Bir ilişki içerisinde güzel zamanlar kadar tartışmalar da olur, zorluklar, uzaklaşmalar, soğumalar, huzursuzluklar da... Her zaman aynı duygu durumu içerisinde hissedemezsin, bazen çok seversin, bazen çok uzak hissedersin, bunalmış hissetmekte sevdaya dahildir. Bir ilişkide hep aynı duygu durumu içerisinde olmayı beklememek gerekir. Duygularımız geçicidir, sürekli yer değiştirirler. Nasıl ki soğuk hissettikten sonra sevdiğinin yaptığı bir hareket tekrar ona karşı sıcak duygularını harekete geçiriyorsa duygular da bu şekilde geçerler. Uzun süreli ilişkilerin sırrı da bazı güçlü cümlelerden geçiyor. Bir sihir gibi doğru kelimeleri doğru yerde kullanırsan sevgilinin kalbini yeniden kazabilmen mümkün. Tabi sadece sözlerle değil, davranışlarla da yakınlığın içini doldurmak gerekir.
“Seni dinliyorum ve söylediklerini anlıyorum”
Terapiye bana gelen birçok kişi anlaşıldığını hisseder ve sorunlarını anlatabildiği için mutlu olur. Bunu gerçek yaşamda yapamazlar. Çünkü gerçek yaşamda artık herkes kendi
Güven bir ilişkinin temel taşlarından biridir. Güven sarsıldı mı bir daha ilişkinin toparlanması güç olur. Bazı davranışlar vardır ki bu güveni zedeler ve ilişki içerisinde şüphe uyandırır. Bu davranışları yapan kişilerin bir kısmı farkında olmadan yapar bir kısmı ise kasıtlı yapar. Eğer farkında olmadan yapılan davranışlar varsa, kişinin bunu fark etmesi ve ben karşımdaki kişide bu davranışlarımla güvensizlik oluşturuyorum diyebilmesi önemlidir. Genellikle insanlar karşılarındaki kişiyi suçlama eğiliminde olurlar. Hatalarını fark etmezler. Hele bazı davranışlar vardır ki istikrarlı olarak yapıldığında ilişkinin bitmesine zemin hazırlar.
Davranış değişiklikleri her zaman bir ilişkide dikkat çeken hareketlerden olmuştur. Buradaki davranış değişikliğinden kastım ilişkinin başındaki haller ile zaman geçtikten ilişki oturduktan sonraki haller arasındaki fark değildir. Elbetteki ilişkiler ilk gün gibi kalmazlar. Oturduktan sonra samimiyetten doğan bazı davranışsal farklılıklar olabilir. Nezaketen yaptığı bazı şeyler azalır gibi farklılaşmalar değildir. Bir takım rutin yaptığı şeylerde farklılaşmalardır.
Güzel giden ilişkiler evlilik yoluna giriyor ancak bunun keyfine bile varamadan korkular başlıyor. İnsanlar neden evlenmekten korkarlar? Bunun bir sürü sebebi olabilir. Eğer partneriniz evlilikten korkuyorsa onunla bu korkularını konuşabilecek durumda olmanız önemli ama ondan önce korkularının sebebini anlamanız gerekiyor. Korkularını size daha iyi anlattığı güvenilir bir ilişkiniz varsa bu korkularını yenebileceğini gösteren olumlu bir işarettir. Evlilik korkusunu ortaya çıkartan sıklıkla rastladığımız sebepler şöyledir:
Bağlanma ile ilgili sorunlar: Özellikle bir kişiyi hayatına almakta ve benimsemekte zorluk çeken kişiler evlilikten uzak dururlar. Hele bir süre yalnızlığına alışmış kişiler için evlilik göze çok korkunç gelir. Yalnızlığının bozulacağından korkarlar. Hayatı paylaşırken bundan sonra iki kişi olabileceği düşüncesini kabul etmek istemezler. Kendilerine karışılmasını istemezler ve bazen bu konuda sorumluluk almakla ilgili zorluk yaşarlar. Kaçıngan ve kaygılı bağlanan kişiler hayatlarına birini dahil etmekte güçlük çekerler.
İlişkilerin güzel yanları olduğu kadar zorlu yanları da vardır. Özellikle tartışmalar çiftlerin problem çözme becerilerinden direkt etkilenir. Bu tartışmalar anında zorlu süreçler yaşayan çiftler bazen her ne kadar ayrılmak istemeseler de kızgınlıkla “senden ayrılmak istiyorum” derler. Hatta ufacık gerginliklerde bile ayrılmayı gerçekten istiyor gibi görünürler. Tartışma geçtikten sonra sakinleştikten sonrada bunu sinirle söylediklerini ifade ederler. Ancak bu davranış biçiminin bir sorun olduğunu ve karşıdaki kişide ne gibi etkiler yarattığını bilmezler. Sinirle kurulan bu yıkıcı cümleler her ne kadar bir blöf gibi olsa da, içerisinde gerçekten ayrılık isteği barındırmasa da ilişkilere zarar verir. Peki ilişkiye verilen zararın görülmesine rağmen insanlar bunu neden derler o zaman bunu söyleyen kişilerin içsel süreçlerine, bu davranışı neden yaptıklarına biraz bakalım.
Öncelikle yoğun bir şekilde gelen ayrılma isteği aslında o anda tartışmaktan uzaklaşma isteğidir. Kişiler tartışmaktan uzaklaşma isteklerini o anda
Danışanlarım uzun bir süredir çift terapisi seanslarımda sıklıkla şu sorunu dile getiriyorlar. “Eşimle terapiye başlamak istiyorum. Sorunlar yaşıyoruz ancak eşim terapiye gelmeyi kabul etmiyor. Sorun bende değil sende diyor.” Peki o zaman eşi terapiye ikna edebilmek için ne yapmalı?
Öncelikle böyle bir problem yaşıyorsanız terapiye siz başlamalısınız. Onu ikna etmeyi beklemeden siz adım atmalısınız. Bazen alınganlık ve hassaslıkla “İlk adımı neden ben atıyorum” sorgulamalarında bulunabilirsiniz. Ancak bu sorgulamalar vakit kaybettirir. Bir ilişkide bir problem varsa onu çözebilmek için çözüm odaklı olmak gerekir. Problem odaklı olmak sürekli eşin terapiye gelmeyeceğinden şikayet edip mevcut problemlerle her gün ilişkiyi sürdürmeye çalışmaktır. Çünkü bu problemler bir kısır döngü şeklinde kendini tekrarlayacaktır. En azından siz terapiye başladığınızda problemleri kendi bakış açınızla çözebilmenin yollarını öğreneceksiniz. Öğrendiğiniz yöntemlerle tartışmaları yöneteceksiniz. Sizde olan değişiklikleri
Uzman Klinik Psikolog Melda Yakupoğlu ilişkilerde haklı olabilmek için kalp kırmanın zararlarını anlattı, mutlu olabilmek için bilgiler verdi.
İlişkilerde haklı olmayı mı mutlu olmayı mı tercih edersiniz? Uzun yıllardır evlilik ve çift terapisi yaparken gördüm ki sağlıklı iletişim kuran kişiler hak savaşına girmiyorlar. Çünkü hak savaşına girmek ilişkileri ciddi anlamda olumsuz etkiliyor. Herkes kendi bakış açısından haklı olduğunu düşünüyor ve tartışmalarda kalpler kırılıyor. Üstüne üstelik kimse kimsenin ne istediğini anlamıyor ve tartışmalar boşu boşuna yapılıyor.
Her zaman derim haklı olmak değil mutlu olmak amaç olmalı. Birliktelikte ortaklıklar kurmak, orta noktayı bulmak gerekiyor. Orta noktayı bulmayan bir ilişkide herkes “ben” diyor. Oysa “biz” bilincini oluşturmak gerekiyor. Tartışmalar bir illüzyon gibidir, herkes kendisinin o kadar haklı olduğuna inanır ki karşısındaki kişinin o anda ne düşündüğünü, ne hissettiğini önemsemez ve öfke ile canını yakmak çalışabilir. Bu sebeple çiftler birbirine
Son zamanlarda sıklıkla duyarsınız insanlar birbirine “kime güvenelim o kadar zor ki, bu devirde kimselere güven yok…” derler. İlişkilerin büyük çoğunluğu güven problemi yüzünden yaşanır çünkü güven problemi beraberinde birçok problemi de getirir.
İnsan sosyal bir varlıktır ve her zaman derin ilişkiler kurabilmeye yatkındır çünkü insanlar yakın ve derin ilişkilerde tamamlanmış hissederler ve ruhsal bütünlüğü sağlayabilir. Kaliteli ve tatmin edici ilişkiler ruhsal dengeyi büyük ölçüde etkiler.
Günümüzde her şeyin çabucak tükendiği tıpkı bir fast food gibi hızlıca tüket mantığında yaşanan ilişkiler sonrası artık insanların da birbirine güven problemi doğdu. Fast food gibi tükenen ilişkiler sonrası bu tarzda ilişki yaşamak istemeyen insanların hayatlarına yeni birini dahil ederken zorlandıkları ve daha çok sorguladıkları sıklıkla görülmektedir. İncinmişlikler kolay telafi edilmemekle birlikte bazı zamanlar kişilerin güvensiz hissetmekte haklılık payları da olabilir.
Gü