Geçen yazdan beri en çok yapmak istediğim şeydi, birkaç arkadaş bir araya gelip Gümüşlük sahilinde bir ev tutmak.
Mimoza’nın sırasında minik bir köy evinde yazı geçirmek, sabah yüzümü yıkamadan, evin önünden denize atlayarak uyanmak, sonra hem manzarayı, hem evin önünden geçenleri izleyerek sevdiklerimle günü geçirmek...
Hayalimdi, bu kadar kolay olacağını hiç tahmin etmemiştim.
ŞEHİRLİNİN KÖYLE İMTİHANI
Her şey şöyle başladı...
Son bir hafta “Ama yazın son hafta sonu bu” konuşmalarıyla geçti.
2014 yazı çok hızlı geçti. Eylül yazı uzatmak için son şansımız. Bu şansı daha iyi değerlendirmeniz için birkaç önerim var
Hepimizi aldı bir telaş. Yazı olabildiğince uzatmak için her şeyi yapıyoruz. Şehre dönsek de hafta sonları Bodrum-Çeşme kaçamakları planlıyor, gidemesek de bazen tatil hayali bile yetiyor. İşte yaz bitmeden değerlendirebileceğiniz seçenekler...
* Tatil: Bu yaz eğlence sevenler Ibiza ve Mikonos hattındaydı. Eğlence sonrası bir de dinlenme tatiline ihtiyaç duyuldu. Ama işte o dinlenme tatili asla gerçekleşemedi. Şimdi ertelediğiniz
ama hayalini kurduğunuz tatilleri gerçekleştirmenin tam zamanı. Eylül itibariyle sezon kapanıyor, kalabalık bitiyor, fiyatlar düşüyor... Daha ne isteriz?
* Extreme Sailing: Şimdiye kadar yaptığım en heyecanlı şeylerden biriydi Extreme Sailing yarışına katılan katamaranlarda profesyonel yelkencilerle Haliç’te uçarak gitmek. 11-14 Eylül’de gerçekleşecek Extreme Sailing’de
14 tekne yarışacak. Yenikapı Şehir Parkı’ndan izleyebileceğiz. İzlemek de neredeyse yarışmak kadar heyecan verici.
Türkiye resmen Özge Özpirinçci’yi yalnız bırakmadı. Engin Altan Düzyatan evlendi, Özge Özpirinçci trending topic oldu.
Şaşırdık mı?
Hayır.
Düğün bitti, ertesi gün yeni Bakanlar Kurulu’nun açıklanacağı saatlerde, Özge Özpirinçci hala TT listesinin üst sıralarında.
Şaşırdık mı?
Eveet.
Tweetlerin ardı arkası kesilmiyor.
* Bu yıl Emmy’lerde sürpriz yoktu. Geçen yıl kazananlarla bu yıl kazananlar neredeyse aynıydı. Bu da “Ödüllere karar veren Televizyon Akademisi, monotonluk sever” konuşmalarına neden oldu.
* Aslında çok sürpriz olmayacağı daha gecenin sunuculuğunu üstlenen Seth Meyers’in açılış cümlesinden belliydi:
“Ağustos ayında, bir pazartesi gecesi yayınlanıyorsa ve televizyon dünyasını doğru anladıysam, Emmy’ler yakında yayından kalkar...”
Bir cümle yetti durumu özetlemeye.
* ‘Modern Family’ 5 sezondur üst üste en çok ödül alan komedi dizisi. Her ne kadar Ellen DeGeneres “Hem de ABD daha buna hazır değil diyenlere rağmen” diye tweetlese de, artık bu kadar çok ödül alması tartışılıyor.
‘Veep’, ‘Louie’, ‘The Big Bang Theory’, ‘Orange Is The New Black’, ‘Silicon Valley’ gibi güçlü rakiplere rağmen demek daha doğru olmaz mı zaten?
* Kırmızı halıda, kırmızı elbiseler dikkat çekti. Yine de ne kıyafetler, ne de saç-makyajlar başarılıydı. Sıcak ve nemden saçlar zaten bozulmuştu.
Geçen hafta ‘Milim milim uçuş’ başlıklı bir yazı yazmıştım, THY’nin Miles&Smiles kampanyasındaki değişimle ilgili.
Artık mesafeyle değil, uçtuğunuz sınıfla mil kazanıyorsunuz. Ekonomi ya da business değil bahsedilen.
Biletlerin üstünde yazan harfler var, sınıfları belirleyen.
Aynı uçuşta W ile uçarsanız farklı mil alıyorsunuz, Y ile uçarsanız farklı mil alıyorsunuz. Bu yeni uygulamayla Miles&Smiles üyelerinin toplayacağı mil
sayısı birden bire düştü.
Bu konuyla ilgili birçok şikayet ve soru maili aldım. En son olarak da THY Basın Müşavirliği’nden sorularıma cevaplar geldi.
İşte bugün THY’nin cevap hakkı...
Yaz boyunca aynı şeyi konuştuk, tatil beldelerinin pahalılığından şikayet edip durduk. Hadi diyelim, tatil yerleri 1.5 aylık kısa bir sezona bütün yatırımını yapıyor ve 1.5 ayda bir yıllık kâr etmesi gerekiyor... Peki İstanbul’daki mekanların ne bahanesi var? Yıl boyu, haftanın 7 günü açık olsalar da, tıklım tıklım iş yapsalar da İstanbul’daki yeme-içme fiyatları uçmuş durumda. Sadece dünyanın sayılı birkaç yerinde fiyatlar bu kadar yüksek. Geçen hafta bir gece Lucca üstü Emirgan Pizza yaptıktan sonra, ertesi gün uzun uzun konuştuk; hem fiyatları, hem de son zamanlarda neden bu kadar çok eğlence mekanında zaman geçirdiğimizi...
“Her şey Gezi’yle başladı” dedim... Arkadaşlarım güldü, “Ne alakası var?” dediler. Son bir yıldır herkes daha çok gezmek, daha çok eğlenmek istiyor çünkü yüksek gerilimden geçtik, deşarj olmaya daha çok ihtiyacımız var. Peki ama bunu yaparken neden bu kadar çok para harcamak gerekiyor? Her şeye rağmen “Bu mekanlara sırf başkalarına hava atmak için mi gidiliyor?” diye sordular. Hiç düşünmeden “Hayır” dedim, herkesin asıl istediği kendini belli bir çevreye ait hissetmek. Bunu yaparken de, bilinçli olmasak bile, kendimize sosyal zenginlik
Cape Town’daydım. Burada bulunma nedenim, “Homeland” dizisinin dördüncü sezon çekimlerini yerinde izlemek, setinde iki gün geçirmek, oyuncularla röportaj yapmaktı...
Güney Afrika Cumhuriyeti’nde, Cape Town’da sabahın köründe, arabayla hızla şehirden uzaklaşıyorum. Gözlerim bağlı değil ama nereye gittiğim ya da hangi yolda olduğum hakkında hiçbir fikrim yok. Direksiyonda Güney Afrikalı bir şoför ve yanımda bir Amerikalı ve
bir İngiliz var. Sonunda in cinin top oynadığı dev bir depoya geliyoruz.
Emir büyük yerden geliyor, telefonlar kapatılıyor, fotoğraf çekmek yasak, nerede olduğunuzla ya da gördüklerinizle ilgili sosyal medyada yorum yazmak bile yasak. Tamamen insaflarına kalmışım,
ne derlerse onu yapmak zorundayım. Bir odaya alınıyorum. Arka planda muhteşem bir gökyüzü ve dağ manzarası. Önümde fotoğraflar, madalyalar... Fırsattan istifade telefonumu duvardaki prize takmaya yelteniyorum. “O gerçek değil” sesiyle irkiliyorum. Beklerken bir kahve içecek oluyorum, “Normalde burada bir şey yemek içmek yasak, nasıl izin verdiler sana?” diye bir görevli yanaşıyor yanıma. “Şanslısın” diyor, gülümsüyorum, kahvemden bir yudum alarak.
Mandy Patinkin ciddi, Claire Danes umursamaz
Bu da oldu. Gözlerimle gördüm. Hilal Cebeci; Barack Obama, Angela Merkel ve Recep Tayyip Erdoğan’a meydan okudu. ALS hastalığına dikkat çekmek için.
Sahi neydi bu ALS? Hani şu buz kovası hastalığı... Bazıları kanser bile diyor, bir kova buzlu suyu başından aşağı döktüğü videolarda. Ne yazık ki o kadar bi haberiz işte.
Kabul edelim, biz işin eğlencesini, birbirimize meydan okumayı sevdik.
En çok da videoları izlemeyi sevdik. Lady Gaga’nın ürkütücü halinden Hülya Avşar’ın seksi haline, hatta Demet Akalın’ın küfürü bastığı en doğal haline kadar...
Her videoyu bıkmadan usanmadan izler oldum. Bir de böyle nurtopu gibi bir hastalığımız oldu. Meğer hepimize böyle bir eğlence lazımmış. Bu sıcak yaz günlerinde bir kova buzlu su herkese iyi gelir umarım. ALS’ye olduğu kadar susuzluğa da dikkat çekmeyi başarabilirsek ne alâ...
ABD’de 15 milyon dolar bağış toplandı, bizde ise bir kova suyla ıslanmayan kalmadı. Peki ama ne kadar para toplandı? Sadece 4 bin TL.
“Amaç, farkındalık yaratmak” diyenler olacak şimdi. ALS’nin açılımı ya da