‘Grev Meydanı’ isminde bir meydanları olduğunu düşündüğümüzde, Fransa için artık halk eylemlerinin ne kadar düzenli ve kurallı yapıldığını, tarafların müzakereleriyle çoğunlukla anlaşarak noktalandığını da anlamak güç olmuyor. Ama bu defa işler farklı seyretti.
Sokaklara döküldüler
Her şey, yürüyüş izni için en ünlü cadde Şanzelize’nin değil; başka bir yerin önerilmesine karşı çıkışla başladı. Başta Paris, ülke geneline yayılan ve saldırgan bir tutum vardı ortada. Havaalanına giden yollar kapatılıyor, paralı otobanların bariyerleri kaldırılıyor, Disneyland Paris’e bile baskın yapılıyor, giriş serbest bırakılıyordu. İlerleyen günlerde eylemler de polis de iyice sertleşince, iktidar karşıtı tüm eylemlerde olduğu gibi, aslında ne olup bittiğini anlamak da iyice güçleşti.
Başta halk hareketinin ortak paydası da belli değildi. Bu ne bir sol hareketti, ne de son yıllarca sesi sıkça duyulan ve çoğunlukla güvencesiz genç kesimi kapsayan ‘prekarya’ isyanıydı. Göçmenler, işsizler, evsizler, yani en zorda olan, itilmiş alt kesim de yoktu olayların içinde.
Tuhaf bir karmaşa vardı ve bu sebeple net bir taraf yoktu hatta aşırı sağcılarla birlikte homofobik sesler de sokaklara dökülünce önce sendikalar ve her daim en hızlı sol eylemciler, bu hareketten uzak durmuştu. Gündelik hayat sekteye uğruyor, turistler rezervasyonları iptal ediyor, ticari hayat zora düşüyordu.
İşin garibi, bu hareketin öznesinde, bugüne kadar etliye sütlüye bulaşmamış 40 yaş ve üzeri, keskin politik duruşu bulunmayan, sabit asgari maaşı olan taşralılar olduğu anlaşıldı zamanla. Pek çok itiraz noktası ve onaylamadığı hatta zarar gördüğü durum da olsa, halk yine de hükümetin değil; birbirinin yanında yer aldı. Saldırganlığı onaylamadığından ötürü mesafeli duran sol elit kesim gibi farklı görüşteki gruplar da bir süre sonra, halkların hakları, iktidarın politik tavrı, zamlar vs. gibi konularda hemfikir oldu ve ilginç bir şekilde tam olarak çözümlenememiş olan ‘Sarı Yelekler’, şimdilik halkın isteklerini ortak paydada ortaya koyarak, kazandı. Hükümet, olaylarda bardağın taşmasına sebep olan akaryakıt zamanlarını geri çekti.
Ortak çıkarda buluştular
Müzakerede, 42 maddelik istek listesi var. Dolayısıyla mesele çabuk kapanacakmış gibi durmuyor. Ama her ne olursa olsun, Fransa halkı günün sonunda hep son sözü söyleyen olduğunu bir kere daha kanıtlıyor. Kazanmak genlerine işlemiş bir halk bilinci olunca, en birbirine uzak görüşler bile, ortak çıkarda buluşmayı başarıyor. Oligarşiyle gelecek düzeni seçmek
yerine, halkın üstünlüğü için onaylamasa da kaosa göğüs geriyor.
Anlaşılan, bir arada kalmayı başaran ve itirazlarının cesurca arkasında duran halk her zaman kazanıyor.