Eylülde İstanbul’da olmak için en iyi nedenlerden biri demiştik ArtInternational Istanbul için... Şehrin yeni çağdaş sanat fuarı, bu yıl ikincisi kez düzenleniyor. Yarın ön açılışı yapılacak olan fuar, 26-28 Eylül’de Haliç Kongre Merkezi’nde gezilebilecek. Fuarda Damien Hirst’ten Nevin Aladağ’a, Marina Abramovic’ten Banksy’ye usta isimlerin işlerini görmek mümkün olacak.
24 ÜLKE VE TAM 80 GALERİ BU FUARA KATILIYOR
Fuara 24 ülkeden, tam 80 galeri katılıyor. Türkiye’den katılacak galeriler ise 12 adet ile sınırlı.
Bunu da belli bir kaliteyi korumak için tercih ettiklerini söylüyorlar. Listeye bakınca da belli oluyor zaten. Türkiye’den katılacak galerilere bakalım; Galeri Mana, NON, Pi Artworks, PİLOT, Rampa,
ArtSümer, x-ist, Galeri Zilberman, Dirimart, Galeri Nev, Rodeo ve Sanatorium.
“Yarın ‘Miro’ sergisine gideceğim” diyor Aslı. 8 yaşındaki oğlu Ali Deniz’den alıyor cevabı: “O sahtedir, boşuna gitme!”
Ali Deniz, kendinden son derece emin veriyor bu cevabı. Haksız da değil.
Okuluyla birlikte gittiği Mimar Sinan Üniversitesi’nin Tophane-i Amire’deki ‘Miro’ sergisinden etkilenmiş, hatta biletini bile bir süre saklamış. Sonradan da sahte haberleriyle hayal kırıklığına uğramış.
Şimdi bir açıklama bekliyor, bu seferki sahte değil demek yetmiyor. “Nereden biliyorsun?” sorusu geliyor anında. Cevabı basit: “Çünkü Joan Miro Vakfı işbirliğiyle.”
ÜÇLEME TAMAMLANDI
İstanbul’da yaşanan bu büyük hayalkırıklığını sonunda telafi edecek bir ‘Miro’ sergisi açıldı. Şanslıydım, serginin pazar akşamı düzenlenen ön izlemesine katılabildim. Joan Miro’nun ‘Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar’ başlıklı sergisi etkileyiciydi; herkesin beklentisinin çok üstündeydi.
Google CEO’su Eric Schmidt; Financial Times’a “Politikacılar tabii ki interneti şekillendirmeye çalışıyor. Bu büyük bir güç savaşı” diyor.
17 Eylül’de Financial Times bir tam sayfasını internet sansürüne ayırmış. Başlık: ‘Daha Sıkı Bir Tasmada’!
RUSYA DIŞINDAN YAYIN BAŞLADI
Önce Rusya’dan örneklerle başlıyorlar.
Rusya’nın kitap aboneliği sitesi Bookmate’e girenlerin karşılarına çıkan “Rusya yasalarına göre engellenmiştir” uyarısıyla nasıl şaşırdıklarını anlatıyorlar. Hemen ardından ekliyorlar, “Aslında Rusya’da bir internet sitesinin kanunen engellenmesinin iki nedeni olabilir; biri çocuk pornografisi, diğeri ise telif hakları ihlali...”
Ancak bir kitap sitesi bile, sitede yer alan Rus milliyetçiliği içeren bir kitap yüzünden, kitap siteden kaldırılana kadar engellenebiliyor günümüzde.
Sadece sinema ve eğlence sektörünün merkezi değil Los Angeles. Sağlıklı yaşam, yeme-içme ve eğlence hayatında da bütün dünyayı etkisi altına alan bir şehir. Buyrun Los Angeles’tan son havadislere...
Nasıl bir dönem kinoayla bozulduysa, şimdi de sağlıklı sebze kale’in dönemi. Cipsten salataya, smoothie’ye her şekilde karşınıza çıkıyor. Son zamanların en sağlıklı gıdası olarak bellenmiş durumda. Kale, beta karoten, K vitamini, C vitamini ve kalsiyum açısından son derece zengin. Brokoli ailesinden geldiği için kansere karşı da etkili olduğuna inanılıyor.
Otoparktan gece kulübüne giriş
Bizde olsa kesin iş yapmaz. Kimse görmeden, görünmeden eğlenceye gitmek istemez. Biz bırakın kendimiz görünmeyi, arabalarımızın bile görünmesinden yanayız. Bakınız İstinyePark açık alan.
Bir dönem Kanyon’da açılan Çin restoranı Hakkasan’ın bile İstanbul’da tutmamasının tek nedeni buydu. AVM’deydi, asansörle çıkılıyordu. Karanlıkta ve localarda göz gözü görmüyordu. Yoksa yemekleri çok başarılıydı ve dünyanın her yerinde
iş yapan bir restoranın İstanbul’da iş yapmaması mümkün müydü?
“Son 30 yıldır beslenme ve spor hakkında bildiğimiz her şey yanlış. Gıda endüstrisinin görmenizi istemediği film” diyorlar ‘Fed Up’ için.
Gerçekten de son zamanlarda izlediğim en tüyler ürpertici belgesel, Stephanie Soechtig ve Katie Couric imzalı ‘Fed Up’.
Malum, uzmanlar diyet ürünler ve daha çok hareket ederek zayıflayabileceğimizi iddia ediyor. Oysa “Beslenme düzeni, bunun için de gıda üretimi değişmeden bu mümkün değil” diyor ‘Fed Up’ belgeseli.
Bu hızla giderse, 20 yıl sonra ABD nüfusunun yüzde 95’i obez olacak. İşin kötüsü, obezitenin zayıflıkla ya da şişmanlıkla da ilgisi yok.
Çok zayıf insanların da iç organları yağlanınca; klinik olarak obez sayılıyorlar. Hatta bunun için bir kısaltma bile yapmışlar, TOFI (Thin Outside, Fat Inside/Dışarıdan Zayıf, İçeriden Şişman.
Giderek beslenme alışkanlıkları evrensel olduğu için bu sadece ABD’nin sorunu değil. Tehlike hepimizi bekliyor.
Bu akşamki Lady Gaga konserinden sonra sizi şaşırtacak bir konser tavsiye etmek zor. Lady Gaga’dır, ne yapsa yeridir. Artık hiçbir hareketine şaşırmayacak hale geldik.
Beni asıl şaşırtan ve heyecanlandıran ise; amatör bir müzik grubu, Ecza Dolabı.
Bakmayın kendilerine amatör demelerine, profesyonellere taş çıkartıyorlar.
2010 yılında kurulan grubun üyeleri Eczacıbaşı Topluluğu’nun farklı kuruluşlarında çalışan, CEO’sundan işe yeni başlayan uzman yardımcısına farklı alanlarda farklı kademelerde görev yapanlardan oluşuyor.
HEPSİ BİRER ROCK YILDIZI
Onları CEO Club’da ilk izlediğimde; holding yöneticilerinin, özellikle de Eczacıbaşı Topluluğu CEO’su Erdal Karamercan’ın, sahnede nasıl birer rock yıldızına dönüştüğünü gördüğümde hem şaşırmış, hem de hayran kalmıştım.
60’lardan günümüze yerli-yabancı rock şarkılarını seslendiriyorlar.
“Bir şey yaratıp ona güçlü bir şekilde inanırsanız, daha sonrasında o şey sizin gerçeğiniz haline gelir...”
Lady Gaga’nın yaptığı tam da bu. Zaten kendisi de röportajlarında bunu kabul ediyor. Müziğinden çok yarattığı kimlikle öne çıkıyor. Farklı olabilmek için hiç çekinmeden her şeyi yapıyor.
Kendisinden daha yaratıcı gördüğü herkesi bir şekilde ekibine katmaya çalışıyor. Malum, günümüzde farklı bir kimlik yaratırken faydalanılacak en önemli şey, çağdaş sanat. İşte o yüzden Lady Gaga da çağdaş sanatın her alanından, her figüründen faydalanıyor.
2010’DA ETTEN ELBİSE GİYDİ
Lady Gaga şimdiye kadar tüm yaptıklarıyla ‘The ArtPop’ turnesine hazırlandı. Albüm beklenen ilgiyi görmedi ama turne için aynı şeyi söylemek mümkün değil tabii.
Lady Gaga’nın çağdaş sanatla ilişkisi modayla başladı. 1987’de performans sanatçısı Jana Sterbak tarafından uygulanan etten elbise fikrini alıp, 2010’da MTV Video Ödülleri’nde giydi.
Teknoloji özürlü biri teknoloji meraklılarının yıl boyu heyecanla beklediği, en son yeniliklerin açıklandığı bir foruma giderse neler öğrenir? Öncelikle, yakında hayatımızın bir parçası olacak giyilebilir teknolojiyle ilgili yeni gelişmeleri...
Apple’ın yeni iPhone’u ve saatini tanıttığı dakikalarda San Francisco’da bir başka heyecan daha yaşanıyor teknoloji bağımlıları arasında. Intel Developer Forum (IDF) dünyanın her yerinden teknoloji meraklılarının heyecanla beklediği bir etkinlik. Dell dünyanın en ince tablet bilgisayarını ilk burada tanıtıyor, dünyanın en büyük saat üreticisi Fossil, Intel ile işbirliğini ilk burada açıklıyor. Malum, Intel çip üreticisi. O yüzden konuşulanların bir kısmı Çince kadar uzak geliyor bana. Ama bir yandan da yapılanlar karşısında ağzım açık kalıyor.
Görme engelliler için 100 dolara yazıcı
12 yaşında bir çocuk çıkıyor sahneye. Görme engelliler için sıfırdan bir yazıcı yapmış. Normalde bu yazıcıların
fiyatları binlerce doları buluyor. Oysa bu çocuk Legolarıyla birlikte Intel’in en küçük çipi olan Edison’u kullanarak yüz dolara indirmiş maliyeti. Şimdi yüzlerce kişinin önünde dünyanın en basit işini yapmış gibi anlatıyor.
Benim, kadar