Mimarlıkİstanbul Resim ve Heykel Müzesi

İstanbul Resim ve Heykel Müzesi

26.12.2022 - 01:00 | Son Güncellenme:

EAA-Emre Arolat Architecture, Karaköy liman bölgesinde bulunan 5 numaralı antrepo binasından dönüştürülen İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin tasarımında, neredeyse hiçbir sosyal geçirgenliği olmayan bir alanın kamu yararına kullanabilmesinin önünü açarken kentin kültürel peyzajı içinde yeni, özgün ve taze bir merkez oluşturmayı hedeflemiş.

İstanbul Resim ve Heykel Müzesi

Karaköy liman bölgesinde bulunan 5 numaralı antrepo, 2012 yılında İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'ne dönüştürülmesi amacıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne tahsis edildi. Böylelikle bir yandan kent merkezinde ve önemli bir bölgede yer almasına karşın neredeyse hiçbir sosyal geçirgenliği olmayan bir alanın kamu yararına kullanabilmesinin, öte yandan aralarında geç Osmanlı’dan günümüze, modern Türk resminin önemli parçalarının da olduğu binlerce değerli esere ev sahipliği yapacak özgün ve nitelikli bir müze yapısının önü açılmış oldu. EAA-Emre Arolat Architecture, tasarım sürecinin ilk aşamasında yapılan zihinsel temrinlerde bölgenin tarih içindeki fiziksel ve sosyolojik özellikleri irdelemiş. Bu çerçevede, endüstri ve liman bölgesi olarak yüzyıllar boyunca kentin diğer bölümlerinden ayrışan kimliği üzerinden, 50'li yılların son bölümünden beri bölgede bulunan antrepo ve ofis kitlelerinin görsel bellek bağlamında oluşturduğu özgül yerin altı çizilmiş. Ölçek ve yapısal unsurlar anlamında hayli belirgin özellikler taşıyan bu strüktürlerin korunmasının önemi ortaya konmuş. Özellikle antrepo yapılarının en kayda değer yapısal özelliği olarak dikkat çeken betonarme ızgaranın tekrar ve düzene dayalı yüzey geometrisinin sürdürülmesi tasarımın ana hedeflerinden biri olarak ele alınmış. Mevcut betonarme taşıyıcı sistemin büyük ölçüde korunması, buna karşın duvarlar ve döşemelerin kaldırılmasıyla, içine yeni müzenin galerilerinin yerleşebileceği üç boyutlu bir ızgara yapının elde edilmesi planlanmış. Müzeolojik yaklaşım anlamında, eserlerin farklı dönemlerde değişken küratöryal yaklaşımlar doğrultusunda kategorize edilmesi, mekanların özelliklerine göre değerlendirilerek gruplar halinde getirilmesi ve galerilere dağıtılması öngörülmüş. Bu rotanın farklı senaryolara göre değişken izlekler oluşturabilmesi hedeflenmiş. Yapıyı saran ve dış etkilerden koruyan şeffaf yüzey, bildik doğrama-cam ilişkileri üzerinden geliştirilen konvansiyonel bir çözüm yerine bu yapının endüstriyel geçmişine de atıf yapan özgün bir sistemle ele alınmış. Bazen birbirlerine geçiş olanağı veren, bazen de tekil bölümler olarak düzenlenen galeriler, yeni yollar ve köprülerle ilişkilendirilmiş. Böylelikle galeriler arasında sürpriz perspektifler sunan ara mekanların oluşması ve izleyicinin bir yandan eserlerle steril bir ortamda olabildiğince katıksız bir ilişki kurulabilmesi, diğer yandan da galeriler arasında kentle ilişki kurabilecekleri bir ortamın devreye girmesi sağlanmış. Meclis-i Mebusan Caddesi yönünde antrepo yapısına bitişik olarak inşa edilmiş olan ve ciddi taşıyıcı zafiyetleri olan dar-uzun planlı ofis yapısının da özellikle özgün cepheleri bağlamında öne çıkan benzer bir bellek duygusuyla yeniden inşa edilmesi planlanmış. Bu bölümde oluşturulan üç boyutlu boşluğun, giriş ve dağılım mekanıyla birlikte atölyeler ve kamusal kullanıma açık işlevlerle zenginleşmesi sağlanmış. Zemin katın olabildiğince geçirgen bir kullanım stratejisiyle ele alınması bu yapının çevredeki diğer yapılarla ve açık alanlarla kuracağı ilişkiyi güçlendirmiş. Tüm bu yapısal özellikleri ile MSGSÜ İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin kentin kültürel peyzajı içinde yeni, özgün ve taze bir merkez oluşturması hedeflenmiş.

İstanbul Resim ve Heykel Müzesi

İstanbul Resim ve Heykel Müzesi

İstanbul Resim ve Heykel Müzesi