Öyle ırkçı ya da yabancı düşmanı değilim. Lugatımda bu tür kelimelere asla yer yoktur. Hümanistim, insan sevgisiyle doluyum.
Ne var ki, iş futbola yani bizim kulvara gelince, ‘yerli’ damarım kabarıyor. Bu savunuculuk ya da sevgiyle bağlantılı değil, istatistiklerle de doğru orantılı... Son yılları anımsayın, ay-yıldızlı ekibimiz, hangi yabancı hocayla başarıyı yakaladı ki? Ben hatırlamıyorum, rakamsal veriler de göstermiyor!
Şimdi bu gerçekleri bir kenara itip, görmemezlikten mi geleceğiz? Yooo, isteyen yabancı hocayı savunsun, beni zerre kadar ilgilendirmiyor! Guss Hiddink’i de böylesi negatif bir tabloda Milli Takım’ın başına getirdik, sonuç sıfır! Milyonlarca doları cebine koyup, ülkesinde köşesine çekildi, bize de hüsran bıraktı! Niye Hiddink? Çünkü kariyeri var, eleştirilere göğüs gerer!
Soruyorum bugünkü tablo farklı mı? Dört maç kala hoca değişimine gittik, sonuç ortada, dünya büyüklüğünde hüsran! Lucescu kariyerine kimsenin gıkı çıkmaz. Galatasaray ve Beşiktaş’ı şampiyon yaptı, doğru... Peki, Milli Takımlar seviyesinde bir başarısı var mı? Yookkk...!
Lucescu, bildiğimiz, tanıdığımız biri... Ne var ki, Milli Takım’ın Finlandiya maçı öncesindeki basın toplantısındaki konuşmasını ağzımız bir karış açık dinledik! Elbette, Milli Takım’ın yapacağı her maç önemli, adı hazırlık da olsa... Ancaak ay-yıldızlı ekip, Dünya Kupası finallerini kaçırmış, yani ortada negatif bir tablo var. Lucescu’nun söylemleri bu tabloyla hiç örtüşmüyor!
Efendim, Sinan Engin kardeşim, “Yanlış tercümedir” diyor, inanmak istemiyor, haklı! Sinan Serhatlıoğlu asla yanlış tercüme yapmayacak kadar üst seviyede Fransızca biliyor ve bu konuda da oldukça deneyimlidir. Meslektaşlarımız soruyor, “Görevi bırakacak mısınız?” diyor haklı olarak... Lucescu, bu soruyu es geçiyor, maçın önemine (!) vurgu yapıyor, yan yollara sapıyor!
Ağlama yeri değil!
Lucescu, her basın toplantısında, yabancı sayısının çokluğuna dikkat çekerek, bu tablodan milli takım kadrosu çıkarmanın zorluğundan yakındı. Peki, adama sormazlar mı, sözleşmeyi imzalarken, bu tablonun farkında değil miydin?
Federasyon seni buraya getirirken, çözüm üretesin diye getirdi, şikayet için değil! Kadro seçimleri de bir hayli ilginç Luce’nin! Kendi takımlarında şans bulamayan oyuncuları bile aday kadroya çağırıyor. Bu işin yaşı-başı yok, formda olan herkesin kapısını çalar!
Örnek Sabri Sarıalioğlu... Göztepe’de ikinci baharını yaşıyor Sabri kardeşimiz... Tıpkı kaptan Emre Belözoğlu gibi örnek bir fotoğraftır. Peki, Luce’ye sormak gerekir Finlandiya formalite maçıydı, peki neden Sabri kardeşimizi oynatmadın?
Gerçi onun bileceği iş, biz başarıya bakıyoruz, yok! İşin özeti, yetenek çok var, onları bulmak da sizin asli görevinizdir Sayın Lucescu? Topu başkalarına atarak, günü kurtarma politikasıyla bir yere varamayız!
Lucescu’nun kullandığı cümleleleri bir yerli hocamız kullansa vay haline, bir günde ipe çekerler! Milli Takım bu oyunun zirvesidir, zordur, müthiş donanımlar ister. Sayın Lucescu söylemleriyle yazılı ve görsel medyaya epey malzeme olacağa benzer!
Dememiz o ki Lucescu, çözüm sizsiniz, onun için bu göreve getirildiniz, yerli meslektaşlarınıza sitem etme yerine, bir an önce iletişime geçmeniz de yarar var.
Bırakalım herkes işini yapsın
Efendim, bizim kulvarda en ufak başarısızlık da fatura önce teknik direktöre, büyüğü ise kulüp başkanı ve yönetime kesilir! Bu düşünceye şiddetle karşıyım. Niye yönetim arkadaş, niye?
Başkan ve yöneticiler, işini-gücünü bırakıyor, ihmal ediyor, zamanın büyük bölümünü kulübe harcıyor. Arkadaşlar, bu görevler özveri ister, zaman ister. Zamanını verenlere, özverili davrananlara biraz hoşgörülü olalım. Onlar mı çıkıp sahaya, o karamsar skorları alıyorlar? Asıl aktörler yani futbolcular, ‘faturayı’ kendilerine kesiyorlar, ama bizim işimize gelmediği için bu söylemleri es geçiyoruz, varsa-yoksa başkan ve yöneticiler... Bu düşünceyle ülke olarak bir yere varamayız. Artı, kulüpleri yönetecek fotoğrafları bulamayız! Her işte devamlılık başarıyı getirir, bunu tersinin kimse iddia edemez, bırakalım herkes işini yapsın!
Bravo Cenk Tosun’a
Valla bu oyunda elbette yetenekli olmak çok önemlidir, ne var ki ‘adam’ olmak da başka bir apolettir. Beşiktaş’ın gol ayağı Cenk Tosun, dört-dörtlük bir oyuncudur, iyi insandır. Yedek kaldığı zaman bile gıkını çıkarmaz, küsmez, oyuna girer, atar, attırır.
Finlandiya maçında iki gol attı, hiç sevinmedi farkında mısınız? Çünkü attığı o iki güzel gol, sadece gol olarak hafızalarda kaldı, hedef için işe yaramadı. Neyine sevinsin ki kardeşimiz? Bravo ona, hep böyle kal Cenk Tosun kardeş.
Finlandiya maçında gözümüze çarpan başka bir isim ise Galatasaray’ın tecrübeli kaptanı Selçuk İnan... Aslan’da niye yedek kalır, bilemem... Ama son maçta ortaya koyduğu futbolla gözümüzün pasını sildi Selçuk...