''HAYIR olamaz, bu bencillik olur'', '' ben kolay kolay kimseye hayır diyemem'' diyenleriniz varsa içinizde, bu itirazın nerelere kadar ulaştığına, bu HAYIR diyememenin altında nelerin yatabileceğine bir bakalım.
-Kendime ''hayır'', başkalarının isteklerine ''evet''!
-Kendime yeteri kadar saygı duymuyorum.
-Başkalarının isteklerini yerine getirmezsem beni sevmezler, onları kaybedebilirim.
-Önemli olan onlar, ben önemli değilim.
-İsteklerimin arkasında duramıyorum, tam olarak ne istediğimi de bilmiyorum.
-Önce kendi isteklerime önem verirsem, bencil olduğumu düşünürler.
Herkes anne ya da baba olma deneyimini yaşar mı yaşamaz mı, bilemiyorum. Ama hepimiz bir zamanlar çocuktuk. Hatta hâlâ bir yarımız çocuk, hepimizin içinde büyümemiş ve asla büyümeyecek bir çocuk var. İlgi bekler, sevgi bekler... Derinlerde bir yerlerde kendine bir mekân tutmuş öylece durur. Bazen ağlar, bazen güler... Anlamadıkları, daha doğrusu anlayamadıkları, acıları, hüzünleri… var.
Bugün, çoğu yetişkinin hâlâ anne-babasıyla neden derdi var? "SEN bana ... yaptın" ya da "SEN bana … yapmadın" gibi başlayan suçlayacı cümleler. Ebeveynin her haline kendini mal eden cümleler… Kızgınlık, isyan, öfke... Şimdi her ne kadar sular durulmuş gibi gözüküyor olsa da hayatın herhangi bir anında fırtınaya, deli dalgalara dönüşebilecek gizli affedilemezlikler.
Annen ya da baban, her ne yaptıysa ya da yapmadıysa hiç onun ayakkabılarını giyip de baktın mı dünyaya?
Hiç annenin (babanın) sadece senin annen (baban) olmadığını, aynı zamanda bir kadın (erkek) olduğunu düşündün mü? Düşündün de anladın mı? Herhangi bir kadın (erkek), tıpkı şu an senin olduğun gibi bir kadın (erkek). İstekleri, arzuları, zaafları, tutkuları, korkuları olan. İşte o an o senin annen/baban değil. O sadece bir kadın
''Mükemmel BEN''ni yaratın ve ona bağlanın; Burada söz konusu olan mükemmellik, henüz gerçekleştirmediğiniz ama gerçekleştirme potasiyelinizin olduğu, sizin kendi içinizde mümkün olabilecek en iyi halinizdir. Herkes şu an olduğu halinden çok daha fazlası olabilir. Yeterki bunu hayal edebilsin.
Mükemmel halim nasıl olurdu? diye düşünün. Hatta düşünmeklede kalmayın kağıdı-kalemi alın ve yazmaya başlayın. Bu egzersizi ilk yaptığınızda zorlanabilirsiniz, belki de bugüne kadar hiç düşünmediğiniz hallerinizi hayal etmek sizi zorlayacaktır. Mükemmel ben egzersizin ilk kez yaptığınızda zihninizde kendinizle ilgili olan sınırlarınızı farkedeceksiniz. Eğer her bir bölüm için vereceğiniz ayrıntılı bir cevap yoksa ya da verdiğiniz cevaplar sizi heyecanlandırmıyorsa zihninizde kendi kişsel gelişiminizle ve değişimizle ilgili çok sınırlar var demektir. Sizin şu ankinden daha iyi bir duruma gidebilmeniz için zihininizin gideceği yeri görmesi gerekir. Ama bu bir sorun değil, hayal gücünüzü olumlu yönde kullandıkça, mükemmel halinizi görmekte ustalaşacak ve onu düşünmekten zevk alacaksınız.
FİZİKSEL GÖRÜNÜMÜM: Daha uyumlu, daha bana yakışan, daha bakımlı giyiniyor olsaydım nasıl olurdum?
“Her insan, bir kitaptır okumasını bilirsen.” Çok güzel bir cümle değil mi? Her insanın ilginç bir hikâyesi vardır. Sizin için ilginç olmayan bir hayat hikâyesi, başka birisi için ders verici, motive edici olabilir. Çünkü herkes kendi ihtiyacına ve farkındalık seviyesine göre bir bakış açısına sahiptir. Ve göreceği kadarını görür, alacağı kadarını alır.
Bugün sizlere, geçen günlerde bir çay sohbetinde tanıma fırsatı bulduğum, yaşlı bir hanımdan bahsetmek istiyorum. Çünkü 78 yaşındaki pek çok insandan, hatta kendinden genç olanlardan çok daha aktif, neşe dolu, keyifli bir insan olduğu fark ediliyordu. Mutlaka böyle olmasının bir sebebi vardı, tabii ki pek çok sebep olabilirdi; ama ben, onun kafasının içinde ne var, merak edip kendisinden dinlemek ve taze taze sizlerle paylaşmak istedim.
78 yaşında ve tüm işlerini kendisi halledebiliyor.
Hâlâ müthiş bir hafızası var.
Haftada iki gün şirkete giderek, beş gün de evden çalışarak bir firmaya danışmanlık veriyor.
Çocuk, genç ya da yetişkin herkesle iletişim kurup, yardım edebiliyor.
Geleceğe gülümseyerek bakabiliyor.
Tecrübelerinin ve bilgeliğinin farkında, sohbet etmekten keyif alıyor ve keyif veriyor.
Geçtiğimiz günlerde pek çoğunuz gibi ben de bayram ziyaretlerimi yaptım. Bu arada şehir dışında olduğum için pek çok yeni insanla tanışma fırsatı da buldum. Bunlardan birini sizinle paylaşmak istedim. Eminim sizin de hayatınızda bu modele benzeyen birileri vardır, belki de size benziyordur.
Evet, bu kişi içimizden biri, mutsuz, sık sık hastalanıyor, omuzlar çökmüş, bakışlar karanlık ve hayat da ondan yana hareketler yapmıyor. Tabii ki bu duruma ben hiç şaşırmıyorum. Çünkü beraber olduğumuz yaklaşık bir saat içinde en çok nelere sinir olduğunu, nelere kızdığını, nelerden nefret ettiğini anlattı. Konuşmalarının başında “ben neye sinir oluyorum biliyor musun...” ya da “ben şu duruma acayip gıcık oluyorum” gibi insanın içini daraltan, gözünü gönlünü karartan, insana kendini kötü hissettiren olumsuz duygulara boğuluyordu. Tabii ki etrafındaki insanlar da bundan etkileniyordu. Etrafındaki insanların yanlış davranışları, hayatındaki talihsizlikler ve nice olumsuz durum, onu rahatsız ediyordu. Kendini hep haklı görüyor, suçu başkalarında ya da durumlarda buluyordu. Kullandığı kelimelerin çoğu “kötü, berbat, rezalet, felaket, sıkıntı, problem...” gibi olumsuz duygu ve enerji taşıyan
“Rahat ve Sakin Olmanın Yolları” başlıklı yazımı okumadıysanız lütfen önce onu okuyunuz.
Evet, RS olmayı zihninizde net olarak tanımlayıp, nasıl bir his olduğunu bedeninizde ve yüreğinizde hissettiyseniz bu ruh halindeyken “rahat ve sakin, rahat ve sakin” diyerek ya da “RS, RS” diyerek kendinizi çapalayın. Bu durumu sıklıkla yanınızda bulunan birine de anlatırsanız size yardımcı olabilir. Çünkü şunları yapmalısınız: RS halinizi gün içinde 5-10 kere sadece bir dakikalığına yaşamak ve stresli olduğunuz, sinirlendiğiniz, öfkelendiğiniz anlarda kendi kendinize “RS, RS” diyerek telkin vermek.
Sizin hatırlamadığınız anlarda, yakınınız devreye girip size “RS, RS” diyerek komut verebilir. Zihniniz RS halinizi hatırlayıp yavaşça sinir katsayınızı, temponuzu düşürecektir. Eğer kendi kendinizi kontrol etme evresine gelirseniz zamanla öfke, sinir, stres haline girmek üzereyken, önceden RS komutunu vererek kendinizi kolaylıkla sakinleştirebilirsiniz.
Zihin egzersizlerini bir oyun gibi düşünün, hani çocukken lades oynardık ve hep “aklımda, aklımda” diyerek hatırlatma yapardık. Onun gibi düşünün. Sistem rahatlıkla çalışıyor. En önemli adım, bir önceki yazımda bahsettiğim gibi, rahat ve
Harika bir gün, yazın limonata kıvamında dedikleri günlerinden birindeyim. Tatlı bir huzur içinde etrafımdaki insanları ve kendimi gözlemliyorum. Gördüğüm her insanda, tanımadan, sadece karşıdan gördüğüm kadarıyla bir iyilik, bir güzellik aramakla meşgulüm. Son zamanlarda bu egzersiz çok hoşuma gidiyor. Size de tavsiye ederim. Çevreme bakıyorum ve bu kişiyle ilgili iyi bir şey, bir güzellik fark etmek istiyorum diye zihnime soru yöneltiyorum. Ve güzel bir şeyler buluyorum; bu da beni daha hoşgörülü ve olumlu yapıyor. Egonun törpülenmesi için de harika bir egzersiz.
Bir an yanımda oturan, yeni tanıştığım bir arkadaş bana “ben artık rahat ve sakin olmak istiyorum, öfke ve sinirimden arınmak istiyorum” diyor. Tabii ki ben de her zamanki gibi ona bir soruyla karşılık veriyorum: “Peki, sen rahat ve sakin olan halini biliyor musun? Sen rahat ve sakin bir insan olsan nasıl olurdun? Şu an kendini nasıl hissederdin? Şu an nasıl oturuyor olurdun, benimle nasıl bir ses tonuyla konuşurdun? Yanıt: “Hım, bunu açıkçası bilmiyorum.”
İnsan, değişmek ister, ister ama değişmiş halinin nasıl olacağını bilemiyorsa, onu içinde hissedemiyorsa nasıl değişir? Zihnine, bedenine nasıl olmak
Hayatınızda istediğiniz şeyleri gerçekleştiremiyorsanız kaderi ya da evrensel adaleti mi suçluyorsunuz? Yoksa ailenizi, eşinizi, dostunuzu mu? Eğer bu yöntemi kullanıyorsanız suçlayarak hiçbir şeyi değiştirememiş olduğunuzun da farkındasınızdır.
İstediklerinize sahip olamıyor ya da gerçekleştiremiyorsanız o konuyla ilgili inançlarınızı test edin, neye inanıyorsunuz farkında olun. Daha iyi bir iş isterken içinizde böyle bir iş bulamayacağınıza inanıyorsanız inancınızı yaşayacaksınız. Güzel bir ilişki yaşamak istiyorsanız ama bu arada karşı cinsle ve ilişkilerle ilgili olumsuz inançlarınız varsa yalnız kalmaya ya da yanlış ilişkiyi yaşamaya devam edeceksiniz. Daha fazla para isterken paranızın olmadığına ve parayı bulamayacağınıza inanıyorsanız parasızlığı deneyimlemeye devam edeceksiniz. İnançlar evrensel emirlerdir. Er ya da geç kendini doğrulayacaktır. O yüzden istediğiniz he ne ise o konuyla ilgili olumsuz inançlarınızın farkına varın ve onları değiştirin.
Danışanlarımla yaptığım en temel çalışma budur. Çünkü istediğinizle ilgili olumsuz inancı değiştirmedikçe ne yaparsanız yapın kalıcı sonuç alamazsınız. İstekler değil inançlar kazanır. Geçmiş hayatınıza dönüp bir bakın,