Kafaya sıkan taksi şoförü

15 Kasım 2021

İstanbul’da iki kişi bir araya geldi mi konuşmalarının ana gündem maddelerinden biri taksi oluyor mutlaka. Oraya varana kadar nasıl taksi bulamadığını, nasıl hiçbir taksicinin onu almadığını, önünden boş geçtiği halde durmadığını, kazara yavaşlayanların mutlaka arabayı teslim etmeye gitmekte olduğunu anlatıp yakınmak sıradan bir İstanbullunun tek deşarj yöntemi. Yapılacak bir şey olmadığı konusunda da hemfikir olup buluşma yerlerimizi metro güzergâhından seçmek suretiyle kapatılıyor konu. Herhalde böyle bir sorunun bu kadar meşru ve normal kabul edildiği başka bir şehir yoktur. Semtimizde iki tane durak var, ikisine de hiçbir araç asla dönmüyor. Geçen gün binmeyi başardığım bir taksinin şoförü bana “İngilizce konuş abla” diye akıl verdi. Bu şekilde turistmiş gibi taksiye kapağı atabilirmişim, bindikten sonra da indiremezmiş artık.

İşin içine sivil polisler karışıp denetleme yaptığında neredeyse bir tane bile ceza yemeyen çıkmıyor. Ama bunun da işe yaradığından hiç emin değilim artık. Geçen gece Gerçek Gündem muhabiri Fırat

Yazının Devamı

Bir de can havli var

11 Kasım 2021

İstanbul’da bir kadın samuray kılıcıyla öldürüldü. Samuray kılıcıyla. 28 yaşında bir kadın. Mimar ve nişanlı olduğu bilgileri var haberde, o kadar. Bir de katil ‘zanlısının’ akli dengesinin yerinde olmadığı. Bu tabii insanı irkilten bir bilgi, çünkü büyük olasılıkla o adamın cezalandırılmasına mani bir durum olarak çıkacak karşımıza bu. Gencecik bir kadın katledildiğiyle kalacak. Durup dururken. Katili de fazla uzak olmayan
bir gelecekte, pek çok benzeri ‘dengesiz’ katil
gibi özgür bir şekilde aramızda olacak. 

Buna karşılık Çilem Doğan cezaevinde olacak mesela. Mahkemenin verdiği 15 yıl hapis cezasını Yargıtay da onadı çünkü. Kendisine yıllar yılı şiddet uygulayan, yetmedi fuhuşa zorlayan kocasına karşı çıktığı, canını kurtarmak için, o onu öldürmesin diye kafasına inen tabancanın tetiğine bastığı, kestirmeden söylersek “ölmediği” için hapiste olacak. Ölse halbuki “Bir kadın cinayeti daha” olacaktı, adalet isteyecektik onun için. Canı kurtuldu, katil oldu. Mahkeme bunun

Yazının Devamı

Kulüp ve anlatılmayan hikayeler

8 Kasım 2021

“Kimimiz gökkuşağından

Diğerimiz yasak doğuştan

Bu cihana meydan okuyuştan sabıkalı vesselam”

Cuma gününden beri kulağımda bu şarkı. Adı “Masal”. Sözleri Sezen Aksu ve Sibel Algan’a, müziği Ender Akay’a ait. Kulağımdaki ses ise Salih Bademci’ye. Diziye geçmeden ondan en başta söz etmek istiyorum çünkü Netflix’in yeni dizisi “Kulüp”ün birçok iyi yanının en iyisi olabilir Bademci’nin Selim Songür performansı. Zaten “İlk ve Son” ve “Yalancı” ile bu yılın yıldızı parlayan oyuncusuydu, artık “Kulüp” ile çıtayı gerçekten epey yükseğe taşımış. Her şeyden önce, televizyon dizilerimize manasız birer mizah unsuru olarak serpiştirilen gey karakterleri oynayan aktörlerin (tabii o karakterleri yazan senaristlerin ve tercih eden yapımcıların da) izlemesini isterim. Sahiden unutulmaz bir karakter Selim Songür.

Kendisi diziye adını veren kulübe koltuğunun altında en ışıltılı hayalleriyle sızarak İstanbul’un eğlence hayatında devrim yaratmaya talip olan bir şarkıcı.

Yazının Devamı

Neşeyi aramaktan vazgeçmeyenler için

4 Kasım 2021

Neşe enteresan bir sözcük, çok fazla anlamı bünyesinde barındırıyor. Çok da kırılgan bir şey. Anlamıyorsunuz, kayboluveriyor. Son dönemde çok duyuyoruz ve söylüyoruz ya mesela; “Neşemizi kaybettik” diyoruz. Eğlence değil söz ettiğimiz, eğlendiğimiz anlar oluyor gene, sevinç de değil, bizi sevindiren olaylar da oluyor zaman zaman. Ama “neşe”, varken hayatımızın her alanına yayılıveren, kıymeti de yokluğunda anlaşılan bir şey bence. Ama neyse ki aramaktan vazgeçmiyor insan.

Bu yıl 25. İKSV İstanbul Tiyatro Festivali’nin Onur Ödülü’nü de alacak olan Pippo Delbono, bu arayışı bir gösteriye dönüştürmüş; adı üstünde “Neşe/La Gioia”. Uluslararası Yapımlar Gösteri Sponsoru Enka Vakfı’nın desteğiyle festivalde fiziksel olarak seyirciyle buluşabilecek az sayıda uluslararası gösteriden biri, “Neşe”.  Yaşayanları ve ölüleri bir sahnede, rengarenk çiçekler arasında, peri masalından fırlamış kostümler içinde buluşturup şarkılar söyletiyor, danslar

Yazının Devamı

Kadın cinayetleri ve bahaneleri

1 Kasım 2021

Pınar Gültekin davasının yedinci duruşması var bugün. Muğla Adliyesi 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde saat 13.00’te. Artık hemen hemen herkesin adını bildiğini düşünüyorum, bilmeyenler için, bu ülkenin öldürülmüş kadınlarından biri, Pınar Gültekin. Muğla Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencisi.

27 yaşında vahşice katledildi, cesedi yakılıp ormanlık alana atıldı ve pek çok kadın cinayeti gibi altından bir erkek çıktı. Gültekin’in eski erkek arkadaşı olduğu söylenen Cemal Metin Avcı ve gene benzeri pek çok vakada olduğu gibi ona delilleri karartmada yardımcı olduğundan şüphelenilen aile bireyleri.

Altı duruşmadır öldürülmüş ve yakılmış bir kadın olan Pınar Gültekin’in hayatı didikleniyor, telefon kayıtlarının incelenmesi talep ediliyor, acılı bir aile bir de bunlarla uğraşmak durumunda kalıyor ve çocuklarının hakkını sosyal medya hesaplarından arıyorlar. Son duruşmada Cemal Metin Avcı’nın ağladığını, “Yukarıda Allah var, pişmanım” dediğini, “Kadınlar beni sever” dediğini, “Kadın eylemine

Yazının Devamı

İki uçtan açılınca cereyan yapan kurum

28 Ekim 2021

Evliliğin daha çok kadınlar tarafından arzulanan bir müessese olduğu inancı ne zaman doğdu acaba? Her genç kızın gelinlik hayali kurduğu yanılgısı, bütün o “dünyaevi” güzellemeleri, dişi kuşa emanet edilen yuva inşaları. Diğer yanda da her karşısına çıkan kadını kendisini kandırıp nikâh masasına oturtmak için plan yapıyor zanneden adamlar. Hiç büyüyüp de damat olmayı hayal eden erkek çocuk yok mesela.

Halbuki hem kısa hem de uzun vadede sürekli kadının aleyhine işleyen bir kurum, evlilik. Hele uzun vadede. Bunun üzerine söylenecek söz çok tabii ama bir de halihazırda çok zekice ve komik söylenmiş olanları var. Dario Fo ve Franca Rame’nin “Açık Aile”si mesela.

İstanbul Şehir Tiyatroları’nda ilk izleyişimin üzerinden 20 yıldan fazla geçmiş olmalı, o zaman da bir şeyin aynı anda bu kadar net, belki bazıları için sert ama bu kadar da eğlenceli söylenebilmesine hayran kalmıştım. Durum çok acıklıydı, maalesef bir o kadar da komikti ve tabii ki aşırı tanıdıktı. Sonrasında da defalarca karşıma

Yazının Devamı

Tiyatro Festivali ve bizim hikâyeler

21 Ekim 2021

Hayatımıza ne kadar uzun süre damgasını vuracağını asla tahmin edemediğimiz koronavirüs salgını bizi evlerimize hapsettiğinden beri ancak elle tutulur iyi haberler almaya başladık tiyatrolardan. Provaya girdiğini duyalı iki sene olmuş oyunlar başlıyor, bir buçuk yıldır seyirci yüzü görmemiş salonlar açılıyor. İKSV İstanbul Tiyatro Festivali de biraz daha güvenle açıyor perdelerini. Hâlâ oyunların bir kısmı fiziksel, bir kısmı çevrimiçi olarak buluşacak seyirciyle. Büyük olasılıkla bundan sonra hep biraz böyle olacak etkinlikler, dileyelim ki kalıcı tek etkisi bu olsun pandeminin, kalanını geride bırakabilelim zamanla.

Benim için bu yılki festivalin en heyecan verici yanlarından biri, bu dönemde, şu hep birlikte içinden geçtiğimiz süreçte yazılmış, çalışılmış, hayata geçirilmiş, bizi, bugünü, birbirimize benzer hallerimizi anlatan oyunlarla karşılaşmak olacak. Tabii ki Simon Stone’un “Medea”sı büyük merak konusu. Pippo Delbono’nun “Neşe”si öyle. Ama Aslı Ceren Bozatlı’nın

Yazının Devamı

Pembe bir aile trajedisi

18 Ekim 2021

Bir soru var, artık neredeyse turnusol kâğıdı haline geldi. Soran için ayrı, cevaplayan için ayrı. Soru şu: “Gey rolü oynar mısınız?” Şimdi ben röportaj yaptığım bir oyuncuya bunu soruyorsam iki seçenek var ya homofobiğim ya da polemiğimi taştan çıkartmaya çalışıyorum. Hiçbir enteresan yanı olmayan, acayip demode bir polemiğe de razıyım üstelik. Ve her iki seçenekte de oyunculuğun ne olduğuna dair en ufak bir fikrim yok. 

Karşıdan gelen cevap da “Böyle soru mu olur, dalga mı geçiyorsunuz benimle?” değilse bu saydıklarımın hepsi onun için de geçerli demektir. Oyuncu dediğin insan evladının oynayacağı karakterde kendisiyle aynı doğrultuda bir cinsel yönelim aramasının başka açıklaması olamaz çünkü. Ufak bir Google taramasıyla Burak Özçivit’ten Can Yaman’a, Kenan İmirzalıoğlu’ndan Erkan Petekkaya’ya pek çok isimden benzer bir açıklama geldiğini görüyoruz. “Örf var adet var” diye cevap veren bile var. Örfümüzde adetimizde hırsızlık, katillik,

Yazının Devamı