Geçtiğimiz hafta köşemde, ‘Ersun Yanal başarır’ demiştim, sanırım yanlış anlaşıldı. Şampiyon yapar demedim.
Fenerbahçe’nin şu anki tablosu ortada... Yani görünen köy kılavuz istemez! Yanallı Fenerbahçe, Erzurumspor maçının ilk yarısında vites yükseltti, oyunu tek kaleye çevirdi, iki gol buldu. Fark beklerken, doksan dakikayı yine hüsranla bitirdi. Görüyoruz ki, Yanal rüzgarı tek devre esti, ikinci yarıda durdu!
Hep söyledik, artık hiç bir takım çantada keklik değil... Erzurumspor bunun en tipik örneğidir. Ara transferde Fenerbahçe Yönetimi nasıl bir politika izleyecek, bilemiyoruz. Yanal’ın kafasında isimler var, biliyoruz. Yanal, tecrübeli bir hoca, Fenerbahçe’yi kırmızı hattan yukarı çekecektir. Haaa klasmana girer mi? İşte burası çok zor.
Zirveyle puan farkı ortada... Hayalci olmayalım! Yanal ve ekibinin öncelikli işi, o kritik hattan Fenerbahçe’yi çıkarmak olmalıdır, dördüncü yıldız söylemleri şu aşamada pek geçerli değil hocam...
Taraftar daha ne yapsın?
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un en beğendiğim yönü, açık konuşması... Günü kurtarma adına en azından yan yollara sapmıyor. Tablo neyse onu ortaya koyuyor, gerçekler üzerinden yürüyor. Bakın Koç ne diyor, “Avrupa’ya gitmektense
Büyük takım olmak, sıkıntılı sezonlar geçirmenize asla engel değildir!
Biraz rotayı eski yıllara çevirelim; futbolumuzun lokomotif takımlarından Beşiktaş ve Galatasaray’ın ‘düşme’ potasına girdiğini ve son maçlarda ligde kaldığını tarih yazıyor, biz değil! İki takımın en sıkıntılı sezonu ise 1979-80 idi... Beşiktaş, İnönü Stadı’nda Zonguldakspor’u zar zor yendi, 85’de golü Ercan attı, Kartal rahat bir nefes aldı.
Galatasaray da aynı korkulu rüyayı yaşadı, sahasında Rizespor’u yenmeyi başardı, lige tutundu. İki takımın puanı 29, düşen Göztepe’nin puanı ise 27 idi.
Nereye varmak istiyoruz; Fenerbahçe’nin şu anki konumu, geçmişi anımsatıyor bizlere! Futbol sürprizler oyunudur. Ne zaman, ne olacağınızı önceden kestiremezsiniz! Süper Lig’in 15. haftasında Fenerbahçe’nin kırmızı hatta düşebileceği kimin aklından geçerdi?
Kocaman başarılıydı
Başkan Ali Koç ve arkadaşları, Aziz Yıldırım’dan bayrağı teslim aldılar, Fenerbahçe’yi şampiyon yapmak için kolları sıvadılar. Heyecanlı olmaları doğaldı. Çünkü büyük hedeflerle iş başına geldiler.
Sakatlıklar bu oyunun doğasında var, eyvallah.. Beşiktaş’ta Tolgay kadro dışı, dönmesi zor! Babel’in durumu malum, özrü henüz kabul görmedi, sakatlığa sığınıyor şimdilik! Son haftaların formda oyuncusu Lens nazara geldi, sakatlar kervanına o da eklendi.
Kafama takılan, Pepe’nin hali! Ne geçmez sakatlıkmış, anlayamadık? Yoksa tamamen duygusal olmasın, çıksa da bir açıklasa, öğrensek! Neyse ki Şenol hocanın elinde Pepe’nin yerini dolduracak Necip var... Kaptan, Alanya karşısında ilk yarıda tam tamına dört kritik pozisyona dokunuşlar yaptı, tecrübesini konuşturdu. Valla helal olsun ona, kale hariç nereye koysanız oynar, tam bir joker. Pepe ya da Babel gibi aslar yok, ama onların boşluğunu dolduran gençler var gençler...
Güneş’in böylesi yoklar ortamında Dorukhan, Güven ve Fatih Aksoy gibi gençleri var, onun elini güçlendiriyor, devam hocam, devam. Genç arkadaşlara bir önerim var, ne güzel şansınızı fırsata dönüştürdünüz, formayı kaptınız. Siz, siz olun, ağabeylerinize özenmeyin, hakemle fazla muhabbet etmeyin, işinizi yapın emi!
***
Görüyoruz ki, Anadolu takımları özellikle bu sezon çantada keklik değil, büyükler için! Sergen Yalçın, hem futbolu iyi biliyor, hem de Kartal’ı
Galatasaray ikinci Başkanı Abdurrahim Albayrak’ı tanımayan yok. Neredeyse sahaya inip bir futbol oynamadığı kaldı. Pozitiftir, söylemleri samimidir, rakipler arasına ‘nifak’ sokacak kelimelerin hep uzağındadır.
Efendim, Fenerbahçe derbisinde olanlar malum... Maç biteli haftalar oluyor, gerginlik bir türlü dinmek bilmiyor. Galatasaray, Kulüpler Birliği’nin toplantılarına katılmama kararı aldı. Kulüpler Birliği’nin yazılı açıklamasını gerekçe gösteriyorlar, haklı olabilirler. Nitekim, Kulüpler Birliği Başkanı Fikret Orman bu hatayı düzeltti, düzeltmesine de Galatasaray bu kararından dönebilir mi, bilemiyoruz.
Nereye varmak istiyoruz, ikinci Başkan Abdurrahim Albayrak, bu olumsuz gelişmelere sünger çekme adına “Barışalım” dedi, ortalık yangın yerine döndü. Yanlış anlaşıldığını söyledi, sosyal medyadan korkunç bir linç girişimi başlatıldı! Başkan Mustafa Cengiz’in danışmanı İlker Canalp’ın Albayrak’ı istifaya davet etmesine ne demeli? Canalp, görevinin başında mı, değil mi bilemiyoruz, başkandan ise hâlâ ‘çıt’ yok!
Bakın sevgili taraftarlar, Albayrak, ‘centilmenlik’ diyor, ‘rakibe saygı’ diyor, ‘barışa’ davet ediyor, siz linç etmeye kalkıyorsunuz! Valla bravo size! Barış isteminin suç
Derbiler üzerine önceden öngörüde bulunmak yanılgıları da birlikte getirir... Ne var ki Beşiktaş-Galatasaray derbisi diğerlerinden biraz farklı... Son haftalarda Galatasaray’daki gelişmelere baktığımız zaman, Aslan sıkıntılı bir süreçten geçiyor... Özellikle cezalar gündeme damgasını vurdu, tablo siyah ötesi. Dememiz o ki, Galatasaray’ın Vodafone Park’tan puanla ayrılması kağıt üzerinde yok hükmünde! Artı Vodafone Park’ta seyirci baskısı malum, tribünler neredeyse takımla birlikte oynuyorlar, pozitif enerji şırınga ediyorlar. Tribün baskısı doğal olarak konuk takımları da etkiliyor, tersini kim savunabilir?
* * *
Rotayı Beşiktaş’a yani ev sahibine çevirelim... Şenol Güneş’in sahaya sürdüğü onbir ve de oyun sistemi tamamen üç puan üzerine kurulu. Hiç kimse Güven’in forvette oynamasını yadırgamasın, çok doğru bir tercih. Dorukhan da hem yetenekli, hem genç, mücadeleden de yılmıyor.
Kartal başlama düdüğüyle birlikte öyle bir vites yükseltki ki Galatasaray, zorunlu olarak savunmaya kapandı, ama bu faktör pozisyon üretimine pek de yansımadı, taaa ki 18. dakikaya kadar, VAR devreye girdi... Ljajic’in kullandığı frikikte barajda yer alan Eren Derdiyok kolunu açtı, oyun devam ederken VAR’dan
İsveç’in iklimi bu mevsimde malum, buz gibidir hava, bırakın karı rüzgarı jilet gibidir. O iklim şartlarına öyle bir-iki günde alışmak zordur! İsveç’te ligin tamamlandığını da hatırlatırsak, iklim şartlarını varın siz düşünün...
Eeee bunlara bir de Beşiktaş’ın Quaresma, Gökhan Gönül, Pepe, Babel, Medel, Roco ve Gökhan Töre gibi sakat oyuncuları eklersek, skor üzerinde fazla yorum yapmaya gerek yok! Şenol Güneş, altı genç oyuncuyu İsveç’e götürmesi umutsuz olduğunun en büyük belgesidir. Sanırız, bu tercihin altında Galatasaray derbisi yatıyor, olabilir.
Beni şaşırtan, Beşiktaş gibi bir takımın 47. saniyede kalesinde golü görmesi, işte bunun mazereti olmaz, iklime sığınmak yok arkadaş!
Hadi bunu geçtik, Krauis gibi bir kaleci o mesafeden nasıl ikinci golü yer? Sanırız kafası başka yerde, konsantrasyon sıfırın altında sıfır!
Artı, Kartal’ın iç hatlardaki fotoğrafı gri, zirveden uzak bir bilinmeze kanat çırpıyor! Bir yanda ekonomik sıkıntılar, sorunlu oyuncular, diğer yandan özgüven duygusunu kaybetmiş bir takımdan söz ediyoruz. Gerçi, iç hatlar uzun bir maraton, dememiz o ki, köprünün altından daha çok sular akar.
* * *
Beşiktaş, iki şok golün etkisini bir süre üzerinden atamadı, ancak,
Kulüplerimizin ekonomileri malum... Kriz ötesi... Uçurumun kenarında dolaşıp, duruyorlar! UEFA’nın radarına takılmayan kulüp sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.
Eeee, arka bahçenizi pas geçer, oraya yatırım yapmazsanız olacağı budur. Sürekli günü kurtarma politikası izler, elde kalmış, yetersiz yabancı oyuncuları transfer ederseniz, tabii ki kasanız patlar, UEFA tepenize biner.
Süper Lig’in 13. haftasını anımsayın. Beş büyük takımda alt yapıdan yetişen oyuncular ilk on birde oynadı, müthiş keyif verdi. Hatta bu haftaya “gençlerin haftası” dersek, abartmış olmayız.
Trabzon’da Yusuf Yazıcı, Abdülkadir Ömür, Hüseyin Türkmen ve Uğurcan Çakır, Fenerbahçe’ye karşı oynadı, zorluk derecesi yüksek bir maçta aslanlar gibi formalarının hakkını verdi. Ortak özellikleri, altyapıdan yetişmeleri...
Beşiktaş’ta zorunlu rotasyon nedeniyle Güven Yalçın, Dorukhan Toköz ve Fatih Aksoy, Kayseri’de Ankaragücü karşısında kantara çıktı, farklı skorun yaratıcıları oldu.
Fenerbahçe Barış Alıcı, Galatasaray’da Ozan Kabak ve Celil Yüksel, Bursa’da Okan Kocuk, Ertuğrul Ersoy, Umut Meraş, Barış Kapacak ve Umut Nayır... Hepsi yerli, hepsi genç, bir çoğu altyapılardan yetişti. Fena mı oldu?
Öyle borç harçtan
Günlük yaşamımızda sıkça kullandığımız bir deyim var, “Her şerde bir hayır vardır” diye.... Gökhan Töre, Adriano, Babel, Pepe ve Lens yok, Medel ise ısınırken sakatlandı... Neredeyse Beşiktaş’ın yarısı, olacak iş mi? Bu tip sakatlıklar, yedek ve genç oyuncular için müthiş bir şanstır... Nitekim Dorukhan ve Güven’in yanı sıra Mustafa Pektemek, ilk onbirde sahaya çıktılar, valla asları aratmadılar, müthiş bir mücadele ortaya koydular, oyunu domine ettiler, ilk yarıyı üç farkla önde kapatılar. Bu genç kardeşlerimize Gökhan Gönül’ün yerine oyuna giren Fatih Aksoy’u da eklemezsek, ayıp ederiz.
Kaldı ki lige geri dönen Ankaragücü aldığı saha sonuçları ve oynadığı futbolla herkesin beğenisini kazan bir ekip. Ancak bazen evdeki hesap, çarşıya uymuyor! Federasyonun Kayseri’ye maçı alması futbolcu sağlığı açısından çok doğru, Ankara Osmanlı Stadı’nın zemini malum. Ne var ki, Ankaragücü Kayseri’de beklemediği gençlerden takviyeli güçlü bir Beşiktaş’ı karşısında buldu. Bir de sarı-lacivertli futbolcuların gerginliğine de anlam vermedim, ayaklarından çok çeneleri çalıştı! Sanırım, tribünlerin gazına geldiler! Özellikle El Kabir, işine konsantre olamadı, sürekli Mete Kalkavan’la muhabbete