Savaşın enkazında...

25 Mayıs 2013

İki gündür adeta bir savaş alanını geziyoruz.
30 yıllık büyük kapışmadan arta kalan barut kokusu, savaş korkusu sanki havada asılı hala...
Polis kontrol noktaları, duvar yazıları, mezar taşları, askerlerin bakışı anaların gözyaşı, yaşanan faciayı ve sonrasındaki korkunç dramı gösteriyor bize...
Silahlı güçler çekilirken bölgeye gidenler, nasıl bir dehşet yaşandığını daha iyi görüp anlıyor şimdi...
Bir enkaz var geride...
Sadece insan canı, kanı, kayıplar, yaralılar, acılı aileler değil...
Yoksulluğa mahkum edilmiş kentler, mayınlı tarlalar, harap yollar, viran evler...

Yazının Devamı

Zılgıtlar tedirgin ve ümit var

24 Mayıs 2013

Hakkâri
Bir kent düşünün: Türkiye’nin en ucuna, en sarp dağların ardına, ıssızlığın ortasına kurulsun. Her yılın 4-5 ayı kar altında kalsın. Yıllardır iller sıralamasında, hemen her kategoride en sonda yer alsın.
“Türkiye’nin sürgün yeri” olarak anılsın.
Bir kent düşünün:
Sokaktaki her iki kişiden biri işsiz gezsin.
Yıllar yılı baskının, şiddetin en yoğununu yaşasın; evlatlarını dağa, karakola, hapse yollasın, toprağa gömsün.

Yazının Devamı

Darbenin penceresinden atlayanlar

23 Mayıs 2013

Masamın başucunda bir ödül duruyor 33 yıldır... Hayatımın ilk ve en itibarlı ödülü...
1980’de Çağdaş Gazeteciler Derneği vermişti, Uğur Mumcu‘nun elinden almıştım.
19 yaşındaydım.
Ödül alan haberi, 1980’in Kasım’ında, yani 12 Eylül’den sadece 2 ay sonra Yankı Dergisi‘nde yazmıştım.
Konusu, darbeden sonra birden artan “gözaltında ölüm” vakalarıydı.
Zeynel Abidin Ceylan, Ankara Emniyeti’ndeki hücresinde kaburgaları kırılmış halde ölü bulunmuştu.
Şadan Gazeteci, İzmit Cezaevi’nde falakada can vermişti.

Yazının Devamı

Eyvallah amirim!

21 Mayıs 2013

Ne finaldi ama! “Amirim“, kimliğiyle rozetini, kendisine işten el çektiren badem bıyıklı savcının yaka cebine sıkıştırdı.
İki kere vurduğu kalçasını göstererek, “Bu bende” dedi.
Sonra ekibiyle buluştu; eski bir teypte Neşet, “Haydar Haydar“ı söylerken o ince belli çay bardağına rakı doldurttu.
“Unutmak kelimesi ‘un’dan çıkmış” dedi:
“Birini bir bütün olarak unutamazmışsın. Unufak etmek, gözünü, kaşını, sesini yavaş yavaş silmek gerekiyormuş ki unutasın. Ben unutmak istiyorum, ama unutmak istedikçe her şeyi yeniden hatırlıyorum. Unutamıyorum.”
Sonra durdu.
“Rakı koy” dedi.

Yazının Devamı

Sevgili Emmanuel!

16 Mayıs 2013

Son derbide kafes arkasından sana sataşan maymunları gördüm. Onlara kim attıysa, ellerindeki muzları homurdanarak sana sallıyorlardı.
İma ettikleri şeyi, harikulade bir olgunlukla cevapladın.
“Bana ‘maymun’ diyorsunuz ama karşı takımdaki ‘maymun’ kardeşimin attığı golde sevinçten zıpladınız“ cümlen mükemmeldi.
Hem çifte standartlarını yüzlerine vurdun, hem ikiyüzlülüklerini...
“Bizde ırkçılık yoktur“ diye böbürlenenler, muz kabuğuna basmış gibi gümlemiştir okuyunca...
* * *
Aslında “Bu toplum özünde ırkçı değildir“ tezi, kısmen doğrudur. Senin Fildişi Sahilleri’ni bilmem; ama biz, çok kültürlü bir maziden geliyoruz. Farklı olanla bir arada yaşamayı bilirdik.

Yazının Devamı

Neye sansür?

14 Mayıs 2013

23 Nisan’da Başbakan‘ın koltuğuna oturduğunda duygusallaşıp gözyaşına boğulan küçük Nermin İrem‘in ilk talimatını hatırlıyor musunuz?
“Gazeteciler, ağladığım görüntüleri yayımlamasın.”
O koltuğun bir defosu mudur nedir, oturanın ilk aklına gelen, istemediği görüntülere yayın yasağı koymak oluyor.
Aradan 3 hafta geçti, “zirve”, talimatı revize etti:
“Gazeteciler, Reyhanlı görüntülerini yayımlamasın.”
***
RTÜK, “Görüntüler delilleri ele veriyor“ gerekçeli mahkeme kararıyla her türlü sesli-görüntülü yayınlar ile internet bilgilerini yasakladı.

Yazının Devamı

Tahterevalli teorisi

12 Mayıs 2013

Akil insanlar Başbakan’a izlenimlerini aktardı. Başbakan da dinleyip not aldı. Her “akil“, kendi gezdiği bölgeyi anlatıyor. Bütüncül bir izlenim edinebilmek için belki bir rotasyon iyi olurdu.
Ege ekibi Güneydoğu’yu, Karadeniz’dekiler Doğu’yu gezse, izlenimlerini kıyaslayıp harmanlama şansı bulurdu.
***
Son bir aydır bunu yapıyorum sayılır.
Kitap fuarları, okul söyleşileri, imza günleri için ülkeyi bir uçtan bir uca geziyorum, okurlarla, yurttaşlarla söyleşiyorum.
İzlenimimi “tahterevalli teorisi“ ile özetleyeyim.
Başkent’e bir mihenk taşı koyun.

Yazının Devamı

Bayılan bakanın akla getirdikleri...

11 Mayıs 2013

Ne yalan söyleyeyim, ilk aklıma gelen şu oldu: Bayılmasa haber olmayacaktı.
Adını kimselerin duymadığı bu Sahra çölü ülkesinin Dışişleri Bakanı’nın Türkiye’ye geldiğini bile bilmeyecektik.
Basın toplantısı sırasında boylu boyunca devrilen bakanı görünce ilgimizi çeken Burkina Faso’nun, yeryüzündeki en fakir ülkelerden biri olduğunu öğrenemeyecektik.
Bir ülkeyle tanışmak için ne tuhaf bir bahane değil mi?
* * *
Ardından iktidar meselesini düşündüm:
Djibrill Yipene Bassole, bayılmadan saniyeler önce, meslektaşının yanında, kürsüsünün ardında diplomatik açıklamalar yapan bir devlet adamıydı.

Yazının Devamı