Kanal D’nin final yapan dizisi ‘Merhamet’in meğer ne çok seveni varmış… Dizinin başarısına yönelik yazımın ardından o denli çok yorum aldım ki şaşırdım doğrusu.
Gelen satırlar, bir anlamda izleyici isteklerinin analizi gibi… Bir yandan ekran başındakilerin hüzünlü sondan hoşlanmadığını gösteriyor, bir yandan da yayında olduğu sürece kendi halinde yol alıyormuş gibi bir imaj yaratan bu dizinin ve oyuncularının sanıldığından daha çok takip edildiğini ortaya koyuyor.
‘Bay Tahmin’de Murat Özarı’nın da dilinden düşmeyen ‘Merhamet’in finali bana kalırsa, yapımcılık adına, gayet başarılı. Ama ölümle konulan nokta, onca zaman umutla bekleyen izleyicinin hiç hoşuna gitmemiş. Özellikle de mutluluk beklentisindeki bayanların!
***
‘Böyle son mu olur. Zaten her yanımız üzüntü dolu. Bari diziler güzel bitsin’ diyen Çiğdem Hanım, dizinin finalinde Narin ile Deniz’in ölüme yollanma sahnesinin günlerce kendisini etkilediğini söylemekte.
Deniz’in karnındaki bebeği düşünmeden arabayla ölüme gitmesini ve ikiz bebek sahibi Narin’i de yanında götürmesini hazmedemeyen mesajların çoğunluğundaysa bu davranışın aşka ve anneliğe hakaret olduğu düşüncesi ağır basmakta.
‘Eğer Deniz gerçekten Sermet’i sevseydi ve karnındaki yavruyu düşünseydi böyle bir çılgınlık yapmazdı. Narin’i de kendisiyle birlikte öldürmesini hiç anlamadım. Böyle saçmalık olur mu’ şeklinde tepki gösteren Işıl Hanım ve aynı görüşteki diğer izleyiciler annelik ve sevgi konusunda gösterilen umursamazlığı eleştirmekte çok haklı.
Sevginin ve anneliğin gücü her türden hezeyanı ve zorluğu alt etmeyi başarır. Ancak şok yaşama durumlarının istisna teşkil edebileceği de bir gerçek. Dizinin finalinde Deniz’in ruh hali de böyle.
Öte yandan bilindiği üzere ‘Merhamet’ bağımsız bir senaryo değil. Hande Altaylı’nın ‘Kahperengi’ romanından uyarlama. Romanı okumadım ama uyarlama olduğuna göre belli ki, oradaki sona uyumlu bir final yaratılmak istenmiş. Dolayısıyla diziden ‘mutlu son’ beklemek, orijinalinden sapmayı gerektirecekti.
Üstelik böyle sürpriz sonlar dizilerin rutinini kırıp değerini de artırır. Aksi takdirde sonu baştan belli bir kalıplaşma doğar. Bu da seyir tadını kaçırır.
Kaldı ki, gerçek hayatta da her şey güllük gülistanlık değil. İnsanlar en mutlu oldukları anda birden bire beklenmedik pürüzlerle karşılaşıp hüsran yaşayabiliyorlar. Kaçımız çocukluklarındaki hayalleri gerçekleştirebiliyor ki? Dizilerin, filmlerin inandırıcılık adına bunu gözetmeleri de olumlu bir gelişim.
Tabii bu hakikatlere karşılık yaşamın yükünden bıkan izleyicinin, hiç olmazsa dizilerin hayal dünyasında mutluluğu ve ayrılıksız aşkları tatmayı istemesi de kendince haklı bir tepki. Fakat yukarıda da belirttiğim gibi hep mutlu son izlemek bir süre sonra heyecanı sıfırlar. Böyle ters köşe finaller de gerek. Her gün bal kaymak yiyen için bir süre sonra bunun değeri kalır mı? Kalmaz.
‘MUSTAFA-BURÇİN’ YENİDEN
‘Merhamet’le ilgili olarak gelen tepkilerden bir kısmı da, ağırlığın Narin-Fırat aşkına verildiği dizide, tadını damaklarda bırakan Deniz-Sermet ilişkisine dair…
İlla dans etmek isteyen karısını yaptığı figürlerle hayrete düşüren Sermet ile alnındaki düğmeye basılmışçasına konuşan Deniz’in arasında zor elde edilmiş bir mutluluk yaratıp sonra ortalığı kurtlar vadisine çeviren finalin ardından, bu ikiliyi yeniden birlikte görmeye yönelik arzular tavan yapmış durumda!
Mustafa Üstündağ ile Burçin Terzioğlu’nu birbirine çok yakıştıran takipçiler, dizideki bu aşka haksızlık yapıldığı görüşünde. Bundan dolayı bu ikiliyi yeni çevrilecek bir dizide ‘Ana’ karakterler olarak ekranda görmek isteğindeler.
Seslerini duyurmak için aynı zamanda sosyal medyayı da kullanan ‘Mustafa-Burçin’ciler bu amaçla ‘hashtag:#mustafaveburcinyeniden’, ‘#mustafaveburcinyeniden’ gibi ses getirme alanları da yaratmışlar. Onların duygularına tercüman olmak bizim de görevimiz tabii.
Bakınız bu konuda Ecem Hanım kendi gibi düşünenlerin arzularını nasıl dile getirmiş:
‘Yazılarınızı mümkün olduğunca takip etmeye çalışıyorum işte bu yüzden sizi rahatsız ediyorum. Bakış açınıza ve size güvendiğim için.
Bizler Merhamet izleyenleri olarak çok kırıldık, çok üzüldük. Bunun nedeni sadece final sahnemiz değil bizim izlediğimiz aşka haksızlık yapılmasıdır. Çoğu Merhamet izleyicisi Fırat ve Narin'e değil Sermet ve Deniz'e inandı onları sevdi. Ama istediğimiz hiçbir şeyi göremedik, izleyemedik. Bizler bu çifti sadece 14 bölüm izleyebildik ve böylesine bir uyumu kaybettik. Buna razı olmak istemiyoruz bizler diziyi Mustafa Üstündağ ve Burçin Terzioğlu uyumu için izledik. Ama tabi ki Merhamet'in ana konusu Fırat ve Narin idi. Bu yüzden itiraz etmiyoruz. Ama bizler de artık Mustafa Üstündağ ve Burçin Terzioğlu bir dizinin Ana konusu olsun istiyoruz onları yeniden kendi dizilerinde, kendi aşklarında izlemek istiyoruz. Bunun da en doğal hakkımız olduğunu düşünüyorum.’
Aynı doğrultuda gelen mesajlardan bir başkası da Elif Hanım’a ait… Onun satırları da şöyle:
‘Kusura bakmayın lütfen rahatsız ediyorum ama size yazmaktan da başka çaremiz yok.
Hemen konuya gireyim ben.
Merhamet dizisini bizler Sermet-Deniz aşkı Mustafa Üstündağ-Burçin Terzioğlu uyumu için izleyenlerdendik. Dizi bitti ama elimizde sadece nerdeyse boş geçilmiş bir 14 bölüm kaldı. Peki, ama biz bunu hak ettik mi? Son bölüme değinmek dahi istemiyorum zaten inandığımız aşk yalan oldu.
Hak etmiyoruz. Bu yüzden de MUSTAFA ÜSTÜNDAĞ VE BURÇİN TERZİOĞLU'nu yeniden aynı dizide beraber izlemek istiyoruz.’
Bu iki örnekten de görüldüğü gibi ‘Merhamet’teki performanslarıyla dikkat çeken Mustafa Üstündağ ve Burçin Terzioğlu izleyicinin gönlünü tam anlamıyla fethetmiş durumda.
Bana göre de Mustafa-Burçin ikilisi, dişe dokunur bir senaryoda gayet şık durur ve ilgi görür! Çünkü izleyici yaşadığı final hüsranıyla bu birlikteliğin aşk yansımalarını yeterince özümseyemedi. İlaveten ‘Merhamet’te ortaya çıktığı andan itibaren göz dolduran Mustafa Üstündağ’ın da, Burçin Terzioğlu’nun da oyunculukları ve uyumları on numara beş yıldız.
Kısacası; ‘Mustafa-Burçin’i destekleyecek izleyici hazır, oyuncular bu diziden aldıkları gazla tam kıvamında. Geriye bir tek bunları birleştirecek projenin ortaya çıkartılması kalıyor. Onu da sıcağı sıcağına halletmek yapımcılara düşüyor.
‘Beyaz Show’da izleyicinin artık iyiyi kötüden ayırt edebildiğini, kostümünden ışığına tüm ayrıntılara dikkat ettiğini söyleyen Burçin Terzioğlu’nun dediği gibi televizyon ortamında her şey hızla tüketiliyor. Bu tükenişin arasından tekrarlara düşmeyen güzelleri, ekran başındakilerin hoşuna gitmeyi başaranları sıyırıp çekmek şart. Bu sadece senaryolar için değil, oyuncu birliktelikleri için de geçerli.
Anlayacağınız, gerçekte öyle çok da uçlarda şeyler istemeyen, gönlündekini görmeyi arzulayan izleyici, velinimet olduğuna göre gelen isteklere kulak verip küstürmemek gerek!
Anibal GÜLEROĞLU