Galatasaray’ın kadrosu geniş, eksikleri olsa da o kadar önemli değil onlar için. Trabzonspor öyle değil, iskelet kadroyu oluşturan oyuncuların olmayışı onlar adına çok büyük kayıp… Bugün ligin üçüncü sırasındaysalar dün sahada olmayan oyuncuların katkısı çoktur.
Sahaya çıkan takımları kantara koysak, son şampiyon açık ara ağır basar…
Soru şu; topun arkasına geçip bekleyerek oynamak mı, yoksa sizden iyi kadroya sahip takımlara oyununuzu kabul ettirerek oynamaya çalışmak mı? Bu kadroyla ikinci şık zor be.
Bordo-mavililer iki derbide; Beşiktaş ve Fenerbahçe maçlarında topun arkasına geçerek ve dün kadroda olmayan oyuncular oynadığı için galip geldi…
Sezon başından bu yana yazıyor ve de konuşuyoruz; Trabzonspor’un mevcut kadrosu bekleyerek, alan daraltarak oynayabilir. Zira orta sahada lider oyuncunun olmayışı, beklerin yeterli seviyede olmaması rakipler için büyük nimet! Trezeguet, Onuachu, Pepe ve Ömür’ün olmadığını da hesaba katarsanız, yandı gülüm helva!
Anlayacağınız eldeki
Derbi maçları olunca o gün gelir aklımıza. 1998–1999 sezonunun 12.haftasında Ali Sami Yen’de oynanan, Trabzonspor’un Galatasaray’ı 3-5 yendiği karşılamayı ve de o gün başımıza gelenleri bir kez daha hatırlatalım.
Birlikte izleyelim…
Zeytinburnu’nun bazı sokakları birbirine çok benzer. Adımladığınız caddelerde, ilginizi çeken gecekonduların arasında gözünüze ilişen yüksek katlı binalara bakarak yürürseniz, geri dönüşünüz öyle muhteşem olur ki; soluğu ya tren istasyonunda ya deniz kıyısında ya da başkalarının evinde alırsınız!
Hikâyenin tamamını okuyunca bendenize hak vereceksiniz…
Mahalleden ağabeyimiz Hayri Cebitürk, kahveden çıkarken gür bir sesle bağırdı: “Maçı beraber izleyelim” Arkadaşlarla koyu muhabbete dalan bendeniz, kafamı “Olur” anlamında sallayıp onayladım. İşaretimden ikna olmamış olacak ki, durumun ne kadar önem taşıdığını ifade etmek için ani bir manevrayla geri döndü, kapının ağzına kadar yürüdü, işaret parmağını bir sarkaç gibi öne, arkaya
Kupa maçlarında başa gelen iş kazaları lig maçlarında yaşanan kazalara benzemez. Hele de umulmayan taş baş yararsa, sen gel de ayıkla bakalım pirincin taşını! Örnekleri çoktur. Favori takımların karizmayı çizdirmesinin yanı sıra elenişin dedikodusu adamı yer bitirir kene gibi!
Anlayacağınız lig uzun maraton telafi edersiniz de kupa maçlarını telafi etmek için en az bir sene beklemek gerek.
Trabzonspor dün olası bir kazayla karşılaşabilir miydi diye soracak olursanız? Futbol sürprizlere açık bir oyun ancak Manisaspor’un Trabzonspor’a saldırmaya ne hali vardı ne de mecali! Görülen; Manisasporlu oyuncular Trabzon’u görmeye, gezmeye gelmişler. Duran toptan, kurulan yanlış barajdan kaynaklı bir gol buldular hepsi o kadar…
Trabzonspor’un penceresinden baktığımızda, istenmeyen, daha doğrusu beklenmeyen bir kazayla karşılaşmış olsaydılar, vallahi cümle aleme karşı ayıp olurdu! Dahası futbolu yazanlar mezarında ters dönerdi. Zira iki takım arasında kadro kalitesi olarak gece ile gündüz kadar fark var… Öyle ya lige sezon başında havlu atmışsın, olmazsa
Trabzonspor bugün lig üçüncüsüyse, bunda Onuachu, Bakasetas ve Abdülkadir Ömür’ün katkısı çoktur. Düşünün, bunca eksiğin, onca sakatlığın yanı sıra, iskelet kadroyu oluşturan üç oyuncunun olmadığını... Bunlara üç günde bir maç oynandığını, yorgunluğu da eklersek...
Üçüncülük yolunda Trabzonspor’un en büyük rakibinin Beşiktaş olduğunu puan tablosuna bakan, siyah-beyazlı takımın gol yükünü, Trabzon Araklılı Semih Kılıçsoy’un çektiğini herkes görüyor. Taraflı tarafsız her futbolseverin genç golcü ile mutlu olduğunu söylemeden geçmeyelim. Genç Semih, Beşiktaş’ta bunları yaparken, Trabzonsporluların gözü Enis Destan’ın kafası ve ayaklarındaydı doğal olarak...
Evet, Trabzonspor büyük şanssızlık yaşıyor yaşamasına da, dünkü maç üzerinden konuşursak, şans bordo-mavililerin yanındaydı. Zira evinde etkili oynayan, kanatları iyi kullanan Antalyaspor’un iki topu direkle patlamamış olsaydı,
Çok değil iki sene evvel Trabzonspor’un maçlarını izlemek için sıraya girilirdi, bilet bulabilmek için hatırı sayılır kişilerden ricalar edilirdi.
Amasız, fakatsız konuşmak gerekirse; Trabzonspor şampiyonluğa oynamasa da bu kadar yalnız bırakılmamalı, önümüzdeki yıllar ve ekonomik durumu düşünülerek, geleceğin de bir gün geleceğini hesap ederek… Dememiz o, böyle günlerde takıma sahip çıkılması gerekir.
Maça gelince…
Yılport Samsunsporlu oyuncular Trabzonspor ceza sahasına giremeden, daha doğrusu pozisyon bulamadan, bordo-mavi ayaklar topa sahip olmada, pas alışverişinde rekorları zorlarken, Bakasetas’ın gez, göz, arpacık ayarından sonra Benkovic’e yolladığı topla ilk kafa çalışmasını gerçekleştirdiklerinde dakikalar 21’i gösteriyordu.
Alim’in geri pasında, bulut gibi araya sızan Vişça, Okan’a çalım atma yerine tek vuruşu denemiş olsaydı, Trabzonspor 33’ncü dakikada kısa günün karı deyip fişi çekip işi bitirebilirdi…
Ancak ilk yarının uzatma dakikasında çalışmanın
Galatasaray’ın kadro değeri 225 milyon, Fenerbahçe’nin 195 milyon euro. Hal böyle iken kadro değeri 120 milyon euro olan Trabzonspor’un bu sezon aradan sıyrılıp şampiyon olmasının mümkün olmayacağını cümle alem biliyordu. Fazla söze gerek yok, sonuç ortada zaten…
Elde lig üçüncülüğü ile Türkiye Ziraat Kupası kalmışken…
Trabzonspor camiasında doğal olarak yedisinden tutun yetmişinin elinde kâğıt kalem; hesap kitap peşinde, Başkan Ertuğrul Doğan ve yönetimi gece gündüz demeden harıl harıl kaynak arayışında, teknik adam Abdullah Avcı başta olmak üzere her Trabzonsporlu ligi 3’ncü bitirmenin ve de Türkiye Ziraat Kupasını kazanmanın derdinde. Yönetim ile teknik ekip bir yandan gelecek yılın planlamasını yaparken, diğer yandan taraftarın göze hoş oyun istediğini, beklediğini hatırlatmakta fayda var elbet.
İlk yarının kısa bir özetini geçecek olursak, tatsız, tuzsuz daha doğrusu futbolsuz bir karşılaşmada hata yapılırsa böyle bir gol çıkardı ki, Atakan’ın yaptığı, Fountas’ın kaptığı,
Futbolun bu kadar çok sevildiği, konuşulduğu, ilgi gördüğü başka bir yer var mıdır?
Varsa bir ya da ikidir…
Zira Besmeleyle kapısı açılan işyerlerinde, hatta her yerde konu dönüp dolaşıp futbola bağlanır. Trabzonspor’un her daim lider olduğu mevzuda ekonomi ile sağlık ikincilik için kapışır!
Takımının galibiyetinde bankalara, bakkallara olan borcunu dert edinmeyen, mağlubiyette dünya başına yıkılmışçasına üzülen Trabzonsporlular!
Futbola yetenekli çocukların dünyaya ‘merhaba’ dediği topraklardır aynı zamanda… Başka yerler de vardır elbet, ancak Trabzon ve bölge hakikaten büyük bir nimet…
O anlamda ‘Dünyada Brezilya, Türkiye’de Trabzon’ olduğu bilinir, sürekli dile getirilir de…
Futbolun bu denli sevildiği, ilgilenildiği, futbolcu fışkıran bereketli topraklarda doğup-büyüyen yetenekli çocuklar arasında beklenen oranda yıldız oyuncunun çıkmaması bir o kadar acı!
Yetenek avcısı ilan edilen birçok oyuncu için ‘oldu-olacak’ denilirken, kaşla-göz arasında kaybolup gitme
İlk 11 dakika Trabzonsporlu oyuncular, al gülüm ver gülüm top alışverişinde bulunurken, Başakşehir Pelkas ile bir geldi, pir geldi Trabzonspor’un kalesine. Yedikleri golde Larsen, her zamanki gibi boşa yükseldi.
24. Dakikadaki pozisyon golle sonuçlanmış olsaydı; Trabzonspor’un bu maçtan değil beraberlik çıkarması, farklı mağlup olmaması işten bile değildi. O anlamda ilk yarım saati boşa harcadı, kalan dakikalar doğaçlama oynadı bordo-mavililer. Mendy hariç herkes bitse de eve gitsek havasında idi…
Defansta bilinen sıkıntıları görünce, insan ister istemez merak edip sormak istiyor:
Trabzonspor U 19’daki Ali Şahin, şansı hak etmiyor mu?
Defanstaki eksikliğin yanı sıra, Trabzonspor’un orta sahada Hamşik ve Sosa ayarında lider özelliklere sahip bir oyuncuya ilaç gibi ihtiyacı olduğunu, bu sezon şampiyonluğa oynamasının hayal olacağını sezon başı defalarca yazdık. Amma velakin lig üçüncülüğünü kovalamak, izleyenleri mutlu etmek, elinden gelenin en iyisini yapmak yerine bu kadar vurdumduymazlık niye?
Abdullah hocanın da artık bir şeyleri