Türk futbolunda son 10 senedir hakemler sürekli topun ağzındalar. Son 3 sezonda hakemlere yönelik eleştirilerin dozu ciddi oranda arttı. Türk futbolu gibi Türk hakemliği de inişte gözüküyor.
Bu sezon maçların yanı sıra, hakemleri de yakından takip ediyorum. Gerçekten de hakemlerimizin pek çok maçta gördük ki standardı yok.
Görüşüm odur ki, hakemlerimizin özellikle son 3 sezonda verdikleri kararlar ve hataları ile gündeme damga vurmalarında, tek sorumlu hakemlerin kendisi değil.
Bu tablonun arkasındaki en önemli faktör ülkemizde hakemliğin kurumsallaşmamış olması.
Hakemlik, en az futbolculuk kadar özenilen, iyi kazandıran, altyapısı olan, meslek olarak kurumsal standartları net bir meslek haline gelmeden, hakemlik ne olursa olsun bir hobi mahiyetinde kalacaktır. "Profesyonel hakemlik ve Sözleşmeli hakemlik" uygulamalarının, "tam profesyonel" bir yapıya kavuşması ve hakemliğin tüm klasmanlar için bir kariyer mesleği haline gelmesi, hakemliğimizin çıkışa geçmesi için şart.
Ayrıca, MHK yapılanması başta olmak üzere, hakemlik ile ilgili tüm müesseselerin de yeninden dizayn edilmesi gerekiyor. Hakemlerin etki altında kalması veya direktif ile yönlendirilmesi riskinin
Fenerbahçe çok değişik bir takım oldu.
Kötü oynasa, rakipten baskı yese, oyunun kontrolünü tamamen rakibe bıraksa bile, pozisyon bulup, gol atarak kazanmayı biliyor. Topla oyunda ligde 5., topa sahip olmada 4., toplam pas ve pasla oyunda 3. sırada olan Fenerbahçe, ceza sahasında topla oynamada 5. sırada. Toplam şut sayısında 14. ve isabetli şut sayısında ise 8. sırada.
Bu istatistikleri neden verdim?
Geçtiğimiz 4-5 sezonda, bunların çoğunda ilk ikide, bazılarında da ilk üçte idi.
Fenerbahçe Advocaat ile bambaşka bir takım oldu. Takımın tüm yapısı, kültürü, felsefesi değişti.
Bu topa sahip olan, rakibe oyununu kabul ettiren, topla oynayan bir takımdan, rakibi geride karşılayıp, hızlı hücumlar ile pozisyonlar arayan bir takıma dönüşme demek.
Advocaat' in bu sistemi, esasen Pereira' nın savunmacı, kontrollü futbol felsefesine benziyor. Öte yandan felsefeleri benzese de sahadaki görüntüler farklı. Atılan gol sayısı farklı. Girilen pozisyonları gole çevirme oranları farklı.
İki teknik adam arasında sistemsel olarak en büyük farklar ise şunlar; Advocaat' in elinde Lens var. Lens başlı başına bir takım gibi oynuyor. Takımı ileri taşımada muhteşem işler yapıyor. Üste
Dün gece izlediğimiz maçın hakemi Cüneyt Çakır, ülkemizin 1 numaralı hakemi. UEFA ve FIFA' nın da en güvendiği hakemlerden birisi. Avrupa' da üst düzey maçları yönetirken oldukça iyi bir yönetim sergiliyor. Türkiye' de ise bence aynı performansı gösteremiyor.
Dün gece Çakır 3 pozisyonun ki oldukça zor üç pozisyondu, bir tanesinde hatalı, iki tanesinde ise tartışılabilir kararlar verdi.
Sow' un pozisyonunda penaltıyı vermemesi hata. Müdahale topa değil gibi gözüküyor.
Diğer penaltı pozisyonu ile röveşata ise tartışmalı. Zaten herkes de tartışıyor.
Alper' in pozisyonunda ise penaltı konusunda yorum yapmak zor, veren de haklıdır, vermeyen de. Zor pozisyondu.
Röveşata' ya gelince farklı bir yorum yapacağım. Oyun kurallarına baktığımızda, nizami golden çok bir faul olarak yorumlamak mümkün. Öte yandan bu tür pozisyonlar yorumu çok zor olan, gerçekten de hakemlerin yüzde yüz emin olması mümkün olmayan pozisyonlar. Biz yavaşlatıp defalarca izliyoruz ama onlar saha içinde, o heyecan içinde, o akış içinde pozisyonları hızlı bir şekilde yaşıyorlar. Hata yapmaları mümkün.
Ben röveşata golünün nizami sayılması gerektiğini düşünüyorum. Neden mi?
Kim ne derse desin, futbol ön
Önce Derbiye İlişkin Yorumlar
Geçen hafta sonu bir derbi maçı izledik. Fenerbahçe- Beşiktaş. Derbide ortaya koyulan futbolu Türkiye' de taraftarı, spor yazarı, teknik adamı, hatta iki takımın teknik adamları ve futbolcuları dahi beğenmedi. Bu yönde açıklamalar yapıldı.
Derbiyi benim gibi beğenenler ise futbolun "taktik" tarafına fazlaca odaklanmış, maç izlerken normal taraftarlar veya skor yazarları gibi sadece topu değil, başka pek çok parametreyi izleyenler oldu. Maç içinde en az 9- 10 parametreyi sürekli takip ediyoruz ki yorumlarımızı sadece hakemler, top kayıpları, koşu, kaçan bariz goller, vs. üzerinden yapmayalım. Taktik disiplin, dizilişler, taktik müdahaleler, taktik dışı unsurlar, taktiğin uygulanma özgünlüğü hep izlediğimiz unsurlar.
Derbiyi beğendim, çünkü iki takım ve hocaları muazzam bir taktik mücadele ortaya koydular. İki takımın üretken olmayan kötü futbolları, aslında büyük bir taktik meydan muharebesi idi. Fenerbahçe, Beşiktaş' a göre daha fazla oynamak isteyen takımdı. Beşiktaş ise gayet akıllı ve doğru bir taktik ile oynatmamak için gelmişti. Oynatmadı. Kadıköy' den alınan 1 puan açıkça Beşiktaş' a yaramıştır.
İki takımın müthiş taktik mücadelesi,
Bu derbiye net olarak teknik direktörler damgasını vurdu. Doğruları Advocaat, yanlışları Riekerink yaptı. Sonuçta 17 senelik gelenek yine değişmedi.
Maç öncesi analizimde, Fenerbahçe’ nin derbide nasıl oynayacağını tahmin etmiştim. O şekilde de oynadı. Galatasaray ise tahminlerimin çok dışında etkisiz bir futbol oynadı. Riekerink, Advocaat' in tuzağına düştü.
Advocaat ve takımı, dün gece gerçek bir taktik dersi verdi. Bu maçı taktik sistem ve disiplin kazandı. Taktik konusunu hafife alanlar, dün geceden sonra taktik faktörünün ne kadar önemli bir faktör olduğunu anlamışlardır.
Advocaat’ın takımı Galatasaray’ ı orta sahada durdurdu, pas trafiğini bozdu. Hücumda ise ayakta top tutmadan, fazla pas yapmadan 1. Bölgeden, 3. bölgeye direkt toplar atarak, Galatasaray’ ın savunma hattının arkasına adam kaçırmaya çalıştı. Bu şekilde hem pres yemedi, hem de Sow, RvP ve Volkan tehdidi ile Galatasaray savunmasının ileri çıkmasını engelledi.
Fenerbahçe, bugün yine Manchester United maçında oynadığı gibi doğru bir taktik ile ve taktik disiplin ile oynadı. Advocaat’ in kazandırdığı en büyük meziyet bu. Taktik disiplin, bu tür maçlarda müthiş işe yarıyor.
Ayrıca Fenerbahçe saha içinde inanılmaz
Teknik Adamların Bakışı
Derbilerde sonuç belli olmaz derler, herşey olabilir derler, doğrudur. Ancak derbi Kadıköy' de oynanıyor ise, Fenerbahçe derbiye motivasyon olarak 1-0 önde başlar. Riekerink bu gerçeği bilen akıllı bir teknik adam olarak, hafta başından bu yana takımını bu dezavantajlı psikolojiden kurtarmaya çalıştı. Takımına, 17 yıllık tabloyu değiştirmek için net bir hedef verdi. Motivasyonunu bu hedef etrafında oluşturdu.
Advocaat ise taraftar desteği, 17 senelik gelenek ve son haftalardaki çıkışa güveniyor. Rahat ve kendinden emin bir tutumu var.
Taktik Derbilerde Önemlidir
Pek çok spor yazarı, özellikle de eski futbolcular, derbilerde taktik, sistem, düzen falan olmaz, çıkar oynarsın diyorlar. Asla katılmıyorum. Bence derbilerde taktik seçimi ve disiplini en kritik bileşendir. Hatta doğru taktik ve bunun disiplinle uygulanması hayati önemdedir. Doğru taktik seçimi ve disiplin ile kendinden güçlü bir takımı yenebilir, hatalı taktik ile kendinden güçsüz bir takıma kaybedebilirsin.
Modern futbolda motivasyon, agresiflik, koşu, rakibi bozma, rakipten top kazanma elbette çok önemli. Kazandığın topu nasıl kullandığın, nasıl hücum ettiğin, sahada enerjini nasıl kullandığın, ne
Bundan 3 hafta önce ben dahil tüm spor yazarlarının eleştirdiği, yerden yere vurduğu Fenerbahçe, biri UEFA Avrupa Liginde Manchester United olmak üzere, 4 maçı üst üste kazanmayı başardı.
Elbette bu bir çıkıştır. Fenerbahçe bu seriyle zirvede olmasa bile zirveye yaklaşmayı başardı.
4-5 hafta önce işler çok kötü giderken, yazılarımda Advocaat' e destek vermiş, Pereira' nın enkazının onun için en önemli dezavantaj olduğunu ileri sürmüştüm. Fiziksel, mental ve taktiksel açıdan çökmüş bir takım vardı elinde. Fenerbahçe için ilk yarıyı 4 veya 5. sırada bitirmek ve yarıştan kopmamak ilk hedef olmalı demiştim. Hala da bu görüşümü koruyorum, çünkü şampiyonluğun bu seriye rağmen hala zor olduğunu düşünüyorum.
Dick Advocaat, göreve başladığı hafta yazdığım yazıda, Ekim sonuna kadar süre verilmesi gerekli demiştim. Ekim bitti, Fenerbahçe çıkışa başladı.
Futbol ustasının basit dokunuşları bile etkili oldu.
Fenerbahçe Advocaat' in antrenmanları ile saha içi hareket seviyesini takım olarak 103 km' lerden, 112 km' lere çıkardı. Daha istenilen seviyede değil. Ama iyiye gidiyor. Kondisyon, güç, patlayıcı kuvvet, çabukluk gibi parametrelerde iyileşmeler var. Sahada sizler de bir
Medipol Başakşehir 10 haftada topladığı 26 puan ile lider. Namağlup. Sadece 2 maçta beraberlik almış. Ayrıca, Fenerbahçe, Bursaspor, Galatasaray gibi üst düzey takımları yenmeyi başarmış bir takım.
Herkes şaşkın. Şimdi Avrupa' da ikinci bir Leicester City mucizesi olur mu diye konuşuluyor.
Başakşehir' in bu başarılı çıkışını analiz etmeden önce, maç sonu Bekir İrtegün' ün yayıncı kuruluşa açıklamasına dikkat çekmek istiyorum.
Dün gece futbolcuların açıklamaları, basın toplantıları, yorumcuların analizleri arasında en çok dikkat çekmesi gereken bence Bekir İrtegün' ün açıklaması idi.
Şöyle dedi Bekir:
"Çok oturmuş bir sistemimiz var. Oyuncu grubu da yıllardır bir arada. Emek veriyoruz".
Bu söyledikleri üzerinde çok düşündü mü, yoksa bir anda aklına gelenleri mi söyledi bilmiyorum ama bence tarihi önemde bir açıklama. 3 kısa cümle ile bir futbol dersi verdi Bekir.
Bence Türk futbolunda her kulübe ders olması gereken, muhteşem bir tespit.