Uyarlama düşkünlüğü, özellikle de bu alandaki Güney Kore sevdası ekranlarımızda olduğu kadar beyazperdede de kendini göstermekte. İbrahim Çelikkol ve Belçim Bilgin’in başrollerini paylaştıkları ‘Sadece Sen’ bunun son örneği.
Korku türünde en vahşi içeriklerden çekinmeyen Güney Korelilerin, yanı sıra tıpkı bizim Yeşilçam sineması gibi körlük olayına ve dramatik romantizme de bir hayli meraklı oluşu sinemamız için avantaj durumunda. Zira onların bu merakı yapımcılarımıza bolca malzeme sağlıyor.
Ne var ki burada asıl önemli olan, sadece malzemeyi alıp kullanmak değil onu orijinaliyle boy ölçüşecek biçimde işlemeyi bilmek! İşte Hakan Yonat’ın yönetmenliğindeki ‘Sadece Sen’, bunu gerçekten de tam anlamıyla başarmış.
ROLLER İYİ ÇALIŞILMIŞ
‘O-jik geu-dae-man, Always’ gibi isimlerle gösterime giren 2011 yapımı Güney Kore filminden uyarlanan ve bunu da bazılarının aksine çekinmeden film jeneriğine yazan ‘Sadece Sen’, eski bir boksörle kör bir kızın aşk hikâyesi…
Yerde kanlar içinde yatan bir adamın görüntüsüne eşlik eden bir kadın sesinin ‘Çok güzel bir karnı var onun’ sözleriyle açılışını yapan ‘Sadece Sen’, bu başlangıcın ardından su dağıtıcılığı ve otopark bekçiliğini bir arada yürüten Ali ile televizyondaki diziyi radyo tiyatrosu dinler gibi izlemeyi seven Hazal’ı buluşturarak gelişiyor.
Ali’nin geçmişi ve Hazal’ın saf kişiliğinin yarattığı çatışmalarla ilerleyen öyküde, aşkın büyük gücünün yarattığı duygusallığın yanı sıra yaşamın kara yüzü de ara ara gösteriyor kendini. Bakıp da görmeyenlere inat, duyguların diliyle gören Hazal’ın ve hayatın yükünü taşıyarak büyüyen Ali’nin birlikteliğini renklendiren sevimli köpeği, minicik su kaplumbağasını ve saksı çiçeğini de unutmayalım.
Kore yapımıyla gayet uyumlu bir biçimde yol alarak ilerleyen ‘Sadece Sen’in özüne sadık bir uyarlama olmasının dışında en büyük dikkat çekiciliği, sudaki ağaca kurulmuş salıncak sahnesiyle masalsı bir ikiliye dönüşen İbrahim Çelikkol ve Belçim Bilgin’in orijinaliyle uyumlu performansı.
Belli ki işlenişinden yönetimine, ‘aslı gibidir’ etiketini hak eden filmin orijinalinde kendilerine denk düşen karakterleri çok iyi gözlemlemişler ve rollerini titizlikle çalışmışlar.
ÖPÜŞMEYİ BIRAK ROLE BAK
Köln’de Avrupa galasını yapıp Almanya’da bizden önce gösterime giren ‘Sadece Sen’de görme yeteneğini kaybetmiş bir kızı canlandıran Belçim Bilgin, magazin medyasında sadece İbrahim Çelikkol ile öpüşme sahnesi üstünden öne çıkartılsa da, filmdeki canlandırması daha çok üstünde durulması gereken bir konu.
Belçim, birilerinin aksine, görme engelli canlandırmasının ‘gözlerini yere çevirmek’ten ibaret olmadığını, sergilediği rolle çok güzel göstermekte. Öyle ki, hem gözleri hem de beden diliyle izleyiciye yansıttığı doğal tablo, onun görme engelli kimliğini tam anlamıyla inandırıcı kılmış.
İçinde bulunduğu durumu itirazsız kabul edip karanlıklar içinde kendince bir dünya yaratan karakteri özümsediği her hareketinden belli olan Belçim, bundan dolayı Hazal’ı izleyiciye aktarmakta gayet başarılı. Özellikle evindeki taciz sahnesi, bu pozisyondaki birinin tepkisini, çaresizliğini ve içine düştüğü durumu göstermek adına kayda değer.
İBRAHİM ÇELİKKOL, ÇELİK GİBİ!
Dublör kullanmadığını belirten İbrahim Çelikkol ise filmde apayrı bir yere sahip. ‘Fetih’teki performansı da kayda değer olan Çelikkol, filmdeki ‘Yakışıklı oldukları için oyuncular’ repliğinin doğruluğunu ispatlarcasına, ‘Sadece Sen’de tam anlamıyla gövde gösterisi yapmakta.
Osman Sınav’ın ‘Pars: Narkoterör’ filmiyle, modellikten oyunculuğa geçen Çelikkol, Yeşilçam tadında bir melodrama can verirken gerek deriler içindeki çelik gibi sert yürüyüşündeki model havasıyla, gerekse kanın terle karıştığı dövüş sahnelerindeki inandırıcılığıyla filmin ilgi odağı olmayı kolayca başarıyor.
Bayan hayranlarının yüreğini hoplatacak dövmeli beden diliyle yapımın bütününe hâkim olan Çelikkol’un, kemikli yüzü ve keskin bakışları sayesinde, bu filmdeki suskunluğu bile etkileyici.
Final yapan ‘Merhamet’in ve vizyona giren ‘Sadece Sen’in ardından bir süreliğine Amerika’ya gidip biraz daha oyunculuk dersi almayı planladığını söyleyerek bu alanda kendini iyice geliştirmek niyetinde olduğunu ortaya koyan Çelikkol, en çok da rakibinin üstüne uçarak hamle yaptığı kafesteki dövüş sahnelerinde çelik gibi… Ki bu sahnelerin, orijinalinden daha göz doldurucu olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Kısacası, aşk romantizmini Yeşilçam-Kore karışımı bir tatla izlemek isteyenler için yaratılan ve orijinaline sadık kaldığı için mantık sorgulamasının yersizleştiği filmde ‘İbrahim Çelikkol’ faktörü ağır basmakta!
‘Sadece Sen’in haftanın öne çıkan yapımı olduğunu ve sinemamızın hem fiziğiyle hem de oyunculuğuyla dikkat çeken jönler kadar, pilli bebek gibi rol yapmayan bayan oyunculara da ihtiyacı bulunduğunu hatırlatıp koyalım noktamızı.
Anibal GÜLEROĞLU