böylesi önemli bir maçta futbol adına fazla beklentim yoktu ama, bu sezon tek hedefi kupa olan Fenerbahçe’nin bu kadar da kötü olmasını beklemiyordum. Trabzonspor’un tuzağına düştüler.
Uzun bir aradan sonra lige dönüşün sıkıntı yaratacağı belliydi. Görünen o ki, hem oyun kalitesinin düşmesi, hem sakatlık riski her takım için beklenmedik sürprizlere yol açmaya devam edecek kalan bölümde.
Trabzonspor maçın hemen başında golü bulunca refleks olarak vites düşürdü. Belki bir taktik anlayış değildi fakat, Fenerbahçe’yi kendi yarı alanında karşılayıp, fazla yorulmadan, turu garantiye alacak skoru düşünmekte haklıydı bordo-mavili futbolcular. Buna bir de ligin
Aksini iddia eden varsa yalan söyler. Virüs döneminde en çok özlediğimiz şeylerden biri de futbol oldu kuşkusuz. Anladık ki, yokluğu pek çoğumuzun ruh halini etkilemiş.
Her şey alışılmışın dışında gelişse de, dün akşam sahadaki mücadele beklentilerin epey üzerinde gerçekleşti. Özellikle Trabzonspor’un rakibine göre çok daha hazır ve motive olması dikkat çekti. Ancak sakatlığı nedeniyle forma giyemeyen Sosa’nın yokluğunu hissetmedi değil. O, yeri doldurulması zor bir lider!
Bu eksikliğe karşın, ilk 5 dakikada maçı koparabilirdi Trabzonspor. Tabii son vuruşları yapan Novak ve Ekuban’ın karşısında Beto gibi bir tecrübe olmasaydı.
Trabzonspor hem oyun hem pozisyon olarak Göztepe’ye karşın bariz biçimde üstündü oyunun genelinde. Oyuncuların bireysel performansı ve inisiyatif kullanması da etkili oldu galibiyette.
Bordo-mavilileri öne geçiren gol, yani pandemi sonrası 8 haftalık “kısa sezonun” ağları bulan ilk dokunuşu Nwakaeme’den geldi. Hakkını verelim, Pereria’nın asisti de on numara idi. Ve devamının gelmesi
Şu çok net görüldü; son sekiz haftada takımların başını en çok sakatlıklar ağrıtacak.
Başakşehirli Danijel Aleksic de konuya dikkati çekmiş ve “Şampiyonluğa ulaşacak takım, daha az sakatlık yaşayan olacaktır” demişti.
İspanya La Liga’da, İngiltere Premier Lig’de ve İtalya Seri A’da hazırlık döneminde onlarca oyuncu sakatlandı. Çoğu da kas bölgelerinden.
Demek ki, uzun bir aradan sonra futbolculara yapılan yüklemeler risk yaratıyor. Rakamlar ve haberler ortada.
Bizde de benzer olaylarla karşılaşmamız kaçınılmaz. En az virüs kadar ciddi bir tehlike söz konusu.
Her takımın kendine göre önemli futbolcuları var. Özellikle şampiyonluk ve kümede kalma uğraşı veren ekiplerde sakatlık faktörü belirleyici olacak.
Teknik direktörlerin, sağlık ekiplerinin ve oyuncuların çok dikkatli olması gereken bir süreçten geçiyoruz.
Trabzonspor’un Avrupa kupalarından men edilmesi kararının doğru irdelenmesi gerekir.
Bir; bordo-mavili kulüp UEFA’ya verdiği taahhütleri yerine getirmediği için bu cezaya çarptırılmıştır.
İki; UEFA kulüp başkanı tanımaz. Muhatabı Trabzonspor kulübüdür.
Üç; Ağaoğlu yönetimi UEFA’ya verilen sözleri takip etmekle yükümlüdür. Kulübün mali tabloları iki sezondur kâr gösterse de, Finansal Kontrol Komitesinin şartlarını karşılayamadı. Bu aşamada ciddi bir ihmal söz konusudur.
Dört; Kulüpler Finansal Kontrol Kurumu (CFCB) Yargı Komisyonu, UEFA’dan bağımsız bir organdır. Ne UEFA başkanı Ceferin, ne Trabzonspor taraftarınca suçlanan Servet Yardımcı, kararları önceden bilebilir veya müdahale edebilirdi. Kimse hayali düşman aramasın. (Oradaki sistem bizdekine benzemez!)
Beş; Trabzonspor’un cezayı kaldırmak için az da olsa şansı var. Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi’ne (CAS) yapılacak itirazın olumlu sonuçlanma ihtimali mevcut. Sağlam bir hukuk ekibinin hazırlayacağı savunma, son iki yılın artıya işaret
Öngörüm; Koronavirüsün yeni dünya düzenini sağlamak için elini çabuk tutacağı yönünde.
Hesapta var olan, ancak kademeli olarak uygulamaya konulması planlanan her şeyi öne çekeceğini düşünüyorum.
Belki üç yıl sonra yaşamak zorunda kalacaklarımız, aylar sonra önümüze konacak.
Siyaset, ekonomi, sağlık, eğitim ve spor. Büyük olasılık medyamız da Covid-19’un şok dalgalarıyla sarsılacak.
Sinyaller kuvvetli geliyor, bu kaçınılmaz olacak!
Hep diyoruz ya, futbol da nasibini alacak süreçten diye.
Sadece maddi açıdan sağlam kalanların değil, altyapısı güçlü olanların yarışacağı bir dönem bekliyor bizi.
Ne mutlu ki, Atatürk’ün kurduğu bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşıyoruz.
Demokrasi, fikir özgürlüğü, laiklik, ulusa bağlılık ve insan haklarına saygıdır temel ilkelerimiz.
Daha dün, coşku ile 19 Mayıs Atatürk’ü anma Gençlik ve Spor Bayramını kutladık.
Geçmiş yıllara oranla büyük bir sevgi seli vardı saatler 19.19’u gösterdiğinde. Balkonlardan ulusal marşımızı söyledik, gururlandık!
Mesele ortak değerlerimizden futbola indirgenince, keskin biçimde ayrışıyoruz maalesef.
Haftalardır futbol oynansın mı tartışması yapıyoruz.
Elbette oynansın. Tabii ki yüz milyonlarca insan ve oyunun paydaşları eski coşkusuna kavuşsun.