Sanayi devrimi ve sonrasında başarılı olmuş iş modellerine baktığımızda tümünde ortak bir özellik görüyoruz. Birçoğu yeni bir ürün, hizmet ve/veya iş yapma şeklini rakiplerinden önce buluyor. Ancak daha önemlisi operasyon olarak onu sadece bu ürünü mükemmel yapmakla yetinmiyor, çok hızlı büyüyerek ulaştığı ekonomik gücü ya diğer rakiplerin büyümesinde bariyer olarak kullanıyor ya da yeni oyuncuların pazara girmesine engel olmak için değerlendiriyor.
Warren Buffet bu rekabet avantajı konusunu “Herhangi bir şirketin geleceğinde o şirketin ürün, hizmet ve iş modelinin toplumun genelini ne şekilde etkileyeceğinden daha çok, o şirketin rekabet avantajının ne olduğu ve bu avantajın ne kadar sürdürülebilir olduğu önemlidir” şeklinde değerlendirmiştir. Uzun yıllardır şirketler bu rekabet avantajını markalarına yaptıkları yatırımlar, kural koyucular ile ilişkiler, fiyat politikaları gibi kaslarını kullanarak devam ettirdiler. Bu durum bugünkü iş dünyası içerisinde, iş yapma şekillerine,
Türkiye ve Dünya ekonomisi 2019’dan beri türbülanslı dönemlerden geçiyor. 2021’in ilk 3 ile 6 ayının ekonomik açıdan zor bir dönem olacağı şüphesiz. 15 Ocak sonrası Biden’in hükümeti ile birlikte Amerika’nın yeni ekonomik yönetimi, Avrupa Birliği ülkelerinin ekonomisinin genel durumu, birçok belirsizliği içinde barındıran zor bir dönemin sinyallerini veriyor.
Bu tarz belirsiz ve zor dönemler, hayatta kalabilme becerisini gösterme dönemleridir. Hiçbir kriz sonsuza kadar sürmez. Başlayan kriz, elbette bir gün son bulacaktır. Önemli olan pazarın tekrar düzelmeye ve yükselmeye başladığı gün, sizin ayakta kalabilmenizdir. İyi bir yönetici krizi, inovasyon yaparak başarıyla atlatabilir. “Müşteriler şu anda tüketimi azalttı. Yeni ortam, yeni ihtiyaçları doğurdu. Ancak, o ihtiyaçlara uygun ürünlerin oluşturulması tüketimi canlandırır. Bu durumda liderler farklı düşünmeli, risk almalı, müşterinin ihtiyaçlarını öğrenip buna uygun yeni
2020 pazarlama ve iletişim dünyasında çalışanlar için her seneden farklı ve sürüden ayrışma becerilerini test ettikleri bir yıl oldu.
2019 Amerika ve Çin arasında olan ticaret savaşları, Bretix süreci, Suriye savaşı ve göçmen sorunları Dünya’yı olduğu gibi Türkiye’yi de etkiledi. Özellikle yılın ilk altı ayında geçirdiğimiz seçim süreci ile de Türkiye’de medya gündemi oldukça yoğun geçti ve tüm bunların etkisi sonucunda bu yıl, tüketicilerin dikkatini iletişim ile çekmeyi oldukça zorlaştıran bir yıl oldu. 2020 yılında ise iletişim harcamaları; salgın ve karantinaların yol açtığı ekonomik belirsizliğin gölgesinde kaldı.
Beklentiler ile paralel olarak mecralara baktığımızda dijital ve televizyon medya harcamaları artarken; gazete, dergi, sinema küçülen ve kaybeden mecralar oldu.
2020’de markaların büyük çoğunluğu dijital harcamalarını arttırırken bu harcamaları ağırlıklı olarak güvenli liman olarak gördükleri Google, Facebook, Instagram gibi mecralarda; salgınla beraber
Müşterilerin online yaşamaları hız kazanırken alışveriş alışkanlıklarında online alışverişin ağırlığı da çok hızlı artmaya devam ediyor.
Covid19 salgını ile hızlı tüketim ürünleri satan markalar sinema, otel, restoran, alışveriş merkezlerinin kapanması ve spor müsabakalarının seyircisiz oynanması gibi nedenler ile satış cirolarında önemli kayıplar yaşadılar. Bu duruma örnek olarak Coca-Cola tüm dünyada Nisan 2020’de yüzde 20 oranında satış kaybı yaşadığını açıkladı. Coca-Cola’nın satışlarında tiyatrolar, sinemalar, restoranlar, müzikaller, maçlar, oteller ve havayollarının ne kadar önemli bir yeri olduğunu gördük.
Bu açıdan alternatif satış yöntemleri ile artan online satışlardan pay alarak bu kayıp ciroları yerine koyabilmek için tüketiciye doğrudan satış yapabilmek daha da önemli bir hale geldi. Esasında tüketiciye doğrudan satış konusu salgın ile sadece hız kazandı. Dijitalde satış ve pazarlama aktivitelerini verimli bir strateji ile yapabilmek için tüketici verisine sahip olmanın önemi son 10 senedir her
İş görüşmelerinde adaylara pazarlama nedir? diye sorduğumuz da aldığımız genel cevaplar arasında çoğunlukla yeni ürün çıkartma, marka yönetimi, ihtiyacı olmayan bir ürünü almaya ikna etmek, reklam ile ürün satışı , ürün fiyatlarını belirleme ve kampanya yapmak gibi cevaplar alırız. Bunların çoğu pazarlama birimleri içinde pazarlamacıların yaptıkları operasyon işleridir. Ancak pazarlama demek bu değildir.
Pazarlama esasen insan psikolojisini, ihtiyaçlarını, gündem de olan sosyal konuları takip etmek, gözlemlemek ve bunları analiz ederek anlayabilmektir. Bunları anladıktan sonra insanların bu ihtiyaç ve beklentilerini anladığını çeşitli yaratıcı yöntemlerle insanlara aktarabilmektir. Bazıları bunu “ İç Görü” olarak adlandırır. Ancak temelinde insanların temel ihtiyaçları olan beğenilmek, ait olmak, takdir edilmek, anlaşılmak, güven, hayatlarını kolaylaştırma, deneyim yaratmak benzeri hislerini gündeme ve toplumun o dönemki ihtiyaçlarına göre şekillendirmektir.
İnsanların temel ihtiyaçları
Teknoloji son 5 senedir hiç olmadığı kadar günlük hayatımıza entegre oldu. Teknolojik gelişmeler sadece tüketicilerin hayatını değiştirmiyor sağlık, inşaat, perakende, üretim vb. birçok sektörde kurallar yeninden yazılıyor. Covid19 etkisi ile hayatımız daha da hızlı dijitalleşirken 2021’de yapay-zekâ kullanımında artması ile kişiselleştirme, ev içinde yaptıklarımızın takip edilmesi ve bu verilerin toplanarak pazarlama amaçlı kullanılmasının artığı bir dönem bizleri bekliyor.
Zaten bu uygulamaların birçoğunun temeli 4-5 yıl önce atıldı. Hayatımızı kolaylaştıracak bu teknolojilerin bazılarını daha yakından tanıyalım.
Yeni yılda veri toplama ve veriyi ortak kullanma konusunda yeni uygulamaların etkisini daha fazla görüyor olacağız. Farklı sektörden marka ortaklıkları ile tüketiciyi daha yakından tanıyacak olan firmalar, onlara daha kişiselleştirilmiş hizmetler sunacaklar. Örneğin 2018 yılında Spotify, DNA kodlaması ile insanların etnik kökenleri analiz edebilen Ancesty.com uygulaması ile iş birliğine gitti. Kullanıcı etnik kökenini öğrenmek için Ancestry.com
Birçok marka son dönemde en önemli büyüme stratejilerini satışı ve müşteri dönüşümünü arttırmak üzere kuruyor. Yönetim kurulları ve şirketlerin CEO’ları pazarlama ekiplerinden kısa dönemde satış ve kârlılığı arttırmalarını bekliyor. Bu kapsamda pazarlama ekipleri bütçe planlaması yaparken bütçe dağılımında marka değeri ve imaja yatırım yapmak yerine, satışlarını arttıracak kısa dönemli performans bazlı pazarlama aktivitelerine yatırım yapıyorlar.
Bu durumda bir ürünü yeni kullanacak bir tüketiciye marka bilinirliği yeterli değilse ve tüketici o marka ile herhangi bir duygusal bağa sahip değilse bu durumda bu müşteriyi elde etmek için harcanacak çaba ve bütçe de daha yüksek olacaktır. Örnek olarak yeni anne ve baba olmuş bir çift eğer bir marka tavsiyesi almadıkları durumda bebek bezi tercihlerini muhtemelen sadece fiyat ile performans bazlı vereceklerdir.
Marka algısının fiyat esnekliği açısından önemi artık en bilinen dinamiklerden biridir. Tüketiciler marka bilinirliği yüksek
İnsanoğlu her konuya adapte olma ve alışma özelliği sayesinde senelerdir yaşam döngüsünü devam ettirebiliyor. Son 5 aydır artık sokakta maskesiz insan gördüğümüzde garipseyen bir yaşam stiline adapte olduk. Covid19 veya Korona nedeni ile sosyal hayatımızın en önemli unsuru olan sosyalleşme ve temas etme alışkanlarımız yeni bir boyuta geçti. İnsanların sağlıklı bir psikolojik dengeye sahip olması için sevdikleri, arkadaşları ve aileleri ile temas etmek en ihtiyaç duydukları yaşam yöntemi idi. Covid19 ile tüm sosyal teması minimuma indirmek ve sosyal mesafeyi korumak gibi yeni bir kavram hayatımıza girdi. Bu durumun sosyolojik ve psikolojik etkilerini muhtemelen 5 ile 10 sene arasında çok farklı şekillerde gözlemleyeceğiz. Ancak bu temassız hayatı yeni tüketim alışkanlarımız olarak birçok tüketim ve alışveriş davranışımıza uyarladık. Bu yeni yöntemlerin ekonomik etkilerini anında yaşamaya başladık.
Alışveriş ve yeme alışkanlarımız neredeyse tamamen online üstünden sipariş ile şekillenir oldu. Bu açıdan artık birçok işletmenin bu temassız hayatın