Fox TV’nin Cuma fatihi dizisi ‘Karagül’, ilk bölümden itibaren dikkatleri üstüne çeken bir yapım. Bir dizi konusundan, oyuncularına başarılı olunca bizim de dönüp dönüp yazmamız kaçınılmaz oluyor haliyle.
Kimi zaman olumlu yönlerine işaret ediyoruz, kimi zaman da gereksiz uzatmalarıyla mantık hatalarına. Bu defa ‘Karagül’ü ele alma nedenimiz, baştan beri izleyicinin merakını diri tutan Özcan Deniz meselesi.
İbrahim Tatlıses’ten şive konusunda eleştiri almış olsa da, bana göre ekrandaki şivecilerin içinde hemen hiç göze batmayanı olan ‘Karagül’ün gizemine dönüşen Murat Şanverdi’nin ölümü, toplam izleyicinin ilgisiyle rakiplerine fark atan dizinin en büyük çekiciliğine dönüştü.
Özellikle bu sezon üstünde daha çok yoğunlaşılan geri dönüş sinyalleri sayesinde kabartılan bu çekicilik, izleyiciyi her an bir sürpriz yapılabilir beklentisine soktu.
Dizi, erkek çocuk telaşındaki Kendal Ağa’nın, kümesin büyük horozu sıfatıyla boy gösterdiği kadınlar dünyasındaki boğuşmasına ve kimi zaman iç bayan konuşmalarla sündürülen Baran-Ayşe aşkına odaklanıp tüm hızıyla sürerken, Özcan Deniz’in dönüşüne dair ipuçlarını da ufak ufak ortaya çıkartmaya başladı.
***
Benim daha ilk bölümün
Peş peşe sıralanan programları, her türlüsünden şikayetleri ve en önemlisi de kalıcılık için baş kriter olarak görülen reyting çekişmeleriyle ekranlar tam bir arenaya dönüşmüş durumda. Bu arenada diziler kadar haberler, yarışma ve realite programları da öne çıkmak adına kendilerince savaş vermekte. Tabii kanallar arasındaki bu savaştan en çok kazançlı çıkan taraf, tek eğlenceleri televizyondaki programlar olan izleyici kesimi.
Kanal D ve Fox TV yeni diziler konusunda başı çekerken diğerleri de boş durmamakta. Son zamanlarda ‘Küçük Gelin’, ‘İki Dünya Arasında’, ‘Şefkat Tepe’ ve ‘Küçük Kıyamet’ gibi dizileriyle reyting sıralamasında başa oynayan Samanyolu TV de bu doğrultuda program atağına kalkanlardan.
‘Şefkat Tepe’nin Konya’da gerçekleştirilen çekimlerinin izin iptali kararıyla gündeme farklı biçimde konu olan Samanyolu TV, yenilik atağını Spark Film yapımı ‘Karanlıkta Kalanlar’ isimli bir realite programıyla başlatmakta...
Cumartesi-Pazar günlerinin lideri konumuna gelen ve yenilenen yüzüyle imaj tazeleyen kanalın program atağında başı çeken ‘Karanlıkta Kalanlar’ın özelliği, gerçek hikâyeleri işleyecek olması.
***
Bu noktada bir parantez açmak isterim. Samanyolu
Dizi liginin ikinci yarısının başladığı şu günlerde kanallar harıl harıl yeni yapımları bünyelerine katmakla meşgul. Formdan düşmüş görülüp takımdan kesilenlerin yerlerini yenileri alıyor. Gelen gideni aratıyor mu? Kimisi için evet, kimisi için de hayır.
Fox’un yeni ümitlerinden olan ‘O Hayat Benim’ de ilk bölümüyle dizi yarışına dâhil oldu. ‘Gözümüz aydın’ diyeceğim ama alınan sonuçlarla pek de aydın olamadı. Umutları ilk bölümden tüketmeden dizinin kritiğine geçecek olursak, ağa babanın zoruyla kopartılan Hasret ile Mehmet Emir’in aşk dramını, ismi Bahar konularak Nuran ile İlyas’a evlat verilen aşk meyvesiyle buluşturan ‘O Hayat Benim’, gecekondu mahallesindeki yaşamın salaşlığıyla zenginlerin dünyasının ışıltısını aynı potada eriten klasik bir yapım. Bu karışımın ateşini harlayansa, her zaman olduğu gibi ‘intikam’…
KADINSI YANSIMADA YEŞİM CEREN BOZOĞLU
Özgün senaryo olarak sunulan yapımın en dikkat çeken özelliği kadın hâkimiyetinde olması! Senaryo ve yönetim kadınlara teslim. Dolayısıyla kadın manzaralarının ağırlıklı olduğu yapımda duygu aktarımları da daha kadınsı bir hava taşımakta.
Bahar, evin yumuşak başlı ve özverili kızı olarak Külkedisi-Polyanna karışımı
Günümüz dünyasının gerçeklerinden bıkanlar için en güzel formül, sihirli karakterlerin ve doğaüstü varlıkların renklendirdiği dünyalara dalmak. Gerçek insanların sahip olamayacağı güçlerle ve yeteneklerle donatılmış karakterlerin, çekici tiplerle vücut bulduğu beyazperde yolculuğu da bu sihirli formül için biçilmiş kaftan. Özellikle de roman serilerinden uyarlanarak filmleştirilmiş yapımlar! Bu uğurda neler yaratılmadı ki…
‘Harry Potter’ macerasını çocukluk yıllarından yetişkinliğe sürdürerek bütün dünyada sihir tutkusu uyandırıldı. ‘Twilight/Alacakaranlık’ serisiyle genç vampirlerin ve kurt adamların romantik kavgacı dünyasına dalındı. ‘Hunger Games/Açlık Oyunları’ ile gençliğin otoriteye başkaldırışı yaşatıldı. Bizdeki karşılığı ‘Sana Bir Sır Vereceğim’ dizisi olarak düşünülebilen ‘X-Men’ sayesinde türlü yeteneklere sahip karakterleriyle, gençler başta olmak üzere büyük kitleler, olmazların oldurulduğu bir âlemin sihirli çekiciliğine kapıldı. Şimdiyse önce yazın dünyasında varlığını ispatlayan, sonra da beyazperdede can bulan ‘Vampir Akademisi’nin fırtınası estirilmeye başlandı.
VAMPİR KARAKTERLERİ TANIYALIM
Yeni bir gençlik fenomeni olarak karşımıza çıkan ‘Vampir
İçeriğindeki betimlemelerle dikkatleri çeken ve firavun sarayının hikâyesini anlatan ‘Kılıç Günü’nün ardından bir süre dizi suskunluğuna bürünen Osman Sınav’ın ekrana dönüşü muhteşem oldu.
TRT 1’de yayını başarıyla süren ve Türklerin mitolojik ülküsü doğrultusunda işlenen ‘Kızılelma’nın ardından bu kez de, kökü hayatın içinden olan bir öyküyü işleyen ‘Hatasız Kul Olmaz’la çıkacak izleyicinin karşısına.
Dört yıl aranın ardından iki proje birden üreten Osman Sınav’ın çekimlerine İznik’te başlanan yeni dizisi, iki yıldır titizlikle sürdürülen bir çalışmanın ürünü.
Çekimleri henüz başlamadan sezonluk senaryonun hazır olmasıyla Türk televizyonlarında bir ilke imza atacak olan dizi, Mustafa Kutlu'nun ‘Zafer Yahut Hiç’ isimli eserinden uyarlanmış. Sırlarla örülü bir kasabanın gizem, aksiyon ve eğlence dolu hikâyesinin anlatıldığı söylenen senaryo, Ferda Eryılmaz’ın imzasını taşıyor.
Yönetmen koltuğunda Yasin Uslu’nun yer aldığı yapımın başrolünde Ertan Saban ve Ekin Türkmen var. ‘Bir Kadın Tanıdım’ ve ‘Karakol’ isimli dizilerin ardından bir kez daha birlikte olan ikilinin oyunculuk uyumu tam. Dolayısıyla Ertan ve Ekin’in rol arkadaşlığını önceden deneyimlemiş olmaları bu
Gelişen teknoloji, televizyon, animasyonlar derken çağımızın küçükleri her geçen gün daha çok bilinçlenip hak arar, talep eder oldu. Onların bu varlık gösterisi de büyükler için bir motivasyon etkisi yaratıyor haliyle. Küçükleri memnun etmek için seferber olan büyükler aynı zamanda onların varlığından da her alanda kazanç sağlıyorlar.
Oyuncağından, film ve dizilerine hepsi de çocuk kavramının getirisi olarak büyük bir sektörü besliyor. Nitekim ‘Dinozorlarla Yürümek’, ‘Köfte Yağmuru’ ve benzeri pek çok animasyon peş peşe beyazperdede boy gösteriyor; çocuklardan da büyük ilgi görüyorlar.
Yerli dizilerimizde de ‘çocuk’ olgusunun ön plana çıkartıldığı gerçeğinin yanı sıra animasyonların küçükler kadar büyüklerin de beğenisini kazandığı ortada. İnternet ortamında gördüğü ilginin ardından, ekranlara TV 2 kanalında dönüş yapan ‘Fırıldak Ailesi’ gibi!
LEGO DÜNYASINDAN MESAJLAR…
Talimatlarla yaşayıp kendi varlığını hissetmeyen insanlara gönderme yaparcasına yaratılan Emmet’ın televizyon programlarıyla yönlendirilen rutin dünyasından açışını yapan ‘Lego Filmi’ tam anlamıyla günümüzün kısır döngüsünü işaret eden türden.
Abraham Lincoln gibi ABD ve insanlık tarihinde önemli bir
Bu sezon devreye soktuğu beş diziyi, reyting memnuniyetsizliğiyle yayından kaldıran Kanal D, aynı hızla yeni yapımları devreye sokmakta. ‘Arkadaşım Hoş geldin’ ve ‘Küçük Ağa’nın yüz güldüren varlıklarının ardından ‘Zeytin Tepesi’ni izleyiciyle buluşturan kanalın bir başka yeni projesi de ‘Paşa Gönlüm’…
Yapımını D Productions’ın üstlendiği ‘Paşa Gönlüm’ün yönetmen koltuğunda ‘Dersimiz: Atatürk’le kendini gösteren Hamdi Alkan oturuyor.
Senaryosunu, ‘Her Sevda Bir Veda’ dizisinde de imzası bulunan Gökhan Horzum ve Ekin Atalar’ın kaleme aldığı yapımın tanıtımlarından anlaşıldığı üzere, izleyici bir mahalle komedisine daha kavuşacak.
Yabancı dizilerin izlerini taşıyan alengirli konulardan ve toplumla pek bağdaşmayan karakterlerden ağzı yanan kanal, hacıbaba içeriklerle daha çok izleyici toplanacağını anlamış olmalı.
Bundan dolayı da, durgun tempolu aşk üçgenleri ve akıl jimnastiği yaptıran polisiyeler yerine kalabalık aile düzeninde, cümbür cemaat mahalle atmosferinde ve çocuk karakterlerin şenliğinde işlenen yerli mantığının sarıp sarmaladığı dizileri ekrana çıkartıyor. İşte ‘Paşa Gönlüm’ de bu görüşün hâkimiyetinde bir profile sahip!
***
Aksiyonun, şamatalı eğlencenin
Nasıl ki, sanatçı olunmaz sanatçı doğulursa komedyenlik için de aynı durum geçerli. Her ne kadar ülkemizde komedi genellikle bel altı esprilerden ve durumlardan yaratılmaya çalışılarak basite indirgeniyor olsa da, insanları güldürebilmek için yetenek gerektiği de bir hakikat. Bunun için de uzun soluklu kaliteli komedi yapımlarına rastlamak oldukça güç. Salih Kalyon’la Tolga Çevik’i buluşturan ‘Komedi Dükkânı’ yarattığı farklılıkla bunu epeyce başarmıştı.
Bana göre ‘Komedi Dükkânı’ sadece değişik bir güldürü anlayışı olarak dikkat çekmekle kalmayıp Tolga Çevik’in de kariyerinde altın bir sayfa oldu. Bu altın sayfanın devamıysa ‘Arkadaşım Hoş geldin’le huzurlarımızda…
HAYKO, TOLGA, EZGİ… TEKMİLİ BİRDEN KOMEDİ!
Doğruyu söylemek gerekirse Yılbaşı Özel bölümündeki performansı pek gözüm tutmamıştı. Hele de yönetmenin hitap tarzı fazlasıyla kaba ve itici gelmişti. Nitekim bunu da sıcağı sıcağına belirtmiştim.
Ancak izleyici ilgisi programa olumlu etki etmiş olacak ki, sonrasında hem espriler düzeldi, hem söylem biraz daha zarifleşti, hem de dekorundan kostümüne, sunuma daha bir özen gösterilir oldu.
Yönetmenin ‘ulan’ alışkanlığı ilk bölüme oranla azalmakla birlikte sürüyor