KADINI ANLAYAN MUHTEŞEM BİR FİLM: ‘ROMA’

20 Aralık 2018

'Roma', Alfonso Cuaron’un son filmi... Bir film seyredersiniz ve biter bitmez hemen tekrar izlemek istersiniz ya da sonrasında saatler hatta günler boyu zihninizde sahneleri döndürüp durursunuz ya, işte ‘Roma’, izleyende bu hissi yaratabilen o ender eserlerlerden... Ne bilinmedik bir konusu ne de rastlanmadık bir görseli var...
Ama bu yapımda, bir bütün olarak, tarifi mümkün olmayan başka bir lezzet ve yürekte izi kalan bir his var. Yönetmen, çocukluk anılarını, belleğinde kalan, hatırladığı haliyle ortaya koyarken, seyirci de kendi çocuklukluğuna dair duygu hafızasından kopup gelen hislerle karşılaşıyor film boyu. Projenin kalbe bu kadar işlemesinin formülü belki de burada, ‘çok uzak fazla yakın’ oluşunda...

Sinema tutkunları için, Cuaron deyince zaten akan sular duracaktır ama yine de hakkında küçük birkaç hatırlatmada bulunayım; son filmi Sandra Bullock ve George Clooney’li ‘Gravity’ (Yerçekimi) ile yönetmen Oscar’ı kazanan ilk Latin Amerikalı unvanını aldı. Meksikalı yönetmen, ülkemizde 20 yıl önce Gweyneth Patrow ve Erhan Hawke ile çektiği ‘Great Expectations’ (Büyük Umutlar) filmiyle sinema tutkunlarının dikkatini çekti. ‘Harry Potter ve Azkaban Tutsağı’ ise popülerleşmesini

Yazının Devamı

‘YANİ BİR TEK BİZDE Mİ OLUYOR?’

16 Aralık 2018

Hemen her kötü olaydan ve ardından yapılan eleştirilerden sonra, muhakkak ‘vatansever’ bir çoğunluk “Yani bir tek bizde mi oluyor?” diye haykırarak kendini paralıyor. Sadece büyük facialardan falan bahsetmiyorum, ne bileyim Amerika ya da Avrupa’dan ünlü biri çıkıp da ırkçı bir laf söylese ya da sevgilisini dövse, edepsiz bir söylem içine girse, bizim vatanseverler mal bulmuş mağribi gibi, “Bakın bir tek bizde yok, onlarda da var, onlarda da var!” diye zafer çığlıkları atıyorlar. Zamane deyişi ile “Neyin kafasındalar!” anlamak mümkün değil. Ya da nasıl bir cevap beklentisi içindeler? Acaba ırkçılığa, cinsiyetçiliğe ve şiddete karşı olanlardan, “Ha, tamam o zaman, Amerikalı oyuncu da dövdüyse olur, normal madem vurun kahpeye!” falan deneceğini mi?

Muhtemel bir yanlış anlaşılmayı da hemen düzeltmek isterim, kimsenin ülkesinde kötü insan yoktur, oradaki siyasiler çok tatlış sadece halkı düşünen insanlardır diye düşündüğü yok. İnsanoğlu ne yazık ki özellikle de kendi türüne karşı diğer canlılardan çok daha acımasız. Ve çok tabii ki, facialar, hatalar, sapkınlar, vandallar, kötüler her ülkede var ve iktidarlar da hiçbir yerde masum değil. Bir tek bizde olmuyor yani özetle. Ama... Bir tek

Yazının Devamı

MEVLANA TÜRBESİ’NDE MUHTEŞEM SÜRPRİZ

13 Aralık 2018

Şeb-i Arus haftasındayız . Ev sahibi Konya ilimiz, bu hafta dünyanın farklı köşelerinden gelen Mevlana dostlarının ziyaretiyle bambaşka bir çehreye bürünüyor. Ben de her yıl olduğu gibi, bu sene de ziyaretimi yaptım ve ayağımın tozuyla size gün ışığına çıkmamış harika bir haber getirdim. Öncelikle ziyaretçi olmak isteyen ama bu sene kaçırdığını düşünen okuyucular için hemen hatırlatayım, Şeb-i Arus yani ‘Düğün Günü’ olarak anılan, Mevlana’nın ‘vuslat’ olarak tarif ettiği ölüm günü 17 Aralık da dahil olmak üzere, anma etkinlikleri devam ediyor. İlgilenenler ve ziyaret etmek isteyenler, bir önceki hafta dahil, Konya ve Şeb-i Arus ile ilgili pek çok rehber yazımı internette bulabilir. Gelelim şu an size haber vermekten büyük mutluluk duyduğum muhteşem sürprize...

Restorasyon uzadı

Size önce tatsız sonra harika bir haberim var... Bu hafta , benim gibi Şeb-i Arus vesilesiyle Konya ve Mevlana Türbesi ziyaretçileri, Mevlana Celaleddin-i Rumi, babası, oğlu ve yakın çevresinin sandukalarının bulunduğu köşeyi, ne yazık ki göremeyecekler. Restorasyon sebebiyle şu an kapalı. Çevresine yapılmış giydirme üzerindeki fotoğrafıyla yetinmek zorunda kalan ziyaretçiler, bu manzarayı görünce elbette

Yazının Devamı

Türkiye Merkür’ün kuyruğunda...

9 Aralık 2018

Astroloji hiç anladığım bir konu değil, tek bildiğim Merkür retrosu fena bir şey! Mübarek gezegende Mehter Takımı’nın hareketini mumla aratır, yolu açık olsun ama 40 yılda bir ileri gidiyor zaten, sürekli geri basıyor! Merkür geri giderken de sanırım tüm yıldızlar, Dünya’ya tepeden tükürüyor! Daha Merkür retrosu varken, iki adımını sağlam atabilen bir kişiye rastlamadım ben. Artık gündelik dile öyle girdi ki, kuaförde saç boyası tutmasa, cep telefonu bozulsa, yemeğin dibii tutsa, “Merkür mü geri gidiyor, nedir?” diye söylenenler duyuyorum. Takip ettiğim astrologlardan öğrendiğime göre, bu senenin son retrosu bitmiş ve bu hafta sonu itibarıyla yeni Ay, yeniliklerle gelecekmiş. Benim merakım, acaba elalem Mars’ta takılırken, bizim ülkemiz Merkür’ün kuyruğunda takılı mı kaldı? Bu hafta üst üste o kadar çok tarih öncesi fikirler dolandı ki, kesin Merkür bile buna şaştı! Hani, iş-güç, ev-çocuk vs, mevzuları kaçırdıysanız diye, bu haftaki Türkiye retrosundan birkaç örnek size...

Prof. İbrahim Emiroğlu: “Kızlar adet olur, adet olmak bir hastalıktır ve mutlaka tedavi edilmeleri gerekir. 15 yaşındaki kızlar evlenebilir. LGBT masum gibi gösteriliyor, tedavi olmaları lazım. Laiklik en büyük

Yazının Devamı

SARI YELEKLER VE DAHA NELER NELER!

6 Aralık 2018

Bu haftanın şüphesiz en ilgiyle takip edilen olayı, Fransa’da kendilerini ‘Sarı Yelekler’ olarak tarif eden eylemcilerin, tüm ülkeyi etkisi altına alan hareketiydi. Önceleri kimse bu ‘Sarı Yelekler’ hareketini yapanları tam olarak sınıflandıramadı. Tabanı kimler oluşturur, hedefleri nedir, hangi sınıf ya da örgütleri barındırırlar gibi sorular, kafaları epey karıştırdı. Bir kısım medyanın da meseleyi algı kırılmasıyla sunması, olan biten denizindeki suyu biraz daha bulanıklaştırdı. Fransa halkı kadar sözünü sakınmayan, hükümetlere dediğini yaptıran, grev ve iktidar kararlarına karşı gösterileri hayatının merkezinde tutan, kısaca eylem yapmayı günlük düzenin normal akışı haline getirmiş bir halk için bile ‘Sarı Yelekler’, kavraması güç bir hareket olarak başladı. Her şeyden önce Fransız stili eylemlerin sofistike havasından epey uzak gelişti bu defa başkaldırı...

‘Grev Meydanı’ isminde bir meydanları olduğunu düşündüğümüzde, Fransa için artık halk eylemlerinin ne kadar düzenli ve kurallı yapıldığını, tarafların müzakereleriyle çoğunlukla anlaşarak noktalandığını da anlamak güç olmuyor. Ama bu defa işler farklı seyretti.

Sokaklara döküldüler

Her şey, yürüyüş izni için en ünlü cadde

Yazının Devamı

Tekno gelecek bize nasıl gelecek?

2 Aralık 2018

Yapay zeka, robotlar ve Mars’a yolculuk filan derken, heyecana kapılıp, burnumuzun ucundaki tekno çağ, bize ne tehlikeler getiriyor diye pek düşünmedik sanırım! Bilmem farkında mısınız ama dünya düzeni hepten değişiyor. Eskisinden de şikayetimiz çoktu ama umalım ki gelen gideni aratmasın. Çocukluğumun filmlerindeki, ‘Dünya’yı ele geçiren robotlar’ fantezisi sadece bir adım uzağımızda şimdi... Bilim insanları, yapay zekayla yüklü yeni nesil robotlara, eğer insanlığa dair evrensel değerler kazandırılmazsa, başımıza gelebilecek büyük faşizmden söz etmeye başladı bile... En iyi ihtimalle, iş rekabeti bile bundan böyle insanlarla robotlar arasında yaşanacak. Bugünün gençleri meslek seçimi yaparken, sınıf arkadaşının değil, robotların üzerine nasıl çıkabileceğinin hesabını yapmaya başlamalı, mesela... ‘Sapiens’ kitabının yazarı Yuval Noah Harari, ‘21.Yüzyıl için 21 Ders’ adıyla çıkan son kitabında tam da bu meselelere dikkatimizi çekiyor işte. Gelin, Harari’nin, geleceğe dair ortaya attığı bazı fikirlere bir göz atalım...

Bugünün serveti, bilgi

- 21’inci yüzyılın gerçeği korkutucu... Teknolojiyle değişen yeni dünya düzeninde hiç bilmediğimiz sorunlarla karşılaşacağız ve bunlarla ancak

Yazının Devamı

TÜRKİYE, DİZİ OLSA...

29 Kasım 2018

Türkiye bir dizi film olsa, reyting rekorları kırmaz mı? Düşünsenize ülkemizde her hafta yaşadığımız olaylar bir hikayede toplansa, değil iki, her bölüm dört saat olsa, yine de boş bakışmalarla harcanacak tek bir sahneye yer kalmayacak kadar tempolu olurdu herhalde... Hatta günlük dizi de olur olmasına da, çekimler bitip yayına girene kadar gündem çoktan eskimiş olur, işte. İyisi mi, cumartesi günleri, tüm haftaya şöyle bir bakış atacak, entrika, kin-nefret, gözyaşı, kahkaha, macera ve tekmili bir arada bomba bir bölüm olsun, pazar günleri de seyirci yeni haftaya güç toplamak için izinli olsun. Hani şu Kardashianlar’ın özel hayatını ortaya saçtığı televizyon şovunun memleket halini yapalım, ‘Game of Thrones’un pabucunu dama atalım diyorum, kısaca... ‘Taht Oyunları’na biraz ‘Dedikoducu Kız’, biraz da politik entrika soslu Beyaz Saray dizilerinden katın, üzerine bolca ‘Utanmazlar’ ekleyip, hepsini ‘Bu Biziz’ kalıbına katın, kenarlara da şöyle avukatlı, doktorlu kenar süsleri atın, işte size yepyeni bir Türkiye dizisi; yüzde 100 yerli, yüzde 100 milli... Gelin bu haftanın ‘Türkiye’ fragmanına bir göz atalım...

- Hayaller, hayatlar... NASA, uzay aracını süzüle süzüle tüm dünyanın gözü

Yazının Devamı

VUSLATA DOĞRU...

25 Kasım 2018

17 Aralık Şeb-i Arus’un 745’inci yıl dönümü... Bu sene, Uluslararası Anma Törenleri’nin 81’incisi düzenleniyor; 7-17 Aralık tarihlerinde, her zamanki gibi Mevlana’nın evi Konya’da... Hiç aksatmadan, 10 yılı aşkın bir süredir, Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin kendi deyişiyle ‘Vuslat Günü’nde Konya’da olurum. Hem Konya hem de Şeb-i Arus tören ve etkinlikleriyle ilgili epey bilgi sahibi oldum bunca yıl sonra. Her sene de ziyaretçilere rehber olsun diye mutlaka bir yazı paylaşırım. Bu yıl da gönül dostlarıyla buluşmak için planımı yaptım, vakti gelince, kısmetse oradayım.

- Mevlana’nın ölüm günü olan Şeb-i Arus ya da kendi deyişiyle ‘vuslat’ yani ‘kavuşma’ günü 17 Aralık’tır. Konya’da, tüm hafta boyu anma etkinlikleri yapılır. Bu sene 7 Aralık başlangıç tarihi. Yaklaşık 10 gün vaktiniz var ve eğer gelmeye niyetliyseniz hemen harekete geçmelisiniz.

Ulaşım-konaklama ve Sema Ayini Şerifi için yerlerinizi ayarlamalısınız. Eğer mükemmel bir konaklama istiyorsanız, adresiniz Hich Otel olmalı...

Mevlana Müzesi, nerdeyse dokunabileceğiniz kadar yakınınızda, 200 yıllık bir mimarinin koynunda, sınır tanımaz bir konaklamanın kucağında... Yer bulmak zor elbette, çünkü bahçe içinde sadece 13 odası

Yazının Devamı