Doğduğunuz ülkeden uzaklara gittiğiniz zaman buruk bir özlem sarar içinizi ve ülkenizi size hatırlatacak her şeye ihtiyaç ve özlem duyarsınız, ya tanıdık bir cümle içinize işler ya da kulağınıza çalınan melodiler, belki de en çok müzik sarsar gurbetliğinizi... Yıldız Serikaya ve Nalan Akcan... Onlar da uzaktan, Almanya’dan Türkiye’ye sesleniyorlar... Yıllardır Almanya’da yaşayan iki sıkı dost, çocukluktan beri bir hayale kapılıyorlar ve evcilik oyunlarından dahi vazgeçip masaları stüdyo, arkadaşlarını da dinleyici yapıp ‘radyoculuk’ oynuyorlar. Ardından Almanya’nın en popüler radyolarından birinde ses vermeye başlıyor, çekirdekten yetişiyor ve radyonun içini dışını öğreniyor. Sonra bu iki dost ortak oluyor ve bir radyoyu satın alıyor, başlıyorlar birlikte öğrendiklerini müzikle aktarmaya... Bu radyonun adı Sky Radyo, kalabalık, genç ve renkli ekibiyle farklı müzik türlerine ayırdıkları yayın akışıyla Almanya’dan Türkçe müzik sunuyor ve Almanya’da yaşayan Türklerin sesi oluyor... Radyo, “Dünya’ya Açılan Pencereniz” sloganıyla 2007’den bu yana yayın yapıyor, Türkiye’de müzik dünyasında yaşanan gelişmeleri de yakından takip ederek, dünyanın en yeni ve en hit müziklerini dinleyicilerle paylaşıyor. Nalan Akcan ve Yıldız Serikaya’yla Sky Radyo’yu konuştuk. SKY Radyo’yu www.skyradyo.com adresinden dinleyebilirsiniz.
İKİ RADYOCU, İKİ YAKIN ARKADAŞ, ÇOCUKKEN KURDUKLARI HAYALLERİNİ GERÇEKLEŞTİRİYOR VE BİR RADYO SATIN ALARAK ALMANYA’DAN TÜRKİYE’YE SESLENİYOR...
Yıldız Serikaya
Almanya’dan Türkçe yayın yapan Sky Radyo’nun kurucularındansınız, radyoculuk, hayallerinizin işi miydi?
Nalan Akcan: İkimizde Almanya’da popüler bir radyoda başladık. Ben çekirdekten yetiştim ve 18 yaşında Müzik Direktörü oldum. O zamanlar programda projeler halinde Türk günleri, Arap günleri gibi günler organize ediyorduk. Sonrasında kendi radyomuzu kurmaya karar verdik ve 2007’den bu yana dinleyicilerimize sesleniyoruz.
İkinizde program yapıyorsunuz...
Yıldız Serikaya: Çocukluğumuzdan beri Nalan’la tanışıyoruz. Herkes evcilik oynardı, biz radyoculuk oynuyorduk, program sunuyorduk, şarkı çalıyorduk, arkadaşlarımızı dinleyici yapıyor sözde yayına bağlıyorduk.
N.A.: Masaları falan stüdyo gibi yapardık öyle bir aşkımız vardı.
Programcıyken bir radyonun başına geçtiniz, risk aldığınızı düşündünüz mü?
Y.S.: Evet, ilk zamanlar “Acaba radyomuz dinlenir mi?” diye endişelendik ama buradaki ve Türkiye’deki dinleyicilerimiz çok destek oldu. Radyoda onlarla beraber harika bir ortam oluyor.
Yayınlarınızı sadece Türkçe mi yapıyorsunuz?
Y.S.:Yayınlarımızda çoğunlukla Türkçe şarkılara yer veriyoruz. Programlarımızda Almanca konuşmuyoruz. Türkiye’deki radyolar hangi popüler şarkıları çalıyorsa bizim radyomuzda da o şarkılar çalıyor. Almanlar da radyomuzu dinliyor. İngilizce, Yunanca, Bulgarca, Azeri müziklerine de yer veriyoruz. Her müziğe aynı eşitlikle yaklaşıyoruz.
En çok nerelerden dinleniyorsunuz?
N.A.:Frekansımız Almanya’da ama radyomuz internetle her yerde... Avustralya ve İngiltere’den de çok dinleniyoruz. Zirveye doğru gidiyoruz. Yakında uydudan da dinleneceğiz.
“Almanlar da dinliyor” dediniz, nasıl yorumlar yapılıyor müziklere?
N.A.: Onlar bizim müziğimizi bazen daha iyi bile anlıyorlar. Her tarz müziğe yer vermeye çalışıyoruz ve bu yüzden bazen tepki de aldığımız oluyor ama radyo olarak hep farklılık arıyoruz. 1970’li ve 1990’lı yıllara ait şarkılara da yer veriyoruz. Daha çok pop ağırlıklı radyoyuz. Türkçe pop şarkıları dinletiyoruz. Müzik direktörlerimizle karar veriyoruz ama yayın akışımızı hazırlarken dinleyici isteklerini de katıyoruz.
Genelde radyolarda yayın akışları hazırlanırken albümlerdeki klibi çekilen şarkılara yer veriyorlar. Bizce radyoların amacı kendi hit ve favorisini belirleyebilmesi...
Y.S.:Dinleyici kendi de karar versin ve istesin diye düşünüyoruz, çok güzel yorumlar geliyor, dinleyicilerle fikir birliğine varıyoruz.
Türkiye’deki müzikleri biraz daha uzaktan takip ediyorsunuz, zorluk yaşıyor musunuz?
N.A.: Her albüm Türkiye’deki radyolar gibi bize ulaşmıyor. CD’lerle yayın yapıyoruz. Biz CD alıyoruz ve onların içinden bilgiler veriyoruz.
Gurbetçiler radyonuzu daha çok mu sahipleniyor ?
N:A.: Evet, destek oluyorlar, İngiltere’den çok destek alıyoruz, mesela Almanya’dan yayın yaptığımız için Radyo Almanya gibi tanıtıyoruz. İngiltere’deki Türkler “Siz bizim de radyomuzsunuz” diye radyoyu sahipleniyorlar.
Türkiye’deki sanatçılarla da sürekli irtibat halindesiniz...
Y.S.: Programlarımızda genellikle müzik üzerine konuşmalarımız oluyor ve sanatçılara canlı yayında telefonla bağlanıyoruz. Rekor gibi 90’a yakın sanatçımızla görüştük. Sadece şarkıcılar değil, oyuncular, yazarlar, astrologlarla da görüşüyoruz. Kitap tanıtımları yapıyoruz ve hayvan koruma dernekleriyle ve özellikle kadın dernekleriyle iletişim halindeyiz.
Sky Radyo’nun genç ve güler yüzlü ekibi yayınlarında Türkiye’den haberler veriyor.
‘Türkiye’deki radyolar çok özgür değil!’
Türkiye’deki radyocuları takip ediyor musunuz?
Y.S.:Hepsini dinliyoruz ve onlarla iletişimimiz var. Biz
radyoları rakip olarak görmüyoruz, biz hepimiz ortak bir amaç için oradayız, dinleyiciyi radyoya bağlamak...
N.A.: Türkiye’deki radyolar çok özgür değil ve zorluk yaşıyor, özel bir yayın akışları var ve kendi istedikleri listeyi çalamıyor. Biz kendimizi özgür hissediyoruz, farklı görüyoruz, sınırlamamız yok.
‘Almanya’da her şey inceleniyor’
Radyoculuk anlamında Türkiye’yle kıyaslarsak Almanya’daki şartlar daha mı iyi?
N.A.: Büyük bir radyoda programcıyken çıkıp kendi radyomuzu kurmaya kalktık ve biraz zorluk yaşadık. Burada bir frekans almak bile çok zor . Prosedürler daha zor ve her şey inceleniyor. Beklentiler de daha farklı oluyor, daha fazla çalışman gerekiyor. Beklentileri karşıladık daha çok büyümeye çalışıyoruz.