22.07.2023 - 09:15 | Son Güncellenme:
Derleyen: Can Şişman / Milliyet.com.tr - Daha önce birçok ülkeyi ziyaret etmiş, pek çok insanla tanışmış, hiç tatmadığı lezzetleri tatmış, hiç gezmediği yerlere gitmişti. Hayatını değiştirecek olay ise 1986 yazında yaşandı. ABD'li gezgin Marty Kovalsky, Belçika'nın başkenti Brüksel'i karış karış gezmek için sırt çantasıyla birlikte şehrin sokaklarını karış karış gezmeye başlamıştı. Brüksel'in dünyaca ünlü meşhur çikolatasını merak eden Kovalsky, şehrin ünlü çikolata dükkanlarından birine adım attı. Bu dükkanda tattığı çikolata hem çok lezzetli hem de ABD'de yediklerinden oldukça farklıydı. Girdiği dükkan Barok döneminden kalmış, çevresindeki Arnavut kaldırımıyla beraber adeta masalsı bir hava içindeydi. Dükkandan çıkıp şehri dolaşmaya kaldığı yerden devam etse de aklı bu dükkanda kalmıştı. Sonraki iki gün içinde tam dört defa daha bu dükkana girdi, dakikalarca ünlü Belçika çikolatasının tadını çıkardı ve her seferinde daha önce yaşamadığı bu duyguyu bir kez daha tatmaya başladı. Ancak onu bu dükkana çağıran aslında yalnızca çikolatanın benzersiz tadı değildi. Myriam Van Zeebroeck, ABD'li gezgini tıpkı Belçika çikolatası gibi adeta büyülemişti.
'ÖĞRETMEN OLMAYI ÇOK İSTİYORDUM'
Myriam Van Zeebroeck, eğitim hayatını dilbilim bölümünde tamamlamış ve mezun olmuştu. Öğrencilik yıllarında harçlık kazanmak için modellik yapmaya başlamış, okuldan sonra ise öğretmen olmak istemişti. Ancak işler pek de Van Zeebroeck'in hayal ettiği gibi ilerlememişti.
Uzun bir süre boyunca öğretmen olmak için uğraşan Belçikalı kadın, geçim sıkıntısı yaşamaya başlayınca Brüksel'deki popüler bir çikolata dükkanına adım atmış ve iş başvurusunda bulunmuştu. Güzelliği ve sıcak tavırlarıyla dükkanın sahibini etkileyen genç kadın bir sonraki gün işe başlamış ve özellikle de Belçika çikolatasını merak eden turistlerle başta İngilizce olmak üzere birçok dilde sohbet etme fırsatı yakalamıştı.
"Öğretmen olmayı çok istemiştim ama bir türlü olmadı ve derin bir hayal kırıklığına uğradım. Bunun üzerine şansımı bir çikolata dükkanında çalışarak kullandım. Çikolata dükkanını çok sevdim çünkü yabancı dil becerilerimi dükkanı ziyaret eden müşteriler sayesinde kullanabiliyordum. Heyecanla yaşadığım şehri ziyaret eden yabancı turistlerle tanışarak ve onlarla konuşarak birçok unutulmaz anı yaşamaya başladım." - Myriam Van Zeebroeck
ARALARINDAKİ ÇEKİMİ İLK ANDA BAŞLADI
Myriam Van Zeebroeck'in dikkatini çeken turistlerden biri de ABD'li gezgin Marty Kovalsky'di. İkili ilk başta yalnızca meşhur Belçika çikolatası hakkında konuşmaya başlamışlardı ama her ikisi de birbirlerini ilk gördükleri anda derin ve tuhaf bir sıcaklık hissi yaşamıştı. Her ikisi de daha önce birbirlerini tanıyor gibi hem rahat hem de heyecanlı bir şekilde konuşuyorlardı. Dışarıdan baktıklarında yalnızca çikolatalar hakkında konuşsalar da içten içe birbirlerine karşı ilk dakikadan itibaren kolay açıklanamayacak bir yakınlık hissetmişlerdi. Üstelik Marty Kovalsky'nin dükkanı kısa aralıklarla sık sık ziyaret etmesi, Myriam Van Zeebroeck'in iş arkadaşlarının dikkatini dahi çekmişti.
Kadının iş arkadaşları, ABD'li gezginin kendisiyle flörtleşmeye başladığından çoktan emindi. Myriam Van Zeebroeck ise bir yandan kendisine espriler yapan iş arkadaşlarıyla gülüşüyor, diğer yandan ise ABD'li turistin bir kez daha dükkanı ziyaret edip etmeyeceğini merak ederek dakikalarını, günlerini geçiriyordu.
BEŞİNCİ KARŞILAŞMADA BU KEZ ÇİKOLATA YOKTU
Marty Kovalsky'nin beşinci kez dükkanı ziyaret etmesi, ikili arasındaki iletişimin seyrini de yavaştan değiştirmeye başladı. Beşinci kez çikolata dükkanında bir araya gelen ikili bu kez daha az çikolatalardan bahsetti. Beşinci karşılaşmalarında artık her ikisi de çikolatalar yerine kendilerinden bahsediyordu. Myriam henüz 21 yaşındaydı ve hayatı boyunca sadece Belçika'nın değil aynı zamanda Avrupa'nın da başkenti olarak görülen Brüksel'de yaşamıştı. Felemenkçe konuşulan bir evde büyümüştü ve Belçika'da Fransızca'nın da resmi bir dil olmasından ötürü küçük yaşlardan itibaren Fransızca ve hatta İngilizce de öğrenmişti. Birçok dili akıcı bir şekilde konuşabilen Myriam'ın lisans eğitimi dilbilim alanında tamamlaması tam da bu yüzden hiç de şaşırtıcı değildi. Myriam gibi Marty de henüz 20'li yaşlarının başındaydı. Marty, ABD vatandaşıydı ve Myriam'dan sadece iki yaş büyüktü. 23 yaşında üniversiteden mezun olduktan sonra iş hayatına atılmak yerine dünyayı gezmeyi kafasına koyan Kovalsky, ilk duraklarından biri olan Brüksel'de daha önce hiç tatmadığı tatları yaşamaya başlamıştı. İkilinin beşinci kez bir araya gelmeleri aynı zamanda aralarındaki iletişimi daha üst bir noktaya taşımalarıyla sonuçlandı.
Çikolatalar yerine kendilerinden bahsetmeye başlayan ikili arasındaki yakınlık, sohbetlerinin sonunda Marty'nin dükkan dışında Brüksel'i gezme teklifi üzerine yavaş yavaş boyut değiştirmişti. Marty'nin hareketlerini sempatik bulan Myriam'ın Brüksel sokaklarını gezme teklifini kabul etmesi ise onları unutulmaz bir aşkın başrollerine taşımıştı.
Çikolata dükkanında aralarında hissettikleri kimya, bir barda karşılıklı oturduklarında daha da kuvvetli bir bağa dönüşmüştü. Her ikisi de aralarında bir çekim olduğunu net bir şekilde fark etmişti. Marty, o anı şöyle tarif edecekti: "İkimiz de hem pozitiftik hem de stres içindeydik. Adeta midemizde kelebekler uçuşuyordu."
ADRESİNİ 1 DOLAR'IN ÜZERİNE YAZDI
Marty'nin Belçika'dan ayrılması gerektiğinde ikili arasındaki bağ, 1 Amerikan doları sayesinde devam etmeye başladı. Marty, sırt çantasından çıkardığı Amerikan dolarının üzerine Los Angeles'taki evinin adresini yazdı ve kağıt parayı hızlıca kendisini şaşkın bakışlar eşliğinde izleyen Myriam'a verdi. Myriam, o an karşısındaki adamın yaptığı bu hareketi tuhaf bulsa da zaman içinde fikri değişti. Marty'nin kendisine duyduğu ilgi ve heyecandan ötürü adresini banknotun üzerine yazması pek de romantik değildi. Fakat genç kadın zaman içinde Marty'nin aceleyle ilk eline geçen şeyin üzerine adresini yazmasını sempatik buldu, hatta o anda kendisine bile itiraf edemese de Marty'ye aşık olduğunu anladı.
"Marty'nin adresini banknot üzerine yazmasını pek de hoş bulmadım. Üstelik de 1 dolarlık bir banknotun üzerine yazması epey garip geldi. Halbuki üzerine adres yazılabilecek binlerce şey var. Uzun bir süre boyunca 'Neden banknot?' diye düşündüm." Myriam Van Zeebroeck
İkili arasındaki ilişkide zaman içinde birçok kez gelgit yaşandı. Birbirlerini birçok kez gören ikili, flörtleri boyunca dönem dönem ayrılıklar yaşadı. Bunlardan bir tanesinin sebebi bir mektuptu. Myriam, Marty'den bir mektup yüzünden ayrıldı. Sebebi, karşısındaki adamı çok sevse de aralarındaki bağın hiçbir yere varamayacağını hissetmesiydi. Kendisi Belçika'da yaşıyordu, sevdiği adam ise ABD'deydi. İki tarafın da hayatlarını değiştirmek gibi bir öncelikleri yoktu. Bu yüzden Marty'ye arkadaş olmayı önerdi. Genç kadını çok seven ABD'li gezgin, kendisini kötü hissetse de bu teklifi kabul etti.
MEKTUP YAZMAKTAN HİÇ VAZGEÇMEDİLER
1980'li yılların sonunda onlar artık birbirlerinden kilometrelerce uzaklıkta yaşayan yalnızca mektup arkadaşlarıydı. Birbirlerine yazdıkları mektuplarda çoğu zaman kariyerleri hakkındaki gelişmelerden bahsediyorlardı. Marty, avukat olmak için eğitim almayı düşündüğünü paylaşırken Myriam ise onları bir araya getiren çikolata dükkanından ayrılıp yerine moda ile ilgili bir kariyer yapmayı planladığından bahsetti. Birbirlerine mektup yollamaktan hiç vazgeçmeyen ikili, aslında içten içe birbirlerini düşünürken diğer yandan ise bir araya gelemeyeceklerini düşünmeye devam ediyorlardı.
Birbirlerine yıllarca mektup yollayan ikilinin yolları bir kez daha Brüksel'de kesişti. Takvimler 1992'nin Kasım ayını gösterdiğinde Marty artık bir avukattı ve iş gezisi için Avrupa'yı, özellikle de Brüksel'i ziyaret etti. Yıllar önce tanıştıkları şehirde yanlarında başka arkadaşları da olacakken son dakika yalnızca ikili olarak buluşan Myriam ve Marty, artık 20'li yaşlarının sonuna gelmişti. Birbirlerini yıllardır görmeyen, yalnızca mektuplar aracılığıyla iletişimde kalan ikili tekrar yüz yüze geldiğinde bu kez daha çok samimi ve içtendiler. Üstelik sohbetleri de yavaş yavaş olgunlaşmaya başlamıştı. Artık kariyer hedeflerinden değil hayattan beklentilerini konuşuyorlardı. Ancak aralarında önemli bir engel vardı. Her ikisinin de hayatında başka insanlar vardı.
KASETLERİ DİNLEDİ VE KARARINI VERDİ
Myriam'ın evinin adresini bilen Marty, bir türlü kopamadığı Belçikalı kadına sürpriz yapma peşindeydi. Myriam'a bir sürpriz hazırlayan Marty, kadın için o dönem çok popüler olan kasetler doldurdu ve bu kasetleri kadının adresine postalamaya başladı. Myriam, kendisine ulaşan kasetleri dinlediğinde Marty'nin ses tonundan etkilendi ve sonunda kararını verdi. Sevdiği kişi Marty'di ve sevgilisine yalan söyleyemezdi. Marty, sevgilisinden ayrılma kararını aldığına kendisi de şaşırmıştı. O anı yıllar sonra şöyle anlattı:
"Ben de şaşkındım. Marty'ye bir kez daha âşık olmuştum. Kasetleri dinleyişimde ona bir kez daha âşık oluyordum."
Aralarındaki ilişki hiçbir zaman klasik anlamda 'gerçek bir ilişki' olmamıştı belki ama her ikisi de birbirlerini birçok kişiden çok daha iyi tanıyordu. Sevgilisiyle paylaştığı daireden ayrılıp ailesinin yanına taşınan Myriam, eşyalarını yerleştirdikten sonra Kaliforniya'daki Marty'yi aradı. Marty'ye söylemesi gerekenler mektuplara sığamayacak kadar uzundu ve bunları karşı tarafa ancak telefonda aktarması gerekiyordu. Hattın diğer ucundaki Marty sessizdi. Myriam, Marty'nin sessizliğini 'soru işareti' olarak algıladı. Ancak o esnada Marty, yıllardır çok istediği bir hayalin gerçeğe dönüşmek üzere olmasına inanamamakla meşguldü.
'DOĞRU KARAR VERDİĞİMİZİ ANLADIM'
Kaliforniya'ya gitmek için uçak bileti alan Myriam, ilişkiden emindi. Eylül 1993'te Kaliforniya'ya adım attığında karşısındaki adamı ne kadar uzun bir zamandır sevdiğini fark etti. Myriam, o anı şöyle anlattı:
"Marty aslında fiziksel açıdan çok değişmişti. Mesela saçları epey dökülmüştü. Fakat yine de ona aşıktım. İçimdeki hisler çok güçlüydü. Kaliforniya'ya gittiğimde ne kadar doğru bir karar verdiğimizi bir kez daha anladım."
'EĞER GERÇEKTEN AŞIKSANIZ BİR ŞANS VERMELİSİNİZ'
Rüya gibi bir haftanın sonunda her ikisi de ilişkilerini devam ettirme kararı aldı. Artık daha fazla birbirlerini erteleyemezlerdi. Myriam, ilişkilerinin dönüm noktası olan Kaliforniya'ya ilk adım atışı için "Eğer aşıksanız karşı tarafa gerçekten bir şans vermelisiniz, mutlaka denemelisiniz" dedi. Kaliforniya ziyareti sonrasında Marty, Myriam'ın ailesiyle tanışmak için sevgilisiyle birlikte Belçika'ya gitti. Sadece birkaç ay sonra sevdiği kadına evlenme teklifi etti. Myriam, hiç düşünmeden "Evet" dedi ve çantalarını toplayarak ABD'ye taşındı. Yalnızca birkaç ay sonra onlar artık, "Sonsuza kadar birlikteyiz" yemini ederek dünya evine girmişti bile. Myriam, evlendikleri an için ise şunları söyledi: "O anda düşündüğüm şey ne kadar uyumlu olduğumuzdu
30 YILDIR DOLUDİZGİN DEVAM EDİYOR
Tam 30 yıl önce birbirlerine "Evet" diyen ikilinin aşkı 2023 yılında da devam ediyor. İkili, verdikleri karardan bir kez olsun pişman olmadı bu süre zarfında. Myriam için ABD'deki yeni hayatına adapte olmak ve kendisine değişik gelen kültürel farklılıklara uyum sağlamak pek de kolay olmadı. Belçika'da inşa etmeye çalıştığı moda kariyeri ABD'de pek de geçerli değildi ancak verdiği kararın arkasındaydı. Bugün Los Angeles'ta bir görsel sanatlar lisesinde çalışan ve öğrencilerine Fransızca öğreten Myriam, ilk göz ağrısı olan öğretmenliğe döndüğü için çok mutlu. Myriam'ın Belçika ve Hollanda kökenleri ile Marty'nin Amerikan ve Yahudi mirasını taşıyan ailelerinin bir meyvesi de var üstelik. Çok kültürlü ve çok dilli bir evde büyüyen 21 yaşındaki Laura, anne ve babasının aşk hikâyesini arkadaşlarına anlatmayı çok seviyor. Çift, çeyrek asırı aşkın bir süredir devam eden ve bugüne kadar tek bir kriz bile yaşamadıkları evliliklerinin sırrını şöyle anlatıyor:
"Birbirimize minnet duygusu besliyoruz. Uyumlu olduğumuzun ilk andan beri farkındaydık ama denemeye korkuyorduk. Geç de olsa kararımızı verdik ve hiç pişman olmadık. Karşınızdaki kişiyi seviyorsanız, onunla aranızdaki bağdan eminseniz cesaretli olmalısınız."