Sonuçları pek tahmin edilemeyen bir seçime gidiyoruz. Evet, anketler ve öngörüler var ama onlarla ilgili olarak da ciddi anlamda güvenilirlik endişeleri söz konusu. Bunda da bazı “taraf” kamuoyu araştırma kuruluşlarının kötü örneklerinin yanı sıra bölük pörçük ittifaklardan kaynaklanan araştırma zorluklarının payı var. Yine bir başka etken de kararsızların bu kez daha çok “sandığa gidip gitmeme konusuna” odaklanmalarıyla bağlantılı. Çünkü kararsızlar her seçimde oluyordu ama ya partiler arası geçişkenlik olasılıkları tartışılıyor ya da aslında kararlı olup da kararını açıklamaktan çekinen seçmenlerin varlığına dikkat çekiliyordu. Oysa bu seçimde partisine küskün veya memnuniyetsiz kitlelerin yekten sandık protestosundan söz ediliyor. Hem AKP hem CHP cenahında, üstelik de fazlaca... O nedenle de her iki tarafın öncelikle kendi seçmenlerini motive etmeleri ve safları sıklaştırmaları gerekiyor. Nitekim öyle de yapıyorlar... Tabii bu arada yanlış hamle iddiaları ve buna bağlı bir tarafın “Beka sorunu diyerek yerel seçimi genel seçim havasına sokmak Millet İttifakı’nın saflarını sıklaştırmasını tetikledi” ya da diğer tarafın “Cumhur İttifakı kendi küskünlerini, seçmenini konsolide etmek için bunları söylüyor” gibisinden polemikler de oluyor. Ki bunların her ikisinde de gerçeklik payı var. Hangisinin diğerine baskın olduğunun testi ise 31 Mart’ta gerçekleşecek. Dolayısıyla da liderlerin sahaya inmesiyle birlikte hareketlenen ve üslup açısından sertleşen kampanyada tüm hesaplar doğrudan kararsızları etkileme yani küskün seçmeni sandığa götürmek üzerine... Dün bu konudaki olasılıkları kamuoyu araştırmacılarıyla konuştum. Hepsinin kesiştiği ortak nokta şuydu:
Bugün kararsızım diyenlerin çok önemli bir kısmının geçen seçimde ne yaptığı belli. AKP’ye ya da CHP’ye oy vermişler, şimdi ise son zamanlardaki politikaların doğruluğu, yanlışlığı sonucu partilerine küskünler ve sandığa gidip gitmeme konusu onlar için daha ön planda...
Yani herkes kendi partisine verip vermeme noktasında kararsız... Ve bu da seçim sonuçlarını doğrudan etkileyecek boyutta. Nasılını kamuoyu araştırmacıları anlatıyor:
“Şu an yaklaşık yüzde 30 oranında kararsız var. Bir başka deyişle, geçen seçimlerde kime oy verdikleri belli ama şimdi sandığa gidip gitmemeyi düşünen yaklaşık 15 milyonluk bir kitle söz konusu. Bunların içinde her türlü orijinal fikirli olanlar da vardır. Yani geçen seçimde AKP ya da CHP’ye oy vermiş ama bu seçimde başka bir partiye oy verecekler de olabilir. Ama bunların sayısı az olduğu için sonucu değiştirmez. O nedenle, aslolan diğerleri. Bunun etkisi de doğrudan seçime katılım oranıyla bağlantılı. Katılım oranı geçen seçimlerden düşük olursa, mesela 72-75 gibi olursa bir sürpriz olabilir ama 75’in üzerinde olursa, sürpriz olmaz, yine eski bildiğimiz rakamlar çıkar.”
Seçmenini sandığa götüren kazanacak yani?
“Evet. Sandığa götüren kazanacak. Çünkü giderse, yine partisine verecek ama eğer CHP’li kararsızların yüzde 40-60’ı sandığa gitmezse, neticeyi hiçbirimizin doğru yorumlayamayacağı kadar değiştirir. Tersi olur yani geçen seçimde AKP’ye oy verip de bugün kararsızım diyenlerin çoğu, yüzde 80’i sandığa gitmezse, birçok yerde sürpriz sonuçlar alınır...”
Ya bloklar arası geçişkenlik?
“Bu saatten sonra çok zor. Olmaz, zaten o kadar büyük geçişler olmaz...”