17.06.2023 - 06:36 | Son Güncellenme:
Derleyen: Oğuzcan Atış / Milliyet.com.tr - Arıtılmamış yani rafine edilmemiş durumdaki petrol binlerce yıl boyunca insanlık tarafından ışık kaynağı başta olmak üzere birçok alanda kullanılmış olsa da Edwin Drake'in 1859'da ABD'nin Pensilvanysa eyaletindeki Titusville şehri yakınlarda yürüttüğü çalışmalar sonucunda ilk kez bir kuyudan fışkırdı. Günümüzde ise enerji başta olmak üzere birçok alanda kullanılan önemli bir hammadde haline geldi. Petrole olan ihtiyaç arttıkça dünya genelinde birçok noktada yapılan aramalar sonucunda çok sayıda yeni rezervler keşfedildi. Bu rezervlerin önemli bir kısmı da Orta Doğu coğrafyasında bulunuyordu. Sanayileşmiş ülkeler için Orta Doğu bulunmaz bir 'petrol cenneti' olarak görülüyordu. Bu anlamda petrol özellikle bu coğrafta için sınırları değiştiren, birçok savaşa neden olan, kan ve gözyaşını harlayan önemli bir etken oldu. Adı sürekli savaşlar, çatışmalar, halk ayaklanmaları ve terör örgütleriyle birlikte anılan Orta Doğu, günümüzde dünya petrol rezervlerinin neredeyse yarısına sahip ve bölge üzerinde bulunan birçok ülke dünya petrol ticaretinin önemli tedarikçileri arasında. Bununla birlikte sınırlı petrol rezervleri ve yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaşmasıyla birlikte mevcut petrol rezervlerinin kaç yıl daha kullanılabileceği soruları sorulmaya başlandı. Peki dünya petrol ticaretinin önemli merkezlerinden birisi olan Orta Doğu'daki petrol rezervleri kaç yıl daha kullanılabilecek? Araştırmacılara göre bu sorunun cevabı çok da uzak olmayan bir gelecekte gizli.
20. yüzyılda Orta Doğu'da geniş petrol rezervlerinin keşfedilmesi, bölgeyi küresel bir enerji merkezine dönüştürdü. Günümüzde Suudi Arabistan, Irak, İran, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler dünya petrol rezervlerinin önemli bir bölümünü elinde tutuyor. Bu rezervler, bölgenin ekonomik ve jeopolitik dinamiklerinin şekillenmesinde çok önemli bir rol oynuyor.
Petrol rezervlerini kesin olarak hesaplamak oldukça zor olsa da ulusal petrol şirketleri ve uluslararası ajanslar dahil olmak üzere çeşitli kuruluşlar, jeolojik araştırmalara ve üretim verilerine dayanarak Orta Doğu’nun dünya petrol rezervlerinin yaklaşık yüzde 48’ine sahip olduğunu tahmin ediyor.
RUSYA VE AFRİKA 'YARIŞ DIŞI' KALABİLİR
Günümüzde dünya üzerindeki petrol rezervlerinin geleceği teknolojik ve siyasi gelişmelerden de önemli şekilde etkileniyor. Gelişen teknolojiyle birlikte her geçen gün yeni petrol rezervleri keşfedilirken, dünya genelinde ihtiyacın artması sebebiyle petrol üretimi de her geçen gün katlanıyor. Özellikle petrol ticaretinde önemli bir noktada olan Orta Doğu’da yaşanan siyasi istikrarsızlık, güvenlik endişeleri, çatışma, ekonomik yaptırımlar ve jeopolitik gerilimler yeni rezervlerin ortaya çıkarılmasını ve mevcut rezervlerin işlenmesini zorlaştırabiliyor.
1973 yılında yaşanan ve sanayileşmiş ülkeleri ciddi şekilde etkileyen OPEC Petrol Ambargosu, Körfez Savaşı ile 11 Eylül saldırıları gibi gelişmelerin ardından birçok Batı ülkesi ilk etapta petrol ithalatında Orta Doğu’ya olan bağımlılığını kademe kademe azaltarak alternatif aramaya başladı ancak bu girişimin çok başarılı olduğu söylenemez. İlk sonuç olarak petrol rezervlerine sahip Afrika ülkeleri ve Rusya alternatif olarak görülmüş olsa da gerek mevcut siyasi gelişmeler gerekse de bu bölgelerdeki petrol rezervleri dünyanın ihtiyacı olan miktarı karşılamakta zorlanabilir.
Dünya üzerinde tespit edilebilmiş petrol rezervlerinin yüzde 5’ini elinde bulunduran Rusya’nın geçmişten bu yana kullandığı rezervlerini göz önüne alarak tahmin yapan araştırmacılar, Rusya’nın önümüzdeki on yıllarda bu ‘yarışın’ dışında kalacağını düşünüyor. Yine toplam rezervlerin yaklaşık yüzde 7’sine sahip olduğu düşünülen Afrika’da da benzer bir süre içinde rezervlerin tükeneceği düşünülüyor. Orta Doğu için yapılan tahminlere göre ise bölgede hali hazırda bulunan petrol rezervinin mevcut üretim hızıyla yaklaşık 80 yıl kadar daha kullanılabileceği düşünülüyor.
YENİLENEBİLİR ENERJİNİN DE MERKEZİ OLABİLİR Mİ?
Dünyanın sürdürülebilir ve çevre dostu enerji kaynaklarına yoğunlaştığı bir dönem, Orta Doğu için hem bazı zorluklar hem de bazı fırsatlar barındırıyor. Yenilenebilir kaynakların her geçen gün arttığı dünyamızda Orta Doğu ülkeleri güneş enerjisi gibi temiz enerji üretiminde lider olmak için coğrafi avantajlarını kullanma potansiyeline sahipler. Bu geçiş, uzun vadeli ekonomik sürdürülebilirliğin sağlanmasına ve çevresel etkinin azaltılmasına yardımcı olabilir.