500 bin kişilik yeni göç tehdidi

13 Ocak 2018

Astana’-daki çatışma-sızlık bölgeleri anlaşmasından sonra Suriye genelinde rejimin ve muhaliflerin elinde tuttuğu yerlerle ilgili genel bir sükûnet vardı. Ancak Şam rejiminin İdlib’e hücum etmesi ve Rus üslerine yönelik saldırılar ateşkesin garantörü olan Türkiye, Rusya ve İran arasında tansiyonu artırdı. O nedenle de 3 milyon civarında insanın yaşadığı İdlib’de tedirginlik had safhada. Özellikle de Şam rejiminin havadan ve karadan saldırılarına hedef olan İdlib’in güneyinde. Dolayısıyla da o bölgedeki siviller arasında yayılan can korkusu nedeniyle kuzeye doğru bir hareketlilik söz konusu. Yani Astana anlaşması öncesinde sıkça gündeme gelen Türkiye’ye yönelik yeni bir toplu göç dalgası kâbusu yine vizyonda. Hatta bu yönde endişe verici gelişmeler de var. Örneğin dün konuştuğum Türk Kızılayı Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık’ın bu konudaki tespitleri şöyleydi:
“O bölgede bundan önce üç dört kere evlerini terk ederek yer değiştirmiş, çadırlarda yaşayan siviller var. Bunlar kırsalda yaşayan, ağırlıklı olarak hayvancılık yapan insanlar. Şimdi o bölgede havadan bombardıman, top, atışları nedeniyle ciddi can kayıpları oldu ve bu insanlar Türkiye sınırına doğru harekete geçtiler. Şu an 132

Yazının Devamı

Afyon patlamasında yanıtsız kalan sorular

11 Ocak 2018

İttifaklar ve siyasi çekişmelere odaklanan ülke gündeminde Afyon-karahisar’daki cephanelik patlamasına dönük gelişmeler gibi asla gözden kaçırılmaması gereken olaylar da var. Çünkü 2012’de 25 askerin şehit olduğu o faciayla ilgili dava sonlandı ve üç komutana hapis cezaları verildi ama patlamanın nedeni hala flu. Yani o gün orada neler yaşandı noktasında hâlâ kafa karıştıran birçok soru işareti var. Özellikle de olay yeri incelemesi ve yargılama sürecinde yaşananlar açısından. Dolayısıyla da karar şehit ailelerini tatmin etmiş değil. Dahası, yargılama sürecinde beş kez kovuşturmanın genişletilmesi için dilekçe veren şehit ailelerinin avukatlarından Altan Ulutaş olayın kaza değil, sabotaj olduğunda ısrarlı. O nedenle de gerekçeli kararın çıkmasından sonra İstinaf Mahkemesi’ne itiraz etmek için hazırlık yapıyor. Dün bu durumu Ulutaş’la konuştum. Öncelikle de beklentilerini sordum. Yanıtı şuydu:
“Burada sorumluluk çok fazla kişide var, sadece bu üç sanık üzerinde değil. Susurluk’tan biliyorsunuz toprak kayması nedeniyle Afyon Cephaneliği’ne sürekli vagonlarla mühimmat taşınıyor ve bunu planlayan Kara Kuvvetleri Lojistik Komutanlığı. Mühimmatı depolamaya, çıkarmaya yeterli personel

Yazının Devamı

Hava Kuvvetleri’nde itirafçı pilot riski

8 Ocak 2018

TSK’daki FETÖ temizliği kapsamında geçtiğimiz yılın sonlarında yapılan Eskişehir merkezli operasyonda örgütle bağlantılı olduğu iddiasıyla aralarında savaş pilotlarının da bulunduğu havacılar gözaltına alındı. Yine bir başka gelişme ise 15 Temmuz gecesi darbeci askerlere direndiği gerekçesiyle kahraman ilan edilen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler’in Koruma Subayı’nın FETÖ’cü çıkması oldu. Dolayısıyla da kritik görevlerdeki FETÖ tehdidinin sürdüğü çok açık. Dahası itirafçı olup görevine devam edenler nedeniyle de ciddi riskler söz konusu. Özellikle de savaş pilotları açısından. Çünkü en büyük korku Allah korusun ya bir intihar saldırısı olursa... Dün bu durumu Hava Kuvvetleri Komutanlığı eski Başsavcısı emekli Albay Ahmet Zeki Üçok’la konuştum. O da aynı endişelere dikkat çekerek şöyle dedi:
“FETÖ’cü diye atılan 25 bin civarında harp okulu, askeri lise öğrencisi, 60-70 bin civarında polis-asker ve diğer kamu görevlilerinden 150-200 bine yakın insan var. En küçük bir karışıklıkta bunları çok rahat provoke edersiniz ve bunlar silah kullanmayı bilen kişiler olarak ülke içerisinde kargaşa çıkarırlar.
Diğer taraftan FETÖ’cü olduğunu düşündüğünüz bazı pilotlar da itirafçı

Yazının Devamı

51 no’lu Ergenekon DVD’sinin sırrı

6 Ocak 2018

HSK müfettiş-lerince nasıl kırıldığı araştırılan 51 no’lu DVD Ergenekon kumpasının en kritik ve tartışmalı deliliydi. Hem içerik hem de varlığı açısından. Çünkü yüksek yargı mensuplarına ait gizlice çekilmiş uygunsuz görüntüler ile çok sayıda gizli askeri bilgi, belge ve Balyoz gibi harekât planlarının da bu DVD’de yer aldığı iddia ediliyordu ama bunların detaylarını soruşturmayı yürüten savcı, davaya bakan hâkimler dışında bilen, gören olmadı. Dahası, adli emanette güvence altına alınan o DVD’nin aslının sonradan kırık olduğu da ortaya çıktı. Dolayısıyla da savunmanın “İçerik düzmece araştırılsın” talepleri ve “DVD nasıl kırıldı?” soruları hep havada kaldı. Ta ki bunların FETÖ’nün tezgâhı olduğu anlaşılana dek. Şimdi ise tam tersi bir durum söz konusu. Bu kumpasa dahil olan savcı, hâkimlerden kimi yargılanıyor, kimi içeride, bazıları da kaçak. Polisler de öyle. Bu konudaki son gelişme de en korunaklı yer olarak bilinen adli emanetteki 51 no’lu DVD’nin nasıl kırıldığının müfettiş incelemesine alınması. Üstelik de “Neden kırıldı?” sorusu eklenerek. Yani 51 no’lu DVD nihayet mercek altında.

Peki, onca yıl geçtikten sonra yapılacak böyle bir araştırmanın yararı ne olacak? Ya da FETÖ’

Yazının Devamı

İran’da demokrasi tepkisi ‘kontrol’ dışına çıktı

4 Ocak 2018

İran’da sokaklar kaynıyor. Hayat pahalılığını protesto diye başlayan gösteriler, rejime dönük tepkilere dönüşmüş durumda. Dolayısıyla da günlerdir süren olaylarla ilgili merak edilenlerin odağında “Yeni bir devrimin ayak sesleri mi yoksa 2009’da olduğu gibi ara ara ortaya çıkan kargaşalardan biri mi?” sorusu var. Olayların doğrudan ABD’nin kurgusuyla mı geliştiğinin yanı sıra güvenlik ve istihbarat devleti olarak bilinen İran’da SAVAMA’nın (istihbarat teşkilatı) toplumdaki bu hareketliliği nasıl ya da neden önceden kestiremediği de merak edilenler arasında. Tabii tırmanan olayların nerede, nasıl duracağı da... Dün bunları MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’e sordum. Öncelikle de SAVAMA’nın böyle bir hareketliliği nasıl atladığını. Yanıtı şuydu:
Haberi olmadığını söyleyemeyiz. Haberi olmaması da mümkün değil. İran’da görünen bir hareketlilik zaten var. Ekonomik ambargo karşısında toplumun beklentileri biliniyor. Bir de buna paralel toplumun demokratik talepleri var ve otoriter sisteme karşı bir açılım beklentisi de söz konusu. Bu beklenen bir husustur. İran servisi de eminim haberini almıştır.
Bu hale gelmeden müdahale edilemez miydi?
Ruhani, yöntemi itibariyle demokratik

Yazının Devamı

67 yıllık ‘yeni bir yıl’ özlemi

1 Ocak 2018

Yeni yıl umut demek. Umut ise geleceğin mutluluklar getireceğine dair hayal kurmak. Yani insanı yaşama bağlayan tek şey. İşte bu duygularla “Merhaba” dedik 2018’e...Dolayısıyla da dilekler, istekler hep aynı yöndeydi:
Bir önceki yıldan daha iyi ve daha güzel olsun...



Zaten yeni yılı “yeni bir yıl” yapan da bu değil mi? Yoksa her şey eskisi gibi kalacak, unutmak istediklerimiz hafızalarımızdan silinmeyecek, beyaz bir sayfa açılmayacaksa buna yeni değil “yine bir yıl” demek daha doğru olmaz mıydı? Hele de kan ve gözyaşıyla başlayıp içerde, dışarıda ciddi sıkıntılarla tamamladığımız 2017 gibi bir yıldan sonra. O nedenle de barış ve mutluluk getirecek “yepyeni bir yıla” fazlasıyla ihtiyacımız var. Tabi bu noktada endişe içinde olsak da... Çünkü her yeni yıl maalesef ülkenin sorunları ve bunlara karşı yapılması gerekenler ama nedense gerçekleştirilemeyenler açısından öncekilerin tekrarı niteliğinde geçti. Ki bu çok eskilere kadar da uzanıyor...
İşte 3 Mayıs 1950’de yayın hayatına başlayan gazetemizin Türkiye’nin ve dünyanın durumunu hem görsel hem de yazılı olarak anlatan, dahası o gün de göçmen sorunu ile ABD ilişkilerini irdeleyen 1 Ocak 1951 tarihli ilk yeni yıl baskısı.

Yazının Devamı

Sadece Gemlik mi?

30 Aralık 2017

2017’nin son günle-rinde gelen, fay hattındaki Gemlik’in zemin açısından daha sağlam bir yere taşınma kararıyla birlikte olası İstanbul depremine de odaklandık. Çünkü Gemlik’i tehdit eden “o fay” İstanbul’un kıyılarına paralel, denizin içinden geçerek Tekirdağ’a uzanıyor. Ve çok net biliyoruz ki bir gün kırılması durumunda olacaklara dönük en iyimser senaryo bile tüyler ürpertici. Dolayısıyla da akla gelen soru şu:
Bu kadar büyük bir tehdit altında olan yer sadece Gemlik mi?
Yanıtı Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür veriyor:
“Gemlik’in zemini çok kötü o nedenle bu tür önlemler almak normal ama Marmara’nın çevresi tümüyle tehdit altında. Gemlik Marmara’nın güney kolu üzerinde, bizim asıl deprem beklediğimiz yer ise Kuzey Anadolu Fayı’nın kuzey kolu. Yani Gemlik’i doğrudan etkileyecek o güney kol ilk anda kırılacak diye beklemiyoruz ama tabii ki kuzey koldaki bir deprem de Gemlik’i etkileyecektir. Dolayısıyla da Marmara çevresindeki herhangi bir yer kadar tehlikeli. Ancak beklediğimiz süreç içerisinde hemen topun ağzındaki yer Gemlik mi derseniz değil.”
Topun ağzındaki yerler nereler?
“Deprem beklediğimiz yer İstanbul sahillerine 10-12 kilometre denizin içinden geçen

Yazının Devamı

Meclis’in etiği liderlerden geçiyor

28 Aralık 2017

Hafta başı 2018 yılı bütçe görüşme-lerinde sarf edilen şerefsiz, namert, alçak sözcüklerine ve havada uçuşan yumruklara değinmiştik. Ve utanç verici bu görüntülerin artık Meclis’in ritüeli haline geldiğine dikkat çekmiştik. Çünkü şu an tatilde olan parlamentoda birkaç istisna dışında yumruksuz, kavgasız, küfürsüz bir oturum gerçekleşmiyordu. Bu yazımız üzerine 2011- 2015 yılları arasında TBMM Başkanlığı yapan Cemil Çiçek aradı ve “Maalesef haklı şeyler yazıyorsunuz” diyerek doğrudan konuya girdi:
“Gittikçe Meclis de üslup, seviye kaybediyor. Bir önceki, bir önceki döneme baktığınızda aşağıya doğru gidiyoruz. Halbuki mevzuatta bir sıkıntı yok. İç tüzük çok açık; 67. maddede denir ki hatiplerin nazik bir dil kullanması, yaralayıcı bir üslubu tercih etmemesi lazım. Çünkü milletvekili dediğimiz toplum önünde olan insanlar, bir de naklen yayın var. 80 milyon vatandaş bunu seyrediyor.”
Başkanlığı döneminde iç tüzüğün 67. maddesine aykırı olarak sarf edilen sözlerle ilgili bir tarama yaptırdığını belirten Çiçek, devamında da şunları anlattı:
“Tarama yapılan iki senelik bir süre için sinkaf, kişilerin anası, bacısı da dahil yaralayıcı sözler içeren 2 klasör dolusu doküman hazırlattım

Yazının Devamı