Gözleri yarımşar limon, damlıyor feryadın kristalleri…
O adam ağlıyor, yalvarıyor, yardım talep ediyor. Acıyı paylaşıyor, vicdanları dürtüyor. Tam da sevgili kapı yoldaşım Ercan Güven’in yazdığı gibi: “Futbolun ‘maçosu’, sinir harbinin üstadı Volkan Demirel’in gözyaşlarını… Görmeyen… Yüreği cız etmeyen bir kişi var mı?”…
Volkan Demirel’i ilk kez “ağlarken” gördüm. Aktif futbol yıllarında ne hakem yanlışlarına ağladı, ne haksız penaltı kararlarına, ne yediği hatalı gollere ne de kaçan şampiyonluklara... Hepsine göğüs gerdi. Sulanmadı, erimedi.. Taş gibi ayakta kaldı direndi.
Ama ağladı Pazartesi sabahı… Paylaştı acılarla dağlanan yüreğindeki “ah”ı..
Simon Kuper’in hafızamıza yerleştirdiği kült eserinin adını biliyorsunuz: Futbol Sadece Futbol Değildir… Eyvallah!
İzninizle şunu da ben söyleyeceğim: Hayat da sadece futbol değildir!
Omuzu kırıldığı için maçlara çıkamayan Yeni Malatyaspor’un 28 yaşındaki kalecisi yeni evli Ahmet Eyüp Türkaslan enkaz
Tamam kimse onlardan Alanyaspor karşısındaki coşkuyu beklemiyor. Ama beraberlik de olsa Karagümrük maçını tekrarlayabilirlerdi. Orada daha istekli daha heyecanlı, beraberlikten dolayı da daha öfkeliydiler. Sivasspor karşısında hiç de kendine benzemeyen dağınık bir oyun sergiledi Beşiktaş. Zirveye ortak olma şansları düşüktü ama o şansı arayacak, koşulları ve oyunu zorlayacak bir etkinlik gösteremediler.
Acaba nedendi bu tutukluk, savrukluk, dağınıklık?
Beşiktaş’ın her hattında arıza vardı. Birincisi gelen topları tutmak değil yumruklamak gibi tedirgin edici bir Mert vardı. Yine de ikinci yarıda ayaklarıyla önemli bir kurtarış yaptı. Rosier, Welinton, Hadziahmetovic ve Masuaku’nun savunmadaki uyumsuzluğu söz konusuydu. Hadi, Hadziahmetovic’in ilk maçı diyerek anlayış gösterelim… Ötekiler neden bu kadar tutuk, gecikmeli ve faullü oynar ki!
Acaba Saiss’in orta alanda oynaması, savunma zaafı yaratmış olabilir miydi? Bu soruyu sorarken, Faslı’nın orta alana da önemli bir katkısının olmadığını gördük. Orada kaptan sorumluluğu ile didinen ve koşan Necip vardı
Ne demişti Şenol Güneş: ”Rakibi oyuna ortak etmeyin.”… O rakip sadece Beşiktaş maçında değil hemen hemen oynadığı tüm maçlarda oyunun ortağı olan Fatih Karagümrük’tü. Nerede olursa olsun oyunu bırakmayan, yediği her golden sonra karşılığını arayıp bulan bir ekip. Üstelik hocasıyla oyuncusuyla hiçbir baskı altında kalmadan “sükunetle” oynuyorlar.. Andrea Pirlo’ya bakalım: Ne olursa olsun, adam sessiz ve sakin. Sinirlenmiyor, sesini yükseltmiyor. Böyle sessiz ve huzurlu bir takım elbette oyuna ortak olur. Beşiktaş’a bakarsak… Hücumda çok tehlikeli bir takım…
Pozisyon üstüne pozisyon kazanıyor. Sürekli gol şansı yaratıyor. Atıyor da… Ama savunma sorunlarını çözebilmiş değil. Geri dörtlü sürekli yenileniyor değişiyor. Çok kaliteli oyuncular var ama toplamda o kadar güven vermiyorlar. Beşiktaş’ta gole karşı en sağlam duvar kaleci Mert Günok. Şenol Güneş, artık neredeyse unutulma noktasına gelmiş Ghezzal’ı sakatlığı geçtiği, takımla idmanlara katıldığı halde
Baştan sona ilgiyle, merakla, zevkle, keyifle, coşku ve heyecanla… Eh zaman zaman biraz da konuk takımın denemeleriyle ile güzel bir maç izledik.
Takımlar vardı…
Bireysel beceriler vardı. Yıldızlar ve emekçiler vardı. Pozisyonlar ve goller vardı.
Zengin tablonun içinde hem ses hem de görüntü ile Beşiktaş taraftarı vardı.
Ghezzal, Josef sakat… Rosier, Redmond ve Saiss cezalı. Ne gam… Gedson Fernandes, Salih, Dele Alli, Tayfur, Masuaku… Aboubakar ve ille de Cenk Tosun!.. Onlar vardı. Beşiktaş kendiydi aslıydı. Beşiktaş’tı.
Alanyaspor da az değildi ha… Efecan ve Ahmed Hassan’la iki gol fırsatı yakalayıp topu şutladılar ama, onca oyuncunun en başında ikisini de kurtaran Mert vardı.
Hepsine alkışlar. İki takıma da teşekkürler.
Yaşar Karataş, 34 yaşında “Zembilli Bir Taraftar”… Kocaeli’de yaşıyor. Elektronik teknisyeni, bir onarım servisi var. Evli, 2 çocuk babası.
Futbol seyircisi onu biliyor, ama tanımıyor. O nedenle adını vererek başladım. Yaşar Karataş İstanbulspor taraftarı. “Birkaç yıl önce, bir arkadaşım ‘haydi maça gidelim’ dedi, gittik… O yıl Karagümrük ve İstanbulspor İkinci Lig’de oynuyorlardı. Maçı 1-0 Karagümrük kazandı. O maçta ben İstanbulsporlu oldum. Zor durumdakileri yalnız bırakmama adına onlara yoldaşlık etme kararı aldım. Köklü bir geçmişe sahip, İstanbul Erkek Lisesi’nden doğmuş takıma sempatim hiç azalmadı. İşte o günden beri hayatım yollarda geçiyor. Benim için hepsi deplasman. İstanbulspor’un hemen her maçında yollardayım. Kocaeli’den kara yolu ile ya İstanbul’a, ya da uçakla Anadolu şehirlerine gidip doya doya futbol izliyorum.”
Yaşar Karataş doğal olarak tribündeki “tek başına” haliyle dikkat çekiyor. İstanbulspor’un maçlarında görevli
Hakça söyleyelim: Beşiktaş parlak ve coşkulu bir sezon geçirmiyor. Puan cetveline baktığınızda Kartal’ı zirvede göremiyorsunuz… Dahası aradaki fark da, yaşanan aksilikler de yoruyor kulübü…
Ghezzal’ın sakatlığı bitsin diye gün sayarken, Weghorst’un takımdan ayrılıp ManU yollarına düşmesi beklenen bir şey değildi. Neyse ki o kaybın yerine bildik bir oyuncuyla, Vincent Aboubakar’la çözüm üretmeleri sarsıntıları ve olası kayıpları önledi.
Başka aksilikler de yaşandı. Geçen hafta içinde 120 dakika süren 1-1’lik Türkiye Kupası mücadelesinde Ankaragücü’ne penaltılarla (4-3) yenilerek elenmeleri de de moral bozucuydu…
Ama her şeye rağmen enerjisi tükenmiyordu... Tepkisiz, sinmiş ya da motivasyonsuz bir takım da değildi Beşiktaş. Kupada kaybetseler de ligde inat ve ısrarla koşmaya çalışıyorlardı. İşte o koşu takdir edilmesi gereken bir hoşluk ve güzellik yarattı.
Şenol Güneş’in ekibi, puan mücadelesinde üst üste dördüncü maçını da kazanarak iddiasını korumayı
Müşteri değil, taraftar!
The Game Plan… Cumhuriyet’in ve TFF’nin 100. Yılını kutlama etkinliklerinde “stratejik planlama çalıştayı” olarak özetleyebileceğimiz önemli bir toplantı vardı geçen hafta Riva’da…
O toplantıyla ilgili mesajları az sonra birkaç satır aşağıda aktarmaya çalışacağım. Ama hakça davranarak Mehmet Büyükekşi başkanlığında futbolumuzu yönetme sorumluluğunu üstlenen federasyonumuzun, sadece Haziran ayına kadar “emanetçi” olarak geldikleri halde kendilerinden sonraki dönemleri de kapsayacak “sürdürülebilir” hamlelerini de takdir etmek gerektiğini belirmeliyim.
Evet, mali disiplinle ilgili aldıkları “limit aşımı” kararları kulüplere biraz daha nefes alma olanağı sağlayacak ve bu uygulama pek sağlıklı değil. Limit aşımları neye yarıyor? Ara transferde daha renkli ve pahalı hayaller kurmamıza. Borç batağı büyüyor, genişliyor derinleşiyor.
Bu vazgeçilemez arızadan sonra olumlu uygulamalara da bakalım.
Büyükekşi Federasyonu, enerjide kulüplerin elektrik
Konya’da unutulmaz bir maça tanık olduk. Beşiktaş önce kazaya uğradı, ağır hasar gördü… Daha birinci dakika dolarken yaşadığı kaza, maçın uzatma dakikalarının da sonuna kadar başına dert oldu Beşiktaş’ın… Sonrasında destan sayılmasa da unutulmaz bir öykünün kahramanlığını sergiledi Beşiktaş.
Sadece 3 puanı kurtarmadı. Yenik başladığı maçı kazanıp haftayı hasarsız atlatırken sıra takımı olmaktan kurtuldu. Zirveden uzaklaşmadı. Tam da “Weghorst sonrası”nda korkulan kriz sürecine girdiği konuşulurken inanılmaz bir mücadele ile hem de her türlü riski göze alarak büyüklüğünü, inadını ve ısrarını ortaya koydu Şenol Hoca’nın takımı.
Yine de sıkı durun… Bu maçta kazanılan üç puanın ötesinde mucize gibi güzel bir sonuç daha var…
Josef kurtuldu. Josef de Souza, 4 Eylül 2022’deki olaylı maçta saha içindeki saldırgan seyirciye engel olup arkadaşlarını ve hakemleri olası bir yaralanmadan kurtarmasına rağmen kurallar gereği- gördüğü kırmızı karttan sonra girdiği