Nam-ı diğer kaptan Dozer Cemil, 15 Mart 2003’te ayrıldı aramızdan. Ölüm yıldönümüdür bugün. “Öldü” denildiğine bakmayın, Trabzonsporluların kalbinde yaşıyor, yaşatılıyor hala. O başkaları gibi binaya-arsaya-yata-kata değil; adamlığa, Trabzonsporluluğa yatırım yapan örnek bir sporcu, örnek bir spor adamı, örnek bir aile reisi idi.
** Memur ve işçinin maaş aldığı gün vermişti son nefesini, Trabzonspor’un 1 liraya ihtiyacı olduğu dönem eşinin altınlarını bozdurup Trabzonspor’a veren adam, akşamüstü evine uzanan yolu tek başına adımlarken… Eski şanı-şöhreti olsaydı sokakta tek başına yürümez, bordo-mavi renkler için atan yorgun kalbi durduğunda yanında mutlaka birileri olurdu!
** Hey gidi Dozer Cemil… “ Ben Trabzonspor’un kaptanıyım, başka takımın formasını giyip, başka bir kaptanın arkasından sahaya çıkmam” diyerek, resti çekendin! Başkaları Trabzonspor’dan kazandığının fazlasını verirken, teklif edilen paranın miktarına bakmayıp “işinize bakın” diyen yine sendin!
** Kutsal forma
Trabzonspor dün sicim gibi yağan yağmur eşliğinde, Galatasaray’ı kupada iyi oyunla saf dışı eden V. Fatih Karagümrük’e gol oldu yağdı desek yeridir. Karşılaşma aynı zamanda tarihi henüz belli olmayan oynanacak kupa maçının da provasıydı… Açıkçası skor rakibe bir nevi gözdağıydı; önümden çekil, ligde 3’ncü olmak, kupada final oynamak, hatta kupayı istiyorum!
Maçın başından sonuna dek oyunun hâkimi Trabzonspor’du. Geriye düşmelerine rağmen ne oyun disiplininden koptular ne de rakibe pozisyon verdiler… Bir elin parmak sayısı kadar atarak kazandılar ancak iki elin parmak sayısı kadar da kaçırdılar.
Uzun zamandır bu kadar iştahlı oynayan, sahanın her metrekaresini kullanan, yardımlaşan, mücadele eden bir Trabzonspor izlememiştik. Düşünün rakibe pozisyon vermediler, yedikleri golün haricinde. Ve bunu Galatasaray’ı hafta için kupadan eleyerek sükse yapan, Trabzon’a yüksek moralle gelen takıma yaptılar, iyi oyunla, net skorla…
Açık konuşmak gerekirse; birçokları böyle bir skoru tahmin
Hafta içi bir taşla birkaç kuş vurdu Trabzonspor. Kupada Başakşehir’i saf dışı etmelerinin yanı sıra Galatasaray ile Fenerbahçe’nin kupadan elenmesi onlar adına; ondan iyisi Şam’da kayısı idi. Öte yandan 3’lük yolunda Beşiktaş’ın kendi sahasında Galatasaray’a mağlup olması; başka bir moral kaynağıydı… Anlayacağınız Trabzonspor için güzel bir hafta idi ancak Onuachu’nun sakatlığı canları sıkmadı değil.
İşte o Onuachu’yu Trabzonspor o kadar çok aradı ki dün. Zira Santraforsuz oynadılar desek abartmış olmayız…
Maçtan önce Alanyasporlu oyunculara birileri çıkıp da maçın hemen başında elinizi kolunuzu sallaya sallaya ilk golü, sahalarda ender görülen şaka gibi bir golle ikiyi bulacaklarını söylemiş olsaydı, bırakın ev sahibi takım oyuncularını kimseyi inandıramazdı…
Hakikaten sahalarda ender görülen, yıllardır anlatılacak bir gole imza attırdı Uğurcan ile Denswil; yaptıkları çifte kavrulmuş hatayla…
Tamam ev sahibi ekip ama öyle ama böyle gollerle öne geçti de Trabzonsporlu
En sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim:
Trabzonspor için önemli olan turu geçmekti, cümle aleme ‘kupada ben de varım’ demekti, onu da başardılar… Ancak rahat alacakları hatta fark yaparak kazanacakları maçlarda golleri bir an evvel bulup, kalan bölümleri rahat geçirmeleri için fişi erken çekip işi bitirmeleri gerekir! Zira 1-0 önde götürdükleri maçların son bölümleri hiç de kolay geçmiyor. Orta sahada topu, oyunu tutacak lider özelliklere sahip oyuncuları olmayınca ve de skoru koruma içgüdüsü devreye girince, kalan dakikalar onlar adına bitmek, tükenmek bilmiyor!
Bordo-mavililer son on beş dakika hariç oyunun tamamen hakimiydi, pozisyonlara giren taraftı iyi de oyunu kendi sahasında kabul eden, atağa çıkmakta zorlanan takıma karşı girdiğiniz pozisyonları golle noktalamanız gerekir. Örneğin ilk yarı Trezeguet’in atamadığı bir pozisyon var ki nasıl kaçırdığını, topa nasıl vuramadığını hangi kelimelerle nasıl anlatalım! O pozisyon gol olsa, Trabzonspor’un farka koşması
Bilhassa ilk yarı çok etkiliydi bordo-mavililer. Belki de sezonun en iyi oyunlarından birini oynadılar. Sahanın her metrekaresini kullanıp, ayağa hızlı ve isabetli paslar yaparak, kanat bindirmelerini adeta otomatiğe bağlayarak…
Özgüven böyle bir şey, kazandıkça kendine gelirsin, izleyenlere keyif verirsin!
Yukatel Adana Demirspor kalecisi Mahammadaliyev, ilk yarı birkaç pozisyonda sakız gibi uzamasaydı, Abdullah Avcı’nın öğrencileri fişi çekip işi bitirmeleri işten bile değildi.
Mahammadaliyev’in kurtardıklarının yanı sıra Trabzonsporlu oyuncuların son vuruşu yapamadıkları pozisyonlar da cabası… Bir maçta bu kadar pozisyona girilirse, araya bir, iki tane sığdırıp işi sağlama almanız gerekir… Öyle ya kalan dakikaların neler getireceği bilinmez!
İki arada bir derede Bardhi’nin de direğe takıldığını söylemeden geçmeyelim.
Maçın tek golünü soracak olursanız; 21. Dakikada Vişça getirdi, Bardhi pişirdi, Trezeguet son haftalarda yaptığını yaparak işi bitirdi… Laf aramızda Trezeguet’in de bazen ne yapacağı belli olmuyor, olmaz denileni yapıyor,
Bir sene evvel bu hafta aramızdan ayrıldı efsane… Kolay değil onu unutmak… Onu ve Trabzonspor için yaptıklarını unutturmamak, yılda bir kez de olsa hatırlatmak asli görevlerimizden biridir, bu köşenin yazarı olarak…
Buyurun bir kez daha hatırlayalım Ahmet Suat Özyazıcı’nın Trabzonspor için neler yaptığını…
**
27 Mayıs 1972 günü, Ankara’dan “Trabzonspor, PTT’ye 1-0 mağlup oldu” haberi duman gibi yayılmıştı köyümüzde, beldemizde, ilçemizde ve de ilimizde… Büyüklerimizden biri söylemişti, ağlamaklı durumda.
Acı haber tez yayılır derler! Birkaç saat içinde herkesin morali yerle bir, kimse kimseyle konuşmuyor. İlkokul çağımda benim de kendimi boğulacak gibi hissettiğim gün, dün gibi aklımdadır!
Bizde hal böyle iken camianın neler yaşadığını, neler hissettiğini tahmin etmek o kadar güç olmasa gerek.
**
Diğer dakikaları bir kenara bırakıp 78’nci dakikayı aklınıza getirin; altyapılarda çocuklara, üstyapılarda ben oldum diye hava atan koca adamlara akşam, sabah yemeklerden sonra anlatılması, gösterilmesi gereken hareketleri...
Kaptan Uğurcan hızlı başlayıp topu Meunıer’e veriyor, meşin yuvarlak Vişça ile başlayan Bardhi ile devam eden seyahati sonrası tekrar Meunıer’e geliyor, çiçeği burnunda sağ bek anonim şirketleri kıskandıran yardımlaşmalardan, paslaşmalardan sonra kaptandan aldığı, arkadaşlarıyla al, ver yaptığı emaneti gez, göz arpacık nişanıyla Enis’in kafasına indiriyor ve Trabzonspor 2’nci golü buluyor… Enis’in de enfes ortanın hakkını verdiğini söyleyelim.
Hakikaten hazırlanışıyla, atışıyla güzel bir gole imza attı Trabzonsporlu oyuncular. Gol güzel olunca izleyenler de yazan da keyif alıyor!
Bir oyuncu bir takımın oyununu değiştirir mi? Değiştirir arkadaş, sağ bek de olsa gidişatı etkiler. Fazla söze gerek yok şekilde görülüyor, Gençlerbirliği, Hatayspor maçlarında görüldüğü gibi.
Biz Belçikalı diyelim, siz
Çaykur Rizespor, Trabzonspor maçının devre arasında, hiç kimsenin başına, sevdiklerinin yanından yöresinden geçmesini istemediği davetsiz kalp krizinin bendenize verdiği rahatsızlıktan dolayı yazılarımıza on beş gün ara verdik.
Anlayacağınız sallandık ama yıkılmadık! Bu süreçte geçmiş olsun dileklerini ileten tüm dostlara sonsuz teşekkürlerimizle… Hafta arası oynanan Gençlerbirliği, Trabzonspor Ziraat Kupası maçında kalbimizi bir kez daha test ettik; çok şükür iyiyiz.
Maçla ilgili yazacaklarımıza gelince…
Trabzonspor Afrika Kupasına giden oyuncuların eksikliğini 4-5 haftadır derinden hissetti. Eksiklerden kaynaklı arka arkaya alınan mağlubiyetler oynayanların özgüvenleriyle de oynamaya başladı ki… Bordo-mavili oyuncuların yüzünden okunuyor neler hissettikleri. Bazı oyuncuları tanımasak, bilmesek... Benzer baskıyı Abdullah Avcı’nın da yaşadığını görüyoruz. E oyuncuların ve de teknik adamların bizim gibi et, tırnak ve sinirden yaratılmış insanlar olduğunu düşünürsek…
Ona rağmen iyi oynadı, iyi