Çok değil birkaç gün evvel başkentte oynanan Ankaragücü-Çaykur Rizespor maçı sonrası hoş olmayan olayları konuşmaya devam ediyorken, şak diye farklı bir konuya, Ankara’dan İstanbul’a geçtik birden…
İstanbulspor-Trabzonspor maçı öncesi birileri çıkıp, bu maç da gündem olacak, dünya yine bizi konuşacak demiş olsaydı, emin olun söyleyen kişi, gece ayazda bir tarafın açık mı yattın, kafayı mı üşüttün kelimeleriyle karşılaşırdı…
Rüya gibi ama maalesef gerçek İstanbulspor’un 73. Dakikada sahadan çekildiği. Bir gerçek daha varsa; o da dünyanın gündemine oturduğumuzdur! Açıkçası hoş olmadı bu.
TFF’nin bazı hakemlere gereğini yapmadığından dolayı TFF’ye ve hakemlere güveniniz kalmamış olabilir, içiniz geçmiş maçlardan yanmış da olsa, hakem o gün hatalı karar vermiş de olsa tepki maç sonu basın açıklamasıyla gösterilseydi yerinde olurdu, daha anlamlı olurdu…
Kaldı ki hoş olmayan karar, faul olmayan pozisyondan, daha doğrusu
Trabzonsporlu oyuncular ilk 30 dakika boşa nefes tükettiler, enerjilerini boşa harcadılar! Bakasetas’ın frikiği haricinde rakip kalede etkili oldukları pozisyon yoktu. Olamazdı, çünkü kaleye hiç inemediler ne kanatları kullanabildiler ne de merkezden gidebildiler.Düşünün, ilk kanat ortasını, bir başka ifadeyle Onuachu’yu 32. dakikada topla buluşturup rakip kalede tehlikeli oldular. Ne olduysa o dakikadan sonra oldu; tempoyu artırıp kanatları kullanmaya, pozisyonlara girmeye başladılar. Ancak bu defa karşılarına Nita çıktı. 32 ve 36. dakikalarda sakız gibi uzadığı anlardı Romanyalı kalecinin...E Nita’dan da bir yere kadar... Daha ne yapsın ev sahibi takımın kalecisi... Zira Avcı’nın öğrencileri ikinci yarıya da ilk devre bıraktıkları yerden devam ettiler, kanatlar şakır şakır, ortadan Bakasetas tam yol ileri; atılan goller ve kaçan pozisyonlar!Anlayacağınız ilk yarıya oranla ikinci devre çok daha etkili oynadı Trabzonspor... Olması gerektiği gibi ayağa hızlı ve isabetli oynayarak, kanatları kullanarak... Uzun lafın kısası, attığından fazlasını kaçırdı bordo-mavililer...
Anket yapılsa; ligin keyifsiz, renksiz, albenisiz maçları arasında açık ara birinci olurdu Trabzonspor, Mondihome Kayserispor karşılaşması. Öyle ki ne futbol vardı ne de ‘bu nasıl kaçar?’ denilecek pozisyonlar vardı.
Mondihome Kayserisporlu oyuncular bir pozisyona girdi, onu da atarak, güle oynayarak döndüler Kayseri’ye.
Kısıtlı imkanlar dahilinde iyi işlere imza atan Recep Uçar ve öğrencilerini tebrik etmek lazım, en azından daha çok isteyen taraftı.
Düşünün, kale hariç her mevkide oynatılan, her maçta olduğu gibi iyi oynayan Gökhan, maçın skorunu belirleyen ortayı elini kolunu sallayarak yapabiliyor…
Trabzonsporlu oyuncular doksan dakika ne mi yaptı? Lafı eveleyip gevelemeden söyleyelim:
Bırakan orta yapmayı, bırakın pozisyona girmeyi, futbol adına hiçbir şey yapmadılar. Emin olun futbolu yazanların yattığı mezarda kemikleri sızlamıştır!
Fenerbahçe galibiyetiyle ligin bittiğini varsayıp, kalan karşılaşmaların öylesine oynandığını düşünmüş olabilirler mi acaba? Zira başka izahı yok bunun, bu kadar vurdumduymaz, bu kadar da
Bünyamin Kahriman (24), Serhat Kırkayak (23) Mesut Keleş (19), Trabzonspor-Fenerbahçe maçını izlemek için Trabzon’a gitmeye karar vermişti, 2009 yılının aralık ayında.
Arkadaşları Fenerbahçeli Ahmet Muhammed Demirel’i de (21) davet etmişlerdi.
Fidan gibi delikanlılar Ankara’da öğrenciydiler. ** Trabzon ve Trabzonspor aşkıyla yanıp tutuşan Serhat, yıllardır Ankara’da ikamet ediyordu. Kendine ait internet sitesinde, canı kadar çok sevdiği takımına olan aşkını şu sözlerle dile getirmişti:
‘Bordo-mavi kefenim olsun, Trabzonspor’um bu sene şampiyon olsun!’ Bünyamin, Akçaabatlı, bıyıkları yeni terlemeye başlayan Mesut, Manisa idi.
Belki de o Mesut, yıllar sonra Trabzonspor’un efsane başkanlarından Kırşehirli Şamil Ekinci gibi olacaktı; Trabzonspor’a başkan olacaktı…
**
Fenerbahçeli Ahmet Muhammed, Trabzonsporlu Bünyamin, Serhat ve Mesut, güle oynaya, bayrak sallayarak, şarkılar ve türküler söyleyerek vardılar Trabzon’a.
Takımların milli arayı nasıl geçirdikleri zamanla belli olacak, ancak Milli Takımın aldığı sonuçlar Türk halkını keyiften dört köşe ettiğini net bir şekilde söyleyebiliriz. O anlamda Montella ve ekibi başta olmak üzere oyuncular alkışı, övgüyü hak ediyor.
Lige dönecek olursak…
Gündüz yerine gecenin ayazında EMS Yapı Sivasspor, Trabzonspor maçını oynatmak? Oyunculara, tribünde izleyenlere, gecenin bir yarısında evlerine döneceklere yazık, günah değil mi?
O soğuğa rağmen izleyenlerin içini ısıtan futbol oynayan, harika goller izleten iki takım oyuncularını ayrıca kutlamak gerekir.
Açık konuşmak gerekirse, ilk yarım saat Trabzonsporlu oyuncular neye uğradığını şaşırdılar. Kaşla göz arasında yenilen goller sonrası her Trabzonsporlu kendini deyim yerindeyse derin dondurucuya atılmış gibi hissetti, Sivas ellerinin soğuğu ne ki!
Tabi ki goller birçok maçta olduğu gibi; defans hatası. Hadi Muhammet Taha, tecrübesiz diyelim, ya stoperlerin adam paylaşımlarına ne demeli? Elli metre top sürerek kırmızı-beyazlı takımın ilk golünü atan Saiz’in
Kelime bulamayız, yazamayız o golü! Zira sahalarda ender görülen hareketlerden, enfes gollerden birine imza attı Onuachu, yıllarca anlatılacak, bıkmadan usanmadan defalarca izlenecek…
Bakasetas’ın uzaklardan savurduğu füze de golle sonuçlanmış olsaydı, bir başka ifadeyle sakız gibi uzayan Bernardoni, engel olmasaydı, o gol de çok konuşulurdu.
Tabi ki Trabzonsporlu dev adamın attığı ikinci gol başka bir şey… İlk golü ikinci golün amortisidir desek!
Derbi galibiyetlerinin anlamlı olması için bir sonraki maçın kazanılması gerekir. Açık konuşmak gerekirse, bilhassa ilk yarı ne yaptığını bilen taraf Konyaspor’du. Trabzonspor’un topla oynamasına müsaade ettiler ancak ceza sahalarına girilmesine müsaade etmedi Hakan Keleş’in öğrencileri… İnanılmaz pres ve kademeli savunma anlayışından kesitler sundular…
Bordo-mavililerin bu denli etkisiz oynamasının nedeni, ileri uçta Onuachu’dan başka hareketli oyuncusu yoktu, kısaca bekleyerek oynadılar. E, orta sahada top dağıtacak, kanatlarda adam eksikten oyuncu olmayınca…
Trabzonsporlu oyuncular temaslı
Her maçın hikayesi farklıdır, derbilerin hikayesi de, havası da başkadır ama… Hele de Fenerbahçe, Trabzonspor maçları olunca…
Dünkü derbinin hikayesine gelince…
Onuachu inanılmaz bir oyuncu, havadan, karadan fark etmiyor, karşısında kim oynarsa oynasın sonuç değişmiyor. Allah, Onuachu’yu durdurmaya çalışanların, karşısında oynayanların yardımcısı olsun! İşte o Onuachu, 10’ncu dakikada öyle bir gole imza attı ki, kafasına meşin yuvarlağı paraşütle indirir gibi gönderen Vişça’nın da hakkını teslim edelim. Bosnalı oyuncu topu kısa mesafede vites artırdıktan sonra Onuachu’ya postaladı…
Anlayacağınız Viçca ile Onuachu, Fenerbahçe defansını yerle bir etti! Bu arada Onuachu’nun bir golü de sayılmadı. Sahi o gol niye verilmedi?
İkinci yarının başlamasıyla Berat’ın uzaklardan savurduğu şutla, Pepe’nin topu havalandırarak attığı gollerle Trabzonsporlu oyuncular adeta yenilmeyen takım yoktur, Trabzonspor’la oynamayan takım vardır der gibiydiler!
Mendi’ye bir parantez açmak gerekirse, Berat ile lider
VavaCars Fatih Karagümrük’ün 60, Trabzonspor’un uzatmalar dahil 90 küsür dakika kaleye bulan isabetli şutu yoktu. Maçın mutlak favorisinin bir tane vardı, o da gümrüğe değil Ali Şansalan’a takıldı.
Bu ana dek böyle bir karşılaşma gördünüz mü, duydunuz mu? Üstelik bu maçı tribünde izlemenin bedeli Trabzonsporlulara 545 TL idi.
İki takım oyuncularına haksızlık etmeyelim, kaleyi bulan topları yoktu ancak ilk yarı Trabzonspor’un iki, F. Karagümrük’ün bir topu direkten döndü.
Bordo-mavili oyuncuların ikinci yarı futbol yerine yad elleri oynadığı bölümde ev sahibi takımın bir, iki atağına kaleci Uğurcan, dur demeseydi…
F. Karagümrük’ü anlarız, gücü belli, ya Trabzonsporlu oyunculara ne demeli? Koca ligde belki de en rahat galip gelebilecekleri, üç puanı cebe indirip Trabzon’a dönecekleri, taraftara moral verecekleri hafta önlerinde kapı gibi dururken, pozisyona dahi giremeden haftayı galibiyetsiz kapatmaları, hakikaten şaka gibi!
Şu iyi oynadı, bu iyi mücadele etti