İKİ genç kadın.... Birisi banka memuru Esra Yaşar (27), diğeri İzmir Ekonomi Üniversitesi öğrencisi Ayşe Selen Ayla (22). İkisi de hayatlarının baharında... Öldürüldüler! Silahlı ve görgü tanıklarının ifadelerine göre bir erkek tarafından. İkisi de evlerine çok yaklaşmıştı. İkisine de gecenin karanlığında arkadan, haince yaklaşıldı. Başlarına kurşun sıkıldı.
Katil kimdi, tanıyor muydu, seri katil miydi, gasp mıydı? Çok yakında gün ışığına çıkar... Belki de siz bu satırları okurken...
Haberin detayları için dün Balçova’daydık. Herkes aynı şeyi konuşuyor. Ayşe Selen Ayla’nın öldürüldüğü yerde henüz kanı duruyordu. Mahalle sakinleri tedirgin... Evden dışarıya çıkmaya korkuyorlar. Sokaklar öbek öbek insan dolu... Ayşe Selen Ayla Kipa’dan alışveriş yapmış, arkadaşlarıyla birlikte yurt gibi kullandıkları eve doğru gidiyordu. Elindeki poşette yumurta, domates ve su vardı... Birkaç dakika sonra evine varacaktı. Görgü tanıkları su gibi, üflesen uçacak kadar narin bir kız olduğunu anlatıyor. “Kim ne ister ki” diye anlam veremiyor. Arkadaşları gözyaşlarına boğulmuş, konuşmakta güçlük çekiyor. Ama onlar da Selen Ayla’nın melek gibi bir kalbi olduğunu, kendi halinde başarılı bir öğrenci
19. Yüzyıl’da Fransızların romantizm ve asalet sembolü olan fırfır, günümüzde birçok detayda karşımıza çıkarak giysilerimizi daha eğlenceli kılıyor. Daha çok etek uçlarında görüyoruz. Fırfırın formu maximalizmin etkisiyle alabildiğine yoğun ve gösterişli olurken, modanın “gel-git”leri arasında bu tarzda farklı şekillere bürünüyor ve minimalizm ile de büyük ve adetli pliseler halinde karşımıza çıkıyor.
Çok katlılar moda
Çantadan, ayakkabıya, kolyelere kadar bu çılgın formu görmek mümkün. Mini mini bir etekte bol katlı fırfır bu sezon çoook moda, tabii bunda basen ve bacak inceliği önemli! Kişiyi olduğundan daha iri gösterecek olan fırfırı giyerken beden ölçülerimizi göz önünde bulunduralım. Yoksa fırfır giyeyim derken gırgır geçilmeyelim;))
+’SI /-’Sİ
İYİ Kİ Nisan geldi! Yoksa hiç umudum kalmamıştı. Kapkara haberler, üzen, iç acıtan... Her gün bir öncekinden daha kötü sanki. Kazalar, cinayetler, tecavüzler, tacizler, operasyonlar, tutuklamalar...
Ama şimdi hem Nisan hem de bahar ve öyle değil. Hele 23 Nisan haberleri! Dünyanın dört bir yanından gelen çocuklar, gülen suratlar süslüyor şimdi gazete sayfalarını, televizyon haberlerini...
Bir de havalar ısındı mı, karpuz kabuğu denize düştü mü.... Bodrum - Marmaris’e ilk turistler gelmeye başladı mı, bizim ekranlarımıza da ilginç fotoğraflar düşmeye başlar. İlk üstsüzler, ilk turist kafileleri gibi. Ama bunlardan en ilginci turistler karpuz kabuğuyla birlikte denize düştüğünde etraflarını saran magandalardır.
O fotoğrafları gördüğümde, sinirlenir, yüz çeviririm. Bu sefer öyle yapmadım. Dikkatlice baktım. Bodrum ve Marmaris’te turistler güneşleniyor. Yanıbaşlarına üç - beş sakallı adam yayılmış. Hayatında hiç kadın görmediği belli, ağzından sular aka aka kendini güneşe bırakmış kızlara bakıyor. Başka bir karede iki güzel turist, serilmişler kumsala... Oradan bir şişme bot geçiyor. İçi yine bunlarla dolu. Kıyıya yanaşmış, kızları kesiyorlar... Benzer daha bir sürü kare!
Bunlar
PAZAR günü TRT’de Meclis’e takıldım kaldım... Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki (TBMM) özel birleşimde gençler vardı. 81 ilden gelen öğrenciler, 7. Dönem Türkiye Öğrenci Meclisi’nde buluşmuştu.
“Gençlerin meclisi nasıl?” diye düşünüp, seyretmeye başladım.
Önce 81 ilin temsilcisi yaklaşık 1 saat süreyle ant içti. Daha sonra, başkanlık divanına seçim için başkanlığa 4 önerge verildi. 4 aday beşer dakika süreyle projelerini anlattı, listelerine oy istedi.
Muğla Anadolu Öğretmen Lisesi’nden Çağrı Keçecioğlu, “ezbere dayalı eğitim sisteminin” sorunlarını dile getirmek istediklerini kaydetti.
Mardin Öğrenci Temsilcisi Hüseyin Akyıldız, “Suça itilen çocuklarımızı haftalarca, aylarca hatta yıllarca eğitimden uzak cezaevlerinde tutmak ne kadar yapıcı bir yaklaşımdır? Gerekli düzenlemelerin yapılarak eğitim öğretimden kavuşturulmaları zaruridir. İşte o zaman o çocuklarımız için devlet gerçek baba olacaktır ve işte o zaman o çocuklar da devletine sadık birer faydalı birey olacaktır” dedi.
Denizli Öğrenci Meclisi Temsilcisi Tuncer Tokmak, “Eğitimdeki sorunlara ilişkin baskı oluşturması gereken biziz. Türkiye’nin her karış toprağında tüm arkadaşlarımız için eğitim istiyoruz. Eğitimde
TELEVİZYONDA bir Türk erkeğinin türlü kabalıklarını anlatan diziyi seyrederken; “Ama yolu bir şekilde İzmir’den geçmiş bir erkek, hemen kendini belli ediyor” dedi bir arkadaşım.
Evet; dünyanın neresine giderseniz gidin, genelde her erkek hemen hemen aynıdır.
İngiltere’de de en sevdiği muhabbet futbol ve kadınlardır, Afrika’da da Türkiye’de de. Almanya’da da hoş bir hanıma laf atar, Mısır’da da Türkiye’de de...
Kadına taciz dünyanın her yerinde var. İşyerinde de olur sokakta da, fark etmez.
Sokağa tüküren erkek sadece burada değil, Fransa’da da var. Dünyanın her yerinde aldatanlar genelde erkek. Kıskananlar da...
Ama iş İzmir’e gelince biraz değişiyor. Bizim kız kıza sohbette de konumuz İzmirli erkeklerdi işte o gece. Ve yolu bir şekilde İzmir’den geçmiş erkeklerin neden farklı olduğu...
İzmirli erkeklerin kabalıkları yok mu? Var.
YİNE aşığım... Yine aşkım depreşti...
Bu nasıl aşktır ki zaman zaman, hep böyle karşıma çıkar. Her bahar depreşir böyle?
Akşam üzeri Kordon’da bulurum kendimi gün batmadan. Sabahları, körfezin üzerindeki martılara dalarım. Gözlerimi kapar, uyanan kentin kokusunu derince bir “oh”la içime doldururum. Eve, gazeteye girmek istemez canım. Gülümseyerek dolanmak isterim sokaklarda avare.
Ben gülerim, herkes gülsün isterim. Ben aşığım herkes öyle olsun isterim.
Zaman zaman... Zaman zaman olduğu gibi yine bu zaman; İzmir aşkım depreşti de benim. Harekete geçiren de geçen hafta yazdığım yazı oldu.
Geçen hafta kızım Beliz’in seneye üniversite sınavına gireceğini, üniversiteyle birlikte İzmir’den gitmek istediğini yazmıştım.
Meğer ne kadar çok aynı dertten mustarip olan varmış!
AH günümüz insanı, ah! Bu hallere de mi düşecekti? Son günlerde kulak kabarttım da, pek dertli(!) Dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı kadar gözaltılar, çete haberleri, tutuklamalar hakimken manzaraya, bu ülkedeki günümüz insan halleri bir o kadar şaşırtıcı. Ortalığın toz duman olmasına, kimseden çok da ses çıkmaması etraftaki sohbetlere kulak kabartınca normal geliyor artık. Tek derdi az sonra anlatacaklarım olanlar, elbette ki ülkenin halini hiç mi hiç umursamıyor.
Şu son haftalarda hemen hemen her gün ortak bir konu var ortada dolaşan. Tesadüfen dinleyince hep aynı konuyu işitiyorum etraftan. Zaten gazete ve televizyonlarda hayrete düşüren haberler de eklenince... “Aman neymiş bu facebook da haberimiz yokmuş” diyorum... .
Pazar günü çamaşır asarken balkona, yan dairedeki genç kızın telefon konuşmasına takıldım kaldım. Erkek arkadaşının bir arkadaşıyla konuştuğu anlaşılıyordu... Facebook’taki bir resmin altına yazılan yorum yüzünden ayrılmışlar. Diyordu ki; “Ama hani o kızla artık görüşmüyordu? Resimlerin altında yazdıkları yorumlardan öyle anlaşılmıyor. Bitti bu iş.”
“İşe bak” dedim içimden. Facebook hani arkadaşlık sitesiydi? Ayrılıklara baş tanık mı oldu yani?”
Ertesi gün
HEP büyükler çocuklarına hayatla ilgili ders, bilgi verecek değil ya! Bazen de insan çocuğunun anlattığı şeylerden bilgileniyor, ders alıyor. Ben de 17 yaşındaki kızım Beliz’den zaman zaman alışkanlıklarımın, doğru olduğuna inandığım şeylerin aslında yanlış olduğuna dair bilgiler öğreniyorum.
Bu, çoğu zaman onun ilgi alanına giren fen konularında olabiliyor; çünkü ben hep sosyal alanlara ilgi duymuştum...
Çoğu zaman da sporla ilgili olabiliyor; çünkü kızım bir sporcu.
Yaklaşık 10 yıldır yüzüyor. Bazen bana dakikalarca sporun insanın hem beynini hem de vücut gelişimini nasıl etkilediğini anlatıyor.
“Bak; sabah güne spor yaparak başla anne, hem kendini sağlıklı hem de çok mutlu hissedeceksin” diye öğütler veriyor. Sabahları erken kalkmakta her zaman zorlanan ben, bazen onun sayesinde kendimi fuarda yürürken buluyor ve etrafımdan onun koşarak geçmesinin keyfini yaşıyorum. Onun yaşında o saatte spor yapan genç göremeyince üzülsem de kızımla gurur duyuyorum.
Çünkü o ve onun gibi onlarca genç, spor yapanlara destek olmaktan uzak eğitim sistemine rağmen, sabah 05.00-07.00 saatlerinde havuzda antrenman yapıyor, 09.00’dan - 16.30’a kadar okula gidiyor, sonra tekrar 17.00 - 19.00