Son derbide kafes arkasından sana sataşan maymunları gördüm. Onlara kim attıysa, ellerindeki muzları homurdanarak sana sallıyorlardı.
İma ettikleri şeyi, harikulade bir olgunlukla cevapladın.
“Bana ‘maymun’ diyorsunuz ama karşı takımdaki ‘maymun’ kardeşimin attığı golde sevinçten zıpladınız“ cümlen mükemmeldi.
Hem çifte standartlarını yüzlerine vurdun, hem ikiyüzlülüklerini...
“Bizde ırkçılık yoktur“ diye böbürlenenler, muz kabuğuna basmış gibi gümlemiştir okuyunca...
* * *
Aslında “Bu toplum özünde ırkçı değildir“ tezi, kısmen doğrudur. Senin Fildişi Sahilleri’ni bilmem; ama biz, çok kültürlü bir maziden geliyoruz. Farklı olanla bir arada yaşamayı bilirdik.
“Yaratılanı, Yaratan’dan ötürü sevdiğimizi” söylerdik.
Siyahilere “çikolata renkli“ derdik.
Lakin öyle uzun dönem ırkçılıkla aşılandık ki, “evrim“imizi tamamlayamadan, insanları rengine, mezhebine, etnik kökenine göre tasnif etmeyi, dışlayıp lanetlemeyi öğrendik.
Kendi ezikliğimizi, başkalarına üstünlük taslayarak örttük.
Sonuç, işte o kafes ardındaki, eli muzlu, öfke dolu yüzler oldu.
* * *
Biliyorsun ki, bunu ilk yapan onlar değil; ilk yüzleşen de sen değilsin.
Batı statlarında başladı bu iğrenç adet... Hızla yayıldı.
Ama Batı, çabuk uyandı, yükselen ırkçılığı ağır cezalarla bastırmaya çalıştı.
İngiltere’de Totenhamlı Gareth Bale‘ye muz atan bir taraftar, 3 yıl stada sokulmadı.
Fransız Evra‘ya ırkçı tacizde bulunan Liverpoollu Suarez, 8 maçtan men edildi.
İspanya milli takımının hocası Aragones’in bir oyuncusunu motive ederken kullandığı ırkçı söylem, günlerce lanetlendi.
* * *
Eminim ki bizim muzcular, “kafadaş” olduklarını fark etmeden, Almanya’daki ırkçıların Türk oyunculara yaptığına çok kızıyordur.
Onlar da topu bizimkiler aldığında, Türklerin alışveriş yaptığı ucuz mağazalara ait poşetleri sallayarak kafa buluyor.
Hatta bazıları başta, Alman ırkından değil diye Mesut Özil’in milli takımda oynamasını protesto ediyordu.
Ne oldu?
Mesut, aldırmayıp oyununa bakarak Almanya’nın gözbebeği oldu.
* * *
Ama sana “Aldırma“ dediğim sanılmasın Eboue...
Tersine, takımın onlara gereken tepkiyi vermiyorsa, FİFA, UEFA hak ettikleri cezayı kesmiyorsa, tribünler dışlamıyorsa, spor basını kararlılıkla ve topyekün karşı çıkmıyorsa, bence bir daha benzer bir şey olursa, sen de Barcelona’nın Camerunlu forveti Samuel Eto‘nun yaptığını yapmalısın.
O nasıl topu aldığında tribünlerin topluca maymun sesi çıkarmasını protesto için oyunu kesip sahayı terk ettiyse, sen de aynısını yaparak tepkini göstermelisin.
Seyircinin densizliğine seyirci kalmanın da bir bedeli olduğunu herkese öğretmelisin.
* * *
Ben yine de kafes arkasındaki eli muzluların nefretini, ırkçılıktan ziyade cehalete bağlıyorum. Öyle olmasa sana muz sallarken, kendi siyahi oyuncularına alkış tutarlar mıydı?
Buna rağmen, bu toplumun bir mensubu olarak, üzüntümü bildiriyor, olgunluğun ve cesaretin için kutluyorum.
Irkçılığa karşı çıkışında yanındayız.
Bu belanın stada girmesine, “evrim“i tersine çevirmesine izin vermeyelim.