Dizilerinin çoğunu izleyicinin beğenisine hitap eden türden seçmeyi başaran ATV, yine bu özellikte bir yapımı devreye sokmaya hazırlanıyor. Hem de görünüşe göre bomba gibi bir ‘Yasak’ aşkla…
Aslında fragmanlara bakıp diziler hakkında yorum yapmak pek âdetim değildir. Bunu da farklı zamanlarda belirtmişimdir. Ancak bazen önümüze konulan işin tanıtımı bile onun kalitesini, olumlu veya olumsuz yönde, anlamak için az çok yeterli olabiliyor. Bu durumda da peşin peşin birkaç söz etmek gerekiyor.
Dönem dizilerinin doğru dürüst işlendiğinde gayet başarılı oldukları bugüne kadarki televizyon deneyimlerinden çıkan bir sonuç. Yanı sıra ‘yasak aşk’ kavramıyla donatılmış yapımların da her devirde iş yaptığı ortada!
Peki, ya izleyiciye çekici gelen bu özelliğin her ikisi birden aynı öyküde buluşturulursa sonuç ne olur?
İşte çekimleri Beykoz Kundura Fabrikası’nda kurulan sette gerçekleştirilen ATV’nin yeni uyarlama dizisi ‘Yasak’ bize bunun cevabını pek yakında verecek.
***
‘Zerda’, ‘Aliye’ ve ‘Binbir Gece’ gibi izleyiciden yoğun ilgi gören ve yayınlandıkları her hafta çok yüksek reytingler alan işlerde imzası bulunan Kudret Sabancı’nın yönetmen koltuğunda oturduğu ‘Yasak’
Kanal D’nin final yapan dizisi ‘Merhamet’in meğer ne çok seveni varmış… Dizinin başarısına yönelik yazımın ardından o denli çok yorum aldım ki şaşırdım doğrusu.
Gelen satırlar, bir anlamda izleyici isteklerinin analizi gibi… Bir yandan ekran başındakilerin hüzünlü sondan hoşlanmadığını gösteriyor, bir yandan da yayında olduğu sürece kendi halinde yol alıyormuş gibi bir imaj yaratan bu dizinin ve oyuncularının sanıldığından daha çok takip edildiğini ortaya koyuyor.
‘Bay Tahmin’de Murat Özarı’nın da dilinden düşmeyen ‘Merhamet’in finali bana kalırsa, yapımcılık adına, gayet başarılı. Ama ölümle konulan nokta, onca zaman umutla bekleyen izleyicinin hiç hoşuna gitmemiş. Özellikle de mutluluk beklentisindeki bayanların!
***
‘Böyle son mu olur. Zaten her yanımız üzüntü dolu. Bari diziler güzel bitsin’ diyen Çiğdem Hanım, dizinin finalinde Narin ile Deniz’in ölüme yollanma sahnesinin günlerce kendisini etkilediğini söylemekte.
Deniz’in karnındaki bebeği düşünmeden arabayla ölüme gitmesini ve ikiz bebek sahibi Narin’i de yanında götürmesini hazmedemeyen mesajların çoğunluğundaysa bu davranışın aşka ve anneliğe hakaret olduğu düşüncesi ağır basmakta.
‘Eğer Deniz gerçekten
Uyarlama düşkünlüğü, özellikle de bu alandaki Güney Kore sevdası ekranlarımızda olduğu kadar beyazperdede de kendini göstermekte. İbrahim Çelikkol ve Belçim Bilgin’in başrollerini paylaştıkları ‘Sadece Sen’ bunun son örneği.
Korku türünde en vahşi içeriklerden çekinmeyen Güney Korelilerin, yanı sıra tıpkı bizim Yeşilçam sineması gibi körlük olayına ve dramatik romantizme de bir hayli meraklı oluşu sinemamız için avantaj durumunda. Zira onların bu merakı yapımcılarımıza bolca malzeme sağlıyor.
Ne var ki burada asıl önemli olan, sadece malzemeyi alıp kullanmak değil onu orijinaliyle boy ölçüşecek biçimde işlemeyi bilmek! İşte Hakan Yonat’ın yönetmenliğindeki ‘Sadece Sen’, bunu gerçekten de tam anlamıyla başarmış.
ROLLER İYİ ÇALIŞILMIŞ
‘O-jik geu-dae-man, Always’ gibi isimlerle gösterime giren 2011 yapımı Güney Kore filminden uyarlanan ve bunu da bazılarının aksine çekinmeden film jeneriğine yazan ‘Sadece Sen’, eski bir boksörle kör bir kızın aşk hikâyesi…
Yerde kanlar içinde yatan bir adamın görüntüsüne eşlik eden bir kadın sesinin ‘Çok güzel bir karnı var onun’ sözleriyle açılışını yapan ‘Sadece Sen’, bu başlangıcın ardından su dağıtıcılığı ve otopark bekçiliğini bir
Bu hafta ekranları renklendiren farklı yapımlar var. Ancak bunlar arasında ilk etapta özellikle dikkat çekenler, birbirleriyle rekabete giren iki yerli dizi.
Bunlardan biri ATV’nin bir hafta gecikmeyle ekrana getirmeyi uygun bulduğu iddialı yapımı, ‘Kara Para Aşk’…
Ay Yapım imzası taşıyan dizi, ilk günden beri izleyicinin ilgi odağında. Gerek oyuncu seçimleriyle, gerekse oluşturulan kadrosuyla sık sık gündeme gelen ‘Kara Para Aşk’, hatırlanacağı üzere Bebek’teki çekimler sırasında çevredekilerin çalışmayı zora sokan yoğun ilgisiyle de karşılaşmıştı.
Kadrosu kadar hikâyesiyle de kendinden emin olan ‘Kara Para Aşk’, fragmanlardan göründüğü kadarıyla, polisiye mantığın aşkla buluşumu olarak çıkacak karşımıza. Ahmet Katıksız’ın yönetmenliğindeki dizinin nasıl gelişeceğiyse, senaryoda imzası bulunan Eylem Canpolat ve Sema Ergenekon’a bağlı.
Başarılı bir komiser olan ve sevgilisiyle sakin, mutlu bir yaşam süren Ömer’le, Roma’da yaşayan zengin kızı Elif’in yollarının karanlık ve tehlikeli insanların dünyasında kesişeceği öykünün en ilgi çekici yönü, Engin Akyürek ile Tuba Büyüküstün birlikteliğinin yaratacağı tablo!
Engin Akyürek’in başrolü Tuvana Türkay ile paylaşmasını
Bu sezon herhalde televizyon tarihimize, en çok dizi harcanan dönem, olarak geçecek. Kanal D, Show TV ve FOX için de, bu üzücü yarışta başı çeken kanallar unvanı not düşülecek.
Şöyle kısaca bir hatırlayacak olursak neler harcanmadı ki Kanal D bünyesinde…
‘Kayıp’ gibi güzel bir yapımın güç bela bir süre dayandığı Kanal D ekranında ‘Cinayet’, reyting bıçağıyla hemencecik doğrandı.
‘Vicdan’, düşük reytinge tahammülsüzlük vicdansızlığıyla sessiz sedasız yollandı.
‘İnadına Yaşamak’, ismi gibi inat edip dizilerin gözünün yaşına bakmayan Kanal D ekranında tutunamadı.
‘İntikam’, Beren Saat’in varlığına rağmen sıralamada altlarda kalınca uyarlandığı orijinalinin aksine erkenden noktalandı.
Komedi dalında umut vaat eden çiçeği burnundaki dizi ‘Ne Diyosuun’, kendini yeterince beğendiremeyince ‘Abbas yolcu’ dedikodularına malzeme yapıldı.
Dizinin sunuculuktan bu alana geçip kendini ispatlayan başrol oyuncusu Dilara Gönder’in twitter mesajına dayanılarak üretilen bu haberlere karşı Limon Yapım’ın dizinin kalkmayacağı yönünde açıklaması bulunsa bile bu devamlılığın ne zamana kadar geçerli olacağı sorusu da akıllara takıldı bir kere. Boşa dememişler ateş olmayan yerden duman çıkm
Fıkralarla coşan, bölgesine sığamayıp dizilere ve filmlere de taşan Karadeniz insanının öykülerini işleyen yapımlar arka arkaya sürülüyor piyasaya. Show TV ekranında ‘Sevdaluk’la Karadeniz’in yeşiline dalanları, beyazperdede de ‘Bizum Hoca’nın yeşili ve onlara can veren dereleri koruma sevdası kucaklıyor.
‘Akasya Durağı’nın sezonlar boyu ayakta kalmasının ve tekrarlarıyla dahi büyük ilgi görmesinin baş mimarları olan Cezmi Baskın ile Levent Ülgen'i bir kez daha buluşturan ‘Bizum Hoca’, gerçeklerden yola çıkılarak yaratılan bir komedi.
Türkiye'nin yanı sıra KKTC, Almanya, Hollanda, Avusturya, İsviçre, Belçika, Fransa ve İngiltere’de vizyona giren ‘Bizum Hoca’nın en büyük sürprizi Dobi Nene rolündeki Rizeli sanatçı Sabriye Kara ile Malouda, Bosingwa ve Yattara’nın da oyuncu kadrosunda yer alması.
İnsanlarıyla, doğasıyla, sorunlarıyla ve de ekrandan sinemaya kulaklarımızda çınlayan şive olayıyla tam bir ‘Karadeniz harmanı’ diyebileceğimiz ‘Bizum Hoca’nın senaryosu, ‘Laz Kapital’i ve Sümela’nın Şifresi Temel’i yazan Yılmaz Okumuş’a ait…
F.Serkan Acar ve Yılmaz Okumuş’un yönetmen koltuğunu paylaştığı yapım, komedi olmasına komedi ama öyle fıkra tarzı bir Karadeniz gülmecesi
Kanallarımız, maşallah dizi eksikliğini hiç hissettirmiyorlar ekran başındakilere. Ne var ki, bunca bolluğa rağmen gün oluyor kimi yerli kanallarda yayınlanan yabancı dizilerin içeriklerine bakıp ‘Neden bizim yapımcılarımız da böyle işler üretmiyorlar’ diye imrenmekten de kendimi alamıyorum doğrusu.
‘Bataklık Cinayetleri’ ismindeki Discovery dizisi bunlardan biri…
İzleyiciyi, Amerika’nın güneydoğu eyaletlerindeki bulanık sulara götürüp, oralardaki bataklıklarda gizlenmeye çalışılan cinayet sırlarının çözümüne ortak eden ‘Bataklık Cinayetleri’, en karanlık sırları barındıran yosun kaplı ağaçlar, çıkmaz yollar, eski rıhtımlar ve tropikal ormanları keşfetme fırsatı yaratan bir dizi. Araştırmacı ruhlara hitap eden bu yapım aynı zamanda gizemli suç mahallerinin tetkikine de farklı bir örnek.
***
‘Uzaylıların Sırrını Çözmek’ adıyla yine Discovery’de yayınlanmaya başlayan bir başka dizi de yıllardır merak edilen UFO’ların sorgulandığı bir yapım.
Dört profesyonel UFO araştırmacısından oluşan bir ekibin, yaşanmış olayların üstüne gittiği dizide, uzay ve havacılık mühendisliğinden alınan bilimsel açıklamalardan birebir kaçırılma deneyimlerine kadar pek çok farklı bilgi birikimi
Kanal D’nin yalanlarla örülü dünyaya pencereler açan komedisi ‘Yalan Dünya’, 75’inci bölüme ulaştı. Öyle veya böyle yol alarak ilerleyen dizinin ekibi de, bu mutluluğu Alibeyköy’deki stüdyoda pasta ve şampanyayla kutladı.
Mehmet Erdem’in de konuk olarak katılacağı 75’inci bölüm şerefine gerçekleştirilen bu kutlama, Gülse Birsel ve tüm oyunculara mutluluk veren bir sürpriz! Geçtiğimiz dönem gitmek mi zor kalmak mı, havasında bir var bir yok ekrana geldiği daha hafızalarda çünkü.
Dolayısıyla ‘Yalan Dünya’ ekibi için dizi furyasının dalgalandırdığı zorlu ortamda 75 bölümdür ayakta kalabilmek elbette ki sevindirici bir durum. Kendilerini kutlamak lazım.
Diğer yandan ‘Yalan Dünya’nın 75 bölümlük ekran ömrünü de iyi değerlendirmek gerek. Bunu yaparken de sadece pasta ve şampanya coşkusuna kapılmayıp, madalyonun diğer yüzüne bakmak doğru olacaktır.
Kültür Bakanlığı’ndan ülkemizin tanıtımına katkıda bulunduğu için teşekkür de alan ‘Yalan Dünya’nın bu kadar bölüm sürmesi, onun içerik bakımından başarılı bir yapım olmasının sonucu mu? İşte bu soru zurnanın zırt dediği yer!
Başarı konusuna girerken her şeyden önce bir noktayı saptayalım…
Reklam konusunda hiçbir sıkıntı