Evliliğin daha çok kadınlar tarafından arzulanan bir müessese olduğu inancı ne zaman doğdu acaba? Her genç kızın gelinlik hayali kurduğu yanılgısı, bütün o “dünyaevi” güzellemeleri, dişi kuşa emanet edilen yuva inşaları. Diğer yanda da her karşısına çıkan kadını kendisini kandırıp nikâh masasına oturtmak için plan yapıyor zanneden adamlar. Hiç büyüyüp de damat olmayı hayal eden erkek çocuk yok mesela.
Halbuki hem kısa hem de uzun vadede sürekli kadının aleyhine işleyen bir kurum, evlilik. Hele uzun vadede. Bunun üzerine söylenecek söz çok tabii ama bir de halihazırda çok zekice ve komik söylenmiş olanları var. Dario Fo ve Franca Rame’nin “Açık Aile”si mesela.
İstanbul Şehir Tiyatroları’nda ilk izleyişimin üzerinden 20 yıldan fazla geçmiş olmalı, o zaman da bir şeyin aynı anda bu kadar net, belki bazıları için sert ama bu kadar da eğlenceli söylenebilmesine hayran kalmıştım. Durum çok acıklıydı, maalesef bir o kadar da komikti ve tabii ki aşırı tanıdıktı. Sonrasında da defalarca karşıma çıktı ama sanırım şu son sefer bir de kulaklıkla dinlediğim, metinle arama herhangi bir aracı ya da mesafe girmediği için, daha da çarpıcı geldi. “Açık Aile”, 25. İstanbul Tiyatro Festivali’nin çevrimiçi oyunlarından biri, bir “kulak tiyatrosu”. Pek çok yerli yabancı, klasik ve yeni metni iyi oyuncular tarafından seslendirilmiş olarak kulaklarımıza ulaştıran Podacto’nun kullandığı tanım bu.
“Açık Aile” bir kadınla bir erkeğin; bir evliliği 30 senedir ite kaka yürüten sıradan bir çiftin (aslında iten kadın tabii) hikâyesini anlatıyor. Geldikleri noktada adam sürekli farklı kadınlarla gezip tozarken, karısı aldatıldığını her öğrendiğinde yeni bir yöntemle kendini öldürmeyi deniyor. Son derece mutsuz, kocası için üç öğün yemek yapıp gömleklerini ütüleyip düzeni sağlamak dışında bir anlamı olmadığının farkında ama hâlâ yıllardır yüzüne bile bakmayan o adamdan ayrılmak yerine ölmeyi tercih ediyor. Hiç mi sevmiyor adam karısını derseniz, seviyor sevmez mi? “Sen benim annem gibisin” diyor, o derece yüksek bir terfi almış kadın yıllar içinde. Bir her anlamda “dokunulmazlık” mertebesi.
Neyse, sonunda koca karısının intihar girişimlerini önlemek için onu ilişkilerini “kurtarmanın” tek yolunun her ikisinin de özgürce başkalarıyla birlikte olabilmesi olduğuna ikna ediyor. “Çare açık evlilik” diyor. Tabii ki karısının da talipleri çıkmasını umarak değil. Ama aslında sadece kendisini özgür kılsın, karısı hâlâ onu beklesin, bir taraf açık, bir taraf kapalı olsun niyetiyle yaptığı plan ayağına dolanıyor. Oyunun o meşhur cümlesi gibi: “Açık aile iki taraftan da açılınca cereyan yapar”.
Çevirisi Füsun Demirel imzasını taşıyan “Açık Aile”yi Esra Dermancıoğlu ile Alican Yücesoy seslendiriyorlar. Kurnazlığı ve bencilliği geri tepen kocanın sersemliğini de kadının gittikçe artan gücünü ve yükselen isyanını da başarıyla dinleyiciye aktaran, epey de matrak bir yorum. Hem çok gülüyorsunuz hem kadının kendi öğrendiklerini dinleyen kadınlara da aktardığı dersler ışığında düşünüyorsunuz: O kurum yürüsün diye nelere katlanılıyor? “Dışarısı” gerçekten bu mevcut durumdan daha kötü olabilir mi?
“Açık Aile” de festivaldeki bütün çevrimiçi etkinlikler gibi bilet alınarak www.passostudio.com adresinden 20 Kasım’a kadar izlenebiliyor.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024