Efendim, Şenol Güneş hocamız oldum olası zor beğenir! Düşünün, Devler Ligi’ne Porto karşısında müthiş bir başlangıç yapmış, gelin görün ki hocamız, “Daha iyi olmalıyız” diyor, galibiyet sevincini içinde yaşıyor, dışa vurmuyor.
Titiz, her şeyin en iyisini istiyor, haklı... Niye mi? Valla bizim ülkemizde varsa yoksa başarının adı şampiyonluktur, ikincilik bile başarısızlık sayılıyor! Güneş hocamız dünya üçüncüsü oldu, ülkemizdeki kutlamalara katıldı mı, ben anımsamıyorum!
Şimdi iki sezondur Beşiktaş şampiyon oluyor, Şenol Güneş hâlâ, “Daha iyi olmalıyız”, “Şu eksiğimiz var, bu eksiğimiz var” diyor. Porto maçından sonra iç hatlarda Konyaspor’u yeniyor yine, “Yooo eksikliklerimiz hâlâ var” demiyor mu? Diyor. Aslında doğru yapıyor. O da biliyor ki bu sezon Beşiktaş üçüncü kez ipi göğüsleyemezse, başı ağrıyacak. Onun içindir ki, hep mükemmeli kovalıyor, eksikleri ortaya koyuyor.
Güneş’in bir rekoru var aslında, belki kimse farkında değil... Şenol Güneş ‘değirmen’ gibi, sürekli öğütüyor!
Biliyorum, “Hoppala bu da nereden çıktı?” gibi yorumlar yapıyorsunuz. Hani istatistiksel veriler var ya, biraz bu kulvara girelim, derdimizi anlatalım. Kartal, iki sezon üst üstte şampiyon ipini göğüslerken, diğer büyüklerde neler oldu onu hatırlatalım. Galatasaray’da, Hamza Hamzaoğlu gitti, Mustafa Denizli geldi. O gitti, Riekerink geldi. O da tutmadı Igor Tudor işbaşında... Tabii ki şimdilik!
Fenerbahçe’de Pereira umut oldu, hayal kırıklığına yelken açtı. Dirk Advocaat aşısı da tutmadı, yeniden Aykut Kocaman’a U dönüşü oldu.
Trabzon cephesi de aynı sarsıntılarla boğuştu. Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu gitti, Muharrem Usta bayrağı aldı. Teknik adam mı? Çookkk... Şota, Sadi Tekelioğlu, Hami Mandıralı ve son durak şimdilik Ersun Yanal...
Bunları biz söylemiyoruz, veriler ortada. Bu rakamsal gerçeklerden yola çıkarak Şenol Güneş hocamıza “Değirmen” yakıştırmasını yaptık, alınmasın. Güneş bu, adamı yakar valla!
Hatalarınıza ortak aramayın
Ligin daha beşinci haftasındayız, teknik adam vedaları yine erken başladı. Nasıl bir yönetim anlayışıdır, anlamak da zorlanıyoruz. Yerliye ne sabır, ne kredi var... Biraz kötü gitti mi, baltalar toprak altından çıkarılıyor!
Ümit Özat, Bülent Uygun istifa zincirine Rıza Çalımbay’da eklendi. Çalımbay, Antalya’yı kuyunun dibinden alıp, bugünlere taşıdığını ne çabuk unutuyoruz, bu kadar mı vefanız?
O gün iyi olan Rıza hocamız bugün mü kötü oldu? Hayır, Rıza hocamız, işini çok seven, bulunduğu takıma her şeyini veren bir fotoğraftır bizim gözümüzde.
Haaa ligin beşinci haftasında Antalya’nın tek galibiyeti yok, doğru... Bunun tek suçlusu Rıza Çalımbay mı? Şunu sormak isterim, acaba sezon başında hocanın alınmasını istediği futbolcular alındı mı? Alınmadığını iyi biliyorum. Eee siz hocanın dediklerini almayın, üstelik Nasri’yi astronomik rakama transfer ederek, takım içindeki parasal balansı bozun, sonra sorunu hocada arayın. Yağma yok arkadaşlar! Yönetimsel hatalarınıza ortak aramayın!
İşgüzarlar
Gözlerimize inanamadık arkadaş! İki minik taraftar, üzerlerinde Trabzonspor forması, aileleri ile birlikte Başakşehir maçını izlemeye gelmişler. İşgüzarlıkta üzerimize yoktur. Bu anlamda elimize kimse dökemez vallahi!
Güvenlikçiler, o miniklerin formalarını çıkarttı. Arkadaş, gerekçesi ne olursa olsun, hadi büyükleri geçtik, onlar daha çocuk, çocuuuk! Bordo-mavili formayla maçı o tribünden izleseler ne olur?
Eyyy güvenlikçi arkadaşlar... Önce sizler asıl işlerinizi yapın, patlayıcı ve kesici maddelerin stada girmesini önleyin. Bu tür manzaralar insanın içini acıtıyor. Ne zaman birbirimize sarılacağız, farklı renklerle aynı tribünleri ne zaman paylaşacağız?
Açın arşivleri karıştırın, yetmişli, seksenli yıllarda bu hoş tabloları görebilirsiniz. Bizler uyarmaktan bıktık. Belki o fotoğrafları gördükten sonra ders çıkarıp, bu oyunun ruhuna uygun hareket eder, birlikte yeniden o eski günlere döneriz.
Çok zor değil... Bunu yapabilecek, güzel bir ülke ve güzel insanlarımız fazlasıyla var.
‘Akan’ bir yılın ardından
Zaman ne çabuk geçiyor. Sürekli peşinden koşuyoruz, ama yakalamak çok zor! Değerli sanatçımız, usta oyuncumuz Tarık Akan’ı kaybedeli tam bir yıl olmuş. Sanatçıların buluşma adresi Sinema Sevenler Derneği’nde yakın dostlarıyla Tarık Akan’ı ölümünün birinci yılında andık.
En yakınları dedik, haklıydık. Sosyal yaşamının büyük bir bölümünde birlikte olduğu dostları, yani bizler... Rutkay Aziz, Arif Keskiner, Baran Seyhan, Nur Süer, Nuri Dikeç, Kenan Tuncer, Kıymet Coşkun, Şerif Gören, Nejat Yazıcı... Derneğin temel taşı, müdürü, nazımızı, kaprisimizi çeken Esat Ağgez kardeşimiz, fanatik Galatasaraylı Mehmet Yücel...
Rahmetli Tarık Akan, tavla oynamayı çok severdi, onun maçları pek de bitmezdi. Her zaman oturduğu masanın çevresine yayıldık, büyük fotoğrafı tepemizde, gülen güzleriyle bizi gözlüyordu sanki. Tavla partileri düzenlendi, anılar paylaşıldı, yeniden buluşmak umuduyla birbirimize veda ettik. Evet, güzel adam ve güzel sanatçı Tarık Akan’ı kaybetmenin acısını bir kez daha iliklerimize kadar hissettik.