Kanal D’nin yalanlarla örülü dünyaya pencereler açan komedisi ‘Yalan Dünya’, 75’inci bölüme ulaştı. Öyle veya böyle yol alarak ilerleyen dizinin ekibi de, bu mutluluğu Alibeyköy’deki stüdyoda pasta ve şampanyayla kutladı.
Mehmet Erdem’in de konuk olarak katılacağı 75’inci bölüm şerefine gerçekleştirilen bu kutlama, Gülse Birsel ve tüm oyunculara mutluluk veren bir sürpriz! Geçtiğimiz dönem gitmek mi zor kalmak mı, havasında bir var bir yok ekrana geldiği daha hafızalarda çünkü.
Dolayısıyla ‘Yalan Dünya’ ekibi için dizi furyasının dalgalandırdığı zorlu ortamda 75 bölümdür ayakta kalabilmek elbette ki sevindirici bir durum. Kendilerini kutlamak lazım.
Diğer yandan ‘Yalan Dünya’nın 75 bölümlük ekran ömrünü de iyi değerlendirmek gerek. Bunu yaparken de sadece pasta ve şampanya coşkusuna kapılmayıp, madalyonun diğer yüzüne bakmak doğru olacaktır.
Kültür Bakanlığı’ndan ülkemizin tanıtımına katkıda bulunduğu için teşekkür de alan ‘Yalan Dünya’nın bu kadar bölüm sürmesi, onun içerik bakımından başarılı bir yapım olmasının sonucu mu? İşte bu soru zurnanın zırt dediği yer!
Başarı konusuna girerken her şeyden önce bir noktayı saptayalım…
Reklam konusunda hiçbir sıkıntı çekmeyerek kalıcılığını sağlayan‘Yalan Dünya’, eskiye oranla toplam izleyiciye hitap etmekten daha çok uzaklaşmış durumda!
Elit izleyici de denilen A/B grubundaysa zaten kemikleşmiş bir kitleye sahip. Bu saatten sonra tüm izleyiciyi kucaklayabilir mi? Mümkün değil. Zaten dizinin de böyle bir amaç taşımadığı özellikle ikinci sezondan bu yana apaçık meydanda. Bu ise farklı bir başarı algısı doğuruyor.
***
Farklı sanatçıları bölüm konuğu olarak alıp izleyici çekmeyi hedefleyen ancak karakterlerinin dizideki yaşam biçimleriyle toplam izleyicinin beğenisini kazanamayan ‘Yalan Dünya’nın kutlamasını, kendine has içeriğine bakarak değerlendirecek olursak, oyuncuların kalitesi ve canlandırma becerileri açısından diziye denecek bir söz yok. İlk günden beri bu durum, istikrarını sürdürmekte…
Lakin bu olumlu özelliğe karşılık konu olarak dişe dokunur bir yön bulmak da hayli zor. Sürprizi olmayan komedi, ufak tefek farklılıklarla, tutturduğu türküyü söylemeyi sürdürüyor. Sit-com’ların baş sorunu da bu zaten.
Aşağı yukarı aynı doğrultuda yol alan bölümler arasında istikrar olmaması da ayrı bir sorun. Kimi hafta çok güzel olan dizi, bazen de aşırı saçmalıklar yaşatıyor.
Yani Vasfiye Teyze’nin Timur Bey’e sulanmaya başladığı; Tülay’ın Ahmet’e yanaştığı ‘Yalan Dünya’da her an her şey olabilir. Karakterler kendilerini aşıp farklı tavırlar sergileyebilir.
Peki, bu karakter oyunbazlığı diziye heyecan katıyor mu?
Aslında bu değişkenlik diziye hareket getirmek adına katkı gibi görünse de ne yazık ki izleyicinin ‘Yalan Dünya’ya bağlanmasına bir yardımı yok.
Hatta abartılarla verilen bu karakter istikrarsızlığı izleyicinin çoğunluğuna itici bile geldi. Zira onlar, gerçekte de bir anları bir anlarını tutmayan Cihangir tayfasının bu çılgın temposunda kendilerinden bir şey bulamadılar. Diziyle özdeşleşemediler.
Daha net söylemek gerekirse, temelini Cihangir âleminin yaşam standartlarına odaklayan ve buradaki sahte dünyalardan yapay espriler türetmeye çabalayan ‘Yalan Dünya’, garip tipler yaratmakta bir numara olsa bile, Gülse Birsel’in beğeniyle izlenen ‘Avrupa Yakası’ gibi bağımlılık oluşturamadı. Kutlama da, bu noktada havada kaldı!
Anibal GÜLEROĞLU