Çin takviminde 4721 yılına giriyoruz. 22 Ocak Çinlilerin yeni yılı başlıyor. Bugün Tavşan yılının ilk günü. Eski 12 hayvanlı Türk takvimi gibi Çin takvimi de 12 hayvan ile temsil ediliyor. Sırasıyla hem ayların hem de yılların sembolü oluyor. Bu yıl Tavşan yılı. Yani şans yılı!
Sevimli tavşan, hayvan dünyasının şans getireni. Çin astrolojisinde burçlar doğum yılına göre sınıflanıyor, en şanslı burç ise tavşan kabul ediliyor. Eğer tavşan yılında doğduysanız şans sizden yana. Pek çok kültür tavşanı bolluk, bereket, yenilenme ve üreme ile ilişkilendiriyor. Avrupa ülkelerinde tavşan Paskalya yortusunun simgesidir, baharın gelişini müjdeler, yenilenme ve üremenin sembolüdür. Tavşanın müjdeci ve haber getirici özelliği vardır. Bunun temelinde her zamanki gibi Pagan inanışlar var. Hop hop kırlarda hoplarken bir anda yer altına inen bir dehlizde kaybolan, sonra gene birden ortaya çıkan tavşanların yer altı dünyasından, yani öbür taraftan haber getirdiğine inanılır. Özellikle beyaz tavşanın geleceğe dair müjdeli haberler
Türkiye’ye gelen restoran derecelendirme sistemleri çoğalıyor. Michelin rehberinin Türkiye’ye gelmesinden sonra, dünyanın en önemli iki rehberinden biri kabul edilen Gault&Millau da artık Türk restoranlarını değerlendirecek.
Michelin rehberinden sonra Türkiye’ye bir gastronomi rehberi daha geliyor. Gökmen Sözen organizasyonuyla Türkiye’ye getirilen Gault et Millau (okunuşu Go e Miyo) dünyadaki en saygın restoran derecelendirme sistemlerinden biri. G&M 1960’larda ilk kez gazete yazılarıyla başlıyor ve zaman ilginç bir şekilde “Kırmızı Küçük Kılavuz” olarak gastronomi dünyasını etkileyen Michelin’e rakip “Sarı Rehber” olarak biraz da karşı duran bir tavırla piyasaya çıkıyor. Her şey kurucuları gazeteci Henri Gault ve editörü Christian Millau’nun hafta sonları için keyifli öneri yazılarıyla başlar. 1960’ların başında, Paris-Presse gazetesinin tanınmış gazetecisi Henri Gault “Hafta Sonu Kaçamakları” adlı haftalık bir köşe yazmaya başlar. Gazetenin başeditörü
Türk mutfağı tutkulu bir neferini kaybetti. Yıllarca Borsa Lokantası’nda Türk mutfağını en doğru şekliye sunan, kaliteden asla ödün vermeyen Rasim Özkanca hiç unutulmayacak, Türk mutfağının tanıtılması için gösterdiği özverili gayretiyle hep hatırlanacak.
Rasim Özkanca Türk mutfağına inanmış, onu dünya mutfakları içinde saygın bir noktaya getirmek için elinden gelene yapmış bir isimdi. Rasim Bey’in Türk mutfağı ile gerçek serüveni 1983 yılında kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalan köklü Borsa Lokantası’nı aldıktan sonra başlamış. Daha önce profesyonel iş yaşamına Devlet Demiryolları yurtiçi seferlerinin yemekli vagon servislerini işleterek başlamış. Dünyaca ünlü Wagon-Lit şirketinin işlettiği tren restoranlarında yedi yıl boyunca deneyim edindikten sonra ilk kez 1927 yılında kurulmuş ve adını Eminönü Zahire Borsası’ndan alan Borsa Lokantası hayallerini gerçekleştirmenin zeminin oluşturmuş. Rasim Bey’in benzersiz çabalarıyla yeniden hayat bulan Borsa zaman içinde Türk mutfağının
Yeni yıla turp gibi sağlıklı girelim. Aile ziyaretleri, iş yemekleri derken ipin ucunu kaçırmak kaçınılmaz, ama yeni yılın ilk gününden itibaren sağlıklı günlere dönmemek için bir sebep yok. Turpgiller ise turp gibi olmak için ideal
Yeni yıla turp gibi sağlıklı girelim. Yılın son günlerinde biraz yemenin içmenin ayarını kaçırmış olabiliriz. Zaten yeni yıla girerken alınan kararların başında diyet ve zayıflama kararları olur. O yüzden biraz sağlıklı gitmekte yarar var. Turp yeni yıla sağlıklı başlangıç yapmak için ideal. Öncelikle toksinleri atmakta birebirdir. Bu yüzden karaciğerin ve böbreklerin dostudur. Üstelik kalorisi o kadar düşük ki yemek ve hazmetmek için harcadığınız kalori aldığınızdan fazla olabilir. Bu anlamda eksi kalori sınıfına giriyor, yani tam da yılbaşı sonrası diyetleri için birebir. Yıl boyunca turp gibi olalım, sağlıklı yaşayalım. Turp bir simge olsun, aklımızdan çıkmasın.
Turp nedense biraz ihmal ettiğimiz lezzetlerden. Hâlbuki Anadolu topraklarında Helenistik ve Antik Roma dönemlerinden beri yetişiyor. Kelime
Noel çöreklerinin kökeni çok eski. Kutlamalar, nadir ve değerli lezzetlerle taçlandırılırdı. Baharat pahalıydı, o yüzden özel günlerde kullanılırdı. Ballı baharatlı, aynalı çöreklerin geçmişine doğru bir yolculuğa ne dersiniz?
Yılın en uzun, en karanlık gecelerini yaşıyoruz. Aralık sonu kış mevsiminin en kasvetli dönemi. Aralık ayının sonuna doğru İsa’nın doğuşunun kutlandığı Noel bayramı bu geçmek bilmeyen kasvetli dönemi, Avrupa kentlerinde bambaşka bir havaya dönüştürür. Noel kutlamalarının kökü Hıristiyanlığın doğuşundan çok daha eski dönemlere dayanıyor. Doğa güçlerine tapan Pagan toplumlarda mevsim döngüleri çok önemliydi. Günlerin kısacık, gecelerinse upuzun olduğu kış gündönümü zamanı, karakış günlerine dayanmak ve doğanın yeniden canlanacağına dair inancı pekiştirmek için türlü kutlamalar yapılırdı. Kutlamalarda en nadide, az bulunur, kıymetli lezzetler ön plana çıkardı. Noel çöreklerinde insanın içini ısıtan baharatlar bulunması
Göçmenlik zor. Ama göçmenlik denilince sadece siyasi nedenlerle göçe zorlanan, vatanlarından olanlar düşünülmesin. Yediğimiz neredeyse her lokmada acı bir göç hikâyesi var. Mevsimlik tarım işçilerinin göçü zehir gibi acı bir gerçek.
Aralık başında Balat’ta Kırmızı Mektep olarak bilinen Fener Rum Okulu’nda düzenlenen Sapor İstanbul sempozyumunda birbirinden ilginç konuşmalara tanıklık edildi. Bu yılın teması “Göç” olarak seçilmişti, tüm konuşmacalar göç olgusunu başka açılardan ele aldı, ama bir konuşma vardı ki, sözleri herkesin her yediği lokmayı boğazına dizecek kadar etkiliydi. Üstelik konuşmacı Kalkınma Atölyesi Genel Sekreteri Ertan Karabıyık, gerçekleri çok da dramatize etmeden, duygu sömürüsü yapmaya hiç yeltenmeden, sadece ve sadece yalın çıplaklıkla, rakamlarla, haritalarla mevsimlik tarım işçilerini ve yaşadıkları sorunları anlattı.
Kalkınma Atölyesi 2020 yılında Türkiye’nin 10 ileri gelen şirketinin 10
Çay ikramı Türk misafirperverliğinin bayrağıdır âdeta. Türk insanı için günün her saati çay saatidir. Sabah ilk iş çay demlenir, akşam misafirliğe çaya gidilir. Aynısı Azeriler için de geçerli. İki ülkenin ortak çay kültürü UNESCO Somut Olmayan Kültür Mirası listesine el ele girdi ve sohbete odaklanan çay geleneği bir kez daha aramızdaki benzerlikleri ortaya koydu
Türkiye’de çay hayatın odak noktasında yer alır. Sanki ezelden beri çay içen bir toplumuz. Ancak çayın böyle yaygın içilmesinin geçmişi çok eski değil. Cumhuriyetin ilanından sonra, hatta 1945’lerden sonra çaykolik olmuşuz! İlginç bir biçimde tarihimizde çayla ilgili kayıt çok az. İlk kez 12. yüzyılda ünlü tasavvuf şairi Ahmed Yesevi, çayı sağlığa iyi gelen bir içecek olarak kaydetmiş. Osmanlı İmparatorluğu’na geldiğimizde ilk çay bahsi ünlü seyyah Evliya Çelebi’nin “Seyahatnamesi”nde karşımıza çıkıyor. Evliya,
Bütün dünya kahveyi Türklerin elinden öğrendi. Ama her gittiği ülkede, yerine göre pişirilişi de tadı da değişti. Türk usulü kahve, pişirilişinden sunuluşuna, sohbetinden falına apayrı özgün bir kahve biçimi olarak Türk kahvesi olarak anılmaya başlandı. Peki Türk kahvesinde geçmişten bugüne ne değişti?
Türk kahvesi dünyadaki tüm kahve pişirme tekniklerinden farklı apayrı bir kahve türü. Bu yüzden tüm dünyada bu tekniği ayrıştırmak üzere Türk kahvesi olarak anılıyor. Halbuki eskiden biz Türk kahvesi diye adlandırmazdık. Sadece sade, orta, şekerli ayırımı yapılırdı, meraklısı biraz daha öteye giderek köpüklü olsun derdi. Ne zaman ki hazır çözünür kahveler piyasaya girdi, o zaman Türk kahvesi der olduk. Elbette komşu Yunanistan’ın ısrarla Türk kahvesi söyleminden vazgeçip Yunan kahvesi demesi de bunda etkili oldu, ama sadece turistik yerlerde. Zaman içinde filtre kahve, özel makinalarda demlenen kahveler, espresso gibi örneklerle kahve çeşitleri