On numaralı formalar bende hep ‘yetenek’ çağrıştırır. O formayı öyle sıradan oyunculara nedense pek vermezler. Hele hele büyük takımlarda oynuyorsanız, 10’un ağırlığı bir kat daha fazladır. Sergen Yalçın, oynadığı yıllarda 10’un ağırlığını hakkıyla veren son mohikandır Beşiktaş’ta. Sol ayağını neredeyse eli gibi kullanıyordu, attığı, attırdığı goller hâlâ hafızalarda.
Ne alaka demeyin!
Şimdilerde 10 numarayı Olcay giyiyor Beşiktaş’ta... Kumaşı iyi, fazla sırıtmıyor. Ne var ki, o taşıdığı 10’un hakkını veriyor mu derseniz, yanıtımız ‘hayır’ olur. Çok koşuyor, bir şeyler yapmak için çırpınıyor, ancak ilk yarıda inanılmaz iki fırsatı gole çeviremedi, çevirse maç kopacak, yıldızlaşacak, beceremedi. Yani, taşıdığı 10 numara forma ile oyunu çelişiyor, yüzde yüzlük fırsatları kaçırıyor, saç baş yolduruyor!
*
İnönü’deki mücadeleden iyi futbol bekleyenler biraz hayal kırıklığına uğradılar bizce... Başka bir deyişle, dağ fare doğurdu ! Diyeceksiniz ki, futbol netice oyunu, haklısınız. Kartal, Fernandes’siz de olsa, kötü de oynasa, gol ve golleri buluyor. Negatif futbolunu da gollerle örtmeye çalışıyor. Nitekim, Holosko ve Almeida ile iki farkı yakalayan Kartal’ın üç puan arzusu
Samet hocamız, Beşiktaş’ın ‘takım’ olma yolunda her geçen gün iyiye gittiğini söylüyor, söylemesine de sanırız, buna kendisi de inanmıyor, politik konuşmak zorunda kalıyor!
Öyle takım olmak kolay iş değildir, belirgin kriterleri vardır... Topları iyi kullanacaksınız, ayağa oynayacaksınız, pres yapacaksınız, yardımlaşacaksınız, hucüma çok adamla çıkıp, bol pozisyon üreteceksiniz. Hele hele takım savunmasını çok iyi yapacaksınız.
Beşiktaş’ın 14 maçlık karnesi, bu anlamda iyi değil... Baksanıza 14 maçta 32 gol atmış, kalesinde 21 gol görmüş... Bu tablo, Kartal’ın takım savunmasını oturtamadığının en belirgin göstergesi.
Hazır yenilen gollerden bahsetmişken şunun da altını çizelim. Büyük takımların, yabancı hakkını kalelerinde kullanmasına hep karşıyımdır. Alın size McGregor... Öyle aman aman özellikleri olan bir kaleci değil. Haa size üç- dört maçı alır, ligin en az gol yiyen kalecisi olur, hadi bunun su götürür yanı olur. Tam tersi, kaleye gelen her top, neredeyse gole dönüşmüş. Cenk, Milli Takım’a kadar yükselmiş bir kaleci, ama her ne hikmetse Beşiktaş’ta yedek! Bu nasıl bir çelişkidir?
Hasan Kabze’nin attığı gole bakın, Stancu yükleniyor, savunma dört kişi, onlar iki
Öncelikle Şifo Mehmet hocamızı kutluyoruz... Neden mi? Geçtiğimiz sezon ligde güçlükle kalan, ancak bu sezon mütevazi kadrosuyla, tam tersi yarışmacı bir takım sunduğu için bizlere...
Aferin ona... Bu yenilgi, Mehmet Özdilek’in bu sezonki başarısına asla gölge düşüremez.
Hep geriye düştüler, ancak asla pes etmediler, sürekli golü düşündüler. Farkı bire indirdiler, ne var ki bir türlü skor tabelasında eşitliği sağlayamadılar.
İki takım adına da kırılma anları çok olan bir mücadele izledik... Bu maç haftaya damgasını vurdu, dersek abartmış olmayız... Futbolsuz ligimizde biraz olsun, teselli bulduk...
Helal olsun iki takıma... Helal olsun iki hocaya...
Gol düellosundan karlı çıkan kuşkusuz Beşiktaş idi. Kartal, bu galibiyetle hem özgüvenini üst seviyeye çıkardı, hem de zirveye kanat çırptı.
Antalya’daki maçın tartışmasız yıldızı bizce Almeida’dır... Hem hat - trick yaptı, hem de sahada basmadık yer bırakmadı, iyi bir takım oyuncusu olduğunu dün bir kez daha kanıtladı. İki kafayla, bir ayakla golünü atarken, iki de net pozisyonu, kritik dakikalarda maalesef ayağıyla atamadı. Eee arkadaşlar, Almeida yerden gelen toplarda sıkıntılı, mazereti var, siz, siz olun ona sürekli
Şimdi eğri oturup, doğru konuşmanın tam zamanıdır bizce! İkinci yarıdaki futbol, bizlere keyif verdi, hatta heyecanlandırdı, bu anlamda Bursaspor’a teşekkür ediyoruz... Öne geçtiler, geriye düştüler, yıkılmadılar, ayakta kaldılar, galibiyeti kovaladılar, bir puanla yetinirken, son haftaların formda takımı Beşiktaş’a da el freni olurken, uzatma dakikalarında galibiyeti kaçırdılar.
Beşiktaş mı?
Maalesef bizde hayal kırıklığı yarattı!
Valla, ister kızın, ister gönül koyun, ama gerçek bu... Kalkıp, bu skora övgüler yağdırırsak, bunun adı eyyamcılık olur! İki haftadır taraftarın ağzına bir parmak bal çalıyorsunuz, gelip, sahanızda Bursaspor’a teslim oluyorsunuz!
Nasıl mı?
Beşiktaş, sahasında geriye düşüyor (hadi futbol bu olabilir) diyoruz. Kartal bu kez skoru eşitliyor, hatta öne geçiyor... Buraya kadar her şey harika, lafımız yok...
Ancaaak, öne geçip, skoru koruyamıyorsanız, buna söylenecek lafımız bi o kadar çok!
Bir Ofspor, bir de Mersin maçının kadrosuna bakıyorum, ikisinin arasında fersah fersah fark var! Efendim, futbolda, ayağınızı yere sağlam basmak zorundasınız! Neticede kupa da Avrupa’ya çıkmanın bir başka yoludur. Üstelik tek ayaklı maçlarda, rakibi hafife alır, riske girerseniz, bindiğiniz dalı kestiğiniz gibi, başınıza da iş alırsınız!
Yanılıyor muyuz, sevgili hocam?
Samet hoca, Kasımpaşa maçıyla başlayan çıkışı sürdürmek ve zirveyi kovalama adına, bu kez riske girmedi, ideal onbirini sürdü sahaya.
Sonunda Fernandes de nazara geldi! Oyun içinde onu pek fazla göremedik dersek abartmış olmayız. Eee yük hep onun üzerinde, neticede adam robot değil ki, o da forma düşüklüğü yaşayabilir. Ancak sahada durması bile rakip için başlı başına tehlikedir. Ancak Kartal’ın bir küçük Fernandes’i daha var, o da Oğuzhan Özyakup... Fernandes durdu, o devreye girdi... 49 dakika oyunda kaldı, bir gol, iki asist yaptı. Tam onu maçın kahramanı yapacağız, ikinci sarıdan soyunma odalarının yolunu tuttu. Sakın ola Barış Şimşek’e kızma, çünkü ikinci sarı kart doğruydu. Sarın varsa, dikkatli olacaksın, eline koluna sahıp çıkacaksın. Bir hatırlatma, hele sarın varsa, o baraja girmeyeceksin, bu da
Efendim, Fernandes için ‘yarasa’ diyorlar... Yani gece kuşu, çok geziyor, o bar, bu bar dolaşıyor, dedikodu falan değil, hepsi doğru. Ne var ki, adam ister gezsin - tozsun, sahaya çıkıp, işini yapıyor mu, yapıyor, gerisi detay. Ya adam bir de gezmezse, vay rakiplerin haline! Tam yedi bela. Topu ayağına aldığı anda, geçemediği rakip yok. Duran topları müthiş. Hani benzetme yerindeyse, yarım penaltı. Topu adamın ağzına atıyor, kaçan fırsatları, gole döndürmesi artısı, takımın da bizce yarısı. Adamın ayağına bu kadar mı top yakışır?
Samet Aybaba’yı kutluyoruz... Trabzonspor maçının ikinci yarısındaki kadroyu aynen Kasımpaşa maçına sürdüğü için. Kasımpaşa karşısında uzun zaman sonra üç puana kanat çırpan Kartal, öyle çok baskılı ve de coşkulu oynamadı. Ancak futbolda iyi oynayana değil, tabelayı değiştirene puan veriyorlar.
Aybaba’nın diğer bir doğrusu ise kaptan İbrahim Toraman’ı oyundan almasıydı. Çünkü, kaptanın sarısı vardı, her an kırmızıya dönüşebilirdi.
Futbolda başarının anahtarı takım oyunudur. Goller atabilirsiniz, ancak takım savunmasını iyi yapamıyorsanız, başınıza iş alırsınız. Tıpkı dünkü gibi. Kartal farkı ikiye çıkarmış, maçı kopardı, koparacak, duran bir top
Oğuzhan Özyakup... 19 yaşında, sezon başında Arsenal'dan alındı. Orta saha olmasına karşın, ofansif ağırlıklı özelliklere de sahip. Trabzonspor maçındaki performansıyla öne çıktı, şimdi adından söz ettiriyor.
O maçı canlı izledim, her iki ayağını iyi kullanıyor, dikine oynuyor, oyun kuruyor, fırsat buldukça şutlar atabiliyor. İyi bir kumaşı var, gelecekte yıldız adayları arasına girecek gibi gözüküyor.
Biraz araştırdık, Oğuzhan'ın transferinin perde arkasını soruşturduk. Geçtiğimiz sezon birileri onu izlemiş, Beşiktaş'a önermişler. Yönetici Tamer Kıran, teknik direktör Samet Aybaba ve ekibine Oğuzhan'ın alınması için düşüncelerini söylemiş.
Aybaba ve ekibi, genç futbolcunun video kasetlerini izlemişler, beğenmişler ve alınması için gerekli işlemlerin yapılmasını istemişler.
Oğuzhan Özyakup'un genç Kartallar kervanına katılmasından sonra teknik kadro kolları sıvamış.
Neden mi?
Çünkü, Oğuzhan çok genç ve yetenekli... Ancak hem çok zayıf, hem de güçsüz... Teknik Direktör Samet Aybaba ve ekibi, genç futbolcuya özel çalışma programı hazırladılar. Fizik olarak çok zayıf olması nedeniyle çabuk sakatlanıyor. Bunu önlemek için de Oğuzhan'ı Ümraniye'de özel program
'Meyve veren ağaç, taşlanır'....
Biz taşlamıyoruz, ağacı baltayla buduyoruz, hatta, kökünden sökmeye çalışıyoruz!
Tamam, taşlayın, eleştirin, ama o ağacı kökünden kurutmayalım...
Kaldı ki, Abdullah Avcı, daha filiz, yani daha yeni, biraz krediniz yok mu Allahaşkına? Elin yabancısına sonsuz kredi, kendi evladımıza, birazcık sabrı bile çok görüyoruz.
Efendim, sevgili Oğuz Çetin'in Milli Takım'la ilgili yorumlarını dinledim televizyon ekranlarından... İnanın onu dinlerken, olmayan saçlarımı yoldum!
Diyor ki, "Yeniden yapılanma, Hiddink'le olur, Avcı ile olmaz"...
Yapma Oğuz hoca yapma...