Hedefsiz kalmak çok kötü. Hele omuzlarınızda hala “şampiyon” unvanını taşıyorsanız. Şampiyonluk, ikincilik, üçüncülük hesaplarının dışına düşmüşseniz.. Kupa’dan elenmişseniz. Bir de Şampiyonlar Ligi’nde “sıfır” çekmişseniz, o topun ağırlığı katlanır…
Kontrolü kaybedersiniz. Yıpratan ve hırpalayan takımdan yıpranan zorlanan takıma dönüşmenin dramını yaşarsınız.Beşiktaş böylesine “şok” bir sezon yaşıyor. Galibiyeti adeta unuttular. Maçın sonundaki beraberlik, kanımca motivasyon yetersizliğinden kaynaklanıyor. Kültüründe, geleneklerinde olmayan bir süreç. Dünkü oyunun başlangıcında hem gol var, hem de küçük bir patlama… Zor rakip Hatayspor önünde golü bekletmeden atıyorlar.
Ghezzal’ın asisti… Batshuayi’den hayret bir beceri. İki rakibinin arasından açıyı buluyor ve takımını öne geçiriyor.Golden sonra kar yağışı zemini kayganlaştırıyor. Top kontrolü güçleşiyor. Oyun yavaşlıyor. Ortama uyan ve kazandığı topları
Evrensel hukuka ve Olimpik Hareket ilkelerine göre spor, insan hakkıdır. Tıpkı onurumuz ve yaşama hakkımız gibi spor yapma, spor çalışmalarında görev alma hakkımız da koruma altındadır. Birleşmiş Milletler, sporun “otonom” yapılanmalarla yönetilmesi gerektiğini karar altına almıştır. Hayatının önceliklerine sporu da koyan insanlar için mutluluk yaratan bir durum. Ne var ki spor insanları da duygusallığa kapılmadan sorumluluğu da unutmadan çalışmalı. Hele üzerlerinde federasyon, merkez hakem kurulu gibi “kurumsal” yapıların da sorumluluğu varsa.
Geçen hafta Süper Lig hakem klasmanını bir anda değiştiren çoğu FİFA kokartlı, deneyimli ve başarılı futbol hakemlerini hem düdük çalmaktan, hem de ekmek paralarını kazanmaktan mahrum eden o keskin kararın acısı ve sızıntıları devam ediyor.
Bu kararın en büyük acısını çeken hakem kuşkusuz Cüneyt Çakır’dır.
2014, 2018 Dünya Kupası başarılarından sonra futbolda ilk kez üçüncü defa Dünya Kupası finallerinde görev alabilecekti Cüneyt...
Bugüne kadar Collina dahil,
Süper Lig’in marka değerini (!) dilimize dolayıp dudak büküyoruz ya… Yine de heyecan dolu, oyun akışına, gollere ve sonucuna saygı duyulacak maçlar oynanıyor… Göztepe-Trabzonspor (2-4) Kayserispor-Konyaspor (2-3) gibi… Alanyaspor-Fenerbahçe (2-5), Adana Demirspor - Sivasspor (2-3) gibi maçlar… O oyunların ortak özelliği takımların skor tabelasına razı olmaması, skoru değiştirmek için inanılmaz çaba göstermesi ve alkışlanacak gollerle akışı tersine çevirmeleriydi.
Galatasaray-Beşiktaş derbisi o maçlara benzemedi… O maçlar iki tarafın da birbirine meydan okuduğu maçlardı. Derbi ise tek taraflı bir karşılaşma oldu. Nou Camp’da Barcelona’ya taş koyup yenilmeden, gol yemeden, gol pozisyonlarına da girerek kıymetli bir beraberlik alan Galatasaray, sanki maçın üçüncü devresini oynuyormuş gibi uyumlu, enerjik, yüksek tempolu bir gösteri takımı gibiydi. Beşiktaş, rakibine ayak uyduramadı. Baskıya karşı direnmek istedi, beceremedi… Dahası, Atiba, Ghezzal, Teixeira gibi güvenilir kaliteli
Merkez Hakem Kurulu’nun sezonun bitimine 10 hafta kala aldığı karar, Türk futbolunda “tepeden inme” bir depremin sonucudur. Dipten gelen dalga değil, üstten gelen bir darbe!
FİFA’daki gururumuz Cüneyt Çakır, ülkenin en iyi hakemi Fırat Aydınus ve yıllardır futbolun yükünü çeken usta hakemler bir kalemde silinip atılmıştır.
MHK Başkanı Ferhat Gündoğdu ile konuştum. Şok yaratan radikal kararı “Performans, yıpranma ve gençleştirme” gerekçeleriyle aldıklarını söyledi. Bir anda işsiz kalanlar için de “Sözleşmeleri bulunan hakemlere hak ettikleri tazminat da ödenecektir” dedi. Daha fazla konuşamadık. Onu zorlamadım.
Sezonun en arızalı hakem olaylarını zaman zaman yazdım. Hakem camiasını en iyi bilenlerden Cemal Ersen de “gidişatı” önceden görüp uyaran, olayların ardındaki gerçeği aydınlatmaya çalışan arkadaşımız. O gerçeklere baktığımızda söylememiz gereken ilk şey “hakeme saygının” sıfırlandığı olmalıdır. Adı konmayan “itibarsızlaştırma” önlenememiştir. Futbolun
Süper Lig’in hemen bütün takımlarında farklı stoper öyküleri var. Kimisi güven veriyor, kimileri de takımlarının uğradığı kayıplarda acemilik, beceriksizlik ve oyun görüşünün yetersizliğiyle acı çekiyor… Beşiktaş’ın stoperi Serdar Saatçi onlardan biri. Geçen hafta Türkiye Kupası’nda Montero’nun üst üste hatalarıyla Kayserispor’a yenilip elendikleri maçtan sonra Vida’nın sakatlığı da sürerken Serdar Saatçi’ye fırsat doğdu. Başakşehir maçında Welinton’la savunmanın göbeğini paylaştılar. Maalesef ilk golde Trezeguet’ye attığı top (ve gol) çevre kontrolündan uzak, panik halinde bir savurmanın sonucuydu… Bunu bir kenara not edelim…
Beşiktaş şoku çabuk atlattı. Başakşehir’in golüne Can’ın asisti ve Güven’in golüyle yanıt verdi. Beşiktaş takım goller atılana kadar kendi yarı alanında Ersin ve “eksikli” savunmanın kendi aralarındaki yararsız, amaçsız paslarıyla sıkıcı, kaçak bir oyun oynadığını gördük. Oyunun
Kayserispor Teknik Direktörü Karaman, ister düşme hattında olsun, ister üst sıralarda yarışsın, final maçları oynasın; her döneminde, her takımla 4 büyükleri yendi, onları hayal kırıklığına uğrattı. Şimdi de üçüncü Türkiye Kupası için iddialı...
Alınmasınlar, darılmasınlar... Onun için “BÜYÜKLERİN BÜYÜK KORKUSU” diyeceğim.
İster düşme hattında olsun, ister üst sıralarda yarışsın, final maçları oynasın. Çalıştığı her dönemde, her takımda onları yendi, hayal kırıklığına uğrattı.
Hikmet Karaman... Kayserispor Teknik Direktörü.
4 Şubat 2022’den 2 Mart 2022’ye kadar öylesine çılgın bir koşu yaptı ki, pes yani!
Sarsıntılı yolculuk ve sarsan sonuçlar iç sahada Hatayspor maçıyla başladı... 4-3 ile de olsa zor maçı kazandılar! Maraton iyi başlamıştı ama, Türkiye Kupası ile Süper Lig’in iç içe geçtiği süreç başlıyordu... İstanbul’da tek maçlık son 16 turunda Fenerbahçe’yi yendiler ve çeyrek finale çıktılar.
Türkiye Futbol Federasyonu’nun görev ve yetkilerini “zorluk derecesine göre” sıraya koysak, kendi adıma tek sözcükle “hakem”i en başa yazardım.
Spor gazeteciliğindeki gözlemlerim, analizlerim ve anılarım, maalesef beni bu noktaya getirdi.
Uzatmadan son tuhaf uygulamaya bakalım:
Bu ülkenin en iyi faal hakemi Fırat Aydınus, 11 Şubat 2022’de İzmir’de oynanan Altay-Rizespor maçını yönetti.
İki takımın da çok aradıkları golü bir türlü atamadığı maçta Aydınus VAR çağrısıyla bir Rizespor atağını inceleyip penaltı olmadığına hükmetti.
Pozisyon sırasında, konuk takım oyuncularının “penaltı” itirazlarına karşı, oyunu devam ettirmişti Aydınus. VAR çağrısında da kararını değiştirmedi.
O cuma akşamı maç İzmir’de oynanırken Riva’daki VAR merkezinde Aydınus’a görüntüyü inceleme çağrısı yapan VAR hakemi Volkan Bayarslan’dı.
Süper Lig’in iki kaliteli takımı karşı karşıya… İkisi de alıştıkları istikrarlı sonuçları sürdüremiyor. Ummadıkları puan kayıplarıyla hesapladıkları yerin gerisine düşmüşler. Yine de Sivas-Beşiktaş maçlarının farklı heyecanı var. Bu heyecan skora da yansıdı dün. En iddialı dönemlerinde kendi evlerinde yenilip, deplasmanda kazandıklarına da tanık olduk. Sivasspor’un başında Beşiktaş’ın efsane kaptanı Rıza Çalımbay var. Önder Karaveli de kaptanlığına ve antrenörlüğüne saygı duyduğu Rıza hocaya karşı özel kariyer sınavına çıktı ve kazandı.
Sivasspor’da Max Gradel yok… Beşiktaş’ta Larin, Pjanic, Rıdvan, Oğuzhan, İstanbul’da kalmış. Son anda Vida da boyun ağrısıyla tribüne çıkıyor.
Tamam, “Karakartal”, biliyoruz da… O kadar kara da değil yani. Takım, beyazsız formayla, “kapkara” çıkıyor maça. Yeni Zelanda sporcuları gibi... Onlar da spor dünyasında formalarından dolayı “All blacks” (Kapkara) diye tanınıyorlar, malum!
Beşiktaş için ters rüzgarla başladı