Trump, başa geçme töreninde önceki ABD Başkanı Obama’nın da bulunduğu ortamda Obama’nın başarısız olduğunu ve ABD’nin çıkarları için yeterince çalışmadığını söyledi. Trump’ın söylemleri arasında şunlar var:
Aşırı İslam’a bağlı terörizm bizi de tüm dünyayı da tehdit ediyor. Bu tehdidi ortadan kaldırmak için çalışacağım. Bu bağlamda İŞİD’i yok edecek tedbirleri alacağım.
Bundan sonra ABD hiç bir ülkede o ülkeye demokrasi getirmek adına savaşmayacaktır. ABD ordusu dışarıda savaşarak, trilyonlarca dolar harcama yapıyor. Bu harcamaları altyapı yatırımlarına yönlendireceğiz. Demokrasi de, insan hakları da, fakirlik de, ülkeler vatandaşlarının tercihidir. Her ülke layık olduğu rejimle yönetilir. ABD görüşlerini diğer ülkelere empoze etmekten vazgeçecektir. Biz ülkeleri yönetenlerle işbirliği yaparız.
Suriye sorununu mevcut generallerden iyi biliyorum. Mevcut Suriye politikamız yanlıştır. Suriye’de Türkiye hududuna paralel bir güvenlikli bölge oluşturacağız.
Türkiye müttefikimiz ve dostumuzdur. Suriye’deki sorunun çözümü amacıyla öncelikle Türklerle görüşeceğim.
ABD başkanı olsam da şirketlerimi yönetme hakkım vardır. Ama bu işi çocuklarıma bırakıyorum. Beceremezlerse bir yıl sonra onları
Yalnız ülkemizde değil, tüm dünyada beklenmedik olaylar oluyor. Bu olayları birtakım insanlar “kült öğretiler”le izah etmeye çalışıyorlar. Bu çeşit izahatlar arasında, cinlerden tutun, kehanetlere kadar birçokları var. Bugünlerde tüm dünyayı sarmış kehanetlerden en ilginci, şubat ayında olacaklar hakkında. Fengshui Master’larına göre, 2017 şubat ayı dünyadaki ve kişisel hayatımızdaki her şeyin düzelme yoluna gireceği bir ay olarak gösteriliyor. Çünkü, önümüzdeki şubat ayı 28 çekmesine rağmen, bu ayda 4 pazar, 4 pazartesi, 4 salı, 4 çarşamba, 4 perşembe, 4 cuma ve 4 cumartesi günü bulunuyor. Böyle bir olay, 823 yılda bir gerçekleşiyor.
Kahin Nostradamus
Kâhin Nostradamus, Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşadı. Hıristiyanlığın sevgiden, birlikten ve hoşgörüden yoksun, sadece çıkarı ve iktidara yönelik hırsını görmüş, gittikçe güçlenen ve durdurulamayan İslami gücün, bir gün Hıristiyanlarla çatışacağından bahsetmişti. “Müslümanlar kıymetli eşyalarını bir kenara atıp, savaşa giriyorlar ve ölümü bir ödül olarak kabul ediyorlar; oysa, bizimkiler önce parayı pulu düşünüyor ve ölmek istemiyorlar” demişti.
Hemen hemen her yorumcuya göre, Nostradamus “Üç İsa Karşıtı”ndan söz etmektedir ve
Merkez Banka-mız bir süredir alması gereken tedbirleri alıyordu. Bunlar arasında; faizleri yükseltmemek, yasal karşılıkları düşürmek, Hükümet’le ve diğer ekonomik birimlerle uyum içinde bulunmak vardı. Ancak, dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu ortam, ek tedbirler alınmasını gerektiriyor. Çünkü, dünya ticaretinin daralması, Avrupa Birliği’ndeki çalkantılar ve ABD Başkanlık seçimi, küresel çapta bir belirsizlik ortamı yarattı. Ülkemizde de, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından, Suriye’deki savaşa katılmamız ve Anayasa’mızı tamamen değiştirecek Başkanlık Sistemi’ne geçme çabalarının yarattığı siyasi belirsizlikler var.
Gelinen bu yeni aşamada, Merkez Bankamızın alacağı tedbirler tek başına yeterli olmasa da, diğer ekonomik birimlerle bir arada hareket edildiği takdirde, içinde bulunduğumuz krizin ülkemiz ekonomisine olan zararı asgariye indirilebilir. İçinde bulunduğumuz ekonomik kriz, döviz fiyatlarındaki artış olarak kendini göstermesine rağmen, bu bozulmanın altındaki temel nedenler şöyle açıklanabilir:
Cari açığımızın devam etmesi ve ülkemizin, her ay ilave 3.5 milyar dolar civarında döviz girişine ihtiyaç duyması.
Savaş harcamalarının döviz gereksinimini arttırması.
Yabancı
Tim Ferris’in Tools of Titans (Meşhurların Takım Çantası) kitabı ABD’de 2017’nin piyasaya çıkan ilk kitabı oldu. Kitapta birçok meşhur insanın başarı hikâyesi var.
Aşağıdaki sözler onların deyişlerinden derlendi. Bazıları ise, onların en beğendiği sözler!
İnsanları cevaplarıyla değil, sorularıyla değerlendirin! (P. M. Gaston)
Şanslı olabilirim ama bu bir rastlantı değil! (C. Sacca)
Güçlü yazan, güçlü düşünüyor demektir! (M. Mullenweg)
Her zaman zannettiğinden daha güçlüsündür! (S. Godin)
Kaybedenlerin hedefleri var; kazananların ise sistemleri! (S. Adams)
Disiplin, özgürlük demektir! (J. Willink)
David Boaz’ın Aşırı Liberal Kafası (The Libertarian Mind) adlı kitabı, liberal düşünce sahipleri için, “temel kitap” kabul ediliyor. “Liberaller” ile “Libertaryanlar” arasında bir fark var. Libertaryanlar (aşırı liberaller denilebilir), devletin varlığını bile kabul etmiyorlar; liberaller ise, devlet olsun ama mümkün olduğu kadar özgürlük olsun, istiyorlar.
Liberal olmak, kişisel ve ekonomik özgürlükleri savunmak anlamına geliyor. Avrupa kültürünü, bu düşünce biçimi şekillendiriyor. Liberaller, cinayet, ırza geçme, hırsızlık, adam kaçırma, sahtekarlık gibi suçların hepsine karşılar ama başkalarının eşit olma hakkına müdahale sayılan bu çeşit suçlar dışında, tam bir özgürlük sahibi olmak istiyorlar ve başkalarının haklarına saldırmayan her türlü toplumsal hareketi, destekliyorlar. İdam cezasını da kişisel haklara saldırı olarak görüyorlar.
Libertaryanlar ise, devletlerin de kişiler gibi cezalandırılmasını istiyorlar. Bu iki düşünce zaman zaman birbirine karıştırıldığı için, Avrupalılar, Ermeni Katliamı gibi suçlamalar için, devletleri sorumlu sayabiliyorlar. Ama, bazı Avrupa devletlerinin koyduğu gibi, “Ermeni katliamı olmadığını savunma” yasağı, tamamen liberal ve libertaryan
Her şirketin başarı derecesini ölçmek ve şirketi daha iyi yönetebilmek için, “Anahtar Performans Göstergeleri (APG)”nin hesaplanmasına ihtiyacı vardır. Bu şekilde, başarı ve yönetimin kalitesi, rakamlara dökülmüş olur. APG sayesinde, şirket hakkındaki hayati kararların alınması mümkün olur. APG sayesinde, bir şirketin diğerleri ile karşılaştırmasının yapılması ve şirketin durumunun gerekli kişilere kolayca anlatılabilmesi mümkündür. Örneğin, şirketinizi devretmek durumunda iseniz, alıcılar, bu göstergelerden faydalanarak, şirketinizi çabuk ve en iyi biçimde değerlendireceklerdir.
Hangi konularda?
Kullanacağınız APG sayesinde, şirketinizin;
Gelir ve kârlılık durumunu,
Likidite durumunu ve nakit akışını,
Hisse sahiplerinin elde etmeyi bekledikleri getiriyi,
Sermaye etkinliğini(konulan sermayenin getirisini),
Müşterilerinin memnuniyetini ve müşterilerin şirkete sadakatini,
Almanya, İkinci Dünya Savaşı’nı Türkiye’nin savaşa girmemesi yüzünden kaybetti. Hitler ‘Kavgam (Mein Kampf)’ isimli kitabında hiçbir ülkenin aynı anda iki ayrı cephe açmaması gerektiğinden bahsediyordu. Bu prensibe her zaman dikkat etti. Ancak Romanya işgalinin ardından o bölgedeki petrolün Almanya’nın savaş sırasındaki petrol ihtiyacını karşılayamayacağını gördü.
Savaşı kazanması için Kafkasya bölgesindeki veya Orta Doğu’daki petrolü ele geçirmesi gerekiyordu. Her iki bölge için de Türkiye ile işbirliği yapması gereği vardı. Türkiye bir oyalama taktiği uyguluyor, savaşan tarafları idare ediyordu.
Hitler’in ise beklemeye tahammülü yoktu, Rus cephesini açmak zorunda kaldı. Rusya’da başarılı olamaması giderek içeride ve cephelerde zayıflamasına ve savaşı kaybetmesine neden oldu.
Batum ve Bakü
Peter G.Tsouras’ın ‘Hitler Triumphant-Alternate Histories of World War II’ isimli kitabında Paddy Griffith, bu konuyu inceliyor. Hitler, Girit’ten sonra Kıbrıs’ı ondan sonra da Süveyş Kanalı’nı ele geçirmek istiyordu. Ancak Türklerin yardımı olmadan Ortadoğu’ya girmesi olanaksızdı. Türklerin savaşa ikna edilmesi halinde Türk orduları Batum ve Bakü’yü işgal edecekti. Türklerin bu bölgeleri ele
Teknoloji dünyamıza artık, kullandığımız makinelerden (hardware) çok onların yazılımları (software) hükmetmeye başladı. Dolayısıyla, araştırma-geliştirme (Ar-Ge) faaliyetlerinden bahsettiğimizde; icatlardan çok, bunları kullanmak için gerekli yazılımların gücünden ve kolaylığından bahsediyor olacağız. Doğal olarak, daha iyi yazılımlar ortaya çıktıkça, bunların kullanılabileceği makineler ve araçlar da ortaya çıkacak.
Yazılımlar yayıldıkça ve güçlendikçe, bunları kullanabilmek ve bunlara hükmedebilmek de önem taşıyor. Dışarıdan, yazılımların içine sızıp bunlara hükmetmeye çalışanlara “hacker” diyoruz. Artık, casusluk faaliyetleri önemli ölçüde, “hacker”ler aracılığıyla yapılıyor.
En güçlüleri
Strategy+Business, dünyanın en güçlü yazılım şirketlerini, aşağıdaki biçimde sıralıyor. Bunlar arasında (Ar-Ge konusunda milyarlarca dolar yatırım yapmamıza rağmen), maalesef hiçbir Türk şirketi yok. Çünkü, biz Ar-Ge’yi ve yeniliği, “hardware” geliştirme zannediyoruz.
En büyük küresel yazılım şirketleri:
1. IBM
2. Microsoft
3. SAP