Toplumu oluşturan en küçük birim aileden yola çıkarak giderek artan kadına şiddet konusunu ve ailenin önemini psikoloji, STK ve hukuk alanında uzman ve akademisyenlerle konuştuk. Anne-baba tutumunun çok şeyi değiştireceğini ancak şiddetin önlenmesi için hukuk, siyaset, eğitim ve ekonomik alanda çoklu bir dönüşüm gerektiğini söylediler
Kadına şiddet haberi duymadığımız bir gün neredeyse yok! Geçtiğimiz günlerde Emine Bulut’un, çocuğunun gözü önünde, eski kocası tarafından öldürülmesi hepimizin yüreklerini parçaladı. Uzmanlar kadına şiddetin temelinde, toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğu konusunda hemfikir. Bu açıdan bakınca, erkek çocuklarını kız çocuklarından daha “değerli” gören toplumsal kültürün, kuşaktan kuşağa aktarımının durdurulmasında ailelerin rolü olabilir mi? Ailelerin ve toplumun, çocuklara karşı masum gibi görünen ama şiddete çanak tutan davranışları neler? “Erkek çocuğun ruhunda şiddet var” söylemi ne kadar
Bir avuç gönüllü ile kurulan Koç Üniversitesi Engelli Çocuk ve Ailelerine Destek Merkezi, engelli çocuklara sahip annelerin gönül rahatlığıyla çocuklarını bırakacakları, biraz da olsa sosyalleşip, nefes alabilecekleri bir merkez olarak düşünülmüş
Engelli konusu Türkiye’de kanayan bir yara. Her yıl konuştuğumuz, çare aradığımız ama pek de adım atamadığımız bir konu. Ancak bazı girişimler var ki, umut oluyor. İşte onlardan biri EÇADEM. Bir avuç gönüllü ile kurulmuş, örnek bir proje. Merkezde, hemşirelik felsefesi ile sadece çocuk değil anne de düşünülmüş. Engelli çocuklara sahip annelerin gönül rahatlığıyla çocuklarını bırakacakları, biraz da olsa sosyalleşip, nefes alabilecekleri bir merkez olarak düşünülmüş.
Diğer engelli merkezlerinden farklı, Türkiye’de ilk ve tek olan Koç Üniversitesi Engelli Çocuk ve Ailelerine Destek Merkezi’nin (EÇADEM) kurucuları ile konuştum. Bu harika projenin tüm belediyelere ilham olmasını diliyorum.
Diş Hekimi İdil Akmeriç süt dişlerinin kalıcı dişlere oranla daha çok organik madde içerdiklerinden çürüğe daha yatkın olduklarını söylüyor
Bu aralar bizim evde büyük kızın süt dişleri dökülme çabasında. Süt dişleri sallanıp bir türlü düşmeyince, arkadan çıkan yeni dişler de büyüyünce, çifter dişli oluverdi! Hal böyle olunca çocuklarda diş sağlığı konusunu masaya yatıralım istedim. DentGroup Kids Çocuk Diş Hekimi Dr. İdil Akmeriç ile çocukluk çağında diş sağlığı ve bakımını konuştuk.
Çocuklukta süt dişlerinin bakımı nasıl olmalı?
Anne-babaların çocuklarının gelişiminde dikkat etmeleri gereken en önemli konulardan biri de süt dişleridir. Çünkü süt dişleri, altından gelecek dişler için rehberlik edip yer korurken, çiğneme ve konuşmaya yardımcı oluyor. Süt dişlerinin erken dönemde çekilmeleri sonucu oluşabilecek yer kayıpları sonrasında ortodontik ve fonksiyonel problemler oluşabiliyor. Süt dişlerinin erken
Sporun faydalarını bilmeyenimiz yok. “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur.” Peki ama spor bilinci ve motivasyonu nasıl kazandırılır? Çocuk gelişiminde sporun önemini, İstanbul Bilgi Üniversitesi Spor Yöneticiliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Hasan Kasap ile konuştum.
- Çocuklar hangi yaşta, hangi sporları yapmalı?
Sporun çocuğun yaşamına girmesi doğal olarak oyunla başlar. Oyun çocuğun motorsal, bilişsel ve değerler gelişiminin anahtarıdır. Yedi yaşa kadar olan etkinliklerde eğlendirici ve oyunla eğitim esastır. Devamında hareket eğitimi yine oyun içinde yaşatılmalıdır. Aile ya da spor eğitimcisi, çocukların hangi sporu yapacağına karar vermekten çok, çocuğun kendi içindeki sporcuyu keşfetmesine olanak vermelidir. 4 yaşından itibaren yüzme (su oyunları), cimnastik ve atletizm gibi temel sporları, oyundan feragat edilmeden öneriyoruz.
- Çocuk sporundaki hassas noktalar neler, aileler nelere dikkat etmeli?
Oyun ve spor ortamlarında ailenin ilk gözettiği alan, çocuğunun fiziksel/duygusal güvenlik alanları ve duyuşsal değerlerin durumudur. Ailenin
İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü tarafından düzenlenen, “Çocuk Gelişimi ve Psikopatolojisi Sempozyumu” için İstanbul’a gelen Prof. Dr. Pasco Fearon ile uzmanlık alanı olan çocuk ve anne-baba bağlanmasını konuştuk.
University College London’da Gelişim Psikopatolojisi bölümünde öğretim üyesi ve Klinik Psikoloji Doktora Eğitim Programı’nın ortak direktörü olan, Duygu ve Bağlanma Çalışmaları Derneği’ndeki (SEAS) son araştırmaları anlattı.
- Bağlanma dediğimiz şey nedir?
Bağlanma; bebeklerle anne-babaları ya da bakım verenleri arasında kurulan ilişki, duygusal olarak olumlu ve yardım edici bir ilişkinin varlığını ifade eder. İlk yıllarda özellikle anne ile kurulan bu bağ, çocuğun kişiliğinin önemli bir kısmını oluşturur. Bağlanma kuramcılarına göre süt çocukluğu döneminde güvenli ya da güvensiz bağlanma olarak belirlenir.
- Bağlanma şeklimiz sadece ebeveynlerimizle mi ilişkili ve bu değiştirilemez mi?
Bağlanma son dönemde çok popüler bir kavram haline geldi. Ancak maalesef yanlış anlaşılıyor. Aileler ne yapacaklarını, kimin tavsiyesine güvenebileceklerini bilmiyor. Bir yetişkin olarak bağlanma ilişkilerine olan yaklaşımımız hem uzak hem yakın geçmişte yaşadığımız karmaşık
Somatik Deneyimleme eğitmeni Sonia Gomes, “SE yöntemiyle danışanın kendi sinir sistemini nasıl düzenleyeceğini öğrenmesini ve bedeninin iyileşeceğine inanmasını sağlıyoruz” diyor.
Travmatik olayların sadece ruhsal değil, bedensel rahatsızlıklara da sebep olabildiği artık bilinen bir gerçek. Travma tedavisinde zihinle birlikte bedenle de bunu ifade etmek giderek yaygınlaşıyor. Somatik Deneyimleme- Somatic Experiencing (SE) Dr. Peter Levine tarafından geliştirilmiş, travmanın dışa vurumu konusunda referans noktası olan bir yöntem. Dünyada 20 binden fazla SE uygulayıcısı var. Somatik Deneyimleme Travma Enstitüsü’ne bağlı dünyanın her yerinden insanlarla çalışan Sonia Gomes bu yöntem hakkındaki sorularımızı yanıtladı.
Somatik Deneyimleme neden bu kadar popüler oldu?
Somatik Deneyimleme tüm travma terapilerinin belkemiğini oluşturur. Bu yaklaşım insanların travmayı yeniden müzakere etmesi ve bedende saklı duran psikobiyolojiyi ortaya çıkarması üzerine bir yaklaşım. Bedenin travma veya stres sonucu her ne oluştuysa gizleyip, bunlarla yaşamaya yönelik bir pratiği vardır. Bu yüzden de SE çok önemli bir nörobiyolojik bakış açısına sahiptir.
Bu yöntem nasıl çalışıyor?
Her organizmanın,
Sizi gelenekselin dışına çıkma cesaretini gösteren, iki baba ile tanıştırmak istiyorum. Çocuk sahibi olduktan sonra, işten ayrılıp, tüm zamanlarını çocuklarının bakımı ve ev işleri ile geçiren babalar. Gelen tepkilere aldırış etmeden, çocuk büyütmenin ve ev işlerinin sadece annenin görevi olmadığını gösteren bu babalara bir alkış da benden…
8 yıllık evli ve 2 kız çocuk babası Özgehan Omağ mühendislik mesleğini bırakıp, evde çocuklarına bakan bir baba. Hem instagram hem de youtube’da açtığı “Enbaba” hesabı ile yaşadığı zorlukları ve çevreden aldığı tepkileri insanlarla paylaşıyor. Kanadalı eşinin, çocukları olduğunda kendisine, “Sen bakmak ister misin?” diye sorduğunu söyleyen Özgehan Omağ, “İlk başta yapamayacağımı düşündüm ama denemek istedim. Zamanla insanın kendi çocuğuna bakması kadar harika bir başka deneyim olmayacağına karar verdim. Zamanı geri alamadığımız için çocuklarımızla beraber geçireceğimiz tüm zamanlar bizim için büyük bir şans” diyor.
- Çocuk bakmak zor mu?
Benim için günün en zor zamanı sabahları uyanmak. Çalışan babaların mesaisi saat 09.00’da başlıyorsa, benim mesaim 06.30’da başlıyor ve iki çocuğun sabah enerjisi oldukça yüksek oluyor. Çocukları hazırlayıp,
Çocuk ve genç psikiyatristi Yankı Yazgan’la çocuk gelişiminde ve ebeveyn/çocuk ilişkisinde oyun oynamanın önemini konuştuk.
Psikiyatrist Yankı Yazgan, “Ailelerin çocuklarından olduğu kadar, kendilerinden de beklentisi çok yüksek. Oyunun bir uzman tarafından yazılacak reçetesi yok. İçinizdeki çocuğu çıkarın ve sıkılmaya, beklemeye sabredip, fırsat verin” diyor.
- Son yıllarda oyun konusu neden bu kadar gündemde?
Yaşamlarımızda spontanlığın oranında ciddi bir düşüş var. Okul, ek aktivite, spor gibi faaliyetleri yapabilmek için olabildiğince yapılandırılmış bir hayat sürüyoruz. Yaşam şartları bizi buna zorluyor ama ihtiyaçlar değişmiyor. Dijital hayatın ağır basmasıyla, oynanan oyunların büyük bölümü, başkalarıyla beraber oynama fırsatlarını da azalttı. Yüz yüze, göz göze etkileşim yok. Bunları dijital yollarla karşılıyoruz. Ancak dünya ne kadar değişirse değişsin, zihnimiz bu hızda bir değişiklik geçirmedi. Yakın olma, kabul görme, güvende hissetme ihtiyaçları sabit. Bu ihtiyacı en güzel karşılayan araçlardan biri de oyun. Oyun aslında yaşamın bir provası. Ama bunu karşılayamıyoruz ve bu da serbest oyuna olan ihtiyacı daha da belirginleştirdi.
- Oyun oynamanın uzun vadede hem fiziksel,