Virüse karşı kombinezon

16 Eylül 2021

Sosyal medyayı bir gün es geçsek yeni bir “challenge” başlıyor, gündemin dışında kalmış buluyorsunuz kendinizi. Şu sıra hakim olan “kombinezon challenge” rüzgârının nerden gelip nereye doğru esmekte olduğunun ucunu yakalamam zor oldu mesela. Gördüğüm, her yaştan kadının askılı giysilerle fotoğraf paylaştığıydı. Elbette üzerlerindekiler kombinezon değildi, sokakta giyerken tereddüt etmememiz gereken kolsuz ya da ince askılı bluzlardı ve bunun neresinin bir “challenge”, bir “meydan okuma” konusu olduğu muammaydı, kulağa hoş gelmiyordu.

Bu sırada sürdüğüm izler konunun ucunun aşı karşıtlığına çıktığını gösterince de hiç şaşırmadım, orada ciddi bir akıl tutulması yaşandığını düşünüyorum, gelecek her argümana hazır olmalı insan. Uzaylıların dünyayı istila etmek için kurduğu bir komplo deseler, aşıları yapanlar Mars’tan geldi zaten, bizi kopyalayıp götürecekler (sanki şahane bir türmüşüz de bizden her gezegene lazımmış gibi) deseler hiç şaşırmayacağım. Ya da dediler, ben bilmiyorum. Ama

Yazının Devamı

Ya bizim bedenimiz?

13 Eylül 2021

Bir slogan hiç bu kadar yanlış anlaşılmamıştı herhalde. “Benim bedenim benim kararım”. Cumartesi günü Maltepe’de düzenlenen aşı karşıtı “Büyük Uyanış” mitinginde dikkati çeken pankartların en tuhaflarından biriydi. Kadınların üreme hakkı gibi gerçekten tamamen ve sadece kendilerini ilgilendiren bir karar nerede, bütün dünyayı kasıp kavuran, hayatı felç eden bir salgını yok saymak, onun için alınan önlemleri reddetmek nerede. Aşı olmayı reddediyorlar, yetmiyor, maske takmayı reddediyorlar ve bu şekilde hayata karışmak arzusundalar. Böyle bir özgürlükleri varmış. “Ya cesaret ya esaretmiş”. Anladığım kadarıyla siz cesur olduğunuz için biz esir olmak durumunda kalacağız.

Dedim ya, pankartların hepsi birbirinden tuhaf. Pandemi başlayalı şu kadar zaman geçmiş, hepimizin ömründen ömür gitmiş, kayıplarımız olmuş, hala da olmakta ve birileri “Maske değil nefes almak istiyoruz” diyebiliyor. Çok ilginç. Elbette biz de nefes almak istiyoruz, tekrar o “tam kapanma”

Yazının Devamı

Kadınlar hatırlıyor ve anlatıyor

9 Eylül 2021

Anne babalarımızın genelde sahip olduğu “Bak, burası benim doğduğum evdi, şurada falanca amcalar otururdu, bu arsada top oynardık” diyebilme, büyüdüğü, sokaklarında oynadığı mahalleyi çoluğuna çocuğuna gösterip hikâyelerini anlatma hakkına biz pek sahip değiliz. Muhtemelen çoğumuzun doğduğu ev çoktan yerle yeksan olmuş, yerine kim bilir ne dikilmiş, hatta binanın kendisini geçtim, ona çıkan sokaklar bile bize yabancı hale gelmiş durumda. Hele hele o çocukluk Diyarbakır’da geçmişse mesela, bütün o çok bildik sokaklar insana tamamen içinden çıkılmaz bir labirent gibi geliyor olmalı.

Başka Sinema Ayvalık Film Festivali’nde tam da bu duyguyu anlatan, hatta izleyene de nefes nefese hissettiren bir kısa film izledik: “Bir Çember Düşün”. Genç bir kadın Diyarbakır’ın dar sokaklarında yolunu kaybetmiş, hızlı hızlı yürüyerek yönünü bulmaya çalışıyor, arkada konuşan falcıların sesleri de yol boyu ona eşlik ediyor. “Çok fazla yolun çıkmış aslında, fincanın her

Yazının Devamı

Felaketler çağından sinemayla çıkış

6 Eylül 2021

Bir festival bir şehri ve tabii bir şehir bir festivali ne kadar etkileyebilir, değiştirebilir, bu bir festival için yaşamsal bir soru. Oradaki varlığının hayat üzerine bir etkisi oluyor mu, fark ediyor muyuz sokaklarında dolaşırken, yoksa salonlarda birtakım seyirciler bazı filmler izleyip kendi aralarında kritik ediyorlar ve bundan sokaktaki insanın haberi bile olmuyor mu.

Başka Sinema Ayvalık Film Festivali 2019 yılında geldiğimde de burayla bütünleşmesiyle beni çok etkilemişti. Sadece film izlemiyor, Ayvalık’ı tanıyor, yaşıyordu dışarıdan gelenler. Ayvalık’ta yaşayanlar içinse cömert bir paylaşım zamanıydı festival günleri. Filme giriyor çıkıyor, buluşma noktası Kraft’ta oturuyor, insan olarak ortak derdimiz olan meselelere dair söyleşiler izliyor ve konuşuyorduk. Birbirimizin gözüne bakarak, karşı karşıya oturarak. Bunun ne büyük nimet olduğunu bize döve döve anlatacak olan pandemi kapıda değildi henüz.

Sonra o felaket geldi bizi avucuna aldı, 2020 yılında Başka Sinema Ayvalık Film Festivali yapılamadı tabii. Yani sadece çevrimiçi gösterimler oldu ve

Yazının Devamı

Bu ülkede caretta olmak

2 Eylül 2021

Nasıl bir ülkede yaşıyoruz; kadın olmak zor, çocuk olmak zor, genel geçer kabullerin dışında bir dine, ırka, mezhebe, cinsel yönelime sahip olmak zor. Hayvan olmak zaten zor. Sokak hayvanı olmak imkansız. Kaç gündür gelen haberlerden bir kez daha anlaşıldığı üzere korunması gereken, nadir bulunan bir hayvan olarak da neslinizin tükenmesi üreme alanınızın Türkiye’de bulunmasına bakıyor. Ben böyle bir caretta caretta düşmanlığı görmedim mesela. Dünya güzeli bir canlı, kimseye bir zararı yok ve yavrularının yumurtlama alanından canlı olarak kurtulup denize ulaşması için bir dizi mucize gerekiyor. Akla gelen ve gelmeyen bir dolu tehlike bekliyor yavruları. Ama en tehlikelisi hep insan.

Geçen hafta ilk olarak Antalya Boğazkent sahilinde Port Nature Luxury Hotel’in inşa ettiği ahşap yürüme bandının altından çıkamayan 62 yavru carettanın öldüğü haberi geldi. Müşterilerin ayacıkları yanmadan denize ulaşması nesli tükenen bir canlının hayatta kalmasından daha önemli çünkü. DHA’nın haberine göre bu

Yazının Devamı

Ferhan Şensoy ölür mü?

1 Eylül 2021

Düne acı bir haberle uyandık: Ferhan Şensoy öldü. Kendisinin de son röportajında söylediği gibi 70 yaşında çok “genç ve yeni bir yazardı”, tezgâhta tamamlanmayı, basılmayı, okurla, izleyiciyle buluşmayı bekleyen birçok işi vardı, Azrail’in bu acelesi çok yersiz oldu. O “Ağustos 22, dediler ‘Ustan ölmüş’, ‘Çok komiksin Azrail, Turgut Uyar ölür mü?” demişti, aradan geçmiş 35 yıl ve biz gene Azrail’in hiç de komik olmayan bir şakasıyla karşı karşıyayız. Ağustos’un 31’i ve cevaplanması zor bir soru: “Ferhan Şensoy ölür mü?”

Ferhan Şensoy’un cenazesi 2 Eylül Perşembe saat 13.00’te Ses Tiyatrosu’nda sınırlı katılım ile tertip edilecek törenin ardından, Teşvikiye Camii’nde kılınacak ikindi namazını müteakiben Zincirlikuyu Kabristanı’na defnedilecek.

Kendisini “Pera’daki hayaletim artık” diye tanımlıyordu epey zaman önce verdiği bir röportajda. Beyoğlu’nun ayakta kalan son tiyatrosunda; kendi onarıp 1989 yılında

Yazının Devamı

“Bomba size acılar bize”

30 Ağustos 2021

Şarkı kaç gündür kafamın içinde çalıyor. Bildik bir melodi üzerine yazılmış sözleri ve beraberinde getirdiği bin bir tane düşünceyle.  “Bombalandınız, biz çok üzüldük”, “Bomba size, acılar bize”. Şu görece rahat, kısmen güvenli, kabul edilebilir derecede huzurlu hayatlarımızın içinde otururken bir yandan da iyi ve vicdan sahibi insanlar olduğumuz için uzaktaki birileri için üzülüyoruz ya. Savaşın yıktığı bir ülkenin vatandaşları için, Taliban’ın hayatlarını darmadağın ettiği insanlar için, yanan, yakılan topraklar için üzülüyoruz mesela. İçimizin nasıl yandığını bütün dünya bilsin istiyoruz, hemen bir tweet atıyoruz, gözü yaşlı bir fotoğraf, daha iyisi video ekliyoruz, herkes öğreniyor nasıl samimiyetle üzüldüğümüzü. Ve içimiz rahatlamış olarak kahvaltı soframıza dönüyoruz. Giderek her bomba haberi aynı etkiyi bırakmaz oluyor tabii üzerimizde, hafiften bozulmaya başlıyoruz ikide bir kaçan

Yazının Devamı

Kahramanımız Daire 16

23 Ağustos 2021

Gündemi iki dakika takip edip boğazına kadar sinir bozukluğuna batmadan oradan çıkmak zor şu aralar yine. Bulunduğum ortamlarda en çok geçen diyalog “Vallahi ben artık takip etmiyorum”, “Sorma ben de, zaten hayat çok zor, daha da moralimi bozmayayım diyorum”. Ve kaçınılmaz son: “Peki şeyi gördünüz mü?”

O “şey” yangın olabilir, sel olabilir, iklim krizinin geldiği noktada sonumuzun yakın olduğuna dair bilimsel veriler olabilir, olası bir depremde başımıza geleceklere dair uyarılar olabilir, koronavirüsün yeni bir varyantı olabilir, Afganistan’daki Taliban dehşetine dair yeni bir kabus haber olabilir, kaybolmuş bir kız çocuğu, öldürülmüş bir kadın, katledilmiş bir hayvan, kurumuş bir göl, adım atılamaz olmuş bir deniz, ülkesinde şunu istemeyenler, dünyasında bunu istemeyenler, saydıkça akla yenileri gelecek bitmeyen upuzun bir liste olabilir. Sosyal medyayı açıp neler oluyor diye bakmak demek kesif bir nefes darlığı, insana ve hayata dair derin bir ümitsizlik demek.

Ama bazen de işte “Yok,

Yazının Devamı