Bugünlerde İstanbul’daki sanat yağmuruna imrenirken az da olsa İzmir’de de hareket başlıyor Eylül ile beraber...
Suyu severiz, suyun bu yakası öbür yakası derken yaz mevsimini istemeyerek de olsa noktalıyoruz... Malum, biz İzmirliler Sakız Adası’nda olmayı, Simi, Kos, Leros’a ve genel olarak adalara demir atmayı pek severiz. Kabul etmeliyiz ki komşu pek cazip, olay ille de makul fiyata deniz mahsulleri yemek, uzo içmek değil, işin aslı ‘bozulmamış mimari doku, iyi niyetli hizmet ve ağırlama anlayışı’... Özetle, hasret kaldığımız her türlü huzur komşuda...
‘İyi Bir Komşu’
Söz komşudan açılmışken, bu yıl 15. İstanbul Bienali ‘İyi Bir Komşu’ başlığıyla gerçekleştiriliyor... 12 Kasım 2017 tarihine kadar gezilebilecek olan bienalde 32 ülkeden 56 sanatçının 150 eseri yer alıyor. Küratörleri, Elmgreen&Dragest... Sanatçı olan ikilinin dostlukları tesadüfen aynı apartmanda oturduklarını fark etmeleri ile başlamış ve ikili 20 yıllık kariyerleri boyunca ev ve komşuluk kavramlarına ilgi duymuş.
İşin hoş tarafı, bienalin bir sergisi ilk kez başka bir şehirde açılıyor. Sanatçı Gözde İlkin’in, ‘Komşu Etkinlikler’ kapsamında, PORTİZMİR4 dahilinde gerçekleşecek ‘Yer Düşü’ isimli sergisi, 22 Eylül-12
7 Eylül 2017 akşamında, Çeşme Haralambos Kilisesi’ndeki açılış gecesinde piyanist ve Devlet sanatçısı Gülsin Onay’ı dinledik.
Gülsin Onay, Arjantin’den Japonya’ya uzanan bir coğrafyada 5 kıta 78 ülkede konserler veriyor.
Uluslarası alanda müstesna bir Chopin icracısı olarak kabul ediliyor.
Polonya Hükümeti bu sebeple kendisini Polonya Devlet Nişanı ile onurlandırmış.
Ahmed Adnan Saygun’un dünya çapında en güçlü yorumcusu olarak tanınan sanatçı Saygun’un eserlerini dünyanın pek çok yerinde seslendirmiş.
Onay’ın başarıları hakkında daha pek çok söylenecek söz var.
Çok sevilen bir sanatçıdır Gülsin Onay, o gece yoğun bir ilgi ile kiliseyi dolduran müzikseverler iyi seçilmiş bir repertuvarla harika bir gece yaşadılar.
Bayram’da Alaçatı’da müstesna bir gece yaşadık.
1 Eylül 2017 akşamında yeni bir otel açılışında Fazıl Say ile hafızalarda güzel izler bırakacak anlar içinde daldık.
Alaçatı’nın arsız kalabalığından arınmış, huzurlu son derece zarif aydınlatılmış bahçeden asıl mekâna doğru yürüyerek çağdaş bir projenin içinde bulduk kendimizi...
O gece, yalın ve modern bir yapının yarı açık yarı kapalı orta holünde bir platformun üzerindeki piyano, Fazıl Say’ın dokunuşları ile hayat buldu.
İç ve dış mekânlar ustaca kaynaştırılmış projede...
Sistem, gerektiğinde kapatılarak yaz sonrasında da yaşamı sürdüreceğini ifade ediyor, bir şömine etrafındaki kütüphane ve bar ile Alaçatı’nın Provence ve Yunan stili karışımı yapılarından farklı, modern ve kişilikli çağdaş bir projeyi yaşamak beni başka bir âleme taşıdı.
Bu; görür görmez sevdiğim, kendimi yakın hissettiğim yapının içinde Fazıl Say’ı dinlemek ayrı bir mutluluk oldu benim için ve benim gibi oradaki pek çok misafir için.
***
Eski Ev-Yeni Sanat Uluslararası Plastik Sanatlar Sempozyumu (Old House-New-Art International Art Sempozyum), bu yıl 1-8 Ekim günleri arasında Yağcılar köyünde Urla Bağevi Butik Otel’in ev sahipliğinde yeniden izleyicisiyle buluşuyor... Bu yıl altıncısı düzenlenen sempozyumun teması ‘güzel’ kavramının çevresinde şekilleniyor. Sempozyumun hedefleri, kaybolan mimari değerleri korumak ve yeniden kullanımında değerlendir-mek, sanattan bir şekilde uzak kalan kırsal kitlede evrensel boyutta farkındalık yaratmak, güncel sanatı yaratmak ve paylaşmak, sanatın ülke içinde homojen dağılımına katkıda bulunmak... Başlangıçta ‘Eski’nin ‘Yeni’yle uyumlanmasından yola çıkan bu etkinlik, daha sonraları kırsal kesimi de içine dahil eden, sosyal bir projeye dönüşmüş. Bu proje önceden, sırasıyla köy yaşamının bir parçası olan, yok olmaya yüz tutmuş küçükbaş hayvancılığı, mübadeleyi ve göçü işlemişti, bu yıl doğadan kopmuş insan hayatında gerçekliğini kaybetmiş ‘güzel’ kavramını sorgulamak üzerine düşünülmüş.
Biçimsel bir yaklaşımdan öte ‘dayatılan güzellik’ konusunda farkındalık yaratmak üzere tasarlanan konu, tarihte değişen estetik-güzel penceresinden ayrı tutuluyor. Burada tüketim toplumunun
Yaz devam ediyor. Çalışırken, kısa tatillerle motive olmak için çabalayanlardanım.
Büsbütün tatil biçiminde yaşamak mı yoksa çalışıp tatilin tadına varmak mı?
Ben ikinci şıktan yanayım.
Böylelikle hayatın her anının değerinin farkında oluyorum.
Anların kıymetini bilmek güzel bir duygu.
Can sıkıntısı bilmeyen insanlardanım.
Genellikle kısa ve uzun tatillerimde vakit geçirdiğim yer pek çoğumuz gibi Çeşme’deki evimiz.
Hayatı “faydalı yaşamak” ilkesi ile sürdüren biri olarak eylemsel davranışlarda bulunmasam bile en azından kendimle ve yakın çevremle konuşur kritik ederim memleketin halini...
Uluslararası İzmir Festivali’nin son gösterisi... Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’ndeki (AASSM) gecede, 6 kontrbas virtüözü ile müziğin görsellikle bütünleşmesi, izleyicilere mutlu dakikalar yaşattı. Kontrbas, virtüözlerle dans eden bir kadındı zaman zaman...
Kontrbaslarla dans ve müzik, bana Patrick Süskind’in bir kitabını hatırlattı...
Kitapta özetle şöyle der Süskind:
“Kontrbas, cüssesiyle doğru orantılı olarak, müzisyenin evinde ve yaşamında büyük bir yer işgal eder. Kontrbas müzisyenin hem dostu hem düşmanıdır, hem ondan kopamaz hem de yaşantısını engeller. Bu iri, hantal aletin altında adeta ezilir. Önceleri, kontrbassız bir orkestranın düşünü-lemeyeceğini belirterek onu yüceltirken, monolog ilerledikçe, kontrbasa duyduğu nefret açığa çıkar. Ona göre kontrbas, hep arka planda kalmaya, çalanı da arka planda bırakmaya mahkûmdur.”
Süskind’in sanatsal yaratıcılık ile memuriyet kalıpları arasındaki çelişkiyi, hayatı cehenneme çeviren “ne onunla ne de onsuz yaşanan sevgililer” gibi konuları incelediği bir eser Kontrbas...
Bu derin konularla hayatın güzelliklerine yolculuk yaparken güzel bir rüyadan uyanırmışçasına silkinip kaba saba, sert bir dünyaya ışınlanıveriyor insan...
Arıza
İzmir gündeminde Nasreddin Hoca heykeli konuşuluyor.
Nasreddin Hoca heykelinin yanı sıra tramvayın geçtiği bölgelerya köşe yazarları ve sosyal medya bir hayli ilgili.
İşin aslı; basit deyişle güzellik tartışması.
Güzellik öyle kolay elde edilen bir sıfat değil, hele şehir ölçeğinde olunca konu çok derin.
Kente konulacak her taş, bir sorumluluk taşır.
***
Bazı yöneticiler kenti süslemek isterken bir yandan adlarını ölümsüzleştirecek bazı anıtlar koymak eğilimindedirler.
Nasreddin Hoca heykeli de bunlardan biridir.
15 Haziran akşamında unutulmayacak bir gece yaşadık Nigel ve orkestrası ile Kennedy, elektro kemanı ile efsanevi rock gitarist Jimi Hendrix’in eserlerini müthiş bir performans sergileyerek yorumladı.
Ses ve görüntü efektleri ile son derece etkileyici bir rock konseri olmasının yanı sıra konserin bazı bölümlerinde tüm enstrümanlar değişerek yerlerini klasik gitar ve kemana bıraktılar. Böylece, müzisyenler, klasik müzik ve swing icrası ustalıklarını bir kez daha kanıtladılar.
Gece unutulmayanlar arsında yerini aldı. Çok bilinçli bir izleyici kitlesi vardı, Kennedy, İzmir’den çok mutlu izlenimlerle ayrıldı.
Ülkemiz için en güzel tanıtım.
Sanatı bilen izleyen bir toplum pek çok zorluğun üstesinden gelir.
Uluslararası İzmir Festivali’nde, bu akşam Efes Antik kenti Büyük Tiyatro’da Viyana Oda orkestrası eşliğinde Fazıl Say’ı dinleyeceğiz.