Hani bu oyunda yerleşik bir taraftar tarifi vardır,”İyi günde, kötü günde” diye... Bizim ülkemizde bu özellik, kimse kırılmasın ama en çok Beşiktaş’la örtüşüyor. Şartlar ne olursa olsun, hep oradalar, kötü gidişatlar da yine varlar, geçmişte tepkilerini tribünleri doldurarak ortaya koymuşlardır hep.
Dememiz o ki, Beşiktaş taraftarı vefalıdır, farkındalıkları da burada yatıyor... Devler Ligi’ne harika bir Porto galibiyetiyle giriş yapan Beşiktaş’a taraftarlar Konyaspor karşısında müthiş bir destek verdiler, takımı ateşleme adına bir an olsun susmadılar. Ne diyelim, darısı diğer takımların başına!
* * *
Bazen futbolseverleri anlamak da zorlanıyoruz! Quaresma’nın her top kaybında ya da auta giden şutlarında herkes homurdanıyor, Portekizli oyuncuya tepki koyuyorlar! Yooo ne kadar top da kaybetse, Quaresma Kartal’ın değişmez dişlilerindendir. Aslında bizler hep onun sıfır hatayla oynamasını istiyoruz, istemesine de top ayağına geldiği an da en az iki rakip oyuncunun kovaladığını niye gözardı ediyoruz, görmemezlikten geliyoruz arkadaşlar? İkinci yarıda bu sayı bir ara üçe çıktı, gördünüz mü? Peki, ikinci yarıda attığı gole ne dersiniz? O gol sadece gol değil, Konya’nın ikinci yarıdaki
Valla maçın ikinci yarısı ne olur, ne olmaz bilemem! Sonuç ne olursa olsun, düşüncem değişmez. Bildiğim tek şey ilk yarıdaki muhteşem Beşiktaş, hepsi o kadar.
Avrupalı olmak böyle bir şey sanırım... Beşiktaş bize müthiş keyif ve gurur verdi Porto deplasmanında, helal olsun. Dört golün dördünü de Beşiktaş attı!Tosic’in iyi niyetinden bir milim kuşkumuz yok, sakar desek değil, tüm terslikler onu buluyor nedense! Kurşun mu döktürse acaba? Ya da Pepe ekstra olarak bir de onu mu markaja alsa, ne dersiniz?
Şaka bir yana, Tosic bu anlamda mimli (!), bu durum baskı yaratıyor, bu da panik ve hataları birlikte getiriyor!
Bak sevgili hocam, ne olur, gözünün yağını yiyim (!) şu Cenk Tosun kardeşimizi bir daha yedeğe çekme e mi? Attığı gole bakın, adeta bazuka gibi bir şut ve harika bir gol... Üstüne üstlük golü attığı kaleci Casillas... Bilmem anlatabildik mi? Negrado, Cenk’in ancak yedeği olur bu tabloda.
İkinci yarı mı? Bu tip skorlarda takımların savunmaya yaslanması ve de rakibin baskı yapması çok doğaldır... Ama valla Şenol Hoca, ‘Aman çocuklar skoru koruyun’ dememiştir... Bu tamamen bu oyunun psikolojik yanıdır... Kenardan ne yaparsanız yapın, elinizden bir şey gelmez! Nitekim Porto tam
Karşılaşmanın son 11 dakikalık bölümü dışında Karabükspor’un savunmasına kapanması, aslında Beşiktaş’ın en büyük avantajı oldu.
Hep tartışılır, savunma yapmak dünyanın en zor işidir bu oyunda... Ben de kişisel olarak bu düşüncenin altına imzamı atarım. Haaa diyeceksiniz ki, Karabükspor’un bu taktiği doğrudur, çünkü oynadığı takım son şampiyon... Ancak Talisca ve Babel, ilk yarıdaki net fırsatları gole çevirebilse; Kartal, tek golle yetinmez, farka kanat çırpardı.
Karabükspor’un sahasında yenilmesine, Dany’nin başarılı oyununa asla gölge düşürmez. Tecrübeli futbolcu, savunma da ayakta kalan, pozisyonlara set çeken tek isimdi, kutlarız.
Gelelim Beşiktaş’a... Sevgili hocamız Şenol Güneş, Porto ile deplasmanda oynayacakları Devler Ligi’nin ilk maçını düşünürsek, on birinde bazı değişimlere gitmiş. Hırvatistan maçında attığı tek golle A Milli Takımımıza yeniden umut aşılayan Cenk Tosun’u yedeğe çekmesi bizce tartışılır. Cenk Tosun’un yanı sıra Atiba ve Quaresma’yı da yedekler arasında gördük! Yorgunluk söz konusuysa buna şiddetle karşıyım. Maç salı günü oynandı, neyin yorgunluğudur bu? Eğer zihinsel yorgunluk varsa, o zaman penaltı atışını niye Oğuzhan’a attırılır? Negrado’yu on birde
Galatasaray, İsveç Ligi takımlarından Östersunds, Fenerbahçe ise Makedon Vardar takımına elendi, yine kıyamet koptu!
Bakın sevgili dostlar, futbol tarihimiz böylesi iş kazalarıyla doludur. Hepsini yazsak, köşemize sığmaz. Tabii ki iki büyük takımın böylesi adı-sanı duyulmamış takımlara elenip, Avrupa dışında kalması hoş değil, ama dünyanın sonu ise hiç değil...
Aslan’ın lige fırtına gibi girmesi liderlik koltuğuna oturması, bu iş kazasını çoktaaan unutturdu bile... Ne var ki, Fenerbahçe’de fırtınalar dinmek bilmiyor. Çünkü, sarı-lacivertli ekip, ligde gelecek adına kötü sinyaller veren bir futbol oynuyor, doğru... Ancak daha dakika bir, Aykut Kocaman’a yüklenmeyi de pek doğru bulmuyorum.
Haaa bizim ülkemizde yerli hocaların asla kredisi yoktur. Yabancılara gösterilen sabrın yüzde birini yerlilere göstermeyiz maalesef... Aykut Hocamızı yakinen tanırım. Sakin ve sabırlı bir insandır, öfke kontrolü vardır. Ne var ki, Vardar maçı sonrası basın toplantısını soru almadan terk etmesini yadırgadım. Sonra yaptığı açıklama ‘pardon’ seviyesinde idi. Görüyoruz ki, sevgili hocamız öfkesini kontrol edemiyor, Gençlerbirliği maçı sonrası yaptığı sert açıklamalar da bunun en büyük
Görüyoruz ki, son şampiyon Beşiktaş’ın Süper Lig’de işi öyle kolay değil! Geçtiğimiz sezonla bu sezonu aynı kantara koyamazsınız. Çünkü, geçtiğimiz sezon Kartal’ı kovalayan tek takım Başakşehir idi, diğerleri ise klasman peşindeydi!
Nereye varmak istiyoruz? Galatasaray’a bakın, üçte üç yaptı, oynadığı futbolla hem alkış alıyor, hem de rakiplerine gözdağı veriyor. Valla, Igor Tudor’u ben de eleştirdim ama şu üç haftalık bölümde onu yok sayamayız. Hırvat hoca en azından yeni transferleri birileri gibi yedek (!) oturtmuyor, topunu-tüfeğini sahaya sürüyor. Bilmem anlatabildik mi?
Şimdi son şampiyona bakalım.... Kadro hemen hemen aynı... Aboubakar ve Marcelo gitti, yani iki gitti, dört geldi. Biri oynuyor, diğer üçü görev bekliyor! Niye bekletilir, neden on birde sahaya sürülmez, anlamakta güçlük çekiyoruz. Örneğin Lens, öyle yedek tutulacak bir oyuncu asla değil...Teknik ve oyunu rakip alana yıkan, asistler yapabilen bir oyuncu olduğunu cümle-alem biliyor, yanılıyor muyuz? Yani Fenerbahçe’de 16 asist ve 5 gol atan biz miydik?
Sahanızda ve tıklım-tıklım taraftar önünde oynadığınız maçta üç puana kanat çırparken zorlanmayacaksınız arkadaş! Cenk Tosun’a lafımız yok, varını - yoğunu ortaya
Yeni transferlerden sadece Pepe sahada, Medel, Lens ve Negredo yedek kulübede... Efendim, sokaktaki ve tribündeki taraftarlar yeniler niye ‘yok’ diye mırıldanıyorlar! Öyle ki, hem hocaya içten içe kızıyorlar, hem de, “onca para herhalde yedek otursunlar diye harcanmadı”şeklinde yorumlar da yapıyorlar. Hatta Galatasaray’ı örnek gösteriyorlar! Valla taraftar söylenir, yorumlar da yaparlar, haklı olabilirler...
Ne var ki, Şenol Güneş hocanın adalet kantarı yanlış tartmaz, mutlaka bir bildiği vardır... Dememiz o ki, öyle uzaktan ahkam kesmek, hocaya sitem etmek kolaydır... Bizim tanıdığımız Güneş, iyi giden kadroyu kolay kolay bozmaz, form grafiği düşeni çeker yedeğe, daha iyi olana formayı verir. İki yıldır üst üstte şampiyon olmanın sırrı da zaten burada yatıyor... Artı Güneş hocanın dokunuşlarını yani oyuncu hamleleri de hep işe yaramadı mı, elbette yaradı! Eee o zaman niye kızıyoruz hocaya? Yalnız dünkü maçta bu dokunuşlarda geç kaldı, sanırız dalgınlığına geldi (!)
* * *
Kasımpaşa ilk yedi dakika içinde pas yüzdesini üst seviyeye taşıdı, hatta bu süreçte Beşiktaş topun yüzünü göremedi dersek, abartmış olmayız!Ne var ki, Cenk Tosun’un soldan ortasına arka direkte gelişine dokunan ve
Para-pul işlerinden hiç anlamam. Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, TRT SPOR’da da ekonomik ağırlıkta cümleler kurdu, o anlattı biz dinledik!
Niye? Çünkü ekonomist değiliz. Artı sayın başkan işadamı... Başkan Özbek, ‘16 milyon euroya 4 yıllık takım kurduk’ diyor, valla doğruysa -ki inanmak zorundayız- helal olsun.
Ne var ki, daha önce yazılı ve görsel medyada Galatasaray’ın dış transferde toplam 55 milyon euro harcadığı sıkça yazıldı, çizildi. Neyse, bu topa fazla girmeyelim, işi ekonomistlere bırakalım, onlar yorum yapsınlar!
Bizler, saha içine rotayı kıralım, Galatasaray’ın Kayserispor maçını anımsayalım. Igor Tudor’un sahaya sürdüğü on bire bakın, sadece iki yerli var Serdar Aziz ve Tolga Ciğerci... Gerisi tamamen yabancı... “Size ne” diyebilirsiniz. Doğru, bize ne! İsterse on bir yabancıyla çıksın, biz sahaya ve oynanan futbola bakalım.
Galatasaray, Süper Lig’e farklı giriş yaptı, rakibine nefes aldırmadı, yönetim ve taraftarlarını da gelecek adına umutlandırdı. Bizler de çok beğendik Aslan’ı... Haaa şunu söyleyenler de var: Kayserispor direniş gösteremedi. Olabilir... Ne var ki, rakibin bu negatif yönü Galatasaray’ın göz kamaştırıcı futbolunu gölgeleyemez.
Görüyoruz ki,
Efsane Başkan Süleyman Seba, aramızdan ayrılalı tam üç yıl oldu. Ona olan özlemimiz asla bitmez, tam tersi artarak devam edecek, ışıklar içinde uyusun. Yaşamın süresince gönlünde hep bir numaraya oturan Beşiktaş, nihayet üçüncü yıldızı taktı bilesin baba... Kartal, sezonun ilk maçını cezası yüzünden seyircisiz oynadı. O tarihi statta, senin o tarihi sözün tribünleri kapladı adeta:
“Beşiktaş’ı üzmeyin.”
Efsane başkanın bu tarihi sözünü fazla eğip, bükmeyelim. O iki kelime iyi okunursa çok anlamlıdır, herkes üzerine düşeni alacak... Yöneticisi, futbolcusu, teknik adamı ve en önemlisi taraftarı... Taraftar diyoruz, haklıyız. Öyle en ufak bir yanlışta, öyle sahaya dalamazsınız. Maça gelirken, savaşa gitmediğinizi bileceksiniz! Çünkü sizsiz hiç bir maçın tadı-tuzu yok. Beşiktaş’ı yalnızlığa kimse mahkum edemez, etmeye kalkanları da siz engelleyeceksiniz arkadaş... Yoksa bu cezaların sonu gelmez, bilesiniz.
Beşiktaş taraftarı hep ilklerin temsilcisidir. Biliyoruz ki, bu anlamda da örnek olacağınıza inancımız tamdır.
***
Konya maçında penaltıya neden olan Pepe’ye espriyle karışık hafif dokunur gibi olduk, sosyal medyada az kalsın ipe çekiliyorduk! Pepe’nin kumaşına hiç kimsenin