Yıldız oyuncular biraz kaprisli olurlar, yedek kalmaktan pek hoşlanmazlar, doğaldır. Dememiz o ki, Quaresma Beşiktaş’ın hem yıldızı, hem de en etkili kramponların başında gelir. Bu tip oyuncuları küstürmemek gerekir, sağlam olduğu sürece saha içinde tutacaksınız. Portekizli yıldız hata yapmıyor değil, ancak mutlu olduğu anlarda ondan iyisi yoktur. Tıpkı dünkü maçta olduğu gibi, adrese teslim toplar, üç asist ve üç gol.
Gökhan Töre, stil olarak ona benziyor, ancak sakatlanıp çıkıncaya kadar, driplingleri hep boşa gitti! Tamam, adam eksiltmek ve topu rakip alana yıkmak bu oyunun kurallarından biridir. Ne var ki, eğer sürekli topları kaybediyorsan, biraz basit oynamayı yeğleyeceksiniz! Dripling, sakatlanmaya davetiye çıkarmaktır, risklidir.
Gelelim Mustafa Pektemek kardeşimize... Çok çabuk ve de yetenekli bir oyuncu, artı gözü kara, tekmeye kafa atacak kadar. İşte bu yüzden sakatlıklarla boğuştu, neredeyse futbolu unutacaktı, dün ortaya çıktı, hatta yeniden doğdu. Sağlam Mustafa Pektemek, bir çok yabancı forveti, ismi lazım değil (!) cebinden çıkarır. Yeter ki nazara gelmesin, kontrollü oynasın, sakatlanmasın, aman kardeş. Rizespor karşısında forvet arkası gibi oynadı, Love’ın yükünü
Gazeteciliğin en keyifli yanı muhabirlik, yani habercilik... Öyle sanıldığı kadar kolay değildir, riskleri çoktur. Kılı kırk yaracaksınız, araştıracak ve sorgulayacak, doğru ise sayfalarınıza taşıyacaksınız.
46 yılı geride bıraktım; yazarlığa terfi etmeme karşın, habercilik apoletimi hiç bir zaman bırakmadım. Ama son dönemde kulüplerin yaptıklarını da anlayamadım.
BİİİR... Nevzat Dindar’ın geçen hafta sutopucularla ilgili yaptığı haberi övdük. Hay övmez olaydık!
Galatasaray haberi yalanlayamadı ama Dindar’a akredite yasağı getirildi. Neden, niçin? Son dönemde aleyhte bazı haberleri olduğu için... Koca Galatasaray’ın şu an ki yönetimine bunu yakıştıramadım!
Bizler bu tip yasaklarla yıllardır boğuşuyoruz, alıştık! Ama öyle yasak koymakla, doğru habercilikten bizleri alıkoyamazsınız. Sizler yöneticiliğinizi, biz de haberciliğimizi yapmaya devam edeceğiz.
İKİİİİ... Galatasaray’dan çıkıp, rotayı Beşiktaş’a çevirelim... Yine Milliyet Spor Servisi editörlerimizden Mustafa Anıklı, Beşiktaş’la ilgili bir habere imzasını attı, onu da kutluyorum. Haberin başlığı, “Güneş yanığı”... Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş’in UEFA’ya verilen ‘’Borçsuzluk” kağıdında imzasının olmaması ve Tolga ile
Süper Lig’de 9. haftayı geride bırakırken, görüyoruz ki adı ne olursa olsun, hiç bir takımın işi kolay değil, büyükler dahil takılan, takılana! Tıpkı dünkü Beşiktaş gibi!
Evet Kartal’da da işler yolunda gitmiyor, mazisini mumla arıyor! Gördük ki, Göztepe karşısında ilk yarıda sürekli baskı yapan, penaltı kaçıran Beşiktaş, ikinci yarıda iki duran toptan teslim bayrağını çekti! Kartal’ın yenilgisi bence asla sürpriz değil, zaten kör-topal gidiyordu, dün de lastik patlattı!
Özellikle gol yollarında müthiş sancılı Kartal...Cenk Tosun’un yeri hala bom-boş... Güneş hoca Vagner Love umut bağladı, Larin ve Mustafa Pektemek ne güne duruyor hocam?
Göztepe karşısında ne yaptı Vagner Love? Kaleye arkası dönük pozisyonlarda müthiş etkisiz, bırakın bunu ayağındaki topu kontrol etmekte zorlanıyor, siz hala onu tercih ediyorsunuz! Savunmanın bankosu Pepe sakatlandı, Vida malumunuz cezalı.Güneş ne yapsın, elinde bir Roco var, yanına da çaresiz Medel’i monte etti. İlk yarıda öyle bariz hata yapmadılar, ikinci yarının 51.dakikasında duran toptan Jerome’nin golünde ikisi de sınıfta kaldı! Bu Reis, sahneye çıktı, kalabalık savunma arasından kafayla takımını iki farka taşıdı. Dememiz o ki, duran toplarda
Köklü değişimler zordur... Kılı kırk yaracaksınız, baskıları gözardı edeceksiniz!
Nereye varmak istiyoruz, A Milli Takımımız, müthiş bir değişim süreci yaşıyor. Elbette futbolda, yarışmacı takımsanız ki, -ay yıldızlı ekibimiz öyle- köklü değişime gitmek zordur.
Lucescu, diğer hocalarımıza oranla avantajlı başladı göreve... Görüyoruz ki, bir dönemlere damgasını vuran, ay yıldızlı ekibimizde sadece Mehmet Topal, Şener ve Hasan Ali Kaldırım kaldı. Özellikle Mehmet Topal, ağabey konumunda ama oynadığı zaman da müthiş katkı sağladığını pas geçemeyiz.
Lucescu bence bu değişim adına müthiş bir fırsatı yakaladı. Örneğin Uluslar Kupası... Elbette önemli olan 2020 Avrupa Şampiyonası Finalleri’dir. Ancak köklü değişimi Uluslar Kupası’nda yapabilir, kafanızdaki ideal kadroyu bu kulvarda yakalayabilirsiniz. Kim ne derse desin, Lucescu ülkemizi uluslararası hedeflere taşıyacak yarışmacı takımın temellerini çoktan attı. Sırada ufak tefek rötuşlar kaldı.
Değişimlerin sancılı olacağını yinelemeye gerek yok. Bu yeni yüzler ve yeni heyecanlardan oluşan ay yıldızlı ekibimize herkesin sahip çıkması şarttır. Biraz sabır, biraz destek, hepsi o kadar...
Lucescu’yu bu süreçte rahat bırakalım, “Yok o niye var,
Uluslar Kupası’nda üçüncü puan maçımızı Rusya ile oynadık, ne var ki puan hesaplarımız tutmadı. İsveç’te mağlubiyetten bizleri galibiyete taşıyan A Milli Takımımız’dan bu özelliğini Rusya maçına yansıtmasını bekledik, hayal kırıklığı yaşadık.
Nedeni çok basit, şu duran toplardaki zaaflarımıza bir türlü çare bulamadık. Yani, takım savunmasını bir türlü beceremiyoruz maalesef...
İlk yarıda Rusya’nın etkili ve baskılı oyununun diğer en büyük nedeni ise yaptığımız top kayıplarıdır. Özellikle orta alanda iyi pas yapamaz, top kaybederseniz, rakibin baskısına davetiye çıkarır, golü de yersiniz!
Roman Neustadter’in attığı ya da ayağına çarpıp (!) yediğimiz gole bakın! Bir korner atışı, top yan direkten dönüyor, savunmadaki adam paylaşımın yerinde yeller esiyor! İyiyiz, güzeliz, gelecek adına umut doluyuz, tamam... Ne var ki, şu savunmadaki kronikleşmiş hastalığımıza Lucescu’nun sıkı bir neşter vurması şart oldu.
Bu oyunun temel kurallarında bir numara, topa sahip olmaktır. Yani top hep bizde olacak. Aksi durumda, ilk yarıda böyle idik, pozisyon üretemediğiniz gibi, rakibimize altın tepsi içinde üç puanı ikram ettik!
Bosna Hersek maçında mükemmel bir oyun ortaya koyduk, kazanma adına her şeyi
Hazırlık maçı da olsa, kazanmak elbette önemlidir, bunu biliyoruz... Ne var ki kazanırken de, kaybederken de eksikliklerimizi görmemezlikten gelemeyiz... A Milli Takımımız da değişim içinde, yeni yüzler, yeni heyecanlar kantara çıkıyor. Görüyoruz ki, teknik direktör Lucescu, yeni bir yarışmacı takım oluşturmanın hesapları içinde, bu anlamda da büyük aşama kaydettiğini söylersek abartmış olmayız.
Bosna Hersek’in oturmuş bir kadrosu var, futbolcuları neredeyse beş yıldır birlikte oynuyorlar. Uluslar Ligi’nde Rusya ile ciddi bir puan maçımız var. Artı Avrupa Şampiyonası Elemeleri öncesinde bu tip takımlarla hazırlık maçı yapmanın bize artı dönüşleri olacaktır.
Valla, İsveç karşısında muhteşem bir geri dönüş yaşayan A Milli Takımımız’dan gelecek adına olumlu sinyaller alıyorum.
Tecrübeli çalıştırıcı Lucescu kafasındaki ideal kadroyu bulmuş, araya da yetenekli gençleri serpiştiriyor, onlara şans tanıyor. Bu şans yarışırken olmaz, ancak bu tip hazırlık maçlarında gerçekleştirebilirsiniz.
İyi yanlarımız fazla, en azından mücadele eden, pes etmeyen, süreki galibiyeti kovalayan, hazırlık da olsa işini ciddiye alan bir takımız. Ne var ki, bir de hücuma çıkarken şu pas hatalarından arınsak ne
Yıllardır, bizim kulvarın başaktörlerinden çok, hakemleri konuştuk. Şimdi de yeni bir tartışma konumuz var; VAR...
FIFA, Dünya Kupası’nda devreye soktu, uyguladı, tam not aldı. Kimi yararlı buluyor, kimi karşı çıkıyor. Karşı çıkanlar bu oyunun doğasına ters olduğunu savunuyor... Olabilir, kişisel olarak ortadayım.
Görüyoruz ki, VAR’a rağmen, bu işin ustaları, yani hakemlerimiz de müthiş hata içerisindeler. VAR geldi de, ne değişti?
Rotayı son haftaya çevirelim, Elia’nın attığı buz gibi gol, ofsayt gerekçesiyle iptal edildi. Efendim, VAR o anda teknik arızaya uğramış. Doğrudur ama giden üç puana ne diyeceğiz? Başakşehir, twitter hesabından “Kötü niyet VAR” şeklinde bir yaklaşımda bulundu. Ancak ortada bir teknik arıza varsa ki, biz de TV ekranından bunu gördük. Yani ortada bir kötü niyet söz konusu değil. Kaldı ki Ali Palabıyık, FIFA kokartlı hakemlerimizden... Hem VAR, hem de yardımcı hakemi arıza yaptı. Hadi bunu es geçtik, teknik arıza gerekçe olarak su götürür.
Peki, Donk’un bitime dört dakika kala attığı gole ne demeli? Donk, Celustka’nın omuzlarına basıyor, onun topa çıkmasını engelliyor, yani buz gibi faul. VAR nerede, yok! Bitmedi... Maçın daha ikinci dakikası kaleci Muslera
Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş’in, Konyaspor karşısına çıkardığı kadro ideale yakın gözüküyor... Vagner Love çürük diş gibi... 79. dakikaya kadar skoru eşitleyen golüne kadar onu mumla aradık! Hele kaleye arkası dönük pozisyonlarda müthiş etkisiz kalıyor... Eee futbol böyle bir oyun, durur durur turnayı gözünden vurursunuz, tıpkı Vagner Love gibi!
Kartal’ın bir de göze batan olumsuz yönü var, çok basit sarı kart görüyorlar... Yani pozisyon gereği değil, itirazdan Quaresma gibi... Bitmedi örneğin Vida, daha ikinci dakikada sarıyı gördü. Kardeşim, sen stopersin, ne işin var orta sahada? 28’de hem kırmızı kart gördü, hem de penaltıya neden oldu. Valla kırmızı tartışılır, çünkü pozisyonun içinde Pepe var, top ona da gelebilirdi, yani son adam değil, ancak o olmazsa, zaten ikinci sarıdan kızaracaktı!
Yaş ortalamanız zaten yüksek, bir de eksik kaldın mı, vay haline, geri dönüş için koşmaktan ciğeriniz patlar, alimallah! Vida’nın kırmızı kart gördüğü ana kadar, topla oynama yüzdesi Kartal’ın lehine. Bu özelliğinizi ilk yarıda pozisyon üretimine yansıtamıyorsanız, neye yarar ki? Yatabare penaltıyı gole çevirirken, kaçırdıklarını da unutmayalım. Vida’nın çıkmasından sonra tüm yük