Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

2017’nin son günle-rinde gelen, fay hattındaki Gemlik’in zemin açısından daha sağlam bir yere taşınma kararıyla birlikte olası İstanbul depremine de odaklandık. Çünkü Gemlik’i tehdit eden “o fay” İstanbul’un kıyılarına paralel, denizin içinden geçerek Tekirdağ’a uzanıyor. Ve çok net biliyoruz ki bir gün kırılması durumunda olacaklara dönük en iyimser senaryo bile tüyler ürpertici. Dolayısıyla da akla gelen soru şu:
Bu kadar büyük bir tehdit altında olan yer sadece Gemlik mi?
Yanıtı Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür veriyor:
“Gemlik’in zemini çok kötü o nedenle bu tür önlemler almak normal ama Marmara’nın çevresi tümüyle tehdit altında. Gemlik Marmara’nın güney kolu üzerinde, bizim asıl deprem beklediğimiz yer ise Kuzey Anadolu Fayı’nın kuzey kolu. Yani Gemlik’i doğrudan etkileyecek o güney kol ilk anda kırılacak diye beklemiyoruz ama tabii ki kuzey koldaki bir deprem de Gemlik’i etkileyecektir. Dolayısıyla da Marmara çevresindeki herhangi bir yer kadar tehlikeli. Ancak beklediğimiz süreç içerisinde hemen topun ağzındaki yer Gemlik mi derseniz değil.”
Topun ağzındaki yerler nereler?
“Deprem beklediğimiz yer İstanbul sahillerine 10-12 kilometre denizin içinden geçen Adalar’ın güneyinden devam edip Tekirdağ çukurluğuna kadar uzanan bölge. O nedenle de İstanbul’da özellikle Avrupa yakasında Çekmece, Avcılar gibi sahile yakın olan yerler Anadolu yakasında da yine Kadıköy, Maltepe, Kartal gibi sahil hattındaki bölgeler ile Adalar’ın bulunduğu kesim Gemlik’ten daha fazla etkilenecek.”
Zemin açısından Gemlik benzeri yerler var mı İstanbul’da?
“Çok var, olmaz olur mu. Özellikle Avrupa yakasında bazı yerler var ki kötü. Bir de İstanbul’un içinde dere yataklarında alüvyonlar üzerine, sahil kesimlerinde dolgu üzerine kurulmuş yerler de var tabii. İstanbul’da mikro bölgelerle zemin çalışması bile doğru dürüst yok. Bir şeyler yapıldı da gereği gibi yapılmadı...”

Tuzla’daki atıklar yabancı değil

Tuzla’da “kokuyla” patlak veren tehlikeli atık rezaleti aslında Türkiye’nin yıllardır tartıştığı bir konu. Tabii yine tesadüflerle ortaya çıktığında. Örneğin, 2006’da yine Tuzla’da imha edilmek yerine araziye gelişigüzel atılan zehirli varilleri konuşmuştuk. Ve o zaman da yetkililer, “Soruşturma sürüyor, gereği yapılacak” gibisinden sözler etmişti. Dolayısıyla da bugün hâlâ aynı noktada olmamız üzüntü ve endişe verici. Hele de İstanbul gibi Türkiye’deki sanayi tesislerinin yaklaşık yüzde 40’ına ev sahipliği yapan bir metropol için. Niyesini Prof. Dr. Naci Görür özetliyor:
“Burada münferit olarak dökülen 3-5 kamyon atık bile Tuzla gibi bir yeri alarma geçirip toplu zararlara, insan hayatına kastedecek olaylara neden oldu. Peki, yarın deprem olsa ne olacak? İstanbul’la iç içe geçmiş sanayi tesisleri deprem güvenliği noktasında hazırlık yapmışlar mı? Parlayıcı, patlayıcı, kimyevi toksik maddeyi üreten, raflarında saklayan, depolarında tutan, bunları nakledenlerin deprem beklediğimiz bir zamanda aldıkları bir önlem var mı? Bunların havaya, suya, toprağa karışmayacağına dair ne gibi önlemler düşünmüşler? Devlet bunu kontrol etmiş mi, sormuş mu?”