Gündem'Belki deve, belki fildir'

'Belki deve, belki fildir'

01.12.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Dostlar Tiyatrosu, Max Frisch'in Nazizmin göz göre göre tırmanışını anlattığı oyunu "Biedermann ve Kundakçılar"ı, "Aymazoğlu ve Kundakçılar" adıyla sahneye koyuyor

Belki deve, belki fildir

Şeref Aymazoğlu, elinde şarap kadehi, söylenerek gazetesini okuyor: "Bunları sallandıracaksın, hem de sorgusuz sualsiz..." Kentte şüphe kol geziyor... Birtakım adamlar kendilerine satıcı süsü verip evlere giriyor ve yangın çıkarıyor. Kim kundakçı, kim değil anlamak imkansız... Ama acaba iki dakika sonra kapısı çalınsa, karnının aç olduğunu söyleyen bir "yabancı" gelse Aymazoğlu ne yapacak? "Kundakçıdır" deyip kapıyı mı kapatacak, yoksa "iyi niyetten iyilik doğar" diye buyur ederek "Cehenneme giden yola" bir taş daha mı ekleyecek? Dostlar Tiyatrosu, İsviçreli yazar Max Frisch'in Nazizmin göz göre göre tırmanışını anlattığı oyunu "Biedermann ve Kundakçılar"ı "Aymazoğlu ve Kundakçılar" adıyla sahneliyor. Almanca tiyatronun önde gelen yazarlarından Frisch, hemen her oyununda olduğu gibi "Biedermann ve Kundakçılar"da da insanın tehlikeleri anlamadaki yeteneksizliğinin altını çiziyor. Bu aslında tiyatromuzda senenin ikinci "Biedermann" uyarlaması. Aynı oyun, Semaver Kumpanya tarafından da "Süleyman ve Öbürsüler" adıyla oynanıyor. "Sinsice yaklaşan tehlike ve aymamakta direnen insanlar" teması belki günümüz Türkiye'sine denk düştüğünden olsa gerek.Oyunu başarılı bir şekilde yerelleştiren, isimleri anlamlarını koruyarak Türkçeleştiren Genco Erkal, yaklaştığını düşündüğü "tehlikeyi" doğrudan işaret etmiş. Oyunun kundakçılarından Tosun (Erdem Akakçe), takkeli sakallı tespihli bir İslamcı. "Hayırlı akşamlar" diyor, "hâşâ" şarap içmiyor, insanların yangınlar karşısındaki endişeli halini anlamıyor; "Allah'ın dediği olur" neticede... Finalde diğer kundakçı arkadaşı "şık ve kibar" Demir (Metin Coşkun) ile Fransız şaraplarını götürüşünden anlıyoruz ki aslında bir sahtekâr. Frisch'in yazdığı dönemde Nazilerin meclis binasını yakmasına ve sokaklarda yakılan kitaplara gönderme yapan "yangınlar"ın da Madımak Oteli yangınında karşılığını bulduğu söylenebilir bu yorumda. Erkal, söyleşilerde yaklaşan dinci tehlikeyi vurgulamak istediklerini söylüyor hep. Hatta bu, oyunun kendisini gölgede bırakarak Ahmet Hakan'ın köşesinde "Rahatlayın, ortada tehlike yok" açıklaması yapmasına bile neden oldu. Ancak Tosun'un kılık kıyafeti ve kullandığı birkaç kelime dışında oyunda "İslami tehlike"ye dair ipucu yok. Öğretici olmaktan kaçınan, oyunlarının sonunu yoruma açık bırakan Frisch'in faşizmi anlatan teksti de böyle "doğrudan" bir yoruma elverişli sayılmaz. Her seyircinin kendi "kundakçı"sını bulmasına izin verilseymiş keşke... Yükselen milliyetçilik dalgasını korkutucu bulan seyirciler de çıkabilirdi belki... (0212) 252 59 35 Aymamakta direnenler Oyun başarılı bir kara mizah örneği. Şehrin "güvenliğinden" sorumlu üç kişilik itfaiyeciler korosuyla kundakçıları ve onların yanında yer alan "entelektüeli" aynı oyuncuların canlandırması, "yangını çıkaranlarla söndürenlerin aynı olması" parlak bir fikir. Oyunculuklar çok başarılı. Erdem Akakçe, boynu bükük durup bir anda zorbalaşabilen öyle bir Tosun yaratmış ki, onda, yaklaşan bütün "tehlike olasılıkları"nı görebiliyorsunuz. Aymazoğlu'nun "evhamlı", telaşlı karısında şarap gibi bir Meral Çetinkaya, oyunun gerçek sürprizi. Genco Erkal ise, artık karşısındakilerin kundakçı olduğunu anladığı, ama hâlâ çırpındığı son anda anlattığı Aziz Nesin'in "Ah Biz Eşekler" hikâyesi için bile görülmeye değer. Hatta bu bütün oyunu özetlemeye yeter: "Şu karşımda gördüğüm yaratık kurt değildir inşallah. Aman Tanrım, yoksa gerçekten kurt mu?.. Canım, ne diye kurt olsun... Belki devedir, belki fildir, belki de başka bir şey, belki de hiçbir şeydir. Ben de her şeyi kurt görmeye başladım..." OYUNCULUK ÇOK BAŞARILI