Basında güven sporda lider

17 Mart 2019

Yıllardır basında güven denildiğinde akla gelen ilk kurumun Milliyet olması tesadüf değildir. Bu olgu “Milliyet yazdıysa doğrudur” dedirten haberciliğinin yanı sıra evrensel gazetecilik ilkelerinin Türk basınına taşınmasına ve yerleşmesine de öncülük etmesinden kaynaklanır. Yani Milliyet’te sadece ilk olmak değil süreklilik de esastır. Dolayısıyla da Milliyet’te gelenek, geleneksel sözcüklerinin de ayrı bir yeri ve anlamı vardır. Kısacası, Milliyet sadece haber, yorum fotoğraf veren bir gazete değil, yenilikçi ama bir o kadar da gelenekçi kimliği ve de sosyal duyarlılığıyla toplumun sesi, daha doğrusu ta kendisidir. Gazetecilik deyimiyle bunun en güncel örneği de 27 Mart’ta verilecek olan Milliyet Yılın Sporcusu ödülleridir... Çünkü ilki 1954 yılında gerçekleştirilen ve o günden bu yana kesintisiz olarak devam eden, son üç yılda da Gillette’in verdiği katkıyla yeni bir boyut, heyecan kazanan bu proje de doğrudan okurun, halkın nabzını tutuyor. Bu yüzden de dünyanın en uzun soluklu, Türkiye’nin ise en eski halk oylaması unvanına sahip. Aslında buna spor servisimizin 65 yıldır süregelen ama finişi olmayan bir bayrak yarışı da denilebilir. Hem de her dönemi başarı, fedakârlık

Yazının Devamı

İran’la ortak operasyon olursa yılanın başı ezilir

14 Mart 2019

İçişleri Bakanı’nın İran’la PKK’ya yönelik ortak operasyon için hazırlıklar yapıldığına dönük sözlerinden sonra olası hedefler arasında teröristlerin ana karargâhı Kandil Dağı ilk sırada. Dolayısıyla, en çok merak edilenlerin başında da Kandil’deki lider kadronun akıbeti var. Tabii hâlâ oradalarsa... Ancak bu ABD’nin başlarına milyon dolarlık ödül koyduğunu açıklamasından (Kasım 2018) bu yana sesleri kesilen terörist başlarının sır oldukları anlamına da gelmiyor. Çünkü arandıklarını duyuran ABD ve onları topraklarında barındıranlar nerede olduklarını biliyorlar. O nedenle de olası bir operasyonun başarısı öncelikle kimin ne istediği ve samimiyetiyle bağlantılı. Örneğin, Kandil’in İran tarafında olduğu söylenen Murat Karayılan ve Cemil Bayık konusunda İran’ın tavrı ne olur? İran PKK temizliği konusunda gerçekten etkin bir iş birliği yapar mı? Soruya Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı, em. Korg. İsmail Hakkı Pekin yanıt veriyor:

Ben istihbarat başkanıyken zaman zaman İran PKK’nın bulunduğu yerlerin koordinatlarını verirdi. Hedef koordinatlarını. Bizde onu değerlendirirdik. Bunu bazen hudut komutanlarının yaptıkları toplantıda verirdi. Bazen MİT’in yaptığı toplantılarda. O

Yazının Devamı

1 Nisan ‘ortanın solu’ için yeni başlangıç mı?

11 Mart 2019

31 Mart seçimlerinin sadece ülkenin değil siyasi partilerin “bekasıyla” ilgili tartışılan boyutu da var. Hem solda hem sağda ama özellikle de uzun yıllar öncesinin İnönü’den miras “ortanın solu”nda... Dolayısıyla da sandık sonuçlarıyla bağlantılı 1 Nisan’a dönük bazı liderlerin siyasi geleceğini de kapsayan fazlasıyla senaryo dillerde... Kaybederse Kılıçdaroğlu hemen gider, başarılı olursa sadece zaman kazanır, yani her hal ve şartta CHP’de genel başkanlık kavgası yaşanır ya da gün geçtikçe sağ seçmenden beklentisini artıran CHP bunu sandık sonuçları sonrası hızlandırabilir, hatta merkez parti olmaya evrilebilir, bu arada CHP’yi başarısız bulan solcular ise yeni bir parti oluşumuna yönelebilir gibi... Tabii bunun bir de CHP’nin kırdıkları ve döktükleriyle bu seçim öncesinin en çok konuşulan partisi haline gelen DSP tarafı var. Orada da yine özellikle Mustafa Sarıgül’ün başarısına endeksli genel başkanlık arayışı ya da ülke geneliyle bağlantılı başarı durumunda CHP’ye hepten alternatif olma veya iki partinin birleşme hikayesinin bir kez daha vizyona girme olasılığı söz konusu. Ki dün konuştuğum çekirdekten yetişme, sağa açılmayı benimseyen ve geleneksel demokratik solu savunan CHP’d

Yazının Devamı

ABD F-35’leri vermezse ne olur?

9 Mart 2019

ABD’nin F-35’leri vermeme tehdidi ya da şantajı füze savunma sistemleri konusunda Ankara’nın rotayı Rusya’ya çevirmesinde ne kadar haklı olduğunu yeterince gösteriyor. Çünkü bu doğrudan ABD’ye asla güvenilmeyeceğini ortaya koyan bir durum. Özellikle de F-35’lerde Türkiye’nin proje ortaklığı ve yatırımları dikkate alındığında. Dolayısıyla da ABD’nin bırakın verilen sözleri, artık yapılan anlaşmaları dahi takmadığı, her zamanki gibi dediğim dedik, çaldığım düdük havasında olduğu yine çok açık. Ve bu kez görünen gerekçeleri de şu:

S-400’lerin NATO sistemleriyle entegrasyon sorunu yaratır ya da F-35’lerin radarları noktasında sıkıntı doğurur.

Yani ABD’ye göre, S-400’ler siyaseten olduğu kadar entegrasyon ve teknoloji açısından da sakıncalı... Tabii yersen. Niyesini Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı em. Korg. İsmail Hakkı Pekin anlatıyor:

“NATO bir siyasi örgüt, aynı zamanda bir pazar. Standardizasyon kullanılarak hemen hemen bütün NATO ülkelerine ABD silahları, malzemesi satılıyor. ABD, hem Rusya’yı Türkiye’den uzaklaştırmak hem de diğer ülkelere emsal olmaması için Türkiye’yi S-400 alımından vazgeçirmek istiyor. Bu kadar basit, geri kalan bütün konular teferruat. Teknik

Yazının Devamı

Ya Patriot geri teperse?

7 Mart 2019

Ankara-Washington ilişkilerinin onarım dönemindeki en büyük engel doğrudan ABD’nin kendisi. Çünkü ne söz verdiyse yapmadı ya da tersini yaptı, yapıyor. Özellikle de Fırat’ın doğusu ve Menbiç konusunda... Yani lafa geldiğinde ‘teröre ve teröriste’ karşı olduğunu söyleyen ABD samimi olsa sorunlar aşılacak. Ki bu defalarca test edilmiş bir durum. O nedenle de aynı ABD’nin şimdilerdeki “S-400’den vazgeç, Patriot’u hemen al” teklifi fazlasıyla güven odaklı “acabalar” akla getiriyor. Hele de Savunma Bakanlığı (Pentagon) sözcüsünün “Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri alan Türkiye’yi anlaşmayı iptal etmemesi durumunda ağır sonuçlar bekliyor” gibisinden küstahça ifadeleri düşünüldüğünde... Dolayısıyla da daha önce defalarca istenilmesine rağmen Patriotları vermeyen ABD’nin ne NATO’yu ne de müttefiklik konusunu pek önemsemediği ve Türkiye’nin lehine adım atmak gibi bir niyetinin olmadığı yine çok açık. Nitekim dün konuştuğum 1998-2001 yıllarında Belçika’daki NATO karargâhında görev yapan emekli tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu’nun tespitleri de aynı yöndeydi:

“ABD hiçbir zaman, denildiği gibi, Türkiye’nin stratejik müttefiki ve stratejik ortağı olmamıştır. Evet, ABD Türkiye’nin

Yazının Devamı

Oy atma, oy sayma denklemi

4 Mart 2019

İlk kez büyük partilerin ittifaklar halinde girecekleri bir yerel seçime tanıklık edeceğiz. Geçen yıl Cumhur-başkanlığı seçiminde kurulan ‘cumhur’ ve ‘millet’ ittifakları bu kez İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere büyükşehirler ve bir çok ilde karşı karşıya geliyor. Hatta bazı ilçeler bazında da ittifaklar söz konusu. Dolayısıyla da oldukça sancılı geçen nerede, nasıl birliktelik olacak pazarlığı ve dün kesinleşen aday listelerinden sonra yeni bir kafa karışıklığı da oy pusuları ile oy atma ve oy sayma üzerine endeksli. Çünkü; büyükşehir belediye başkan adaylığı, ilçe belediye başkan adaylığı, ilçe belediye meclis üyeliği, il genel meclis üyeliği diye beyaz, sarı, turuncu, mavi renkte dört ayrı oy pusulası olacak ama bunların kullanımı her seçim bölgesine göre farklılık gösterecek. Örneğin İstanbul’da il genel meclisi olmayacak ya da Adıyaman’da olacak. Dahası tüm bunlar ittifaklarla bağlantılı olarak da değişecek. Bazı yerlerde bazı parti amblemlerinin olmaması gibi... O nedenle de seçmenin tercihte zorlanıp zorlanmayacağı merak konusu. Tabii bu işin oy atma boyutu, bunun bir de oy sayma tarafı var. Ki o noktada da sahte, mükerrer ya da YSK’daki bilgisayar sisteminde

Yazının Devamı

Seçmenini sandığa götüren kazanır

2 Mart 2019

Sonuçları pek tahmin edilemeyen bir seçime gidiyoruz. Evet, anketler ve öngörüler var ama onlarla ilgili olarak da ciddi anlamda güvenilirlik endişeleri söz konusu. Bunda da bazı “taraf” kamuoyu araştırma kuruluşlarının kötü örneklerinin yanı sıra bölük pörçük ittifaklardan kaynaklanan araştırma zorluklarının payı var. Yine bir başka etken de kararsızların bu kez daha çok “sandığa gidip gitmeme konusuna” odaklanmalarıyla bağlantılı. Çünkü kararsızlar her seçimde oluyordu ama ya partiler arası geçişkenlik olasılıkları tartışılıyor ya da aslında kararlı olup da kararını açıklamaktan çekinen seçmenlerin varlığına dikkat çekiliyordu. Oysa bu seçimde partisine küskün veya memnuniyetsiz kitlelerin yekten sandık protestosundan söz ediliyor. Hem AKP hem CHP cenahında, üstelik de fazlaca... O nedenle de her iki tarafın öncelikle kendi seçmenlerini motive etmeleri ve safları sıklaştırmaları gerekiyor. Nitekim öyle de yapıyorlar... Tabii bu arada yanlış hamle iddiaları ve buna bağlı bir tarafın “Beka sorunu diyerek yerel seçimi genel seçim havasına sokmak Millet İttifakı’nın saflarını sıklaştırmasını tetikledi” ya da diğer tarafın “Cumhur İttifakı kendi küskünlerini, seçmenini konsolide

Yazının Devamı

Siyasette ideoloji out tribüne oynama in

28 Şubat 2019

İttifaklar kapsamında her iki tarafın bileşen partileri hesaplarını yaptılar ve adaylarını saptadılar. Mart’ın 3’ünde de listeler kesinleşecek. Yani yerel seçime dönük kâğıt üstündeki siyaset mühendisliği tarafı tamam. Sıra seçmeni ikna etmekte çünkü her iki tarafta da birçok yerde kendi partilerinden olmayan, tanımadıkları adaylara oy verilmesi isteniyor. Dahası, bunlar arasında siyasi partilerin felsefesine, programına ters olanlar bile var. Dolayısıyla da ideolojiden ziyade her şeye rağmen kazanma odaklı formüller daha ön planda. Tabii seçmeni ne kadar ikna ettiğinle doğru orantılı olarak. Zira eskiden seçmeni etkileyen gönül verdiği parti, ideoloji vardı, yani sağcı sağcı, solcu solcuydu ama şimdi siyaset öyle bir noktaya geldi ki ya bu blok ya öteki blok... Bunda da sistemsel değişiklik kadar, oy kaygısıyla partilerde yaşanan ideolojik zikzaklar da son derece etkili. Örneğin, dün konuştuğum eski yeni birçok siyasetçinin buna dönük ortak tespitleri şöyleydi:

“Siyasi partiler kendi arasındaki siyasal farklılıkları törpülediler. AKP ile MHP neredeyse tek parti haline geldi. CHP sol bir partiydi, sağa kaymaya, sağdan adaylar tercih etmeye başladı. Kendi içerisinde sol düşünen

Yazının Devamı