31 Mart seçimlerinin sadece ülkenin değil siyasi partilerin “bekasıyla” ilgili tartışılan boyutu da var. Hem solda hem sağda ama özellikle de uzun yıllar öncesinin İnönü’den miras “ortanın solu”nda... Dolayısıyla da sandık sonuçlarıyla bağlantılı 1 Nisan’a dönük bazı liderlerin siyasi geleceğini de kapsayan fazlasıyla senaryo dillerde... Kaybederse Kılıçdaroğlu hemen gider, başarılı olursa sadece zaman kazanır, yani her hal ve şartta CHP’de genel başkanlık kavgası yaşanır ya da gün geçtikçe sağ seçmenden beklentisini artıran CHP bunu sandık sonuçları sonrası hızlandırabilir, hatta merkez parti olmaya evrilebilir, bu arada CHP’yi başarısız bulan solcular ise yeni bir parti oluşumuna yönelebilir gibi... Tabii bunun bir de CHP’nin kırdıkları ve döktükleriyle bu seçim öncesinin en çok konuşulan partisi haline gelen DSP tarafı var. Orada da yine özellikle Mustafa Sarıgül’ün başarısına endeksli genel başkanlık arayışı ya da ülke geneliyle bağlantılı başarı durumunda CHP’ye hepten alternatif olma veya iki partinin birleşme hikayesinin bir kez daha vizyona girme olasılığı söz konusu. Ki dün konuştuğum çekirdekten yetişme, sağa açılmayı benimseyen ve geleneksel demokratik solu savunan CHP’deki farklı kesimlerden üç siyasinin anlattıkları da 1 Nisan’a dönük tüm bu olasılıkları pekiştiren nitelikteydi. Örneğin; “1 Nisan solun sağın değerlerine biraz daha açılacağı ve kendi durduğu yeri daha esnek hale getireceği bir dönemin başlangıç tarihidir” diye söze başlayanın öngörüsü şöyleydi:
“Seçim sonuçları ne olursa olsun ister Cumhur İttifakı ister Millet İttifakı netice alsın ideolojik değil siyasi anlamdaki Türk solu kesinlikle sağın ilgi alanlarına, değerlerine yakınlaşmaya çalışacak. Yani her hal ve şartta böyle bir süreç yaşanacak ama bu Millet İttifakı başarılı olursa CHP’de daha kolayca tartışma yaşanmadan olacak. Yönetim çok rahat bir şekilde sağa açılmanın ne kadar doğru olduğunu ve CHP’ nin de altı okuna ters düşmediğini anlatacak. Cumhur İttifakı’nın kazanımıyla, yani CHP’nin kaybetmesi halinde ise bu süreç CHP’nin içinde ciddi bir tartışmayla, kavgayla gerçekleşecek...”
CHP içinde direksiyonu hepten sola çevirmek isteyenler de var?
“Türkiye’de şu anda merkez iddiasını, iktidar iddiasını taşıyan bir partinin milliyetçiliği ve demokrat muhafazakar değerleri göz ardı etmesinin imkanı yok artık. Yani CHP’nin marjinalleşme şansı yok. Marjinaller sesini yükseltir ama yönetim ister istemez iktidar hedefini merkeze yakın görenlerden şekillenir.”
Seçim sonuçları ne olursa olsun olağanüstü ya da olağan kurultay süreciyle CHP’de özellikle genel başkan değişim kavgasının yaşanacağını belirten çekirdekten yetişme partilinin bu bağlamdaki tahminleri de şuydu:
“Kılıçdaroğlu bırakırsa Oğuz Kaan Salıcı, Tuncay Özkan aday olur. Muharrem İnce ve Haluk Pekşen’in de adaylığıyla 4-5 parçalı bir genel başkanlık seçimi yaşanabilir. Kemal Bey bırakmazsa Oğuz Kaan Salıcı ve Tuncay Özkan onun yanında yer alır. Haluk Pekşen yine aday olur ve Muharrem İnce’yle birlikte üçlü bir yarış olur. Kılıçdaroğlu il, ilçe kongrelerine bastırır, partinin bütün umutlarını kırarsa da DSP’ye doğru CHP’den ciddi bir kopuş olabilir. İnce’nin olası bir genel başkanlığında ise tüm kırgın ve küskünler partiye dönebilir.”
Geleneksel demokratik sol çizgideki bir başka partilinin tespitleri ise “CHP’nin direksiyonu sola çevirmesi Adalar ve Beyoğlu başkan adaylarının başarısına endeksli” gibisinden son derece ilginçti:
“Bu iki adayın partiye kazandıracağı artı oylar ve CHP’nin oylarını da muhafaza edebiliyorlar ise partinin kaderini tayin edecek. CHP o zaman yapılanmasını sola doğru açacaktır.”
Özetle; havada uçuşan kamuoyu araştırmaları nedeniyle 31 Mart’a dönük herkesin kafası karışık ama sandıktan ne çıkarsarsa çıksın 1 Nisan’da partilerde özellikle de CHP’de bir hareketlenme olacağı kesin...