Ankara Garı önünde 103 kişinin yaşamını yitirdiği IŞİD katliamını soruşturan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın verdiği takipsizlik kararı, olayı ve beraberindeki tartışmaları yeniden kamuoyunun önüne taşıdı.
Olayın hemen ardından harekete geçen İçişleri Bakanlığı, IŞİD’lii iki canlı bomba eylemcisinin gerçekleştirdiği intihar saldırısında “ihmal olup olmadığını” araştırdı.
11 Ekim 2015 günü görev onayını alan İçişleri Bakanlığı müfettişleri, yaklaşık 4.5 ay boyunca emniyet kayıtlarını didik didik ederek ihmal iddialarını inceledi.
Müfettişlerin, 25 Şubat 2016 günü teslim ettikleri rapora göre ihmali görülen emniyet personeli hakkında Ankara Valiliği’nden soruşturma izni istendi. Bu talebin onaylanması halinde adı geçen emniyet yetkilileri hakkında adli yargılamanın önü açılacaktı. Ancak, valilik raporun tesliminden sadece 4 gün sonra soruşturma izni talebini uygun bulmayıp reddetti.
***
Müfettiş raporunda; Cumhuriyet tarihinin en kanlı terör eyleminin adeta “Ben geliyorum. Haberiniz olsun” dediğini görüyoruz.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun imzasını taşıyan ve terörle mücadelede yeni sürece girildiğini belirten 81 il valiliğine gönderilen genelgeye göre oluşturulan “İl
Emniyet teşkilatı 171. kuruluş yıldönümünü kutluyor.
Doğu ve Güneydoğu’da devam eden terörle mücadele operasyonlarında verilen şehitler nedeniyle bu yılki kutlamalar geçen yıllara göre daha düşük yoğunlukta gerçekleşti.
Emniyet teşkilatı, çoğunluğu Özel Harekat polisleri olmak üzere değerli pek çok personelini yitirdi.
Son dönemde önemli adımlar atma çabası içinde olan polis teşkilatı, bir yandan terörle mücadele ederken bir yandan da yeniden yapılanma süreci yaşamaya başladı.
Özellikle 17-25 Aralık süreci sonrasında teşkilat içindeki varlığı ortaya çıkarılan Gülen Hareketi’yle bağlantılı olan kadroları tasfiye etmeye çalışan Emniyet, aradan iki yıl geçmesine karşın bunu henüz tam olarak başaramadı.
Teşkilat içindeki kaynamalar halen devam ediyor.
Teşkilat içinde ortaya çıkan yeni “küçük paralel” yapı ve gruplar, polisin, ülkenin içinde bulunduğu terör olaylarına karşı yoğunlaşmasına engel oluyor.
Tarih: 5 Nisan 1996. Tam 20 yıl önce. Türk Silahlı Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri’ne ait uçaklar, Emniyet İstihbarat Dairesi, Polis Özel Harekat Timleri ile Jandarma birliklerinin katılımıyla “Atmaca Harekatı” için düğmeye basıyor.
Atmaca Harekatı, Bingöl’ün Genç ilçesi ile Diyarbakır’ın Lice, Hani, Kulp ilçeleri arasındaki PKK kamplarına yönelik yürütülmüştü.
Bu kamplarda, örgütün bombacıları, şimdi olduğu gibi yine büyük kentlerdeki bombalı saldırılarda kullanılan patlayıcı düzeneklerini hazırlayıp kuryelere teslim ediyordu. Bombacıların bulunduğu kamplar, harekatın daha ilk aşamasında, Diyarbakır Emniyeti Özel Harekat Şube Müdürü Behçet Oktay’ın öncülüğündeki özel timciler tarafından etkisiz hale getirildi.
Türkiye’nin terörle mücadele tarihinde PKK’ya en ağır kayıpların verdirildiği bu harekat sonrasında, dönemin 7. Kolordu Komutanı Korgeneral Hilmi Özkök’e Genelkurmay Başkanlığı yolu açıldı. Özel Harekatçı rahmetli Behçet Oktay ise TSK Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası ile ödüllendirilen iki emniyetçiden biri oldu.
Atmaca Harekatı sonrasında, PKK, uzunca bir süre Lice kırsalındaki bombacı eğitim kamplarını kullanamadı.
Geçen yazdan bu yana eylemsizliğine son veren PKK’nın, şubat ortasında “Türk Solu” olarak bilinen örgütleri çatısı altında toplayıp yeni bir oluşum yarattığı kamuoyuna yansımıştı.
PKK’nın teklifiyle bir araya gelen TKP/ML, MLKP, Devrimci Komünistler Partisi (DKP), TKEP/Leninist, Maoist Komünist Parti (MKP), TİKB, Devrimci Karargah, THKP-C/MLSBP’den oluşan 9 yasadışı örgüt, Suriye’de buluştu.
Oluşum, DHKP-C’yi farklı bir gerekçeyle aralarına almadı.
Lazkiye’de buluşma
Geçmişte bireysel olarak terör eylemlerini gerçekleştiren 9’lu oluşum, “Halkların Birleşik Devrim Hareketi” (HBDH) adıyla Türkiye’yi hedef alacak yeni bir eylem süreci için düğmeye bastı.
Henüz iki ayı dolmak üzere olan yeni oluşum, 23 Şubat’ta Suriye’nin Lazkiye kentinde önemli bir toplantı gerçekleştirdi.
Ankara Merasim Sokak’taki bombalı araç eyleminin ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun başkanlığındaki güvenlik zirvesinde ülke genelinde alınması planlanan güvenlik önlemlerinin çerçevesi çizilmişti.
Davutoğlu’nun kamuoyuna duyurduğu bakış açısıyla birlikte İçişleri Bakanlığı bir süre önce valiliklere ayrıntılı genelge gönderdi. Bakanlık, genelgeyle valiliklerin sorumluluk bölgelerinde terör eylemlerine karşı alınacak önlemleri tek tek sıraladı.
Aynı genelgede Bakanlık, terörle mücadele kapsamında terör eylemlerine yönelik yapılacak planlamalarda gerekli alt yapı eksikliklerinin giderilmesi ve personel eğitiminin konu başlıklarını da belirledi.
Gerek genelge, gerekse genelgenin ekinde yer alan detaylı konu başlıklarıyla, kent güvenliğinde ‘acilen’ alınacak önlemler ve yapılacaklar tamamlanacak.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, Türkiye’nin sınırdışı ettiği Avrupa vatandaşı 37 bin DEAŞ’lınin Avrupa’da tehdit oluşturduğunu söyledi. Avrupa’da yaratılan “öteki” sorunu nedeniyle köşeye sıkışan insanların terör örgütlerine geçiş yaptığına dikkati çeken Bozkır, “Avrupa’nın terör örgütlerini kendisine göre ayırması yanlıştır” dedi. Bakan Bozkır, AB’den Suriyeli mültecilerin ihtiyaçlarının karşılanması için gelecek olan 3 milyar Euro’nun kullanımı amacıyla Kızılay ve AFAD’ın AB’ye akredite edilmesi için çalışma yapıldığını açıkladı. Bozkır, uygulamaya konulacak “bire-bir” operasyonu için AB’nin, Yunanistan’a 4 bin uzman göndereceğini kaydetti.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yapacağı ziyaret öncesinde Türkiye-AB ilişkilerinin ele alınması çerçevesinde Finlandiya’ya gelen Bozkır, ev sahibi Dışişleri Bakanı Timo Soini ile biraraya geldi. Helsinki’de, Brüksel saldırıları, Suriyeli mültecilerin Avrupa’ya gönderilmesini sağlayacak protokol ve AB’nin yapacağı parasal yardım konularında Milliyet’in sorularını yanıtlayan Bozkır, şu değerlendirmeleri yaptı:
Brüksel saldırıları: İnsan öldürmeye, toplumun huzurunu bozmaya yönelik terör saldırılarının Ankara’da, İstanbul’da, New
Kırsal destekli şehir eylemlerini yoğunlaştıran PKK’ya karşı devletin terörle mücadeleyi ‘yüksek yoğunluklu’ hale getirmesi bu seneki Nevruz sürecinin önemini artırdı.
PKK’nın, ‘kıra dayalı şehir savaşı’nı merkezine aldığı öz yönetim stratejisini geçen yazdan itibaren YDG-H unsurları üzerinden Doğu ve Güneydoğu’da bazı il ve ilçe merkezlerine yaymaya çalışmasının sahaya yansımasının geldiği son nokta 21 Mart Nevruz dönemi oldu.
Bölgede neredeyse 4 aydır devam eden yoğun operasyon süreci, Nevruz’u PKK’nın kendi kitlesini bir kez daha motive edebilmesini sağlayacak ortama getirdi.
Bu nedenle 2016 Nevruz’u güvenlik güçleriyle PKK’nın güçlerini tartacağı zemin olarak karşımıza çıktı.
Yoğun operasyonların yanı sıra, PKK’nın özellikle Ankara’da arka arkaya iki bombalı araçlı eylem gerçekleştirmesi, Nevruz’un “1990’lardaki Nevruz süreçlerini hatırlatan psikoloji”ye dönüşmesini sağladı.
Güvenlik güçleri ve istihbarat birimleri, bir süredir sessiz sedasız giden Nevruz döneminin, bu yıl farklı boyut kazanması sonrasında alarma geçtiler.
Özerklik peşindeki PKK yönetiminin, gerek kırsal, gerekse şehir kadrolarına bu yılki Nevruz süresinde eylemlere ağırlık vermesi yönünde birbiri ardına
Türkiye’de suç işleyen örgüt, grup ya da kişilerin günümüzde ‘ikiz plakalı’ araçları kullanmayı tercih ettiklerini iki hafta önceki Büyüteç’te kamuoyuyla paylaşmıştım.
Ankara’da Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na ait servis araçlarına yönelik bombalı saldırıda kullanılan aracın ‘ikiz plakalı’ olduğunun tespit edilmesi, devletin ikiz plaka uygulamasına karşı harekete geçmesine neden olmuştu.
İkiz plaka bağlamında, Türkiye’deki karayolu trafik sisteminin en önemli parçası olan ve araçların tescil edilmesinde kullanılan araç plakaları üzerinde yeni önlemler alınmasına ne kadar ihtiyaç olduğunu yeni örnekleriyle anlatmaya devam ediyorum.
Emniyet’in uyarıları
Bilindiği gibi Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bazı il ve ilçe merkezlerinde PKK’ya karşı operasyonlar yürütülüyor. Terörle mücadele kapsamında yapılan bu operasyonlarda çok sayıda malzeme ele geçiriliyor. Bu kapsamda, 1 Mart’ta il emniyet müdürlüklerine özel yazı gönderen Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM), “PKK’nın eylem planlamaları kapsamında ‘ikiz plaka’ olarak adlandırılan sahte plakaların ön planda tutulacağı uyarısını yapıyor.
EGM’nin yazısında, “Bu türden araçların zaman zaman intihar eylemi şeklinde