Gerçi ligin henüz 8.haftası, ne var ki Gençlerbirliği gelecek adına hiç de iyi sinyaller vermiyor! Puan cetvelinin dibinde, yukarı çıkmak için çırpınıyor! İşin özeti Gençlerbirliği mazisini arıyor. Tablo böyle olunca, savunmaya kapanmasın da ne yapsın? Üstüne üstlük oynadığı takım ligin son şampiyonu...
Nitekim, ilk yarıda bu düşünce işe yaradı, hem Beşiktaş’a pozisyon vermedi, hem de Muriç’in ayağından golü buldu. İkinci yarı mı? Ev sahibi takım oyun anlayışından bir milim taviz vermedi, disiplinini korudu, yine kontra bir atakla Scekiç golüyle altın değerinde üç puanı hanesine yazdırırken, alkışı da hak etti.
Gelelim Beşiktaş’a... Valla koca ilk yarıda Kartal, o iştahlı, baskılı oyununun çok uzağındaydı. Bırakın pozisyon üretmeyi, tek şut atabildi, o da kaleyi tutmadı!
Şenol Güneş hocayı anlamak da zorlanıyoruz valla! Negredo’da bu kadar ısrarcı olmasına anlam veremiyoruz. Gençlerbirliği’nin o katı savunma anlayışını yani kilidi açacak asıl aktörler başta Quaresma olmak üzere Babel niye yedek soyundurulur?Negredo’ya yanlış anımsamıyorsam bir kez ceza alanı içinde top geldi, bırakın şut atmayı, meşin yuvarlağı düzeltmeyi bile beceremedi, rakip alıp gitti!
Kartal, salı günü
Öyle ırkçı ya da yabancı düşmanı değilim. Lugatımda bu tür kelimelere asla yer yoktur. Hümanistim, insan sevgisiyle doluyum.
Ne var ki, iş futbola yani bizim kulvara gelince, ‘yerli’ damarım kabarıyor. Bu savunuculuk ya da sevgiyle bağlantılı değil, istatistiklerle de doğru orantılı... Son yılları anımsayın, ay-yıldızlı ekibimiz, hangi yabancı hocayla başarıyı yakaladı ki? Ben hatırlamıyorum, rakamsal veriler de göstermiyor!
Şimdi bu gerçekleri bir kenara itip, görmemezlikten mi geleceğiz? Yooo, isteyen yabancı hocayı savunsun, beni zerre kadar ilgilendirmiyor! Guss Hiddink’i de böylesi negatif bir tabloda Milli Takım’ın başına getirdik, sonuç sıfır! Milyonlarca doları cebine koyup, ülkesinde köşesine çekildi, bize de hüsran bıraktı! Niye Hiddink? Çünkü kariyeri var, eleştirilere göğüs gerer!
Soruyorum bugünkü tablo farklı mı? Dört maç kala hoca değişimine gittik, sonuç ortada, dünya büyüklüğünde hüsran! Lucescu kariyerine kimsenin gıkı çıkmaz. Galatasaray ve Beşiktaş’ı şampiyon yaptı, doğru... Peki, Milli Takımlar seviyesinde bir başarısı var mı? Yookkk...!
Lucescu, bildiğimiz, tanıdığımız biri... Ne var ki, Milli Takım’ın Finlandiya maçı öncesindeki basın toplantısındaki konuşmasını
Zorlu Trabzonspor maçında Cenk Tosun’un yedek çıkarılmasını eleştirmiştim, sevgili dostlardan tepki aldım! Buna karşın hâlâ düşüncemin arkasındayım.
Efendim, milletin ağzı torba değil ki büzesiniz! Diyorlar ki, Şenol Güneş, Negredo’yu gelen yoğun baskılar yüzünden on birde sahaya sürmüş. Dedikodu olabilir, ne var ki ateş olmayan yerden duman çıkmazmış! Benim tanıdığım Şenol Güneş, öyle baskı-maskı dinlemez, hak edene formayı verir. Biz bunu bilir, bunu söyleriz.
Tam tamına 58 dakika sahada kalan Negredo takıma ne katkı yaptı, soruyorum. Beşiktaş’ın en skorer oyuncularının başında Cenk Tosun geliyor, Talisca ve Babel onu izliyor. Dememiz o ki Cenk Tosun, formda olduğu sürece yedeğe çekilecek en son oyuncudur. Çok pozisyona girer, kaçırır, kaçırır, ama en kritik anlarda ortaya çıkar, kalitesini ortaya koyar, Kartal’ı çeker, ipten alır..
Öfke kontrolü
Gelelim şu Talisca-Caner kavgasına! Valla 45 yıllık gazetecilik yaşamımız da böylesi kavgaları çok sayfalarımıza yansıttık. Derler ki, “Her ailede tartışma olur.” Bizce de doğruyu bulma adına tartışmalara eyvallah, gıkımız çıkmaz. Ancak öyle iddia edildiği gibi küfür-kafir, tekme-tokatlara kimse prim vermez, bizler de şiddetle karşıyız.
Bu
Elbette hepimiz insanız, duygularımıza bazen fren koymakta zorlanırız, doğamızda var. Nereye varmak istiyoruz, Olcay’ın ilk yarıda skoru eşitleyen golünden sonraki fotoğrafını anımsayınız. Sevinemiyor, sevincini içinde yaşıyor, dışa vuramıyor. Tribünlerden nerdeyse özür dileyecek... Sevinse de kimsenin kızmaya hakkı yok, çünkü formasını giydiği, ekmeğini yediği Trabzonspor için ter döküyor. Başka bir deyişle işini yapıyor, eee profesyonellik de bunu gerektiriyor.
* * *
Şenol Güneş, öfkesine derbide yenik düşünce Trabzonspor maçını tribünde izledi! Derbide kızaranlar Quresma, Atiba ve Oğuzhan da cezalıydı, omuz omuza maçı izledi! Dedik ya, Beşiktaş’ın kadro derinliği iyi, bu Güneş hocanın elini güçlendiriyor. Ne var ki, kalitesini iyi bildiğimiz Tolgay, acemiler gibiydi, sürekli top kayıpları yaşadı, orta saha aksadı! Lens de durdu, durdu, 59. dakikada golle ortaya çıktı. 78’de maçı koparacak fırsatı da gole çevirse ,maçın adamı olması işten bile değildi. Negredo on birde, asıl golcü Cenk Tosun 58. dakikada oyuna girebildi. Hocam Cenk niye yedek, Allah aşkına? Cenk varken, Negredo tercihinize şaşırdık.
* * *
Fırat Aydınus, deneyimli olduğu kadar oyunculara yaklaşımı pozitiftir. Dünkü
Sezon başladığından bu yana bir ‘video hakem’ tartışması sürüp gidiyor. Uygulayan var, uygulamayan var. Ülkemizde henüz devreye girmedi, ne zaman gireceğini de bilemiyoruz.
Bizler, teknolojinin bu kadar futbolun içine girmesine karşıyız. Bu oyunun doğasıyla fazla oynamamakta yarar var. Aksi takdirde güzelliğini kaybeder.
Niye karşıyız? Mesela derbi... Negrado’nun ofsayt pozisyonu... Evet, devam etse buz gibi gol... Yardımcı hakem bayrağı çekiyor, orta hakem düdüğü çalıyor. Ofsayt bayrağı ve düdüğün sesini duyan Fenerbahçe kalecisi, Negrado’nun fileleri bulan vuruşunda hamle bile yapmıyor. Haklı...
Diyelim ki o maçta video hakem uygulaması olsaydı, ne olacaktı? Yani gol geçerli mi sayılacaktı? Valla sayılması halinde kızılca kıyamet kopardı o an! Çünkü ortada bir bayrak ve düdük sesi var!
Cenk Tosun’a Hasan Ali’nin sert girişi hem kırmızı, hem de penaltıydı. Ne var ki Ali Palabıyık vermedi. Diyelim ki, video hakeme gidildi, kırmızı ve penaltı kararı çıktı. O zaman orta hakem penaltı için, “Bu benim yorumum” der işin içinden sıyrılır.
Onlar takmıyor ben takıyorum!
Biraz bizim kulvarın dışına çıkıp, sosyal yaşama yelken açalım bu hafta...
Neymiş efendim, Leipzig’in yaş ortalaması çok genç imiş... Bitmedi, Avrupa’nın kontraatağa en çabuk çıkan ekibiymiş. Maç öncesi yorumların çoğunluğu rakibin bu özellikleri üzerinden ‘karamsar’ tabloya kurulu idi... Sevsinler sizleri!
Ne var ki Leipzig’in rakibi Beşiktaş... Onu unuttular arkadaşlar! Sanırsınız ki Porto galibiyeti rastlantı ya da şans! Öyle olmadığını cümle alem gördü.
Tamam bu oyunda genç olmak elbette önemli faktör... Peki, ‘tecrübeyi’ ya da ‘kaliteyi’ es mi geçeceğiz? İşte Beşiktaş’ın en büyük farkı da burada yatıyor. Dememiz o ki, Beşiktaş’ın Devler Ligi’ndeki maçları yorumlarken herkes dikkatli olacak. Bilmem anlatabildik mi?
Koca ilk yarıda o çabuk kontraatağa çıkan Leipzig sahada var mıydı, yoksa vardı da biz mi göremedik? Bir pozisyonları var, hepsi o kadar... Beşiktaş’ı bu yarıda ne gençlik ne de çabukluk durdurabildi.
Cenk Tosun sadece golcü değil, paylaşımcı... ‘ben atamıyorsam, arkadaşım atsın’ düşüncesi ön planda... Adam golcü, bunu bir süreliğine rafa kaldırıyor, soldan topla iniyor, Babel’e asist yapıyor. İşte, takım oyuncusu budur. Cenk Tosun bu anlamda örnektir, aman nazar değmesin.
Gelelim Beşiktaş’ın ‘trivela’ ustası Ricardo Quaresma’ya... Onu izlerken
Y ahu arkadaşlar ligin daha altıncı haftası, yol uzun, bu köprünün altından daha çok sular akar! Dememiz o ki bu neyin gerginliği? Bu oyunun güzelliklerine hasret kaldık, neredeyse gözümüz açık gideceğiz! Son yıllarda futbolumuzda bir gerginlik aldı başını gidiyor, futbolcular topla haşır-neşir olacaklarına ya birbirlerine, ya da hakeme gider yapıyorlar! Bu güzelim oyunu çirkinleştirme adına elimizden geleni yapıyoruz valla! Efendim, neymiş 13 yıldır Beşiktaş Fenerbahçe’yi sahasında yenemiyormuş? Olsun ne çıkar, son iki yıldır Lig’in şampiyonu kim Beşiktaş.
* * *
Koca bir ilk yarıda aklımızda ne kaldı futbol adına, hiç bir şey! Beş SARI, iki KIRMIZI kartı anımsıyoruz! Evet Ali Palabıyık. Bu yarıda hep gördüğünü çaldı, çıkardığı sarılara asla itirazımız yok. Neto’nun direkt kırmızısı doğru, Cenk bize göre kurtulsa, net gol pozisyonu... Quaresma’nın ikinci sarısı tartışılır... Ekici’ye kontrolsüz giriyor, faul kararı doğru, ama ikinci sarı bizce çok ağır... Palabıyık, gerginliği düşürme adına sarılarda taviz vermedi, doğru da yaptı.
* * *
Ne var ki Palabıyık’ın ikinci yarıdaki yönetimi skandal ötesiydi, bu yarıda da toplam 3 kırmızı kart çıkarırken, müthiş gözle görülür hatalar yaptı.
Efendim, Şenol Güneş hocamız oldum olası zor beğenir! Düşünün, Devler Ligi’ne Porto karşısında müthiş bir başlangıç yapmış, gelin görün ki hocamız, “Daha iyi olmalıyız” diyor, galibiyet sevincini içinde yaşıyor, dışa vurmuyor.
Titiz, her şeyin en iyisini istiyor, haklı... Niye mi? Valla bizim ülkemizde varsa yoksa başarının adı şampiyonluktur, ikincilik bile başarısızlık sayılıyor! Güneş hocamız dünya üçüncüsü oldu, ülkemizdeki kutlamalara katıldı mı, ben anımsamıyorum!
Şimdi iki sezondur Beşiktaş şampiyon oluyor, Şenol Güneş hâlâ, “Daha iyi olmalıyız”, “Şu eksiğimiz var, bu eksiğimiz var” diyor. Porto maçından sonra iç hatlarda Konyaspor’u yeniyor yine, “Yooo eksikliklerimiz hâlâ var” demiyor mu? Diyor. Aslında doğru yapıyor. O da biliyor ki bu sezon Beşiktaş üçüncü kez ipi göğüsleyemezse, başı ağrıyacak. Onun içindir ki, hep mükemmeli kovalıyor, eksikleri ortaya koyuyor.
Güneş’in bir rekoru var aslında, belki kimse farkında değil... Şenol Güneş ‘değirmen’ gibi, sürekli öğütüyor!
Biliyorum, “Hoppala bu da nereden çıktı?” gibi yorumlar yapıyorsunuz. Hani istatistiksel veriler var ya, biraz bu kulvara girelim, derdimizi anlatalım. Kartal, iki sezon üst üstte şampiyon ipini