Efendim, Fernandes için ‘yarasa’ diyorlar... Yani gece kuşu, çok geziyor, o bar, bu bar dolaşıyor, dedikodu falan değil, hepsi doğru. Ne var ki, adam ister gezsin - tozsun, sahaya çıkıp, işini yapıyor mu, yapıyor, gerisi detay. Ya adam bir de gezmezse, vay rakiplerin haline! Tam yedi bela. Topu ayağına aldığı anda, geçemediği rakip yok. Duran topları müthiş. Hani benzetme yerindeyse, yarım penaltı. Topu adamın ağzına atıyor, kaçan fırsatları, gole döndürmesi artısı, takımın da bizce yarısı. Adamın ayağına bu kadar mı top yakışır?
Samet Aybaba’yı kutluyoruz... Trabzonspor maçının ikinci yarısındaki kadroyu aynen Kasımpaşa maçına sürdüğü için. Kasımpaşa karşısında uzun zaman sonra üç puana kanat çırpan Kartal, öyle çok baskılı ve de coşkulu oynamadı. Ancak futbolda iyi oynayana değil, tabelayı değiştirene puan veriyorlar.
Aybaba’nın diğer bir doğrusu ise kaptan İbrahim Toraman’ı oyundan almasıydı. Çünkü, kaptanın sarısı vardı, her an kırmızıya dönüşebilirdi.
Futbolda başarının anahtarı takım oyunudur. Goller atabilirsiniz, ancak takım savunmasını iyi yapamıyorsanız, başınıza iş alırsınız. Tıpkı dünkü gibi. Kartal farkı ikiye çıkarmış, maçı kopardı, koparacak, duran bir top ve Özer’in attığı gole bakın ne demek istediğimizi anlarsınız. Savunmada adam ve de alan paylaşımı sıfırın altında sıfır! Aybaba’nın bu alana da çeki - düzen vermesi şart.
Olcay’ın kumaşı iyi, kaçırdıkları onun ayıbı. Uğur’a yardım etmemesi de bir başka yanlışı! Oğuzhan’a gelince... İyisin, hoşsun, ama kazandığın her topu kaleye vurmak zorunda mısın, kardeş?